On Birinci Mesele
Meyvenin On Birinci Meselesinin başı, bir meyvesi Cennet ve birisaadet-i ebediye ve biri rüyetullah olan iman şecere-i kudsiyesinin hadsiz,küllî ve cüz’i meyvelerinden yüzer nümuneleri Risale-i Nur’da beyan vehüccetlerle ispat edildiğinden, izahını Siracü’n-Nur’a havale edip küllîerkânının değil, belki cüz’î ve cüzlerin, cüz’î ve hususî meyvelerinden birkaçnümune beyan edilecek.
Birisi: Bir gün bir duada, “Yâ Rabbi! Cebrâil, Mikâil, İsrafil, Azrail hürmetlerine ve şefaatlerine, beni cin ve insin şerlerinden muhafaza eyle!” meâlinde duayı dediğim zaman, herkesi titreten ve dehşet veren Azrail namını zikrettiğim vakit, gayet tatlı vetesellidâr ve sevimli bir hâlet hissettim, Elhamdü lillâh dedim. Azrail’i cidden sevmeye başladım. Melâikeye iman rüknünün bu cüz’î ferdinin pek çok meyvelerinden yalnız bir cüz’î meyvesine gayet kısa bir işaret ederiz.
Birisi: İnsanın en kıymetli ve üstünde titrediği malı, onun ruhudur. Onu zâyiolmaktan ve fenadan ve başıboşluktan muhafaza etmek için kuvvetli ve emin bir ele teslimin derin bir sevinç verdiğini kat’î hissettim. Ve insanın amelini yazan melekler hatırıma geldi.
Baktım, aynen bu meyve gibi çok tatlı meyveleri var.
Birisi: Her insan kıymetli bir sözünü ve fiilini bâkileştirmek için iştiyakla kitabet ve şiir, hattâ sinema ile hıfzına çalışır. Hususan, o fiillerin Cennette bâki meyveleri bulunsa, daha ziyade merak eder. Kirâmen Kâtibin insanın omuzlarında durup onlarıebedî manzaralarda göstermek ve sahiplerine daimî mükâfat kazandırmak, o kadar bana şirin geldi ki, tarif edemem.
Sonra, ehl-i dünyanın, beni hayat-ı içtimaiyedeki herşeyden tecrit etmek içinde bütün kitaplarımdan ve dostlarımdan ve hizmetçilerimden ve tesellî verici işlerden ayrı düşürmeleriyle beraber gurbet vahşeti beni sıkarken ve boş dünya
Azrail (a.s.): (bk. bilgiler) | Cebrail (a.s.): (bk. bilgiler) |
Elhamdü lillâh: “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü Allah’a mahsustur” | Kirâmen Kâtibîn: sağ ve sol yanımızdaki günah ve sevap yazan melekler |
Mikâil (a.s.): (bk. bilgiler) | Siracü’n-Nur: (bk. bilgiler) |
amel: davranış, iş | beyan: açıklama |
bâki: kalıcı, devamlı | bâkileştirmek: devamlı ve kalıcı hâle getirmek |
cin ve ins: cinler ve insanlar | cüz: bölüm, kısım |
cüz’î: ferdî, küçük, az | dehşet vermek: korku vermek |
ebedî: sonsuz, sonu olmayan | ehl-i dünya: dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler |
fena: geçicilik, ölümlülük | gayet: son derece |
hadsiz: sayısız, sınırsız | havale etmek: göndermek, yönlendirmek |
hayat-ı içtimaiye: sosyal hayat | hususan: bilhassa, özellikle |
hususî: özel | hâlet: durum, hal |
hüccet: delil | hıfz: koruma, saklama |
izah: açıklama | iştiyakla: arzu ve istekle |
kat’î: kesin bir şekilde | kitabet: yazım |
küllî: büyük, kapsamlı | melâike: melekler |
muhafaza etmek: korumak | mükâfat: ödül |
nam: ad | nümune: örnek, misal |
rükn: esas, şart | rüyetullah: kulların âhirette Allah’ı görmesi |
saadet-i ebediye: sonsuz mutluluk | tecrit etmek: soyutlamak |
tesellidâr: teselli veren | vahşet: ürküntü, yabanilik |
yâ Rabbi: ey Rabbim | zayi: kayıp, ziyan |
ziyade: çok, fazla | İsrafil (a.s.): (bk. bilgiler) |
şecere-i kudsiye: kutsal ağaç | şer: kötülük, fenalık |