Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimiz İçin
O'nun İkliminde Yetişen Dahiler
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 25409" data-attributes="member: 656"><p><strong>b. Tefsir Sahasında</strong></p><p><strong></strong>Tefsir bize göre başlı başına bir derya ve O’nun der-yasına nisbeten de damla.. o deryayı gösteren bir damla Hz. Ali’den İbn Abbas’a, ondan Mücâhid ve Saîd İbn Cübeyr’e, ondan da tâ İbn Cerir, Fahruddin er-Râzî, İbn Kesîr ve günümüzün allâme müfessirlerine kadar öyle bir dâhiler arenasıdır ki, Efendimiz’in, insanlığın efendisi olduğuna dair başka delil olmasa, şahit olarak bu zatların O’na intisabları yeter.</p><p>Mesela bunlardan İbn Cerir, başlı başına bir harikadır. Bakarsınız, tefsirinde, o âyetleri ve hadisleri, zamanüstü yorumlarıyla, semanın yedi kat oluşundan bahseder; arzın ve semânın, bir zamanlar bütün olduğuna ve sonra mevsimi geldiğinde infilak ettiğine dikkati çeker.. yağmurların rüzgarların temel prensiplerini ve bin sene sonra anlaşılabilecek şeylerden dem vuran bir müfessir ve başlı başına bir dâhîdir. İlmî araştırmalar, İbn Cerir’in hayatının her gününe, 15 sayfa düşecek şekilde eser telif ettiğinden bahsederler. Şimdi o, dâhî değil de ya kim dâhidir?</p><p>Evet, tefsir sahasında da İbn-i Cerîr’den Fahruddin er-Râzî’ye, ondan yüzlerce tefsiri tarayıp kocaman kitaplar hazırlayan İmam Suyûtî’ye ve devrimizin allâmelerine kadar, Hz. Muhammed (sav) mektebinde, tefsir sahasında yetişen öyle insanlar vardır ki, eğer bir dönemde, batıda bunlardan biri zuhûr etseydi, ona büyük bir âbide yapar ve onu bütün cihana ilan ederlerdi...</p><p>Bizim bir İmam Gazâlî’miz vardır ki, pek çok ilim dalında eşimenendi yoktur. Batılı, çok az insaflı olabilmiştir.. Bununla beraber bir insaflı anında Gibb, onu elinde asasıyla, insanları büyüleyen bir harika ruh olarak resmeder. İmam Gazalî’den İmam Rabbânî’ye ve ondan da Bediüzzaman’a uzanan çizgide, Efendimiz’in talebelerinden yüzlercesiyle kar-şılaşmak mümkündür.</p><p></p><p><strong>c. Hadîs Sahasında</strong></p><p>Hadîs sahasının devleri ise, apayrı birer ilim ve fazilet âbideleridir. İmam Buhârî, İmam Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmîzî, Nesâî, İbn Mâce, İmam Ahmed b. Hanbel, Dârekutnî, Beyhakî, Dârimî.. evet bütün bunların hepsi tek başına, kendi sahasında, dünyaya yetecek insanlardır. Tabiî ki, teker teker bu şahısların üzerinde durmamız ve onların ilmî yapılarını tahlil etmemiz, hele hedeflediğimiz şeyin hususiyetleri itibariyle kat’iyen mümkün değildir. Sadece şu kadar söyleyeyim ki, bunlardan İmam Buhârî, bir milyon hadîsi hafızasına aldıktan sonra, bunlardan sadece 4 bine yakınını Sahîh’ine almıştır. Almada gösterdiği titizlik ise, başlı başına bir destan. Her hadîs için abdest alıp iki rekat namaz kılar.. daha sonra, ruhen Hz. Ruh-u Seyyidü’l-Enâm’la münasebete geçer.. ve cevab-ı sevap alınca o hadisi kitabına dercedermiş. İşte böyle bir dev imam da, Efendimiz’in herhangi bir talebesidir ve O’nun ders halkasında yetişmiştir. Günlerce yol katettikten sonra kendisinden hadîs rivayet edecek olduğu şahsı, atına boş külahını gösterip, içinde arpa varmış gibi davrandığını görünce, hiçbir şey sormadan geriye döner.. ve niçin böyle yaptığını soranlara da:<strong> “Hayva-nı aldatan bir insanın beni de aldatıp aldatmayacağından emîn değilim”</strong> cevabını verir.. ve kimbilir, bütün hayatını böyle titizlikle geçiren daha nice dâhi hadîs imamları vardır. İşte dinin zeberced konağı, işte onun altın kanatlı hameleleri ve işte hiç yanıltmayan gümüşten yolumuz.</p><p></p><p><strong>d. İlmin Dünya Buudu</strong></p><p>Eski-yeni ilim tarihi adına taraflı, tarafsız ve mukayeseli o kadar muhteşem eserler yazıldı ki bunları okuyup ta muhteşem geçmişimize hayranlık duymamak kabil değildir. Müslümanların altın çağı sayılan bir dönemde, tıp, matematik, hendese ve bütün tabiî ilim dalları, fıkıhla, tefsirle, hadisle ve kelâmla atbaşıydı. El-Cabir’den (cebirin mürşîdi) İbni Sinâ’-ya, ondan İbni Batûta ve Harizmî’ye ve ondan, on asır yazdığı tıp kitapları Avrupa’da tedris edilen cerrahînin üstadı Zehravî’ye kadar, ki bir bilim mecmuası bu zâtı anlatırken, “On Asır Yaşayan İlim Adamı” diye başlık koydu bunların hepsi, yüzlercesi ve binlercesiyle Hz. Muhammed (sav) mektebinin çıraklarıdır.</p><p>Bizde niçin acaba, bu büyük insanlar görülüp bilinmemiş ve bugün de çokları tarafından hâlâ tanınmıyor? Görülmemesi bir galât-ı histir. Batıda, bunlar gözden kaçmaz; zira bunlar orada, düz ovalara nisbet, ara sıra yükselen tepeler gibidirler. Çok yüksek olmasalar da göze çarpabilirler. Buna karşılık, bizdeki zirveler ise mütemâdîdirler, bütündürler, ölçülememezlikleri bilinmezliklerini doğurmuş. Yani onlar, zirvelerin yan yana gelmesi gibidirler. Çukuru yoktur ki; bilinebilsinler. Bize gelince, biz vefasızlık ettik ve bu hâle geldik. Biz o âsârı değerlendiremedik. Batı onunla rönesansını tahakkuk ettirirken biz, bir kısım kuruntulardan sıyrılamadık. Kabahat bizde.. ilklerde değil sonraki mirasyedilerde, kabahat, deryanın içinde oldukları halde, deryanın kıymetini bilmeyenlerde. </p><p>“O mahiler ki deryada yaşar, deryayı bilmezler.”</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 25409, member: 656"] [B]b. Tefsir Sahasında [/B]Tefsir bize göre başlı başına bir derya ve O’nun der-yasına nisbeten de damla.. o deryayı gösteren bir damla Hz. Ali’den İbn Abbas’a, ondan Mücâhid ve Saîd İbn Cübeyr’e, ondan da tâ İbn Cerir, Fahruddin er-Râzî, İbn Kesîr ve günümüzün allâme müfessirlerine kadar öyle bir dâhiler arenasıdır ki, Efendimiz’in, insanlığın efendisi olduğuna dair başka delil olmasa, şahit olarak bu zatların O’na intisabları yeter. Mesela bunlardan İbn Cerir, başlı başına bir harikadır. Bakarsınız, tefsirinde, o âyetleri ve hadisleri, zamanüstü yorumlarıyla, semanın yedi kat oluşundan bahseder; arzın ve semânın, bir zamanlar bütün olduğuna ve sonra mevsimi geldiğinde infilak ettiğine dikkati çeker.. yağmurların rüzgarların temel prensiplerini ve bin sene sonra anlaşılabilecek şeylerden dem vuran bir müfessir ve başlı başına bir dâhîdir. İlmî araştırmalar, İbn Cerir’in hayatının her gününe, 15 sayfa düşecek şekilde eser telif ettiğinden bahsederler. Şimdi o, dâhî değil de ya kim dâhidir? Evet, tefsir sahasında da İbn-i Cerîr’den Fahruddin er-Râzî’ye, ondan yüzlerce tefsiri tarayıp kocaman kitaplar hazırlayan İmam Suyûtî’ye ve devrimizin allâmelerine kadar, Hz. Muhammed (sav) mektebinde, tefsir sahasında yetişen öyle insanlar vardır ki, eğer bir dönemde, batıda bunlardan biri zuhûr etseydi, ona büyük bir âbide yapar ve onu bütün cihana ilan ederlerdi... Bizim bir İmam Gazâlî’miz vardır ki, pek çok ilim dalında eşimenendi yoktur. Batılı, çok az insaflı olabilmiştir.. Bununla beraber bir insaflı anında Gibb, onu elinde asasıyla, insanları büyüleyen bir harika ruh olarak resmeder. İmam Gazalî’den İmam Rabbânî’ye ve ondan da Bediüzzaman’a uzanan çizgide, Efendimiz’in talebelerinden yüzlercesiyle kar-şılaşmak mümkündür. [B]c. Hadîs Sahasında[/B] Hadîs sahasının devleri ise, apayrı birer ilim ve fazilet âbideleridir. İmam Buhârî, İmam Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmîzî, Nesâî, İbn Mâce, İmam Ahmed b. Hanbel, Dârekutnî, Beyhakî, Dârimî.. evet bütün bunların hepsi tek başına, kendi sahasında, dünyaya yetecek insanlardır. Tabiî ki, teker teker bu şahısların üzerinde durmamız ve onların ilmî yapılarını tahlil etmemiz, hele hedeflediğimiz şeyin hususiyetleri itibariyle kat’iyen mümkün değildir. Sadece şu kadar söyleyeyim ki, bunlardan İmam Buhârî, bir milyon hadîsi hafızasına aldıktan sonra, bunlardan sadece 4 bine yakınını Sahîh’ine almıştır. Almada gösterdiği titizlik ise, başlı başına bir destan. Her hadîs için abdest alıp iki rekat namaz kılar.. daha sonra, ruhen Hz. Ruh-u Seyyidü’l-Enâm’la münasebete geçer.. ve cevab-ı sevap alınca o hadisi kitabına dercedermiş. İşte böyle bir dev imam da, Efendimiz’in herhangi bir talebesidir ve O’nun ders halkasında yetişmiştir. Günlerce yol katettikten sonra kendisinden hadîs rivayet edecek olduğu şahsı, atına boş külahını gösterip, içinde arpa varmış gibi davrandığını görünce, hiçbir şey sormadan geriye döner.. ve niçin böyle yaptığını soranlara da:[B] “Hayva-nı aldatan bir insanın beni de aldatıp aldatmayacağından emîn değilim”[/B] cevabını verir.. ve kimbilir, bütün hayatını böyle titizlikle geçiren daha nice dâhi hadîs imamları vardır. İşte dinin zeberced konağı, işte onun altın kanatlı hameleleri ve işte hiç yanıltmayan gümüşten yolumuz. [B]d. İlmin Dünya Buudu[/B] Eski-yeni ilim tarihi adına taraflı, tarafsız ve mukayeseli o kadar muhteşem eserler yazıldı ki bunları okuyup ta muhteşem geçmişimize hayranlık duymamak kabil değildir. Müslümanların altın çağı sayılan bir dönemde, tıp, matematik, hendese ve bütün tabiî ilim dalları, fıkıhla, tefsirle, hadisle ve kelâmla atbaşıydı. El-Cabir’den (cebirin mürşîdi) İbni Sinâ’-ya, ondan İbni Batûta ve Harizmî’ye ve ondan, on asır yazdığı tıp kitapları Avrupa’da tedris edilen cerrahînin üstadı Zehravî’ye kadar, ki bir bilim mecmuası bu zâtı anlatırken, “On Asır Yaşayan İlim Adamı” diye başlık koydu bunların hepsi, yüzlercesi ve binlercesiyle Hz. Muhammed (sav) mektebinin çıraklarıdır. Bizde niçin acaba, bu büyük insanlar görülüp bilinmemiş ve bugün de çokları tarafından hâlâ tanınmıyor? Görülmemesi bir galât-ı histir. Batıda, bunlar gözden kaçmaz; zira bunlar orada, düz ovalara nisbet, ara sıra yükselen tepeler gibidirler. Çok yüksek olmasalar da göze çarpabilirler. Buna karşılık, bizdeki zirveler ise mütemâdîdirler, bütündürler, ölçülememezlikleri bilinmezliklerini doğurmuş. Yani onlar, zirvelerin yan yana gelmesi gibidirler. Çukuru yoktur ki; bilinebilsinler. Bize gelince, biz vefasızlık ettik ve bu hâle geldik. Biz o âsârı değerlendiremedik. Batı onunla rönesansını tahakkuk ettirirken biz, bir kısım kuruntulardan sıyrılamadık. Kabahat bizde.. ilklerde değil sonraki mirasyedilerde, kabahat, deryanın içinde oldukları halde, deryanın kıymetini bilmeyenlerde. “O mahiler ki deryada yaşar, deryayı bilmezler.” [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimiz İçin
O'nun İkliminde Yetişen Dahiler
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst