Oruç ahlâkı

mihrimah

Well-known member
Orucun bir terbiye vasıtası olduğunu, insanın alışkanlıklara, gazap, şehvet gibi saptırıcı, günaha itici faktörlere karşı güç ve hakimiyet kazanması hedefine yönelik bulunduğunu biliyoruz. Oruç tutan Müslüman yalnızca yeme, içme ve birleşmeyi terketmekle kalır; dilini, kalbini, gözünü, elini, hasılı bütün duygu, düşünce ve uzuvlarını ibadet için seferber etmez ve özellikle günahtan men etmezse orucu çok eksik kalacak, şekilden ibaret olacak, ruh ve manasından soyulmuş bulunacaktır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bir kutsî (öznesi Allah olan, Allah'ın buyurduğu) hadîslerinde şöyle diyorlar: “İnsanoğlunun her amel ve ibâdeti kendisi içindir, yalnız oruç müstesna; çünkü o, benim içindir, onun özel ödülünü de ben vereceğim. Oruç (koruyucu) bir kalkandır. Oruç günü olunca kimse kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, cahilce davranmasın. Birisi sataşır veya bulaşırsa, “Ben oruçluyum, ben oruç tutmaktayım!” desin.
Bu ve benzeri hadîslerle orucun amacı göz önüne alındığında kâmil bir orucun, yalnızca yeme içme ve cinsel teması terk etmekten ibaret olmadığı, oruç tutan müminin her an Allah şuuru içinde bulunması gerektiği, her zaman ayıp ve günah olan davranışlardan, oruçlu iken daha çok, daha titizlikle uzak kalmanın kaçınılmaz olduğu, orucun insanı âdeta melekleşmeye doğru götürmesi icabettiği ortaya çıkmaktadır. Güzel ahlâkın, insanı insan yapan erdemlerin oruç sâyesinde güçlenmesine, daha şuurlu ve güçlü bir nitelikte yaşanmasına “oruç ahlâkı” diyoruz. Bu yönüyle oruç aynı zamanda iyi bir “ahlâk eğitimi aracı” olmaktadır. Bir başka hadîste “Nice oruçlu vardır ki, orucundan kendisinde kalan yalnızca açlıktır, nice gece boyu namaz kılan vardır ki, namazından yanına kalan sadece uykusuzluktur” buyuruluyor. Bütün ibâdetler gibi orucun da - kula, insanlara ait- faydaları, maddî ve manevî güzel sonuçları vardır. Bunları hâsıl etmeyen bir oruç, aç ve mahrûm kalmaktan ibaret kalır. Bu böyle olmakla beraber, orucun mânâ ve hikmetini kendinde gerçekleştiremeyen insanların onu bırakmaları da gerekmez; çünkü her ava çıkan av yapamazsa da, ava çıkmayı terk edip evinde oturanın av yapma ihtimâli hiç yoktur. Sonuç ne olursa olsun oruç tutmak, ancak bu ibâdeti yaparken şekil yanında öze de yönelmek, orucun maddî ve manevî bereketini elde etmeye çalışmak, özellikle oruç ahlâkına sahip olmak için çaba göstermek tercih edilecek en doğru yoldur.

Hayrettin KARAMAN
 

ARİF

Well-known member
ORUÇ

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1793

İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Hz. Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: "Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1795

Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1808

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:
Resulüllah (a.s.): "Bir veya iki gün öncesinden oruç tutmak suretiyle sakın Ramazanın önüne geçmeyiniz. Bir kimsenin âdet edindiği bir orucu tutması bundan müstesnadır. Böyle bir kimse o orucunu varsın tutsun" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1812

Ümmü Seleme (r.a.) şöyle haber vermiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) bazı aile fertleri yanına bir ay süreyle girmemeye yemin etmişti. Yirmi dokuz gün geçince, günün evvelinde (yahut sonunda) onların yanına girdi. Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Sen bizim yanımıza bir ay girmemeye yemin etmiştin" denildiğinde Hz. Peygamber: "Ay, yirmi dokuz gün olur" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1816

Ebu Bekre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): "Bayram ayları noksan olmazlar. Bunlar, Ramazan ve Zil-hicce aylarıdır" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1822

Adiy b. Hatim (r.a.) şöyle haber vermiştir:
...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için...ayeti nazil olduğu zaman Adiy b. Hatim Peygamber'e hitaben: "Ey Allah'ın Resulü! Ben yastığımın altına bir beyaz ve bir siyah olmak üzere iki ip koyuyorum da geceyi gündüzden fark ediyorum" dedi. Bunun üzerine Resulüllah (a.s.): "Muhakkak ki, senin yastığın çok enlidir (senin kafan kalın da bundaki inceliği anlamadın). Bu beyaz iplik ile siyah iplik gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığından ibarettir," buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1824

Sehl b. Sa'd (r.a.) şöyle haber vermiştir:
"...Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için..."(Bakara, 187) ayeti nazil olduğu zaman bazı kimseler bir beyaz bir de siyah iplik alıp, bunların renklerini açıkça fark edinceye kadar yerlerdi. Nihayet Yüce Allah, mine'l-fecri (fecirden)beyanını indirip bunu tamamen açıkladı.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1825

Abdullah b. Ömer'in (r.a.) haber verdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.): "Bilâl ezanı gece okuyor. Siz, İbn. Ümmü Mektum'un ezanını işitinceye kadar yiyip içiniz" buyurmuştur.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1827
 
Üst