Günümüzdeki ayrışmaların ve kutuplaşmaların asıl noktasını özetle ifade edecek olsaydık herhalde şu beyanattan farklısını söylemezdik :
[BILGI] Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise; maksadda ve esasta ittifak ile beraber, vesailde ihtilaf eder. Hakikatın her köşesini izhar edip, hakka ve hakikata hizmet eder. Fakat tarafgirane ve garazkârane, firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfüruşluk, şöhretperverane bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan bârika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünki maksadda ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının Küre-i Arz'da dahi nokta-i telakisi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritane gider. Kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hâl-i âlem buna şahiddir.
Mektubat ( 268 )
[/BILGI]
Fitne zamanında mesul olmamak için ise Müsbet Hareket etmenin gerekliliği ortaya çıkıyor. Peki müsbet hareket etmek nasıl olur? Kaba bir tabir ile müsbet hareket etmek yaraya kezzab değil merhem sürmek ile olur.
Hadis-i Şerifde buyuruluyor ki : "Ümmetimin ihtilafı rahmettir. " peki bunu nasıl ayırt edeceğiz? Şöyle ki :
[BILGI] Hadîsteki ihtilaf ise, müsbet ihtilaftır. Yani: Herbiri kendi mesleğinin tamir ve revacına sa'yeder. Başkasının tahrib ve ibtaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilaf ise ki: Garazkârane, adavetkârane birbirinin tahribine çalışmaktır; hadîsin nazarında merduddur. Çünki birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.
Mektubat ( 268 )
[/BILGI]
Ancak medyaya düşen haberlere ve hükümetin tavrı ve ülkenin sürüklenmek istendiği kaos ve son gidişata bakıldığında Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) yukarıda ifade ettiği müsbet ihtilaf bulunmamakta bilakis menfi ihtilaf bulunmakta ve münafıkların fitnesi ile ortalık toz duman olmuş durumda. Hem zayıfların iktidarlarını ispat etmek için kullandıkları silah ise tahribtir ve menfice hareket etmektir, müsbet hareket değildir.
[BILGI] 33- Bir şey'in vücudu, bütün eczasının vücuduna vâbestedir. Ademi ise, bir cüz'ünün ademiyle olduğundan; zaîf adam, iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı oluyor, müsbet yerine menfîce hareket ediyor.
Mektubat ( 471 )
[/BILGI]
İfade buyurulduğu gibi bugün iktidar karşısında zayıf olanlar iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı olmaktalar.
[BILGI]Belki hodgâmlık ve enaniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek; ittifak ve muhabbet yerine, ihtilaf ve rekabet ortaya girer. İhlası kaçırır, vazifesi zîr ü zeber olur.
İşte bu müdhiş sebebin verdiği vahim neticeleri görmemenin yegâne çaresi, "dokuz emirdir."
1 - Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgul olmasın.
Lem'alar ( 150 - 151 )
[/BILGI]
Hem Bediüzzaman Said Nursi r.a. mesleğimiz müsbet hareket etmektir menfi hareket etmekten Kur'an bizi men etmektedir demekte.
[BILGI]
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُم بِإِذْنِهِ حَتَّى إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَعَصَيْتُم مِّن بَعْدِ مَا أَرَاكُم مَّا تُحِبُّونَ مِنكُم مَّن يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنكُم مَّن يُرِيدُ الآخِرَةَ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ وَلَقَدْ عَفَا عَنكُمْ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ
Al-i İmran [003.152] Kasem olsun ki, Allah Teâlâ size vaadini ifâ buyurdu. O zaman ki, onları Cenâb-ı Hakk'ın izniyle kesip doğruyordunuz. Tâ ki o sevdiğinizi size gösterdikten sonra siz isyan ettiniz, yılgınlık gösterdiniz, emirde çekişmeye düştünüz, içinizden kimi dünyayı istiyordu ve sizden kimi de ahireti istiyordu. Sonra sizi imtihan etmek için onlardan çevirdi ve mamafih sizi af buyurdu ve Allah Teâlâ mü'minler üzerine fazl sahibidir.[/BILGI]
Ayeti Kerime bugün günümüze ışık tutmakta ve yine yapılması gerekeni beyan etmektedir :
[BILGI]
ENFAL 46. Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
[/BILGI]
[BILGI] Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.
Meselâ kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, bir çok hâdiselerle sabit olmuş. Meselâ: Rusya'da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfî'de i'dam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor. Fakat bu otuz senedir müsbet hareket etmek, menfî hareket etmemek ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikatı için; bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis (A.S.) gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım.
Emirdağ Lahikası-2 ( 241 )
[/BILGI]
Bugün hükümet dershanelere ilişiyor, cemiyetimizin mensubu olanları fişliyor ve tasfiye ediyor gibi meseleler ile menfi hareket etmeyi bırakın islama hizmet için dahi olsa kati bir surette dahi menfi hareket edemeyeceğimize Peygamberlerin hayatı başta olmak üzere alimler ve evliyaların hayatları hususan en yakın zamanda Bediüzzaman Said Nursi r.a. gün gibi ortada olan hayatı ve enva-i çeşit ezasına rağmen hiçbir zaman en muannid hükümete ve yöneticilerine dahi menfi harekette bulunulmamıştır.
[BILGI]Haricî tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. Çünki düşmanın malı, çoluk-çocuğu ganîmet hükmüne geçer. Dâhilde ise öyle değildir. Dâhildeki hareket müsbet bir şekilde manevî tahribata karşı manevî, ihlas sırrı ile hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenab-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı maneviyedeki fark, pek azîmdir.
Emirdağ Lahikası-2 ( 242 )
[/BILGI]
Demek ki elimizdeki maddi olanakları ancak hariçteki cihada kullanabiliriz. Dahilde bunlardan istmal etmek, hem dünyamıza hem ahiretimize zarar verecektir.
Şimdilik söze şu pasajla nokta koyalım :
[BILGI]Kardeşlerim! Hastalığım pek şiddetli, belki pek yakında öleceğim veyahut bütün bütün konuşmaktan -bazan men'olduğum gibi- men' edileceğim. Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, ehven-üş şerr deyip bazı bîçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler. Daima müsbet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil. Çünki dâhilde hareket menfîce olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur'a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; ehven-üş şerr olarak bakınız. Daha a'zam-üş şerden kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara faideniz dokunsun.
Emirdağ Lahikası-2 ( 245 )
[/BILGI]
[BILGI] Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise; maksadda ve esasta ittifak ile beraber, vesailde ihtilaf eder. Hakikatın her köşesini izhar edip, hakka ve hakikata hizmet eder. Fakat tarafgirane ve garazkârane, firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfüruşluk, şöhretperverane bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan bârika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünki maksadda ittifak lâzım gelirken, öylelerin efkârının Küre-i Arz'da dahi nokta-i telakisi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritane gider. Kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hâl-i âlem buna şahiddir.
Mektubat ( 268 )
[/BILGI]
Fitne zamanında mesul olmamak için ise Müsbet Hareket etmenin gerekliliği ortaya çıkıyor. Peki müsbet hareket etmek nasıl olur? Kaba bir tabir ile müsbet hareket etmek yaraya kezzab değil merhem sürmek ile olur.
Hadis-i Şerifde buyuruluyor ki : "Ümmetimin ihtilafı rahmettir. " peki bunu nasıl ayırt edeceğiz? Şöyle ki :
[BILGI] Hadîsteki ihtilaf ise, müsbet ihtilaftır. Yani: Herbiri kendi mesleğinin tamir ve revacına sa'yeder. Başkasının tahrib ve ibtaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır. Amma menfî ihtilaf ise ki: Garazkârane, adavetkârane birbirinin tahribine çalışmaktır; hadîsin nazarında merduddur. Çünki birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.
Mektubat ( 268 )
[/BILGI]
Ancak medyaya düşen haberlere ve hükümetin tavrı ve ülkenin sürüklenmek istendiği kaos ve son gidişata bakıldığında Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) yukarıda ifade ettiği müsbet ihtilaf bulunmamakta bilakis menfi ihtilaf bulunmakta ve münafıkların fitnesi ile ortalık toz duman olmuş durumda. Hem zayıfların iktidarlarını ispat etmek için kullandıkları silah ise tahribtir ve menfice hareket etmektir, müsbet hareket değildir.
[BILGI] 33- Bir şey'in vücudu, bütün eczasının vücuduna vâbestedir. Ademi ise, bir cüz'ünün ademiyle olduğundan; zaîf adam, iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı oluyor, müsbet yerine menfîce hareket ediyor.
Mektubat ( 471 )
[/BILGI]
İfade buyurulduğu gibi bugün iktidar karşısında zayıf olanlar iktidarını göstermek için tahrib tarafdarı olmaktalar.
[BILGI]Belki hodgâmlık ve enaniyet varsa, kendini haklı ve muhalifini haksız tevehhüm ederek; ittifak ve muhabbet yerine, ihtilaf ve rekabet ortaya girer. İhlası kaçırır, vazifesi zîr ü zeber olur.
İşte bu müdhiş sebebin verdiği vahim neticeleri görmemenin yegâne çaresi, "dokuz emirdir."
1 - Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgul olmasın.
Lem'alar ( 150 - 151 )
[/BILGI]
Hem Bediüzzaman Said Nursi r.a. mesleğimiz müsbet hareket etmektir menfi hareket etmekten Kur'an bizi men etmektedir demekte.
[BILGI]
وَلَقَدْ صَدَقَكُمُ اللّهُ وَعْدَهُ إِذْ تَحُسُّونَهُم بِإِذْنِهِ حَتَّى إِذَا فَشِلْتُمْ وَتَنَازَعْتُمْ فِي الأَمْرِ وَعَصَيْتُم مِّن بَعْدِ مَا أَرَاكُم مَّا تُحِبُّونَ مِنكُم مَّن يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنكُم مَّن يُرِيدُ الآخِرَةَ ثُمَّ صَرَفَكُمْ عَنْهُمْ لِيَبْتَلِيَكُمْ وَلَقَدْ عَفَا عَنكُمْ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ
Al-i İmran [003.152] Kasem olsun ki, Allah Teâlâ size vaadini ifâ buyurdu. O zaman ki, onları Cenâb-ı Hakk'ın izniyle kesip doğruyordunuz. Tâ ki o sevdiğinizi size gösterdikten sonra siz isyan ettiniz, yılgınlık gösterdiniz, emirde çekişmeye düştünüz, içinizden kimi dünyayı istiyordu ve sizden kimi de ahireti istiyordu. Sonra sizi imtihan etmek için onlardan çevirdi ve mamafih sizi af buyurdu ve Allah Teâlâ mü'minler üzerine fazl sahibidir.[/BILGI]
Ayeti Kerime bugün günümüze ışık tutmakta ve yine yapılması gerekeni beyan etmektedir :
[BILGI]
وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
ENFAL 46. Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
[/BILGI]
[BILGI] Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.
Meselâ kendimi misal alarak derim: Ben eskiden beri tahakküme ve terzile karşı boyun eğmemişim. Hayatımda tahakkümü kaldırmadığım, bir çok hâdiselerle sabit olmuş. Meselâ: Rusya'da kumandana ayağa kalkmamak, Divan-ı Harb-i Örfî'de i'dam tehdidine karşı mahkemedeki paşaların suallerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor. Fakat bu otuz senedir müsbet hareket etmek, menfî hareket etmemek ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikatı için; bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis (A.S.) gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım.
Emirdağ Lahikası-2 ( 241 )
[/BILGI]
Bugün hükümet dershanelere ilişiyor, cemiyetimizin mensubu olanları fişliyor ve tasfiye ediyor gibi meseleler ile menfi hareket etmeyi bırakın islama hizmet için dahi olsa kati bir surette dahi menfi hareket edemeyeceğimize Peygamberlerin hayatı başta olmak üzere alimler ve evliyaların hayatları hususan en yakın zamanda Bediüzzaman Said Nursi r.a. gün gibi ortada olan hayatı ve enva-i çeşit ezasına rağmen hiçbir zaman en muannid hükümete ve yöneticilerine dahi menfi harekette bulunulmamıştır.
[BILGI]Haricî tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. Çünki düşmanın malı, çoluk-çocuğu ganîmet hükmüne geçer. Dâhilde ise öyle değildir. Dâhildeki hareket müsbet bir şekilde manevî tahribata karşı manevî, ihlas sırrı ile hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dâhildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenab-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dâhilde ancak asayişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dâhil ve hariçteki cihad-ı maneviyedeki fark, pek azîmdir.
Emirdağ Lahikası-2 ( 242 )
[/BILGI]
Demek ki elimizdeki maddi olanakları ancak hariçteki cihada kullanabiliriz. Dahilde bunlardan istmal etmek, hem dünyamıza hem ahiretimize zarar verecektir.
Şimdilik söze şu pasajla nokta koyalım :
[BILGI]Kardeşlerim! Hastalığım pek şiddetli, belki pek yakında öleceğim veyahut bütün bütün konuşmaktan -bazan men'olduğum gibi- men' edileceğim. Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, ehven-üş şerr deyip bazı bîçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler. Daima müsbet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil. Çünki dâhilde hareket menfîce olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur'a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; ehven-üş şerr olarak bakınız. Daha a'zam-üş şerden kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara faideniz dokunsun.
Emirdağ Lahikası-2 ( 245 )
[/BILGI]