Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Sünneti
Peygamber Efendimiz(S.A.V)'in Örnek Ahlakı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="genc_kalem" data-source="post: 174368" data-attributes="member: 15919"><p><strong>Hz Peygamber (s.a.s.) de Adâb-ı Muaşeret-2</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: #ff0000"><strong>Hz Peygamber (s.a.s.) de Adâb-ı Muaşeret-2</strong></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>İslâm dininin yayılmaya başladığı yıllarda yeryüzünde haksızlıklar, zulümler, yersiz kavgalar, cinayetler, kol geziyordu; asiller, köylüler, beyazlar, siyahlar, hürler, köleler, zenginler, yoksullar, erkekler, kadınlar ayırımı acımasız bir şekilde varlığını hissettiriyordu.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>İslâmiyet bunları insanlığın kafasına ve yüreğine vurulmuş zincirler olarak gördü. İnsanın üstünlük niteliklerini zedeleyen ve mânevî gelişmesine, iyi eğilimlerini geliştirmesine engel teşkil eden bu zincirleri kırdı. Yerine; dürüstlük, çalışkanlık, Allah korkusu, iyilikseverlik ve benzeri ölçüler koydu. </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Yani Allah katında, çalışkan tembelden, iyi kötüden, cömert cimriden, edepli edepsizden, Allah’tan korkan korkmayandan, bilgili bilgisizden üstündü Peygamberimiz (s.a.s.)’in hadisine göre: <span style="color: red">“Yüce Allah, insanların şekillerine ve mallarına değil, kalblerine ve davranışlarına”</span> bakıyordu.<span style="color: #0000ff">(4)</span> Öyle ise zengin yoksul, siyah beyaz, asil köylü ayrımı yapılamazdı. Bunlar peşin olarak üstünlük ya da gerilik sebebi sayılamazdı.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Buna dair misalleri tetkik edecek olursak İslâmiyet’in bu husustaki görüşünün teoriden pratiğe nasıl geçtiğini de görmüş oluruz:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong>Bir defasında her nasılsa Ebu Zerr-i Gıfârî Hazretleri; Bilâl-i Habeşî Hazretlerine: <span style="color: red">“Kara kadının oğlu!”</span> deyivermişti. Bu söz Peygamberimiz (s.a.s.)’e ulaşınca, Ebu Zerr’i: “<span style="color: red">Ey Ebu Zerr! Sen onu anasından dolayı ayıplıyorsun öyle mi? Demek ki, sen, içinde hâlâ câhiliye ahlâkı kalmış bir kişi imişsin!” </span>diye azarladı. Ebu Zer (r.a) söylediği o sözden o kadar pişman oldu ki, yanağını yere koyarak: <span style="color: red">“Bilâl yanağıma ayağıyla basmadıkça, yanağımı yerden kaldırmayacağım!” </span>diyerek özür diledi. Hz. Bilâl (r.a) bunu yapmadan da özrünü kabul edeceğini söylemişse de Ebu Zerr’in (r.a) ısrarı karşısında yanağına basmak zorunda kaldı.<span style="color: #0000ff">(5)</span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Hz. Osman (r.a)’ın halifeliği sırasında bir sahâbi yine aynı şahsı yani Ebu Zer Hazretlerini (r.a) Rebeze’de görmüştü. Burası Medine’ye yakın bir köydü. Ebu Zerr (r.a)’in ve hizmetçisinin üstünde aynı kumaştan birer gömlek vardı. Ona: <span style="color: red">“İkisini birleştirip de takım elbise yapsaydın ya!”</span> deyince Hz. Ebu Zerr (r.a), Peygamberimiz (s.a.s.)’den işittiği şu hadisi nakletti: </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong><span style="color: red">“...Hizmetçileriniz, Allah’ın, iradenize emanet ettiği kardeşlerinizdir. Kimin yanında hizmetçi bulunursa kardeşine yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara zahmetli bir iş yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, kendilerine yardım ediniz.”</span> <span style="color: #0000ff"> (6)</span></strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Peygamberimiz (s.a.s.), âzâd ederek hürriyetine kavuşturduğu Zeyd b. Hârise’ (r.a) ve bu zâtın oğlu Üsâme (r.a)’yi ordu kumandanlığına getirmişti. Siyah derili bir zât olan Bilâl-i Habeşî’yi (r.a) de camiin müezzinliğine getirmiş, aynı zamanda önemli memuriyetlerde vazifelendirmişti. Bir de Ümmü Eymen vardır. Bu kadın, “câriye-hizmetçi” statüsünde olup hürriyetine kavuşturulmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.)’in dadısı olarak da bilinen bu kadına Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.): <span style="color: red">“Anneciğim, anneciğim!”</span> diye hitap ediyordu. Köle ve hizmetçilerin değersiz sayıldığı bir zamanda, Peygamberimiz (s.a.s.)’in, Ümmü Eymen (r.a)’e: “Anneciğim!” demesi köklü bir düşünce değişikliğini müjdeliyordu. Bu düşüncenin esasını da: <span style="color: red">“Ne olursa olsun insanı insan olarak sevip saymak”</span> oluşturuyordu.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong>Bu konuda son bir misâl daha nakledelim: <span style="color: red">Amr b. As (r.a) Mısır valisi iken oğlu Abdullah, bir Mısırlıyı dövmüştü. Dövülen kişi Hz. Ömer (r.a)’e şikâyette bulundu. O da hem Abdullah’ı hem de babasını çağırdı. Mısırlıya sopa verip Abdullah’a vurdurdu. Neredeyse Amr (r.a) da cezalandıracaktı. Ancak o: “Bu işte benim herhangi bir rolüm yok” diyerek yakasını kurtardı. Abdullah’ın, vali olan babasına güvenerek buna yeltendiğini fark eden Hz. Ömer (r.a), Amr b. As (r.a)’a şu meşhur sözünü söylemiştir: <em>“Ey Amr! Analarından hür doğan insanları nasıl köle yaparsınız?”(7)</em></span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Bu misallerden de anlaşılıyor ki, İslâm dini, “İnsana saygı esasını” getirmiştir. Irk ayrımını yasaklamıştır. Hatta yayıldığı zamandaki geleneklerin aksine, hizmetçiler de ev sahipleriyle aynı sofrada yemek yemeye ve aynı elbiselerden giyinmeye başlamışlardır.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong>Hz. Muhammed (s.a.s.) söz ve davranışlarıyla insanoğlunun saygıdeğerliliğini koruma yollarını göstermiş, Yüce Allah, Peygamber (s.a.s.)’in hayatını örnek almalarını Müslümanlara emretmiş, bu konuda şöyle buyurmuştur: <span style="color: red">“Ey inananlar! Andolsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasûlullâh en güzel örnektir.” (Ahzâb, 33/21).</span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Şimdi Hz. Peygamber (s.a.s.)’in âdâb-ı muâşeretiyle alâkalı bilgileri vermeye geçebiliriz. Bu konuda şunları söylemek mümkündür:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Hz. Peygamber (s.a.s.) elbisesinin temiz ve tertipli olmasına özen gösterirdi. Giydiği bir elbisenin kendisine mümkün olan en uzun süre temiz olarak hizmet etmesine ve ihtiyacını karşılamasına dikkat eder, yeni bir elbise sahibi olduğunda Allah’a hamdeder. “Rengi hafif değişti, boyasını hafif attı” diye herhangi bir elbiseyi giymemezlik etmezdi. Kumaşta; alacasız, desensiz olanı beğenir, göze batıcı, rahatsız edici çiğ renkleri tercih etmezdi. Bundan, estetiğe önem verdiğini anlıyoruz. Ayrıca Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bu mevzuda lüks ve israfa yönelmeyi, bu yolla büyüklenmeyi doğru bulmazdı. Buna göre, O’nun, giyecekle alâkalı düşüncesini: “<span style="color: red">Temizlik, tertiplilik, estetiği gözetme, kendine yakıştırma, sadelik ve ihtiyacı karşılama”</span> olarak ifade edebiliriz.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yiyecek ve içeceklerle alâkalı tutumunu da şöyle özetleyebiliriz:</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: red"><strong>O, hiç bir zaman bir yemeği beğenmemezlik etmezdi. Arzu ederse yerdi, etmezse bırakırdı. Yemekten önce ellerini, yemekten sonra hem ellerini hem de ağzını yıkardı; yemeğe başlarken besmele çekerdi. Tabağındaki yemeği mümkün mertebe bitirmeye çalışırdı. Ekmeği yiyeceği kadar alırdı, yani ekmeği ve yemeği artırarak çöpe atmayı doğru bulmazdı. Sofraya oturduğunda daha önce doymuş bile olsa herkesin yemeğini yemesini beklerdi; yemek devam ederken müsaade almaksızın herkesten önce kalkılıp gidilmesini doğru bulmazdı. Yemeğin temiz olmasına, yemeye elverişliliğine ve helâlinden kazanılmış olmasına özen gösterir, yemek bittikten sonra “elhamdülillah” derdi. Önemli bir mazereti yoksa yemek davetlerine katılırdı. Davet sahibi her ne hazırlamış ise -hatta hazırlanan sade bir tirit bile olsa- memnuniyetle, tebessümle ve iştahla yerdi. Davet sahibini incitmezdi. Suyu, dibi görünen bir kaptan içerdi.</strong></span></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Hz. Peygamber (s.a.s.), rengi görünmeyen ve başkalarını rahatsız edecek derecede ağır olmayan güzel kokuları, ikram edilince severek kullanır, reyhan çiçeği gibi güzel kokulu çiçekler ikram edilince de geri çevirmezdi. Yavaş yavaş konuşur, her sözün arasını ayırt ederdi; hatta dinleyen konuşulanları ezberleyebilirdi. İyi anlaşılması gereken sözleri birkaç kere tekrarlardı, konuşurken muhatabının akıl ve anlayış seviyesini gözetirdi.</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gülmesi tebessüm şeklindeydi. Görgü tanıklarına göre tebessüm edince dişleri inci tanesi gibi görünürdü. Dişleri çok bakımlı idi, sürekli fırçalardı. Bunu, içinde belli miktarda florin maddesi ihtiva eden misvakla yapıyordu. Buna, o günün diş fırçası denilebilir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in, ölümünden önce en son yaptığı işlerden birinin, dişlerini fırçalamak olması da fevkalâde düşündürücüdür.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Gönülde sıkıntı doğuran; kindarlık, çekememezlik gibi kötülüklerin doğmasına sebep olan, vakar ve ağırbaşlılığı gideren zararlı şakaları doğru bulmaz, bu tür sakıncalar taşımayan şakaları yapar ve çevresindeki Müslümanların da yapmasına engel olmazdı. Bilhassa kendisi çocuklara çok şaka yapardı. </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Ev döşemesinde de Hz. Peygamber (s.a.s.) sade bir yol takip etmiştir. O, bu konuda örfe uymuş, gelenekte olan sedir, divan, hasır, yatak, leğen, ibrik ve diğer ev eşyasını kullanmıştır. Yalnız bunların en lüksü, en pahalısı olsun diye hususî bir gayreti yoktu, temiz ve tertipli olmasına özen gösterirdi.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong>Hz. Peygamber (s.a.s.) yakınlarla ilgilenmeye, komşularla ve diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmaya, herkese imkânlar elverdikçe yardımcı olmaya, bilhassa yoksulları gözetmeye önem veriyordu. Bilhassa anne babalara karşı hâl hatır sormanın ve ihtiyaçlarını gidermenin en kutsî vazifeler arasında olduğunu ısrarla belirtiyordu. O, küçük yaşlarda iken annesini kaybetmişti, bu sebeple onu daima hasretle anardı. Süt annesi Halime’ye özel yer gösterip oturtarak saygıda kusur etmediği gibi, maddî ihtiyaçlarını da karşılıyordu. Yine bunun gibi kendisine süt emziren Süveybe ile ölünceye kadar alâkadar olmuş, daima mektup, selâm ve para göndererek gönlünü almıştı. Kendisine süt emzirdiği sanılan Ümmü Süleym ve Ümmü Haram’a da çok saygı göstermişti. </strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong>Süt kardeşi Şeyma ile yakinen ilgilenmiş, çocukluk yıllarının bir bölümünü evinde geçirdiği Ebu Talib’in eşi Fatma hanıma da “Anneciğim! Anneciğim!” diyerek yakın bir ilgi göstermişti. -Daha önce geçtiği gibi- dadısı Ümmü Eymen’e de “Anneciğim!” diye hitap etmişti. Bütün bunlardan Peygamberimiz (s.a.s.)’in, annelere, anne mevkiindeki kadınlara ve genel olarak hanımlara nezaket ve saygı ile davrandığı anlaşılmaktadır Hz. Peygamber (s.a.s.); ev, sokak, yiyecek ve giyeceklerin temizliğine önem verdiği gibi kalb ve ruh temizliğine de önem veriyordu. Bunun için O: <span style="color: red">“Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kişidir.”</span> <span style="color: #0000ff">(8)</span></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 15px"><strong> buyurmuştur.</strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong><span style="color: red"> Peygamberimiz (s.a.s.) bu hadisiyle toplumda, Müslümanlara, “itibarlı ve güvenilir insan olmaları gerektiğini”</span> işaret ediyordu. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.s.): <span style="color: red">“Söz söylerken yalancılık edeni, söz verdiği zaman sözünde durmayanı, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet edeni” ikiyüzlülükle nitelemiştir.(9)</span></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><strong> Çünkü, bu eksiklik ve yanlışlıkları yapan Müslümanlar, güvenilir insan olmaktan uzaklaşırlar. Kalb hakkında da şöyle buyurmuştur:<span style="color: red"> “Dikkatli ve uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et parçası vardır ki; iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o et parçası kalbdir!”(10)</span></strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="genc_kalem, post: 174368, member: 15919"] [b]Hz Peygamber (s.a.s.) de Adâb-ı Muaşeret-2[/b] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][COLOR=#ff0000][B]Hz Peygamber (s.a.s.) de Adâb-ı Muaşeret-2[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][COLOR=#ff0000][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]İslâm dininin yayılmaya başladığı yıllarda yeryüzünde haksızlıklar, zulümler, yersiz kavgalar, cinayetler, kol geziyordu; asiller, köylüler, beyazlar, siyahlar, hürler, köleler, zenginler, yoksullar, erkekler, kadınlar ayırımı acımasız bir şekilde varlığını hissettiriyordu.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]İslâmiyet bunları insanlığın kafasına ve yüreğine vurulmuş zincirler olarak gördü. İnsanın üstünlük niteliklerini zedeleyen ve mânevî gelişmesine, iyi eğilimlerini geliştirmesine engel teşkil eden bu zincirleri kırdı. Yerine; dürüstlük, çalışkanlık, Allah korkusu, iyilikseverlik ve benzeri ölçüler koydu. [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Yani Allah katında, çalışkan tembelden, iyi kötüden, cömert cimriden, edepli edepsizden, Allah’tan korkan korkmayandan, bilgili bilgisizden üstündü Peygamberimiz (s.a.s.)’in hadisine göre: [COLOR=red]“Yüce Allah, insanların şekillerine ve mallarına değil, kalblerine ve davranışlarına”[/COLOR] bakıyordu.[COLOR=#0000ff](4)[/COLOR] Öyle ise zengin yoksul, siyah beyaz, asil köylü ayrımı yapılamazdı. Bunlar peşin olarak üstünlük ya da gerilik sebebi sayılamazdı.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Buna dair misalleri tetkik edecek olursak İslâmiyet’in bu husustaki görüşünün teoriden pratiğe nasıl geçtiğini de görmüş oluruz:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B]Bir defasında her nasılsa Ebu Zerr-i Gıfârî Hazretleri; Bilâl-i Habeşî Hazretlerine: [COLOR=red]“Kara kadının oğlu!”[/COLOR] deyivermişti. Bu söz Peygamberimiz (s.a.s.)’e ulaşınca, Ebu Zerr’i: “[COLOR=red]Ey Ebu Zerr! Sen onu anasından dolayı ayıplıyorsun öyle mi? Demek ki, sen, içinde hâlâ câhiliye ahlâkı kalmış bir kişi imişsin!” [/COLOR]diye azarladı. Ebu Zer (r.a) söylediği o sözden o kadar pişman oldu ki, yanağını yere koyarak: [COLOR=red]“Bilâl yanağıma ayağıyla basmadıkça, yanağımı yerden kaldırmayacağım!” [/COLOR]diyerek özür diledi. Hz. Bilâl (r.a) bunu yapmadan da özrünü kabul edeceğini söylemişse de Ebu Zerr’in (r.a) ısrarı karşısında yanağına basmak zorunda kaldı.[COLOR=#0000ff](5)[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][COLOR=#0000ff][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Hz. Osman (r.a)’ın halifeliği sırasında bir sahâbi yine aynı şahsı yani Ebu Zer Hazretlerini (r.a) Rebeze’de görmüştü. Burası Medine’ye yakın bir köydü. Ebu Zerr (r.a)’in ve hizmetçisinin üstünde aynı kumaştan birer gömlek vardı. Ona: [COLOR=red]“İkisini birleştirip de takım elbise yapsaydın ya!”[/COLOR] deyince Hz. Ebu Zerr (r.a), Peygamberimiz (s.a.s.)’den işittiği şu hadisi nakletti: [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B][COLOR=red]“...Hizmetçileriniz, Allah’ın, iradenize emanet ettiği kardeşlerinizdir. Kimin yanında hizmetçi bulunursa kardeşine yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara zahmetli bir iş yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, kendilerine yardım ediniz.”[/COLOR] [COLOR=#0000ff] (6)[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Peygamberimiz (s.a.s.), âzâd ederek hürriyetine kavuşturduğu Zeyd b. Hârise’ (r.a) ve bu zâtın oğlu Üsâme (r.a)’yi ordu kumandanlığına getirmişti. Siyah derili bir zât olan Bilâl-i Habeşî’yi (r.a) de camiin müezzinliğine getirmiş, aynı zamanda önemli memuriyetlerde vazifelendirmişti. Bir de Ümmü Eymen vardır. Bu kadın, “câriye-hizmetçi” statüsünde olup hürriyetine kavuşturulmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.)’in dadısı olarak da bilinen bu kadına Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.): [COLOR=red]“Anneciğim, anneciğim!”[/COLOR] diye hitap ediyordu. Köle ve hizmetçilerin değersiz sayıldığı bir zamanda, Peygamberimiz (s.a.s.)’in, Ümmü Eymen (r.a)’e: “Anneciğim!” demesi köklü bir düşünce değişikliğini müjdeliyordu. Bu düşüncenin esasını da: [COLOR=red]“Ne olursa olsun insanı insan olarak sevip saymak”[/COLOR] oluşturuyordu.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B]Bu konuda son bir misâl daha nakledelim: [COLOR=red]Amr b. As (r.a) Mısır valisi iken oğlu Abdullah, bir Mısırlıyı dövmüştü. Dövülen kişi Hz. Ömer (r.a)’e şikâyette bulundu. O da hem Abdullah’ı hem de babasını çağırdı. Mısırlıya sopa verip Abdullah’a vurdurdu. Neredeyse Amr (r.a) da cezalandıracaktı. Ancak o: “Bu işte benim herhangi bir rolüm yok” diyerek yakasını kurtardı. Abdullah’ın, vali olan babasına güvenerek buna yeltendiğini fark eden Hz. Ömer (r.a), Amr b. As (r.a)’a şu meşhur sözünü söylemiştir: [I]“Ey Amr! Analarından hür doğan insanları nasıl köle yaparsınız?”(7)[/I][/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [I][FONT=Century Gothic][SIZE=4][COLOR=#ff0000][/COLOR][/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Bu misallerden de anlaşılıyor ki, İslâm dini, “İnsana saygı esasını” getirmiştir. Irk ayrımını yasaklamıştır. Hatta yayıldığı zamandaki geleneklerin aksine, hizmetçiler de ev sahipleriyle aynı sofrada yemek yemeye ve aynı elbiselerden giyinmeye başlamışlardır.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B]Hz. Muhammed (s.a.s.) söz ve davranışlarıyla insanoğlunun saygıdeğerliliğini koruma yollarını göstermiş, Yüce Allah, Peygamber (s.a.s.)’in hayatını örnek almalarını Müslümanlara emretmiş, bu konuda şöyle buyurmuştur: [COLOR=red]“Ey inananlar! Andolsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok anan kimseler için Rasûlullâh en güzel örnektir.” (Ahzâb, 33/21).[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][COLOR=#ff0000][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Şimdi Hz. Peygamber (s.a.s.)’in âdâb-ı muâşeretiyle alâkalı bilgileri vermeye geçebiliriz. Bu konuda şunları söylemek mümkündür:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Hz. Peygamber (s.a.s.) elbisesinin temiz ve tertipli olmasına özen gösterirdi. Giydiği bir elbisenin kendisine mümkün olan en uzun süre temiz olarak hizmet etmesine ve ihtiyacını karşılamasına dikkat eder, yeni bir elbise sahibi olduğunda Allah’a hamdeder. “Rengi hafif değişti, boyasını hafif attı” diye herhangi bir elbiseyi giymemezlik etmezdi. Kumaşta; alacasız, desensiz olanı beğenir, göze batıcı, rahatsız edici çiğ renkleri tercih etmezdi. Bundan, estetiğe önem verdiğini anlıyoruz. Ayrıca Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bu mevzuda lüks ve israfa yönelmeyi, bu yolla büyüklenmeyi doğru bulmazdı. Buna göre, O’nun, giyecekle alâkalı düşüncesini: “[COLOR=red]Temizlik, tertiplilik, estetiği gözetme, kendine yakıştırma, sadelik ve ihtiyacı karşılama”[/COLOR] olarak ifade edebiliriz.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Hz. Muhammed (s.a.s.)’in yiyecek ve içeceklerle alâkalı tutumunu da şöyle özetleyebiliriz:[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][COLOR=red][B]O, hiç bir zaman bir yemeği beğenmemezlik etmezdi. Arzu ederse yerdi, etmezse bırakırdı. Yemekten önce ellerini, yemekten sonra hem ellerini hem de ağzını yıkardı; yemeğe başlarken besmele çekerdi. Tabağındaki yemeği mümkün mertebe bitirmeye çalışırdı. Ekmeği yiyeceği kadar alırdı, yani ekmeği ve yemeği artırarak çöpe atmayı doğru bulmazdı. Sofraya oturduğunda daha önce doymuş bile olsa herkesin yemeğini yemesini beklerdi; yemek devam ederken müsaade almaksızın herkesten önce kalkılıp gidilmesini doğru bulmazdı. Yemeğin temiz olmasına, yemeye elverişliliğine ve helâlinden kazanılmış olmasına özen gösterir, yemek bittikten sonra “elhamdülillah” derdi. Önemli bir mazereti yoksa yemek davetlerine katılırdı. Davet sahibi her ne hazırlamış ise -hatta hazırlanan sade bir tirit bile olsa- memnuniyetle, tebessümle ve iştahla yerdi. Davet sahibini incitmezdi. Suyu, dibi görünen bir kaptan içerdi.[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Hz. Peygamber (s.a.s.), rengi görünmeyen ve başkalarını rahatsız edecek derecede ağır olmayan güzel kokuları, ikram edilince severek kullanır, reyhan çiçeği gibi güzel kokulu çiçekler ikram edilince de geri çevirmezdi. Yavaş yavaş konuşur, her sözün arasını ayırt ederdi; hatta dinleyen konuşulanları ezberleyebilirdi. İyi anlaşılması gereken sözleri birkaç kere tekrarlardı, konuşurken muhatabının akıl ve anlayış seviyesini gözetirdi.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gülmesi tebessüm şeklindeydi. Görgü tanıklarına göre tebessüm edince dişleri inci tanesi gibi görünürdü. Dişleri çok bakımlı idi, sürekli fırçalardı. Bunu, içinde belli miktarda florin maddesi ihtiva eden misvakla yapıyordu. Buna, o günün diş fırçası denilebilir. Peygamberimiz (s.a.s.)’in, ölümünden önce en son yaptığı işlerden birinin, dişlerini fırçalamak olması da fevkalâde düşündürücüdür.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Gönülde sıkıntı doğuran; kindarlık, çekememezlik gibi kötülüklerin doğmasına sebep olan, vakar ve ağırbaşlılığı gideren zararlı şakaları doğru bulmaz, bu tür sakıncalar taşımayan şakaları yapar ve çevresindeki Müslümanların da yapmasına engel olmazdı. Bilhassa kendisi çocuklara çok şaka yapardı. [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Ev döşemesinde de Hz. Peygamber (s.a.s.) sade bir yol takip etmiştir. O, bu konuda örfe uymuş, gelenekte olan sedir, divan, hasır, yatak, leğen, ibrik ve diğer ev eşyasını kullanmıştır. Yalnız bunların en lüksü, en pahalısı olsun diye hususî bir gayreti yoktu, temiz ve tertipli olmasına özen gösterirdi.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B]Hz. Peygamber (s.a.s.) yakınlarla ilgilenmeye, komşularla ve diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmaya, herkese imkânlar elverdikçe yardımcı olmaya, bilhassa yoksulları gözetmeye önem veriyordu. Bilhassa anne babalara karşı hâl hatır sormanın ve ihtiyaçlarını gidermenin en kutsî vazifeler arasında olduğunu ısrarla belirtiyordu. O, küçük yaşlarda iken annesini kaybetmişti, bu sebeple onu daima hasretle anardı. Süt annesi Halime’ye özel yer gösterip oturtarak saygıda kusur etmediği gibi, maddî ihtiyaçlarını da karşılıyordu. Yine bunun gibi kendisine süt emziren Süveybe ile ölünceye kadar alâkadar olmuş, daima mektup, selâm ve para göndererek gönlünü almıştı. Kendisine süt emzirdiği sanılan Ümmü Süleym ve Ümmü Haram’a da çok saygı göstermişti. [/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B]Süt kardeşi Şeyma ile yakinen ilgilenmiş, çocukluk yıllarının bir bölümünü evinde geçirdiği Ebu Talib’in eşi Fatma hanıma da “Anneciğim! Anneciğim!” diyerek yakın bir ilgi göstermişti. -Daha önce geçtiği gibi- dadısı Ümmü Eymen’e de “Anneciğim!” diye hitap etmişti. Bütün bunlardan Peygamberimiz (s.a.s.)’in, annelere, anne mevkiindeki kadınlara ve genel olarak hanımlara nezaket ve saygı ile davrandığı anlaşılmaktadır Hz. Peygamber (s.a.s.); ev, sokak, yiyecek ve giyeceklerin temizliğine önem verdiği gibi kalb ve ruh temizliğine de önem veriyordu. Bunun için O: [COLOR=red]“Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kişidir.”[/COLOR] [COLOR=#0000ff](8)[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][B] buyurmuştur.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B][COLOR=red] Peygamberimiz (s.a.s.) bu hadisiyle toplumda, Müslümanlara, “itibarlı ve güvenilir insan olmaları gerektiğini”[/COLOR] işaret ediyordu. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.s.): [COLOR=red]“Söz söylerken yalancılık edeni, söz verdiği zaman sözünde durmayanı, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet edeni” ikiyüzlülükle nitelemiştir.(9)[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [FONT=Century Gothic][SIZE=4][/SIZE][/FONT] [SIZE=4][FONT=Century Gothic][B] Çünkü, bu eksiklik ve yanlışlıkları yapan Müslümanlar, güvenilir insan olmaktan uzaklaşırlar. Kalb hakkında da şöyle buyurmuştur:[COLOR=red] “Dikkatli ve uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et parçası vardır ki; iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa bütün beden bozuk olur. İşte o et parçası kalbdir!”(10)[/COLOR][/B][/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Sünneti
Peygamber Efendimiz(S.A.V)'in Örnek Ahlakı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst