Muvahhid1
Well-known member
Yedinci Şuâ -sayfa 199
menşeleri olan bin bir esmâ-i İlâhiyenin hadsiz cilveleriyle ve o güzel isimlerinmenbaı olan yedi sıfât-ı Sübhâniyenin nihayetsiz tecellîleriyle, o yedi muhit ve kudsîsıfatların madeni ve mevsufu olan ezelî ve ebedî bir Zât-ı Zülcelâlin vücub-u vücuduna ve vahdetine hadsiz işaretler ve nihayetsiz şehadetler ettikleri gibi; bütün omevcudatta bulunan bütün hüsünler, cemâller, kıymetler, kemâller dahi, ef’âl-i Rabbâniyenin ve esmâ-i İlâhiyenin ve sıfât-ı Samedâniyenin ve şuûnât-ı Sübhâniyenin, kendilerine lâyık ve muvafık kudsî cemâllerine ve kemâllerine ve hepsi birden Zât-ı Akdesin kudsî cemâline ve kemâline bedahetle şehadet ederler.
İşte, faaliyet hakikati içinde tezahür eden rububiyet hakikati, ilim ve hikmetle halk ve icad ve sun’ ve ibdâ, nizam ve mizan ile takdir ve tasvir ve tedbir ve tedvir, kast veirade ile tahvil ve tebdil ve tenzil ve tekmil, şefkat ve rahmetle it’âm ve in’âm veikram ve ihsan gibi şuûnâtıyla ve tasarrufatıyla kendini gösterir ve tanıttırır. Vetezahür-ü rububiyet hakikatı içinde bedahetle hissedilen ve bulunan ulûhiyetintebarüz hakikatı dahi, Esmâ-i Hüsnânın rahîmâne ve kerîmâne cilveleriyle ve yedi sıfât-ı sübûtiye olan “hayat, ilim, kudret, irade, sem’, basar ve kelâm” sıfatlarınıncelâlli ve cemâlli tecellileriyle kendini tanıttırır, bildirir.
menşeleri olan bin bir esmâ-i İlâhiyenin hadsiz cilveleriyle ve o güzel isimlerinmenbaı olan yedi sıfât-ı Sübhâniyenin nihayetsiz tecellîleriyle, o yedi muhit ve kudsîsıfatların madeni ve mevsufu olan ezelî ve ebedî bir Zât-ı Zülcelâlin vücub-u vücuduna ve vahdetine hadsiz işaretler ve nihayetsiz şehadetler ettikleri gibi; bütün omevcudatta bulunan bütün hüsünler, cemâller, kıymetler, kemâller dahi, ef’âl-i Rabbâniyenin ve esmâ-i İlâhiyenin ve sıfât-ı Samedâniyenin ve şuûnât-ı Sübhâniyenin, kendilerine lâyık ve muvafık kudsî cemâllerine ve kemâllerine ve hepsi birden Zât-ı Akdesin kudsî cemâline ve kemâline bedahetle şehadet ederler.
İşte, faaliyet hakikati içinde tezahür eden rububiyet hakikati, ilim ve hikmetle halk ve icad ve sun’ ve ibdâ, nizam ve mizan ile takdir ve tasvir ve tedbir ve tedvir, kast veirade ile tahvil ve tebdil ve tenzil ve tekmil, şefkat ve rahmetle it’âm ve in’âm veikram ve ihsan gibi şuûnâtıyla ve tasarrufatıyla kendini gösterir ve tanıttırır. Vetezahür-ü rububiyet hakikatı içinde bedahetle hissedilen ve bulunan ulûhiyetintebarüz hakikatı dahi, Esmâ-i Hüsnânın rahîmâne ve kerîmâne cilveleriyle ve yedi sıfât-ı sübûtiye olan “hayat, ilim, kudret, irade, sem’, basar ve kelâm” sıfatlarınıncelâlli ve cemâlli tecellileriyle kendini tanıttırır, bildirir.
Esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın en güzel isimleri | Zât-ı Akdes: her türlü kusur ve eksiklikten uzak olan Zât, Allah |
Zât-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi olan Zât, Allah | basar: görme |
bedahet: ap açıklık | celâl: büyüklük, heybet, haşmet |
cemâl: güzellik | cilve: görüntü, yansıma |
ebedî: sonu olmayan, sonsuz | ef’âl-i Rabbâniye: terbiye edici olan Allah’a ait fiiller, işler |
esmâ-i İlâhiye: Allah’ın isimleri | ezelî: başlangıcı olmayan, sonsuz |
hadsiz: sayısız, sınırsız | halk etmek: yaratmak |
hikmet: fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması | hüsün: güzellik |
ibdâ: benzersiz güzellikte yaratma | icad: var etme, yaratma |
ihsan: lütuf, bağış, ikram | ikram: bağış, ihsan |
in’am: nimetlendirme | irade: dileme, tercih |
it’am: yedirme, doyurma | kast: isteyerek, belli bir amacı kastederek |
kelâm: konuşma | kemâl: kusursuzluk, mükemmellik |
kerîmâne: lütufkâr ve cömert bir şekilde | kudret: güç ve iktidar |
kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes | menba: kaynak |
menşe: kaynak, asıl, kök | mevcudat: varlıklar |
mevsuf: sıfat sahibi, sıfatlandırılan | mizan: ölçü, denge |
muhit: kuşatıcı, kapsayıcı | muvafık: lâyık, uygun |
nihayetsiz: sonsuz | nizam: düzen |
rahmet: İlâhî şefkat, merhamet | rahîmâne: merhametli bir şekilde |
rububiyet: Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması | sem’: işitme |
sun’: san’at | sıfât-ı Samedâniye: her şey Kendisine muhtaç iken Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın sıfatları |
sıfât-ı Sübhâniye: her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın sıfatları | tahvil: dönüştürme |
takdir: Allah’ın ezelî ilmiyle belirlemesi | tasarrufat: dilediği gibi kullanma ve idare etme |
tasvir: suret ve şekil verme | tebarüz: açıkça ortaya çıkma, görünme |
tebdil: değiştirme | tecellî: belirme, görünme |
tedbir: ihtiyacını karşılama | tedvir: çekip çevirme, idare etme |
tekmil: mükemmelleştirme, tamamlama | tenzil: indirme |
tezahür etmek: ortaya çıkmak, görünmek | tezahür-ü Rububiyet: Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, idare ve terbiyesinin görünmesi |
ulûhiyet: Cenâb-ı Allah’ın ilâhlığı | vahdet: birlik |
vücub-u vücud: Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması | şefkat: acıma, merhamet |
şehadet etmek: şahitlik, tanıklık etmek | şuûnât: haller, işler, faaliyetler |
şuûnât-ı Sübhâniye: her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevkeden Zâtına ait kutsal özellikler |