SABIR, SEBAT VE HAREKET
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
(Zübeyir Gündüzalp)
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Dua, irade, sabır, sebat ve sadakatle herşeye mazhar olunur ve olunabilir. Dua ve niyazın, sabır, sadakat ve sebatın ne büyük bir kudret ve muvaffakiyet, inayet ve himayet ihtiva ettiğini bilirsiniz ve biliniz. Elde edilmek istenen her iş ve gayenin başlangıcında zorlu bir çabalama, devamlı bir gayret ve hareket lâzımdır.
Herkes bilir ve sen de bil ki, enerjisiz, sabırsız ve sebatsız hiçbir şey husule gelmez ve kazanılmaz. Muvaffakiyet ve mazhariyetlere erişen kimselere baktığınız zaman onların da çalışmalarının başında ve kaynağında hiç durmayan sebat ve güçlü bir gayret göreceksiniz.
Meşru alışkanlığın ne büyük bir kudret ihtiva ettiğini bilirsiniz ve biliyoruz. Her alışkanlığın başında şuurlu bir irade hareketi vardır.
İşte kendi öz saadetimizi semere veren ibadet, taat ve hizmet-i Kur’ân ve iman içinde kötü bir alışkanlığın yerine bir iyisini koymak gerektir. Mesela hüzün ve gam yerine neşe ve ferah, tembellik yerine çalışkanlık ve hareketlilik yerleştirmek elzemdir ve mümkündür.
Gücünü ve Allah’ın ihsanı olan iradesini kaybetmemiş olan bedbin bir insan, ihtiyarî bir alışkanlıkla nikbinliğe varır ve bulunduğu halde ve ileride iyi bir alışkanlık halini alacak olan meşru ve faal bir yaşama tarzını vücuda getirebilir.
Başlangıçta o kimsenin zorlu bir çabalamada bulunması lâzım gelecektir. Ancak herkes bilir ki enerjisiz, zahmetsiz, hiçbir şey husule gelmez.
Büyük eserler, harika muvaffakiyet ve zaferler elde etmiş, halis ubudiyet ve amel-i salihlere nail olmuş büyük insanları soruşturunuz. Yapmış oldukları işlerin kaynağında hiç durmayan sebatlı, güçlü ve ihlaslı bir gayret göreceksiniz.
Âdemoğlundan istenecek en büyük hizmet ve eser, rıza-i İlâhîyi hedef ve gaye-i yegâne edinmek, özüne mahiyetine iddihar edilmiş olan istidat ve kabiliyetlerini inkişaf ve inbisat ettirmek ve bu kudretleri hilkat-i hikmetinin iktiza ettiği yerlerde kullanmaktır. Fâtır-ı Hakîmin mahiyetine derc ettiği maddî mânevî cihazatları Onun rızası dairesinde işletmektir.
Bunun için de içimizdeki tembellik, hüzün, keder, sıkıntı, haset, kıskançlık, kin, kuşku, hubb-u cah, hodbinlik, üzüntü, korku gibi menfi temayülleri ve ahlâk-ı seyyieleri susturmamız ve izale etmemiz lâzımdır.
İyi tohum ekip, iyi mahsul almak için toprağı bu hayırsız, muzır, kötü ve zehirli otlardan temizlemek gerektir. Nikbin bir abdin fazileti işte bu müsbet ve meşru hakikatları ve hasletleri elde etmek için durmadan çalışmaktır.
Böyle mesut ve âl-i himmet bir adam, gittiği yere beraberinde iman ve itikadı, inanç ve güveni, emniyet ve itimadı, ümit ve gayreti, şevk ve sevinci, gençlik ve zindeliği, faaliyet ve cevvaliyeti taşır.
Kalbinizin korku, tereddüt ve yeis arasında dalgalanmamasına daima dikkat ediniz. Bu muzırların mânevî mevcudiyetinize zarar verdiğini görünce derhal çıkarıp atınız.
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bunlar hem sizi küçültür ve semeresiz hale getirir, hem de muvaffakiyet ve muzafferiyetinizin, rahat ve huzurunuzun düşmanıdırlar. Korku zaaf-ı imanın emaresi olduğu için bu sizin gücünüzü felce uğratır. Bunlar, boğulması ve kalbinizden ref ve def edilmesi lâzım olan tufeylî ve zararlı duygulardır. [/FONT]
[/FONT]Herkes bilir ve sen de bil ki, enerjisiz, sabırsız ve sebatsız hiçbir şey husule gelmez ve kazanılmaz. Muvaffakiyet ve mazhariyetlere erişen kimselere baktığınız zaman onların da çalışmalarının başında ve kaynağında hiç durmayan sebat ve güçlü bir gayret göreceksiniz.
Meşru alışkanlığın ne büyük bir kudret ihtiva ettiğini bilirsiniz ve biliyoruz. Her alışkanlığın başında şuurlu bir irade hareketi vardır.
İşte kendi öz saadetimizi semere veren ibadet, taat ve hizmet-i Kur’ân ve iman içinde kötü bir alışkanlığın yerine bir iyisini koymak gerektir. Mesela hüzün ve gam yerine neşe ve ferah, tembellik yerine çalışkanlık ve hareketlilik yerleştirmek elzemdir ve mümkündür.
Gücünü ve Allah’ın ihsanı olan iradesini kaybetmemiş olan bedbin bir insan, ihtiyarî bir alışkanlıkla nikbinliğe varır ve bulunduğu halde ve ileride iyi bir alışkanlık halini alacak olan meşru ve faal bir yaşama tarzını vücuda getirebilir.
Başlangıçta o kimsenin zorlu bir çabalamada bulunması lâzım gelecektir. Ancak herkes bilir ki enerjisiz, zahmetsiz, hiçbir şey husule gelmez.
Büyük eserler, harika muvaffakiyet ve zaferler elde etmiş, halis ubudiyet ve amel-i salihlere nail olmuş büyük insanları soruşturunuz. Yapmış oldukları işlerin kaynağında hiç durmayan sebatlı, güçlü ve ihlaslı bir gayret göreceksiniz.
Âdemoğlundan istenecek en büyük hizmet ve eser, rıza-i İlâhîyi hedef ve gaye-i yegâne edinmek, özüne mahiyetine iddihar edilmiş olan istidat ve kabiliyetlerini inkişaf ve inbisat ettirmek ve bu kudretleri hilkat-i hikmetinin iktiza ettiği yerlerde kullanmaktır. Fâtır-ı Hakîmin mahiyetine derc ettiği maddî mânevî cihazatları Onun rızası dairesinde işletmektir.
Bunun için de içimizdeki tembellik, hüzün, keder, sıkıntı, haset, kıskançlık, kin, kuşku, hubb-u cah, hodbinlik, üzüntü, korku gibi menfi temayülleri ve ahlâk-ı seyyieleri susturmamız ve izale etmemiz lâzımdır.
İyi tohum ekip, iyi mahsul almak için toprağı bu hayırsız, muzır, kötü ve zehirli otlardan temizlemek gerektir. Nikbin bir abdin fazileti işte bu müsbet ve meşru hakikatları ve hasletleri elde etmek için durmadan çalışmaktır.
Böyle mesut ve âl-i himmet bir adam, gittiği yere beraberinde iman ve itikadı, inanç ve güveni, emniyet ve itimadı, ümit ve gayreti, şevk ve sevinci, gençlik ve zindeliği, faaliyet ve cevvaliyeti taşır.
Kalbinizin korku, tereddüt ve yeis arasında dalgalanmamasına daima dikkat ediniz. Bu muzırların mânevî mevcudiyetinize zarar verdiğini görünce derhal çıkarıp atınız.
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Bunlar hem sizi küçültür ve semeresiz hale getirir, hem de muvaffakiyet ve muzafferiyetinizin, rahat ve huzurunuzun düşmanıdırlar. Korku zaaf-ı imanın emaresi olduğu için bu sizin gücünüzü felce uğratır. Bunlar, boğulması ve kalbinizden ref ve def edilmesi lâzım olan tufeylî ve zararlı duygulardır. [/FONT]
(Zübeyir Gündüzalp)