Beş-altı tarîkle manevî bir tevatür hükmünü almış kurd hâdisesidir ki; bu kıssa-i acibe çok tarîklerle meşhur sahabelerden nakledilmiş. Ezcümle: Ebu Said-il Hudrî ve Seleme İbn-il Ekva' ve İbn-i Ebî Vehb ve Ebu Hüreyre ve bir vak'a sahibi çoban (Uhban) gibi müteaddid tarîklerle haber veriyorlar ki: Bir kurd, keçilerden birisini tutmuş; çoban, kurdun elinden kurtarmış. Zi'b demiş: "Allah'tan korkmadın, benim rızkımı elimden aldın." Çoban demiş: "Acaib, zi'b konuşur mu?" Zi'b ona demiş: "Acib senin halindedir ki, bu yerin arka tarafında bir zât var ki; sizi Cennet'e davet ediyor, peygamberdir, onu tanımıyorsunuz!" Bütün tarîkler kurdun konuşmasında müttefik olmakla beraber, kuvvetli bir tarîk olan Ebu Hüreyre ihbarında diyor ki: Çoban kurda demiş: "Ben gideceğim; fakat kim benim keçilerime bakacak?" Zi'b demiş: "Ben bakacağım." Çoban ise, çobanlığı kurda devredip gelmiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmüş, iman etmiş, dönüp gitmiş. Zi'bi çoban bulmuş. Zayiat yok. Bir keçi ona kesmiş, çünki ona üstadlık etmiş.
Tarîk: Yol. Seçilen tarz, usul, benimsenen fikir.
Tevatür: Kuvvetli haber, yalan ihtimali olmayan kuvvetli haber.
Kıssa-i acibe: Şaşırtıcı olay.
Müteaddid: Çok sayıda, birçok, çeşitli.
Zi'b: Kurt.
Müttefik: Anlaşmış, ittifak etmiş.
Zayiat: Kaybolanlar, zararlar ve ziyanlar.
Said Nursi
Tarîk: Yol. Seçilen tarz, usul, benimsenen fikir.
Tevatür: Kuvvetli haber, yalan ihtimali olmayan kuvvetli haber.
Kıssa-i acibe: Şaşırtıcı olay.
Müteaddid: Çok sayıda, birçok, çeşitli.
Zi'b: Kurt.
Müttefik: Anlaşmış, ittifak etmiş.
Zayiat: Kaybolanlar, zararlar ve ziyanlar.