Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz!

FaKiR

Meþveret Bþk.
Aziz, sıddık kardeşlerim,

Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz; casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.

Bir zaman Eskişehir hapsinde titiz kardeşlerime söylediğim bir hikâyeyi tekrar ediyorum:

Eski Harb-i Umumîde Rusya’nın şimâlinde doksan zabitimizle beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zatların bana karşı haddimden çok ziyade teveccühleri bulunmasından, nasihatle gürültülere meydan vermezdim.
Fakat birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münakaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç dört adama dedim:
“Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz.” Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münakaşalar kalktı. Benden sordular:

“Neden bu haksız tedbiri yaptın?”

Dedim:

“Haklı adam, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, istirahat-i umumînin yüz dirhem menfaatine feda eder. Haksız ise ekseriyetle enâniyetli olur; feda etmez, gürültü çoğalır.”
Şuâlar, s. 284
 

FaKiR

Meþveret Bþk.
Allah razı olsun... haklıyken haksız duruma düşmemek için dikkat etmek lazım...

bu yuzdende munakasaya girmemek gerekicek demek;

Baskanimiz diyorduya: Olmert senin yasin benden buyuk, bu kadar bagirabiliyorsan sucluluk duygusu hissediyorsundur:) ..
Boyle ortamlar olusturup , munakasaya tesvik edip kendini hakli cikartmak isteyenler her zaman olucaktir ,Hakliyken haksiz duruma dusmekte bu munakasaya girmekle olur sanirm,

....
allah razi olsun bu konu bugün sanki benim icin yazilmis size cok tesekür ederim tekrar düsünmeme sebeb oldunuz...

ecmain olsun..:)
 

bardak

Well-known member
Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz...Şua'lardan!!!

Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz!


Aziz, sıddık kardeşlerim,

Sakın, sakın münakaşa etmeyiniz; casus kulaklar istifade ederler. Haklı olsa, haksız olsa bu halimizde münakaşa eden haksızdır. Bir dirhem hakkı varsa, münakaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.

Bir zaman Eskişehir hapsinde titiz kardeşlerime söylediğim bir hikâyeyi tekrar ediyorum:

Eski Harb-i Umumîde Rusya’nın şimâlinde doksan zabitimizle beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zatların bana karşı haddimden çok ziyade teveccühleri bulunmasından, nasihatle gürültülere meydan vermezdim.
Fakat birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münakaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç dört adama dedim:
“Siz nerede gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz.” Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münakaşalar kalktı. Benden sordular:

“Neden bu haksız tedbiri yaptın?”

Dedim:

“Haklı adam, insaflı olur. Bir dirhem hakkını, istirahat-i umumînin yüz dirhem menfaatine feda eder. Haksız ise ekseriyetle enâniyetli olur; feda etmez, gürültü çoğalır.”

Şuâlar, s. 284
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Sakın sakın münakaşa etmeyiniz

Sakın sakın münakaşa etmeyiniz

Bismillahirrahmanirrahim

Sakın sakın münâkaşa etmeyiniz; câsus kulaklar istifâde ederler.

Haklı olsa, haksız olsa, bu hâlimizde münâkaşa eden haksızdır; bir dirhem hakkı varsa, münâkaşa ile bin dirhem bizlere zararı dokunabilir.

Bir zaman Eskişehir hapsinde titiz kardeşlerime söylediğim bir hikâyeyi tekrar ediyorum:

Eski Harb-i Umûmide Rusya'nın şimâlinde doksan zâbitimizle beraber bir uzun koğuşta esir olarak bulunuyorduk. O zâtların bana karşı haddimden çok ziyâde teveccühleri bulunmasından, nasihatla gürültülere meydan vermezdim.

Fakat, birden asabiyet ve sıkıntıdan gelen bir titizlik, şiddetli münâkaşalara sebebiyet vermeye başladı. Ben de üç dört adama dedim: "Siz gürültü işitseniz, gidiniz, haksıza yardım ediniz." Onlar dahi öyle yaptılar, zararlı münâkaşalar kalktı. Benden sordular: "Neden bu haksız tedbiri yaptın?" Dedim:

"Haklı adam, insaflı olur; bir dirhem hakkını, istirahat-ı umûminin yüz dirhem menfaatine fedâ eder. Haksız ise ekseriyetle enâniyetli olur, fedâ etmez, gürültü çoğalır. (Şûâlar, s. 269-270.)

Bediüzzaman Said Nursi


SÖZLÜK:
ASABİYET : Sinirlilik.
ENÂNİYET : Benlik, gurur.
DİRHEM : Yaklaşık şimdiki 3 grama denk olan eski bir ağırlık ölçüsü birimi.
HARB-İ UMÛMİ : Dünya Savaşı (I., II.)
İSTİRAHAT-İ UMÛMİ : Toplumun rahat ve huzuru.
MÜNÂKAŞA : Tartışmak.
ŞİMÂL : Kuzey.
ZÂBİT : Subay, askeri kumanda eden rütbeli asker, kuvvetli, yavuz; zabteden.
 
Üst