nurul reþha
Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim
Es-selamu aleyküm verahmetullahi ve berekatuhu...
Bu gün itibariyle mesneviden soru-cevap şeklinde konular incelenerek istifade etmeye çalışacağız bi-iznillah, sizlerinde aklında bulunan soruları sorarak ve mevcut sorulara cevap vererek katılımlarınızı bekliyoruz.İstifademiz bol olsun inşALLAH...
Lem’alar
Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Sözüyle aynı mealdedir.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَللهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ
1
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ
2
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ
4
فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ
3
مَامِنْ دَاۤبَّةٍ اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا
5
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek, daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Çünkü, izzet ve azamet perdeyi iktizâ eder; tevhid ve celâl dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.
Evet, Sultan-ı Ezelînin memurları vardır, ama icraatçıları değillerdir ki, saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki, kudretin icraatını ilân ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleri evâmir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar. Demek esbab, ancak ve ancak kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar için vaz edilmiş birtakım vasıtalardır. Yoksa, kudretin acz ve ihtiyacı için muavenet eden yardımcı değillerdir. Beşer sultanlarının memurları ise, sultanların ihtiyaç ve aczlerini def için tayinlerine zaruret hasıl olan yardımcı ve ortaklarıdır. Binaenaleyh, Allah’ın memurlarıyla insanın memurları arasında münasebet yoktur. Yalnız gafil ve cahil olanlar hâdiselerde ve vukuattaki hikmetleri, güzellikleri göremediklerinden, Cenâb-ı Haktan şekva ve şikâyetlere başlarlar. İşte o şekva ve şikâyetlerin hedefini değiştirmek için esbab vaz edilmiştir. Çünkü, kusur onlardan çıkıyor, onların kabiliyetsizliğinden ileri geliyor. Bu sırra bir misal-i lâtif sûretinde bir temsil-i mânevî rivayet ediliyor ki:
Hazret-i Azrail Aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakka demiş ki:
“Kabz-ı ervah vazifesinde Senin ibâdın benden şekva edecekler. Benden küsecekler.”
Cenâb-ı Hak, lisan-ı hikmetle ona demiş ki:
“Seninle ibâdımın ortasında musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.”
Evet, nasıl ki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı ervahta hakikî olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm’ın vazifesine mütealliktir. Öyle de, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zahiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemâline münasip düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i İlâhiyyeye bir perdedir.
Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
[NOT]Bilinmeyen sözcükler üzerine tıklayıp anlamlarını öğrenebilirsiniz[/NOT]
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :
1 : “Allah herşeyin yaratıcısıdır. Ve O her şey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir.” Zümer Sûresi, 39:62.
2 : “Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona âittir.” Zümer Sûresi, 39:63.
3 : “Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
4 : “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın.” Hicr Sûresi, 15:21.
5 : “Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın.” Hûd Sûresi, 11:56.
Soruları Cevaplandırıyoruz
Es-selamu aleyküm verahmetullahi ve berekatuhu...
Bu gün itibariyle mesneviden soru-cevap şeklinde konular incelenerek istifade etmeye çalışacağız bi-iznillah, sizlerinde aklında bulunan soruları sorarak ve mevcut sorulara cevap vererek katılımlarınızı bekliyoruz.İstifademiz bol olsun inşALLAH...
Lem’alar
Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Sözüyle aynı mealdedir.
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَللهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ
1
لَهُ مَقَالِيدُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ
2
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ
4
فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ
3
مَامِنْ دَاۤبَّةٍ اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا
5
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek, daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Çünkü, izzet ve azamet perdeyi iktizâ eder; tevhid ve celâl dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.
Evet, Sultan-ı Ezelînin memurları vardır, ama icraatçıları değillerdir ki, saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki, kudretin icraatını ilân ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleri evâmir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar. Demek esbab, ancak ve ancak kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar için vaz edilmiş birtakım vasıtalardır. Yoksa, kudretin acz ve ihtiyacı için muavenet eden yardımcı değillerdir. Beşer sultanlarının memurları ise, sultanların ihtiyaç ve aczlerini def için tayinlerine zaruret hasıl olan yardımcı ve ortaklarıdır. Binaenaleyh, Allah’ın memurlarıyla insanın memurları arasında münasebet yoktur. Yalnız gafil ve cahil olanlar hâdiselerde ve vukuattaki hikmetleri, güzellikleri göremediklerinden, Cenâb-ı Haktan şekva ve şikâyetlere başlarlar. İşte o şekva ve şikâyetlerin hedefini değiştirmek için esbab vaz edilmiştir. Çünkü, kusur onlardan çıkıyor, onların kabiliyetsizliğinden ileri geliyor. Bu sırra bir misal-i lâtif sûretinde bir temsil-i mânevî rivayet ediliyor ki:
Hazret-i Azrail Aleyhisselâm, Cenâb-ı Hakka demiş ki:
“Kabz-ı ervah vazifesinde Senin ibâdın benden şekva edecekler. Benden küsecekler.”
Cenâb-ı Hak, lisan-ı hikmetle ona demiş ki:
“Seninle ibâdımın ortasında musibetler, hastalıklar perdesini bırakacağım. Tâ şekvaları onlara gidip sana küsmesinler.”
Evet, nasıl ki hastalıklar perdedir, ecelde tevehhüm olunan fenalıklara mercidirler. Ve kabz-ı ervahta hakikî olarak hikmet ve güzellik, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm’ın vazifesine mütealliktir. Öyle de, Hazret-i Azrail Aleyhisselâm da bir perdedir. Kabz-ı ervahta zahiren merhametsiz görünen ve rahmetin kemâline münasip düşmeyen bazı hâlâta merci olmak için o memuriyete bir nâzır ve kudret-i İlâhiyyeye bir perdedir.
Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.
[NOT]Bilinmeyen sözcükler üzerine tıklayıp anlamlarını öğrenebilirsiniz[/NOT]
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :
1 : “Allah herşeyin yaratıcısıdır. Ve O her şey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir.” Zümer Sûresi, 39:62.
2 : “Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona âittir.” Zümer Sûresi, 39:63.
3 : “Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
4 : “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın.” Hicr Sûresi, 15:21.
5 : “Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın.” Hûd Sûresi, 11:56.
Soruları Cevaplandırıyoruz
1. Sebeplerin vazifeleri nelerdir ?
2. İzzet ve azamet neden sebepleri iktiza eder ? Misal verebilir miyiz ?
3. Tevhid ve Celal sebeplerdeki tesiri nasıl reddediyor ? Örneklerle izah edebilir miyiz ?
4. Sebepler kudretin icraatını ne şekilde ilan ediyorlar ?
5. "Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleri evâmir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar." Bu cümleyi nasıl anlamalıyız ? Evamiri tekviniyeye karşı sebeplerin itaati ve ibadeti nasıl oluyor ? Nasıl misal verebiliriz ?
6.Allahın memurlarıyla, insanların yardımcıları, memurları arasında nasıl bir fark vardır?
7. Girişte verilen ayetlerin konuyla nasıl bir bağlantısı vardır ?
8. Daire-i esbabdan zuhur eden (sebepler sonucu ortaya çıkan) işler nelerdir ?
9. "Yalnız gafil ve cahil olanlar hâdiselerde ve vukuattaki hikmetleri, güzellikleri göremediklerinden, Cenâb-ı Haktan şekva ve şikâyetlere başlarlar." Bu söze göre sebepler hakikatı algılayamayan gaflet ve cehalette olanlar için mi vardır ?
10. “Çünkü, kusur onlardan çıkıyor, onların kabiliyetsizliğinden ileri geliyor.” Sebeplerdeki kusurlar nelerdir ? Kabiliyetsizlikleri ne demektir ?
11.Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.denilmiş burada neden izzet ve azamet-tevhid ve celal sıfatları kullanılmıştır?
2. İzzet ve azamet neden sebepleri iktiza eder ? Misal verebilir miyiz ?
3. Tevhid ve Celal sebeplerdeki tesiri nasıl reddediyor ? Örneklerle izah edebilir miyiz ?
4. Sebepler kudretin icraatını ne şekilde ilan ediyorlar ?
5. "Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleri evâmir-i tekviniyeye karşı yaptıkları itaat ve inkıyad ile istidatlarına göre bir nevi ibadet yapmış olurlar." Bu cümleyi nasıl anlamalıyız ? Evamiri tekviniyeye karşı sebeplerin itaati ve ibadeti nasıl oluyor ? Nasıl misal verebiliriz ?
6.Allahın memurlarıyla, insanların yardımcıları, memurları arasında nasıl bir fark vardır?
7. Girişte verilen ayetlerin konuyla nasıl bir bağlantısı vardır ?
8. Daire-i esbabdan zuhur eden (sebepler sonucu ortaya çıkan) işler nelerdir ?
9. "Yalnız gafil ve cahil olanlar hâdiselerde ve vukuattaki hikmetleri, güzellikleri göremediklerinden, Cenâb-ı Haktan şekva ve şikâyetlere başlarlar." Bu söze göre sebepler hakikatı algılayamayan gaflet ve cehalette olanlar için mi vardır ?
10. “Çünkü, kusur onlardan çıkıyor, onların kabiliyetsizliğinden ileri geliyor.” Sebeplerdeki kusurlar nelerdir ? Kabiliyetsizlikleri ne demektir ?
11.Evet, izzet ve azamet ister ki, esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celâl ister ki, esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikîden.denilmiş burada neden izzet ve azamet-tevhid ve celal sıfatları kullanılmıştır?
Moderatör tarafında düzenlendi: