Konferans
Teşrin-i Sâni 1950’de Ankara Üniversitesinde profesör ve meb’uslarımız ve Pakistanlı misafirlerimiz ve muhtelif fakülte talebelerinin huzurunda, Fakülte Mescidinde gece yarısına kadar devam eden bir mecliste verilen ve büyük bir alâka ve ehemmiyetle dinlenmiş olan bir konferanstır.
اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلٰوةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِهِ وَصَحْبِهِۤ اَجْمَعِينَ
İmân ve İslâmiyet âb-ı hayatına susamış kıymetli kardeşlerim,
Evvela: İtiraf edeyim ki, bu konferansın verildiği kürsüde bulunmuş olmakitibariyle sizlerden farkım yoktur. Sizin bir kardeşinizim. Hem bu konferans, benim çok muhtaç olduğum gayet nâfî bir dersimdir. Muhatap kendimdir.
Dersimimüzakere nev’inden, siz mübarek kardeşlerime okuyacağım. Kusurlar bendendir.Kemâl ve güzellikler, istifade ettiğim Risale-i Nur eserlerine aittir. Bir mânibaşımıza gelmezse, haftada bir defa olarak devam edeceğimiz dinî konferanslardan, bugün birincisi imâna dairdir. Çünkü, Bediüzzaman Said Nursî’nin Birinci Millet Meclisinde beyan ettiği gibi, “Kâinatta en yüksek hakikat imândır, imândan sonra namazdır.” Bunun için biz de konferansımızın Kur’ân, imân, Peygamberimiz Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz hakkında olmasınımünasip gördük. İkincisi de inşaallah namaz ve ibadete ait olacaktır.
Bu mevzuları bize ders verecek bir eser aradık. Nihayet bu hayatî ve ebedîihtiyacımızı, asrımızın fehmine uygun ve ikna edici bir tarzda ders veren ve yarım
[NOT]Dipnot-1 Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Efendimiz Muhammed’e (a.s.m.), bütün âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.[/NOT]
Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun (bk. ṣ-l-v; s-l-m) | Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) (bk. r-s-l; k-r-m) |
Teşrin-i Sâni: Kasım ayı | beyan: açıklama (bk. b-y-n) |
ebedî: sonu olmayan sonsuz (bk. e-b-d) | evvela: öncelikle, ilk olarak |
fehm: anlayış, kavrayış | hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ) |
inşaallah: Allah’ın izniyle | istifade: yararlanma, faydalanma |
itibariyle: özelliğiyle | kemâl: mükemmellik (bk. k-m-l) |
kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n) | meb’us: milletvekili |
mevzu: bahis, konu | muhtelif: çeşitli |
mâni: engel | münasip: uygun (bk. n-s-b) |
müzakere: karşılıklı fikir söyleme, görüşme | nev’: çeşit, tür |
nâfî: faydalı, yararlı | âb-ı hayat: hayat suyu (bk. ḥ-y-y) |
<tbody>
</tbody>