Cevap: Peygamber efendimizin sünneti
Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselam'ın Mubarek ef'aline(fiilleri) bazı misaller:
Namazların vaktinde kılardı. İnsanlara hep ikram ederdi. Tane tane konuşurdu. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı.
Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselam'ın Mubarek ahvâline(halleri, tavırları) bazı misaller:
Çok mütevazi idi. Affederdi. Kahkahayla gülmezdi, ama tebessümü ziyade idi. Hoşlanmadığı yemeği kötülemezdi.
"Allah'ı en çok ben severim ve Ondan en çok da ben korkarım" hadis-i şerifi de O'nun ahvaline güzel bir örnektir.
Bu vesileyle Risale-i Nur Külliyatı'ndan Sünnete tâbi olmak ile ilgili bazı parçaları arz etmekte fayda görüyorum:
[NOT]Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef ali, ahvalidir. Bu üç kısım dahi, üç kısımdır: Feraiz, nevafil, âdât-ı hasenesidir. Farz ve vâcib kısmında ittibaa mecburiyet var; terkinde, azab ve ikab vardır. Herkes ona ittibaa mükelleftir. Nevafil kısmında, emr-i istihbabî ile yine ehl-i iman mükelleftir. Fakat, terkinde azab ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibaında azîm sevablar var ve tağyir ve tebdili bid'a ve dalalettir ve büyük hatadır. Âdât-ı seniyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise hikmeten, maslahaten,- hay a t-1 şahsiye ve nev'iye ve içtimaiye itibariyle onu taklid ve ittiba etmek, gayet müstah-sendir. Çünki herbir hareket-i âdiyesinde, çok menfaat-ı hayatiye bulunduğu gibi, mutabaat etmekle o âdâb ve âdetler, ibadet hükmüne geçer. Evet madem dost ve düşmanın ittifakıyla, Zât-ı Ahmediye (A.S.M.) mehasin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve madem bil'ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir. Ve madem binler mu'cizatın delaletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemalâtının şehadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu Kur'an-ı Hakîm'in hakaikının tasdikiyle, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir. Ve madem semere-i ittibaıyla milyonlar ehl-i kemal, meratib-i kemalâtta terakki edip saadet-i dâreyne vâsıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktida edilecek en güzel numunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittiba-ı Sünnette hissesi ziyade ola. Sünnete ittiba etmeyen, tenbellik eder ise, hasaret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinâyet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalalet-i azîmedir.
"Arkadaş! Vesvese ve evham zulmetleri içinde yürürken, Resûl-i Ekrem'in (A.S.M.) sünnetleri birer yıldız, birer lâmba vazifesini gördüklerini gördüm. Herbir sünnet veya bir hadd-i şer'î, zulmetli dalalet yollarında güneş gibi parlıyor. O yollarda insan, zerre-miskal o sünnetlerde! inhiraf ve udûl ederse; şeytanlara nıel'ab, evhama merkeb ehval ve korkulara ma'rez ve dağlar kadar ağır yüklen matiyye olacaktır."
"Sünnet-i Seniye, edepdir. Hiçbir mes'elesi yoktur ki altında bir nur, bir edep bulunmasın! Resûl-i Ekrerr Aleyhissalâtü Vesselam ferman etmiş:
"Allah'a ve Resulüne itaat eden kimseler; nebiler, sıddıklar, şehidler, sâlihler ve Allah'ın kendilerine in'am ve ihsanda bulunduğu kimselerle beraberdirler. Onlar ne güzel arkadaşlardır."
"Her kim Resule itaat ederse Allah'a itaat etmiştir."
"Eddebenî Rabbî bi-ahseni te'dibî"
Yani: "Rabbim bana edebi, güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş." Evet siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyeyi bilen, kat'iyyen anlar ki: Edebin enva'ını. Cenâb-ı Hakk, habibinde cem'etmiştir. Onun Sünnet-i seniyesini terk eden, edebi terk eder."
[/NOT]
Sizden Allah'ı ve âhiret gününü dileyen ve çokça Allah'ı hatırlayanlar için Resûlullah'a tâbi' olmakta güzel bir istikamet vardır.