Rasulullah hakkinda bunlari biliyor muydunuz?

mihrimah

Well-known member
Vefatı


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve selem) çok sevdiği sahabelerden Abdullah bin Büsr'e "Nebi ihtiyar mı idi?" diye sorulduğunda; "Alt dudağıyla çenesi arasında birkaç beyaz tel bulunuyordu" dediğini. Saçındaki beyaz tellerin de 10 ile 17 arası olduğunun söylendiğini...(1)


Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem)'in her Ramazan ayında on gün itikâfa girdiği halde vefat edeceği sene Ramazanında yirmi günü itikâfta geçirdiğini... (2)


Rivayetlerin çoğunluğuna göre Server-i Ekrem’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefat hastalığının 13 gün sürdüğünü...(3)


Aziz Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefat hastalığının humma hastalığı olduğu ve soğuk su ile tedavi edilerek hafiflediğini...(4)


Habibullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hayber'de Selam bin Mişkem'in karısı Zeynep'in eliyle gerçekleşen zehirlenmenin etkisini ömrü boyunca taşıdığını. Vefat hastalığı sırasında kendisini ziyaret gelen Ümmü Bişr binti Bera'ya: “Ey Ümmü Bişr! Şu anda Hayber'de kardeşinle beraber yediğim zehirli etten dolayı kalp damarlarımın koptuğunu hissediyorum" buyurduğunu... Bazı Siyer ulemasının Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefatında bu zehirin de tesiri olduğundan dolayı kendisinin aynı zamanda şehid olduğunu kabul ettiklerini...(5)


Nebiyy-i Masum’un (Aleyhissalatu vesselam) kıldırdığı son namazın bir öğle namazı olduğunu...(6)


Fahr-ı Kâinat’ın (Aleyhissalatu vesselam) vefat hastalığı sırasında ; “Ya Aişe! Hâlâ Hayber’de yediğim zehirli yemeğin acısını duyuyorum” buyurduğunu…(7)


(Not: Geniş izahat için Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Varlığın Metafizik Boyutu adlı eserine bakınız.)


Hz. Aişe'nin (r.a.) Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) hastalığının şiddetini anlatma sadedinde; "Hakikaten, Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) hastalığından daha zor, daha şiddetli bir hastalık görmedik" dediğini...(8)


Rahmetin lil âleminin (Sallallahu aleyhi ve sellem) bütün âlemleri yetim bırakarak ebedler âlemini şereflendirmesinin ikindi vakti olduğunu...(9)


Peygamberimizin (Aleyhissalatu vesselam) vefatı hengâmında üzerindeki elbisesinin yamalı bir örtü ve el dokuması sert bir entari olduğunu...(10)


Habibullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefat tarihinin, hicretin 11. senesi olduğunu...(11)


Ezvac-ı tahirattan Ümmü Seleme validemizin (r.anha) Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefatı için “O ne kötü bir musibettir ki, başımıza gelen bu musibeti hatırladığımızda bundan sonraki musibetler bize hep basit ve anlamsız gelirdi” dediğini...(12)


Hatem-ün Nebi’nin (Sallallahu aleyhi ve sellem) vefatında ciğerparesi Fatıma’nın gözyaşları içinde: “Babacığım benim! Kendisini çağıran Rabbinin davetine icabet etti. Babacığım benim! Cennet-ül Firdevs onun yeri! Ya Cibril! Başın sağ olsun” buyurduğunu…(13)


Rasulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve sellem) yıkayan Hz. Ali'nin (r.a.), her ölüde görülen idrar vesaireyi göremeyince "Babam sana feda olsun. Sen çok temizsin. Hayatta iken temizdin. Ölünce de temizsin" dediğini…(14)


Cenazesi yıkanırken su dökme işini Üsame bin Zeyd, Hz. Abbas ve Rasulullah'ın azadlısı Şükran (Salih)'ın yaptığını, Hz Ali'nin elindeki bezle, gömlek üzerinden ovuşturarak mübarek vücudu yıkadığını, Evs bin Havli'nin de su taşıdığını…(15)


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Gurs kuyusunun suyu ile yıkandığını...(16)


Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) Suhuliye denilen üç parça bez içinde kefenlendiğini...(17)


Rasulullah'ın cenaze namazının gruplar halinde odasına girilerek önce erkekler, sonra hanımlar, akabinde de çocuklar tarafından kılındığını. Bu namazda kimsenin imam olmadığını ve ferdi olarak eda edildiğini…(18)


Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) kabrini Ensar’dan Ebu Talha hazretlerinin kazdığını...(19)


Rasul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in kabrinin kazıldığı toprak ıslak olduğu için, üzerinde vefat ettiği yatağın zemine serildiğini...(20)


Efendimizi (Sallallahu aleyhi ve sellem) kabrine Hz Ali, Fadl bin Abbas, Üsame bin Zeyd ve Abdurrahman bin Afv’ın indirdiğini...(21)


Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Çarşamba günü gece yarısında defnedildiğini...(22)


İbadetleri


Rasulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) her gece 11 veya 13 rekât teheccüd namazı kıldığını...(23)


İbn-i Abbas’tan bir rivayete göre Rasulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Üç şey var ki, bana farz, size nafiledir:


1-Kurban kesmek


2-Vitr namazı


3-Sabahın iki rekâtlık sünnetini kılmaktır” buyurduğunu…(24)


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) teheccüd kılmadığı tek gecenin Veda haccında Muzdelife’de kaldığı gece olduğunu…(25)


Allah Rasulu’nun (Sallallahu aleyhi ve sellem) sabah namazlarının sünnetini hızlı kıldığını... Hatta Hz. Aişe’nin “Bazen Fatiha suresini okudu mu, okumadı mı diye düşünürdüm ” dediğini... Farzında ise uzun sureler okuduğunu...(26)


Hz. Enes’in; “Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) rükûdan sonra o kadar uzun ayakta dururdu ki, bizler, secdeye gitmeyi unuttuğunu zannederdik” dediğini...(27)


Ahirzaman Peygamberinin (Sallallahu aleyhi ve sellem) 4 defa umre yaptığını…(28)


Müslim'de geçen bir rivayete göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem)'in bir sene keçiden mamul bir Türk çadırında itikâfa girdiğini. Aliyyül Kari'nin Mişkat Şerhinde bu çadıra Harkan dendiğini yazdığını...(29)


Özellikleri


İbn-i Abbas’tan nakledildiğine göre Cenab-ı Hakk’ın Kur’an’da sadece Hz. Peygamberin (Sallallahu aleyhi ve sellem) hayatına yemin ettiğini… (Hicr–72) Şeyh Galib’in meşhur naat’ında: “Menşur-u leamrükle müeyyedsin efendim” diyerek bu yemine işaret ettiğini…(30)


Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) isminin Kur’an’da Muhammed olarak dört defa (Âl-i İmran:144, Ahzap; 40, Muhammed:2, Fetih:19) ve Ahmed olarak bir defa (Saf:6) olarak 5 defa geçtiğini...(31)


Rasul-i Ekrem’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Allah koyun çobanlığı yapmayan hiçbir nebi göndermemiştir” buyurduğunu... Nesai'nin rivayetine göre ise "Hz. Musa koyun çobanı olduğu halde Peygamber oldu. Hz. Davud koyun çobanı iken Peygamber oldu. Ben de ehlimin koyunlarını Ciyad'da güderken Peygamber oldum" buyurduğunu…(32)


Cenab-ı Hakkın bazı peygamberleri kendi ismiyle isimlendirdiğini, mesela Hz İsmail ve İshak için Âlim ve Halim, Hz. İbrahim için Halim, Hz Musa için Kerim, Hz Yusuf için Hafiz isimlerini kullandığını… Rasulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) ise bu isimlerden 30 kadarıyla Kur’an’da isimlendirildiğini…(33)


Cenab-ı Hakkın peygamberler içinde Rauf ve Rahim isimleriyle sadece Rasul-u Ekrem’i (Aleyhissalatu vesselam) andığını…(34)


Nebi-i Zişan’ın (Aleyhissalatu vesselam) uykusunda az miktarda horultu sesi geldiğini…(35


Bazı kaynaklara göre Habibullah’ın (Aleyhissalatu vesselam) gözlerinin açık kahverengi olduğunu...(36)


Bera bin Azib (r.a.)’in; “Rasulullah’a (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir soru sormak istiyordum. Ama heybetinden ancak iki sene sonra sorabildim” dediğini…37


Bir zatın Hz. Aişe’den Nebi’nin (Sallallahu aleyhi ve sellem) ahlakını sorması üzerine, onun; “Müminun suresini okumuyor musun? Başından on ayeti oku. İşte Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) ahlakı öyle idi” dediğini…(38)


Hz. Aişe'nin "O (Sallallahu aleyhi ve sellem) darılırsa Kur'an darıldığı için darılırdı. Beğenirse, Kur'an beğendiği için beğenirdi" dediğini...(39)


Hz. Aişe'nin bir soru üzerine; "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) fahiş, mütefahhiş değildi. Yani o, ne çarşıda pazarda çığırtkanlık yapardı, ne de kötülüğe kötülükle mukabele ederdi. Bilakis o, kusuru affederdi. Bir yerde bir eksiklik görürse, yüzünü öbür tarafa çevirirdi" dediğini...(40)


Sir William Muir'in "Muhammed'in Hayatı" adlı eserinde: "Hz. Muhammed hakkındaki bütün neşriyatımız bir nokta üzerinde ittifak eder; o da, onun ahlakının temizliği ve yüksekliğidir" dediğini...(41)


Allame Seyyid Süleyman Nedvi’ye göre Resulullah’ın ahlakını en güzel şekilde ortaya koyan eserin Kadı İyad’ın Kitab’uş-Şifa’sı olduğunu. Süleyman Nedvi’nin Fransa’da olduğu bir sırada, ünlü oryantalist Massignon’un kendisine şöyle dediğini; “Avrupalılara Hz. Muhammed’in güzel taraflarını, mehasinini öğretmek için Kadı İyad’ın Eş Şifa namındaki kitabının Avrupa dillerinden birine tercüme edilmesi kâfidir.”(42)


İnsan Hakları Beyannamesini hazırlayanlardan General Lafeyette'nin vazife icabı Kur'an'ı baştan sona okuduktan sonra; "Aşk olsun ey şanlı Arap, adaleti sen kurmuşsun" dediğini...(43)


Hz. Enes bin Malik’in; “Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) söven, lanet eden, kötü söz söyleyen biri değildi. Birimize kızdığında “Alnın topraklansın” derdi” dediğini…(44)


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Hatice (r.a.)’ye; “Ya Hatice! Bu dünyada dört şeyden hiç hoşlanmam ve Allah’a sığınırım; “Korkaklık, cimrilik, tembellik bir de pislik” buyurduğunu...(45)


Rasul-i Kibriya’nın (Aleyhissalatu vesselam) konuşma üslubu hakkında Ümm-ü Mabed adlı hanım sahabenin: “Sustuğunda üzerinde bir vakar görülürdü. Konuştuğunda da heybeti ve tatlı konuşması açığa çıkardı. Konuşması açık seçik olup kelimeleri lüzumsuz ve işe yaramaz değildi. Kelimeler bir ipe dizilmiş boncuklar gibi ağzından düzgün bir şekilde çıkardı” dediğini…(46)


Hz. Aişe'den gelen bir rivayete göre, Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir şey için tasalandığında sakalını ellerinin arasına alıp uzunca düşündüğünü...(47)


Fahr-ı Âlem (Aleyhissalatu vesselam)'ın, cömertliğin bir zirvesi olarak, verecek bir şey bulamadığı zaman borçlu kimselerin borçlarını ödemeyi üzerine aldığını…(48)


İnsanlığın iftihar tablosunun (Aleyhissalatu vesselam) akrabalık bağlarına son derece önem verdiğini. Bu babda, kendisi ile ilişkilerini kesen akrabaları için şöyle ferman ettiğini: "Onlar bana yardımcı olmadılar. Yalnız onlar için bir akrabalık bağı vardır ki, ben onun ıslaklığı ile ıslanacağım.”(49)


Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) çocuklarla şakalaşmayı çok sevdiğini. Mesela Mahmud b. Er-Rebi'nin "beş yaşında iken Nebiyy-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir kere bir kovadaki sudan ağzına alıp, yüzüme püskürttüğünü hatırlarım" dediğini…(50)


Hatem-ül Enbiya’nın (Aleyhissalatu vesselam) İbrahim, Musa ve İsa peygamberleri şöyle tasvir buyurduğunu; “İbrahim’e gelince ona arkadaşınızdan (yani kendisini kastediyor) daha çok benzeyen, arkadaşınıza da ondan daha çok benzeyen bir kimse göremedim. Musa uzun bir kimseydi. Kıvırcık saçlı ve burun kemeri kalkıktı. İsa bin Meryem’e gelince, o kızıl renkli olup, orta boylu idi. Sanki hamamdan çıkmış da başından su damlıyordu. Aranızda en çok Urve bin Mesud’a benziyordu.”(51)


Hz. Ali'nin; "Harp şiddetlenip gözler kızardığında Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bizi korurdu. Kimse düşmana ondan daha yakın olamazdı" dediğini…(52)


Abdullah bin Ömer'in: "Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)'dan daha cesur, daha yiğit, ondan daha çok diğergam (başkasını düşünen) ve ölümden korkmayan birini görmedim" dediğini...(53)


Rasul-u Mücteba'nın (Sallallahu aleyhi ve sellem); "Ben çocukluğumdan beri hayatımın her safhasında ancak verdiğim sözde durmakla, vefakârlıkla tanınmış, bilinmişimdir" buyurduğunu…(54)


Sahabe’den Ebu Derda’nın rivayetine göre şiddetli bir rüzgâr çıkınca dehşete kapılıp mescide gelmek ve tazarru ve niyazda bulunmanın Rasulullah’ın (Aleyhissalatu vesselam) adetlerinden olduğunu…(55)


Rasulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) seferden her geldiğinde mescide girerek iki rekât namaz kılmaktan çok hoşlandığını… Sonra Hz. Fatıma’nın halini sorup, sonra zevcelerinin yanına gittiğini...(56)


Mal, Elbise ve Eşyaları


Ömer bin Abdülaziz’in Rasulullah’ın (Aleyhissalatu vesselam) eşyalarını bir eve toplayarak müze yapıp, sergilediğini... Sergilediği eşyanın ise iple örülmüş bir sedir, içi hurma lifi ile doldurulmuş bir çanak, su bardağı, elbise, el değirmeni, başına sardığı bir kadife ve giyim eşyasından ibaret olduğunu...(57)


Peygamberimizin (Aleyhissalatu vesselam) meşhur devesi Kasva’yı hicreti sırasında 400 dirheme aldığını, ona “kesik kulak” (Kasva) adını bizzat verdiğini ve hayatı boyunca ondan çok memnun kaldığını...(58)


Buhari’nin rivayetine göre, Rasulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) ekmeği keserken bıçak kullandığını...(59)


Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) atlarının adının; Since ve Lahif, merkebinin Afir, katırının Düldül ve Tiyye, develerinin adının Kusva ve Adba olduğunu...(60)


Bir rivayette üç atı olup, bunların isimlerinin: Lizaz, Ez-Zarif, El-Luheyf olduğunu...(61)


Bazı eserlerde Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) at sayısının dokuza kadar çıkarıldığını... Bu atlardan üçünü at yarışlarına soktuğunu...(62)


Hz. Ömer’in (r.a.) kızı Hz. Hafsa’ya (r.a.): “Rasulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) sendeki en güzel elbisesi neydi?” diye sorması üzerine, validemizin; “Kırmızı toprakla boyanmış iki parçadan ibaret bir takım elbiseydi. Bunu yanına heyetler geldiği zaman ve Cuma namazında giyerdi” dediğini…(63)

Dipnotlar

1-Tecrid-i Sarih Şerhi 2-Tecrid-i Sarih Şerhi3-Şibli Numani, ag 4-Tecrid-i Sarih Şerhi 5-M. Ebu Zehra, age 6-Salih Suruç, age 7-Safiyurrahman Mübarek el Furi-age 8-Salih Suruç, ag9-Şibli Numani, age10-Şibli Numani, age11-Şibli Numani, age 12-Ebul Hasen en Nedvi, age 13-Safiyurrahman Mübarek el Furi-ag14-İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi15-İbrahim Canan, age. Salih Suruç, ag 16-İbrahim Canan, age17-İbrahim Canan, age. 18-İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi 19-Şibli Numani, age 20-Şibli Numani, age 21-Şibli Numani, age22-İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi23-Şibli Numani, age 24-Şibli Numani, age25-Şibli Numani, ag26-Şibli Numani, age27-Şibli Numani, age 28-Şibli Numani, age29-Tecrid-i Sarih Şerhi
30-Muhyiddin Akgül-Kur’an’da Hz.Muhammed’in Özellikler31-Peygamberimizin Hayatı-İrfan Yücel 32-Ebul Hasen en Nedvi-age, İbrahim Canan-Hadis Ansiklope33-Muhyiddin Akgül, age 34-Muhyiddin Akgül, age
35-Şibli Numani, age 36-Martin Lings-age37-Y. Kandehlevi, a38-Y. Kandehlevi, age39-Tecrid-i Sarih Şerhi40-Tecrid-i Sarih Şerhi
41-Peygamberimizin Hayatı-Salih Suruç42-Hz. Muhammed Hakkında Konferanslar-Süleyman Nedvi 43-Tecrid-i Sarih Şerhi
44-Y.Kandehlevi, age45-Ali Himmet Berki- Osman Keskioğlu, age
46-M. Ebu Zehra, age47-Y.Kandehlevi, 48-M. Ebu Zehra49-M. Ebu Zehra, age50-Tecrid-i Sarih Şerh51-M. Ebu Zehra, age 52-Büyük İslam Tarihi-Heyet-Feza Gazetecilik 53-Büyük İslam Tarihi-Heyet-Feza Gazetecilik
54-Peygamberimizin Hayatı-Salih Suruç55-Fezail-i A’mal- M. Zekeriyya Kandehlev56-Hayatü's-Sahabe-M. Yusuf Kandehlevi 57-Değişik Yönleriyle Hz. Peygamber-İbrahim Bayraktar58-Şibli Numani, age 59-Şibli Numani, age60-Şibli Numani, age 61-İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi62-İslam Tarihi- M.Asım Köksal63-Y.Kandehlevi, age
Salih Okur
cevaplar.org
 

mihrimah

Well-known member
Davet Mektupları

Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Fars Kisrasına Abdullah bin Hüzafe'yi (r.a.) ile bir davet mektubu gönderdiğini… Hz. Abdullah’ın mektubu Bahreyn emirine teslim ettiğini. Bahreyn emirinin Abdullah bin Hüzafe’yi mi, yoksa başka birini mi Kisraya gönderdiğinin bilinmediğini...(1)


Merhum Ali Himmet Berki’nin yazdığına göre, 628 yılında Peygamber’in (Sallallahu aleyhi ve sellem)ashabından birinin Çin İmparatoru Taî Dsung’a hediyeler götürdüğünü ve ondan Çin’de İslamiyet’i neşretmek için izin aldığını… (2)


Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) savaşı hep son seçenek olarak gördüğünü. Yemen’e kumandan olarak gönderdiği Muaz bin Cebel (r.a.)’e: “Onları davet etmedikçe savaşmayın. Davetinize icabet etmeseler bile siz savaşı başlatmayın. Eğer savaşı önce onlar başlatırsa, içinizden birini öldürmedikçe ve siz de bunu onlara göstermedikçe onlarla savaşmayın. O zaman onlara deyin ki: “Bu sizin yaptığınız hayra ulaşır mı?”(3)


Server-i Ekrem’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) Habeş Necaşisinin gönderdiği heyete bizzat kendi elleriyle hizmet ettiğini... Bu işi kendilerine bırakmasını rica eden ashabına: “Doğrusu bunlar bizim arkadaşlarımıza ikramda bulunmuşlardı. Onlara bizzat mukabelede bulunmak istiyorum” buyurduğunu...(4)


Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında Bizans hükümdarı ile görüşen Ebu Süfyan'ın bu görüşmeden sonra yanındaki arkadaşlarına: “Muhammed'in davası önüne geçilemeyecek kadar duyulup güçlenmiştir. Baksanıza Ben-i Asfar (Bizanslılara Araplar böyle derdi) hükümdarı bile ondan korkuyor." dediğini... (5)


Bizans hükümdarı Heraklius'un Astronomi'den anlayan biri olup, bir gün yüzünün renginden bir şey olup olmadığını soran Rum patriklerine: “Yıldızlara bakarken sünnetlilerin hükümdarının zuhur ettiğini gördüm" cevabını verdiğini...(6)


Nebi (Aleyhissalatu vesselam)'ın mektubu kendisine ulaştığında Heraklius'un bu mektubu Başpiskopos'una gösterdiğinde ondan; “Allah'a and olsun ki, bu Musa ve İsa'nın bize müjdeledikleri ve bizim beklemekte olduğumuz peygamberdir. Ben kendim o Peygamberi tasdik edip, ona uyacağım" cevabını aldığını... Bunun üzerine kendisinin de: "Evet, o Peygamberdir. Ancak onu tasdik etmeye ve tâbi olmaya muktedir değilim. Eğer bunu yaparsam, hükümdarlığım elden gider ve Bizanslılar da beni öldürür" dediğini...(7)


Peygamber Efendimizin (Aleyhissalatu vesselam) İslam'a davetine icabet eden Habeş Necaşisinin; "Musa Peygamber 'Merkebe biner' diyerek İsa Peygamberin geleceğini müjdelediği gibi, İsa Peygamber de 'deveye biner' diyerek Muhammed Peygamber'in geleceğini öyle haber vermiştir" dediğini... (8)


Rasulullah'a Habeş Necaşisi Asheme'den: bir çift mest, cam bardak, üç adet küçük mızrak, Habeşi başlıklı altın bir yüzük, Rum Kayserinden: dinar, zencebil dolu küp, ipek cübbe, Mısır Mukavkısı Cureyc İbn-i Minâ'dan; Mısır işi ince bir giysi, Mariye ve kız kardeşi Sirin, Mebur adlı erkek bir köle, ak tüylü bir katır, bir merkep, bin miskal altın, bir tane billur cam bardak, sürmedanlık, ayna ve tarak, kokulu bal, misk gibi bazı kokular, Eyle melikinden; beyaz bir katır, Yemen hâkiminden; pahalı bir ipek takım hediye gönderildiğini... (9)


Ebu Davud'da geçen bir rivayete göre Rasulullah'ın (Aleyhissalatu vesselam) "Habeşliler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız" diyerek, İslam'ın ilk zamanlarında Müslümanlara bağırlarını açan bu halka karşı kadirşinas davrandığını... (10)


Kaza Umresi


Peygamber Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hudeybiye sulhundan bir sene sonra Kaza umresi için Mekke’ye geldiğini. Bu sırada düşmana duyuracak şekilde Abdullah bin Revaha (r.a.) hazretlerinin onu övücü şiirler söylediğini. Bunu garipseyen Hz Ömer’e (r.a.) Habib-i Zişan Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Bırak onu Ya Ömer! Şiir o düşmanlara atılan oklardan daha çabuk isabet eder” buyurarak aynı zamanda basının önemine de dikkat çektiğini… (11)


Rasul-i Zişan'ın (Aleyhissalatu vesselam) kaza umresinde ashabından çevik hareketler yapmalarını istediğini. Onları uzaklardan seyreden müşriklerin bu hali görünce; “Bunlar mı bizim sıtmadan perişan olduğunu sandığımız kimseler! Bunlar ceylan gibi zıplıyorlar” dediklerini... (12)


Hudeybiye sulhundan bir sene sonra yapılan Kaza umresinin Mekkelileri çok yumuşattığını. Hatta İkrime bin Ebu Cehil’in Ebu Süfyan’a; “Vallahi ben, sene geçmeden bütün Mekke halkının Muhammed’e tabi olmasından endişe etmeye başladım” dediğini…(13)


Kaza Umresinin 4 adı olduğunu:


1-Kaza


2-Kazıyye


3-Kısas


4-Sulh Umresi(14)


İslam’a İltihaklar


Amr bin As'ın Hudeybiye sulhundan sonra yerleşmek için gittiği Habeşistan'da, öldürmek için kendisine teslim etmek üzere Rasul-i Ekrem'in (Aleyhissalatu vesselam)bir elçisini Habeş Necaşisinden istediğini... Bunun üzerine Necaşi'nin Amr'ın burnuna şiddetli bir darbe indirip, onu kan revan içinde bıraktığını ve sonra: “Ey Amr! Demek sen Musa ve İsa peygamberlere gelmiş olan Namus-u Ekber'in (Cebrail) kendisine gelip durduğu bir zatın elçisini öldürmek üzere sana vermemi istiyorsun ha? Vallahi eğer onu öldürmüş olsaydın sizden hiçbirinizi sağ bırakmazdım. Rasulullah'ın (Aleyhissalatu vesselam) elçisi öldürülür mü hiç?" dediğini... Bu hadiseden çok etkilenen Amr'ın kısa bir zaman sonra Müslüman olduğunu... (15)


Rivayete göre Amr'ın, Necaşinin şiddeti karşısında; " Eğer yer açılsaydı, korkudan girerdim dediğini…”(16)


Halid Bin Velid'in Müslüman olduğunda Kureyş büyüklerine: “Aklı başında olan herkes artık Muhammed'in sihirbaz ve şair olmadığını, onun söylediği sözlerin de Âlemlerin Rabbinin sözü olduğunu anlamıştır. Akıl ve basiret sahiplerinin ona tâbi olmaları hak olmuştur" dediğini. Bu sözleri duyunca öfkelenen Ebu Süfyan'ın, Halid'in üzerine atılmak istediğini. Onu durduran İkrime bin Ebu Cehil'in: "Yavaş ol bakalım ey Ebu Süfyan! Bu görüşünden dolayı Halid’i öldürmek mi istiyorsun? Aslında bütün Mekkeliler bu görüştedirler. Vallahi korkarım ki bir sene geçmeden bütün Mekke halkı bu görüşe uyacaktır." dediğini...(17)


Müslüman olup Rasulullah'ın (Aleyhissalatu vesselam) önünde beyat eden Hz. Halid'e Habib-i Ekrem (Aleyhissalatu vesselam) efendimizin "Ben zaten senin akıllı biri olduğunu biliyordum. Bu akıllılığının seni er geç hayra kavuşturacağını ümid ediyordum" buyurduğunu…(18)


Halid bin Velid'le aynı gün Rasul-u Ekrem'e beyat (Aleyhissalatu vesselam) eden Amr bin As'ın daha önceleri; "Bütün Kureyş Müslüman olsa bile yine de ben Müslüman olacağımı zannetmiyorum" derken, iman nuru gönlüne girince; "İnsanlardan hiçbiri bana Rasulullah'tan (Aleyhissalatu vesselam) daha sevgili ve daha yüce olmamıştır" dediğini… (19)


Siyer ulemasına göre, Mekke fethinden sonra İslam'a teslim için gelen heyet sayısının 70'i geçtiğini söylediğini… (20)


Mute Savaşı


Mute’ye giden orduya katılan ama Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)in arkasında son bir Cuma namazı kılmak için Medine’de kalan Abdullah bin Revaha’ya : “Yeryüzü dolunca sadaka dağıtsan, onların bir sabah namazında elde ettikleri ecr ve mükâfatı elde edemezsin” denilince bu zatın hemen yola çıkıp arkadaşlarına yetiştiğini...(21)


Mute'ye ilerleyen İslam ordusunun ilk önce Gassani meliklerinden Şurahbil'in kardeşi Sedus'un ordusunu Vadi'l-Kura'da bozguna uğratıp Sedus'u öldürdüğünü. Bunun da Şurahbil'in gözünü korkuttuğunu...(22)


Müslümanların Rasulullah (Aleyhissalatu vesselam) hayattayken yaptıkları en zorlu ve en kanlı savaşın 629 yılının Ağustos veya Eylül ayında cereyan eden Mute muharebesi olduğunu… Bu savaştan sonra İslam’ın gücü Arap kabilelerini derinden etkileyerek Süleym, Eşca, Gatafan, Zübyan, ve Fezara gibi kabilelerin Müslüman olduğunu…(23)


Mute savaşında Rasul-i Ekrem (Aleyhissalatu vesselam)’in amcazadesi Hz. Cafer bin Ebu Talib’in çok şiddetli ve kahramanca savaştığını. İbn-i Ömer’in (r.a.); “Cafer bin Ebu Talib’i aradık. Onu şehidler arasında bulduk. Vücudunda 90 küsur ok ve mızrak yarası vardı. Ve bütün bunlar vücudunun ön kısmındaydı” dediğini…(24)


Savaş meydanından kaçmamak için atını ilk öldüren Müslüman’ın; Rasul-i Ekrem (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in amcasının oğlu Hz. Cafer (r.a.) olduğunu…(25)


Halid bin Velid hazretlerinin (r.a.); “Mute günü 9 kılıç elimde kırıldı. Ancak bir Yemen işi kılıç elimde dayanabildi” dediğini…(26)


İbn-i İshak’ın rivayetine göre Rasulullah’ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) Mute’de şehid olan üç kumandanın hakkında şöyle buyurduğunu; Onlar altından divanlar üstünde cennete kaldırıldılar. Abdullah bin Revaha’nın divanında hafif eğrilik gördüm. Bu neden diye sordum. Bana; “O ikisi (Zeyd bin Harise, Cafer bin Ebu Talib) hiç tereddüt etmeden ilerledi. Ama Abdullah önce biraz tereddüt etti, sonra ilerledi” dendi.(27)


Mute’de çarpışan ordunun güzel bir manevra ile düşmanı püskürtüp, çemberi yarıp Medine'ye çekilmesi üzerine halkın askerlerin yüzüne toprak saçıp, "Kaçaklar! Allah yolunda çarpışmaktan yüz çevirdiniz" lafları ile onları kınaması üzerine Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Hayır! Onlar firari (kaçak) değil, kerraridir (döne döne çarpışanlar) inşallah” buyurarak meseleyi kesip attığını...(28)


Bedir savaşının Arap topraklarında İslam ordunun ilk savaşı olduğu gibi Mute muharebesinin de Arap toprakları dışındaki ilk çatışma olduğunu...(29)


Mute savaşında İslam ordusunun kaybının sadece 12 olduğunu... Bu durumun Bizans ve onun müttefiki Arapların gözünü korkuttuğunu... (30)


Allah Rasulünün (Sallallahu aleyhi ve sellem) hayatında bizzat yönetmediği tek savaşın Mute olduğunu.(31)


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Cafer'in (r.a.) şehadetini hanımı Esma binti Umeys'e bildirdikten sonra hanesine döndüğünü ve zevcelerine; "Cafer ailesi için yemek yapmayı ihmal etmeyiniz." buyurduğunu... Bunun üzerine üç gün, şehidin hanesine yemek pişirilip gönderildiğini ve ölü evine yemek yapılıp gönderilmesi gibi güzel bir âdetin böyle ortaya çıktığını…(32)


Mekke’nin Fethi


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem)Mekke fethi hazırlıklarını çok gizli tuttuğunu. Hatta Hz. Ebubekir’in seferin nereye olduğunu öğrenmek için meseleyi Hz. Aişe’ye açtığını ama onun da babasını aydınlatamadığını…(33)


Server-i Ekrem Efendimizin (Aleyhissalatu vesselam) amcası Hz. Abbas’ın İslam ordusu Mekke’yi fethetmek için yola çıktığında hicret etmek için ailesi ile Mekke’den ayrıldığını, yolda İslam ordusu ile karşılaşınca, Efendiler Efendisinin (Sallallahu aleyhi ve sellem) “Ben Peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi, sen de muhacirlerin sonuncususun” buyurduğunu…(34)


Bütün siyer müelliflerinin ittifakına göre Rasul-i Ekrem Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Fetih günü, Zituva mevkiinde ordunun Mekke'ye giriş programını komutanlara tebliğ edip, sekiz sene önce Mekke'den nasıl çıktığını yâd ettiğini. Sonra, bu fethi ihsan eden Rabbine karşı hamdu sena duyguları içinde mübarek başı devenin boynuna secde eder gibi bir vaziyette bu mevkiden Mekke'ye kadar aynı geldiğini...(35)


Fetih günü mübarek başında siyah bir sarık bulunduğunu...(36)


Mekke'ye girerken çok güzel bir manzaranın da Abdullah ibn-i Abbas- Abdullah ibn-i Zübeyr, Abdullah bin Cafer'in de içinde bulunduğu Haşimi çocukların kendisini istikbal etmesi ve Peygamberimizin onları sevip, İbn-i Abbas ile İbn-i Cafer-i Tayyar'ı terkisine alması olduğunu..(37)


Mekke’nin Fetih günü Rasul-i Ekrem’in (Aleyhissalatu vesselam) Ümm-ü Hani binti Ebu Talib’in evinde sekiz rekât Fetih namazı kıldığını...(38)


Mekke fethi günü Allah Rasulünün (Aleyhissalatu vesselam) Mekke'ye girdiğinde, sesini işittirecek derecede bir sada ile Fetih suresini okuduğunu...(39)


Mekke fethedildiğinde Rasulullah’ın (Aleyhissalatu vesselam) Kâbe anahtarlarını istetip Kâbe'nin içerisine girdiğini. Burada Hz. İbrahim’in (a.s.) elinde fal okları ile tasvir edildiği resmi gördüğünde; “İbrahim böyle bir şey yapmadı. O Müslüman’dı, tevhid dininin hadimi idi” buyurduğunu, Meleklerin güzel kadınlar şeklinde yapılmış resimleri için de; “Meleklerde erkeklik ve dişilik yoktur” diye ferman ettiğini. Ve bu resimlerin üzerlerinin kapattırıldığını… (40)


Mekkelilerin meşhur putu Hubel’in parçalanıp, çöpe atıldığı gün Zübeyir bin Avvam’ın (r.a.) Ebu Süfyan’a; “Uhud’da övündüğün Hubel’i görüyor musun?” dediğinde onun; “Artık kınamayı bırak. Görüyorum ki, Muhammed’in Allah’ından başka tanrı olsaydı işler başka türlü giderdi” dediğini...(41)


Mekke'de fetih sonrası 19 gün kalındığını…(42)


Huneyn Savaşı


Huneyn muharebesinde olabildiğince şiddetine rağmen Müslümanların 4 şehid verdiğini, Düşman kaybının ise 70 ölü olduğunu... (43)


Taif Kuşatması


Peygamberimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) ilk defa Taif kuşatmasında debbabe (Tahta veya deriden yapılıp, insanların içine girdiği ve kale dibine gelerek vura vura taşları oyan harp alet) kullandığını... Mancınıklardan da istifade edildiğini… (44)


Bu çetin ve bir ay kadar süren kuşatmada mancınık ve debbabe kullanılması fikrini Selman-ı Farisi'den geldiğini. (45)


Cömertliği ile tarihte meşhur biri olan Hatem-i Taî hakkında Allah Rasulu’nun (Sallallahu aleyhi ve sellem) Hatem’in kızı Sofane’ye; “Senin baban İslam’ın telkin ettiği faziletle süslü bir adamdı” dedikten sonra ashabına; “Hatem’in kızı serbesttir, babası insanlık sever bir adamdı, Allah merhametli olanları sever ve mükâfatlandırır” buyurduğunu…(46) (Hatem’in bir kıssası için Lem’alar'da 19. Lem’anın 4. nüktesine bakılabilir.)


Tebük Gazvesi


İslam tarihinde ilk defa umumi seferberliğin Rum imparatorluğuna karşı tedafüi olarak yapılan Tebük seferinde açıldığını...(47)


Tebük seferine teçhizat yokluğundan iştirak edemeyen 7 zatın kederlerinden devamlı gözyaşı döktüğünü ve bunlara "Bekkaun" (Ağlayanlar) diye meşhur olduğunu... Bu zatların; Salim bin Umeyr, Amr bin Hummam, Uleyye bin Zeyd, Irbad bin Sariye, Ebu Leyla el Mazini, Abdullah bin Mugaffel ve Seleme İbn-i Sahr olduğunu... Haklarında kendilerini öven ayet (Tevbe;92) nazil olduğunu... Bu zatların bilahare bazı sahabelerle teçhiz edilerek sefere iştirak ettiklerini... (48)


İbn-i Kayyım'ın yazdığına göre Tebük'te orduya en fazla parasal yardımda bulunan Hz. Osman'ın bu yardımının levazımatlarıyla birlikte 300 deve ve bin dinardan ibaret olduğunu...(49)


Hz. Ömer’in (r.a.) Tebük gazvesinde çektikleri sıkıntıları anlatırken “O kadar susamıştık ki, susuzluktan boynumuzun kopacağını (öleceğimizi) zannettik. Herhangi birimiz gidiyor, yüklerimiz arasında su arıyor, bulamayınca ümitsizlikten ve yorgunluktan orada düşüp kalıyor, geri dönemiyor, boynunun kopacağını sanıyorduk. Hatta içimizden biri devesini kesmiş, dışkılarını sıkarak içmiş, sonra da ciğerindeki suları toplamıştı” dediğini...(50)


Tebük seferinde münafıkların plan ve foyaları günü gününü inen ayetlerle yüzlerine çarpıldığı için Tebük seferine "Rüsvaylık gazası" da dendiğini...(51)


Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve sellem) Tebük seferi dönüşü, Medine evleri uzaktan göründüğünde; “Bu Tâbe’dir. (Hoş bir şehir) Şu ise (Uhud dağı) bizi seven ve bizim de onu sevdiğimiz bir dağdır” buyurduğunu…(52)


Tebük seferi dönüşü Medine halkının Habib-i zişanı (Sallallahu aleyhi ve sellem) aynen Hicrette olduğu gibi hep bir ağızdan “Ay döndü üzerimize, Veda tepelerinden…” kasidesiyle karşıladığını... (53)


Tebük seferine geriye kalıp yetişemeyen ve bundan dolayı haklarında tecrid boykotu uygulanan üç sahabe (Ka'b bin Malik, Mürare bin Rebii, Hilal bin Ümeyye)nin 50 gün sonra gelen ayetle af edildiklerini. Bunlardan Hilal bin Ümeyye hazretlerinin af müjdesini duyunca secdeye kapaklanıp uzun bir müddet başını kaldıramadığını. Hatta müjdeyi getiren sahabenin; "sevincinden can verdiğini sandım" dediğini...(54)
cevaplar.org
 
Üst