Tefeül...

uður1

Well-known member
MESNEVİ-İ NURİYE DERSLERİ 3.10.LEM’ALAR(DEVAMI)
ONUNCU LEM’A
Arkadaş! Hayat ve ihya ve zevilhayatla herbir cüz ve cüz’îye ve herbir küll ve küllîye ve kâinatın heyet-i mecmuasına darb edilen tevhid hâtemlerinden bir kısım misalleri, mezkûr beyanattan anlaşıldı. Şimdi dinle: Envâ ve külliyat üstüne vaz edilen vahdaniyet sikkelerinden bir taneyi zikredeceğiz. Şöyle ki:

Tek bir semere ile semeredar şecerenin yaratılışlarındaki suubet ve suhulet birdir. Çünkü ikisi de bir merkeze bakar, bir kanuna bağlıdır, terbiye ve keyfiyetleri birdir. Malûmdur ki, merkezin ittihadı, kanunun vahdeti, terbiyenin vahdaniyeti sayesinde külfet, meşakkat, masraf azalır ve öyle bir kolaylık hâsıl olur ki, pek çok semereleri olan bir ağaç yed-i vâhide, tek bir semerenin yapılışı da eyâdi-i kesireye tevdi edildiği zaman, her iki tarafın yapılışları suhuletçe bir olur. Ve aralarında yaratılışça fark yoktur. Çok adamlar tarafından yapılan bir semerenin terbiyesi için lâzım olan cihazat ve âlat ve edevat ve saire, bir adam tarafından yapılan semeredar şecerenin terbiye ve yapılması için de aynen o kadar malzeme lâzımdır. Yalnız keyfiyetçe fark olabilir.

Meselâ: Bir ordu askere yapılan elbise tedariki için ne kadar âlât, edevat ve makine lâzımdır; bir neferin elbisesi için de o kadar âlât ve edevat lâzımdır. Ve keza, bir kitabın bin nüshasıyla bir nüshasının ücreti matbaaca birdir. Bazan da tek bir nüshanın tab’ı, daha fazla bir ücrete tâbi tutulur. Buna kıyasen, bir matbaayı bırakıp çok matbaalara başvurulursa, bir kaç kat fazla ücretlerin verilmesi lâzım gelir.

Evet, kesret vahdete isnad edilmediği takdirde, vahdeti kesrete isnad etmek mecburiyeti hasıl olur. Demek, dağınık bir nev’in icadındaki suhulet-i harika, vahdet ve tevhid sırrına bağlıdır.


Lügatler :
adem : hiçlik, yokluk
âlât : aletler
aynen : tıpkı, tıpkısı, tamamıyla
âzâ-yı esasiye : temel organlar

beyan : açıklama, izah
binaenaleyh : bundan dolayı
cihazat : cihazlar, donanım
cins : tür, çeşit

cüz : bölüm, kısım, parça
cüz’î : küçük

darb edilen : basılan; vurulan
delâlet etmek : delil olmak, göster-mek
derece-i imtinâ : imkânsızlık derecesi, olması mümkün olmamak
edevat : edatlar; araçlar
efrad : fertler
envâ : çeşitler, türler
eser-i san'at : san’at eseri
eyâdi-i kesire : çok eller
hasıl olmak : meydana gelmek

heyet-i mecmua : genel yapı, bütün fertlerin tamamı
icad : var etme, yaratma
ihya : hayat verme, diriltme
inşa : belirli unsurları kullanarak yaratma
isnad etmek : dayandırmak
istilzam etmek : gerektirmek; şart kılmak
ittihad : bir ve tek olma
kesret : çokluk
keyfiyet : durum, nitelik, özellik
keza : aynı, aynı biçimde
kezalik : bunun gibi
kıyasen : karşılaştırmak suretiyle
külfet : güçlük

küll : bütün
küllî : bir sınıfın, bir türün bütün fertleri içine alan; tür, cins; kapsamlı varlık

külliyat : türler ve cinsler gibi topluluklar
malûm : bilinen, belli
mecburiyet : zorunluluk
meşakkat : sıkıntı, zorluk, zahmet
mevcudat : varlıklar

mezkûr : anılan, sözü geçen
misal : benzer, örnek
muhaliyet : imkânsızlık, olma ihtimâli asla bulunmama
müşabehet : benzeyiş
müteşabih : birbirine benzeyen, aralarında benzerlik olan
mütevafık : birbirine denk olan; uyan
nefer : asker, er
nev' : çeşit, tür
nüsha : kopya
sair : diğer, başka
Sâni-i Vâhid : tek olan ve her şeyi san’atlı yapan Allah
sed çekmek : engel koymak
semere : meyve
semeredar : meyveli, verimli
sır : gizli gerçek
sikke : damga, mühür
suhulet : kolaylık
suhulet-i harika : olağanüstü bir kolaylık
suhulet-i mutlaka : sınırsız kolaylık
suubet : zorluk
şecere : ağaç
tab’ : basmak
tâbi tutmak : bağlı kılmak
takdirde : durumda
tedarik : bir ihtiyacı sağlama, karşılama
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunluğa kavuşturma
tevafuk : uygunluk
tevdi etmek : bırakmak
tevhid : birleme, her şeyin bir elde toplanması

tevhid hâtemleri : her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu gösteren mühürler
vahdaniyet : birlik
vahdaniyet sikkeleri : Allah’ın benzersiz ve bir oluşunu ve ortağının bulunmayışını gösteren damgalar
vahdet : birlik; tek olma
vaz edilen : konulan, yerleştirilen
vücub : zorunluluk, gereklilik
vücud : varlık, var oluş
yed-i vâhid : tek el
Zât-ı Vâhid : bir ve tek olan, ortağı olmayan Zât, Allah

zevilhayat : hayat sahipleri, canlılar
zikretmek : anmak, belirtmek



 

uður1

Well-known member
Cenab-ı Hak kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslamiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, her bir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zişan veya bir kutb-u a'zam veya bir mürşid-i ekmel veyahud bir nevi Mehdi hükmünde mübarek zatları göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmediyi (A.S.M.) muhafaza etmiş. Madem adeti öyle cereyan ediyor, ahirzamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hakim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u a'zam olarak bir zat-ı nuraniyi gönderecek ve o zat da Ehl-i Beyt-i Nebeviden olacaktır. Cenab-ı Hak bir dakika zarfında beyn-es sema vel-arz âlemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin numunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelal; Mehdi ile de âlem-i İslamın zulümatını dağıtabilir. Ve va'detmiştir, va'dini elbette yapacaktır.

(Bediüzzaman Said Nursi - 29. Mektub'dan)

Lügatler
Âdet :usul, görenek, alışılmış şey, huy, tabiat
Âhirzaman :dünyanın son zamanı ve son devresi
Âlem :dünya, kâinat
Âlem-i İslam :İslam âlemi
Beyn-essema vel-arz :yer ile gök arasında
Cenâb-ı Hakk :Hakkın kendisi olan yücelik sahibi Allah
Cereyan etmek :akmak, gidiş, hareket, akış
Din-i Ahmedi :Muhammed(a.s.) getirdiği din, İslam
Ebediyet: sonsuzluk
Ehl-i Beyt-i Nebevi :Peygamber(a.s.)’ın evine mensup olanlar
Eser-i himayet :koruma eseri
Fesad :bozukluk, karışıklık, fenalık, haddi tecavüz edip zulmetmek
Fesad-ı ümmet :ümmetin karışıklığı, toplumun bozulması
Hâkim :hükmeden, galip, başkasını müdahale ettirmeden idare eden
Halife-i Zişan :şan ve şeref sahibi elçi, halife
Islah :iyileştirmek, düzeltmek
İcad :yaratma, var etme, vücuda getirmek
İzâle :gidermek, ortadan kaldırmak

Kadîr-i Zülcelal :her türlü eksiklikten yüce kuvvet ve kudret sahibi
Kemâl-i rahmet :tam bir merhamet
Kutb-u âzam :en büyük kutub, devrin en büyük maneviyat önderi
Mehdi :hidayete eren veya hidayete vesile olan
Muhafaza :koruma, saklama
Muslih :ıslah eden, iyileştiren, terbiye edici
Mübarek :bereketli, uğurlu, hayırlı, çoğalmış
Müceddid :yenileyen, yenileyici, her yüzyılda gelip dinin hakikatlerini ihya eden zat
Müçtehid :ayet ve hadislerden hükümler çıkaran büyük İslam âlimleri
Mürşid-i ekmel :en mükemmel yol gösterici
Nev’ :çeşit, sınıf, cins
Nümune: örnek
Şeriat-i İslamiye :İslam kanunları, emir ve yasakları
Teskin :sakinleştirmek, rahatlandırmak, yatıştırmak
Va’detmek :söz vermek
Zarfında: içinde
Zat : hürmete layık kimse, kişi
Zat-ı Nurani :nurlu zat, nur saçan zat
Zulümat :karanlıklar, dinsizlik ve zulüm devri

 
Üst