Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
İlk Müslümanlar ve Maruz Kaldıkları İşkenceler
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 177182" data-attributes="member: 5987"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">Hz. Sa 'd 'ın Cesareti</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Müslümanların, müşrikler tarafından işkence ve eziyet cenderesine alındıkları en çetin bir sırada idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Hz. Sa'd, ilk Müslümanlardan birkaçıyla Mekke'nin Ebû Dübb Vadisinde namaz kılmakta idiler. Müşriklerin ileri gelenlerinden Ebû Süfyan, birkaç müşrikle yanlarına geldi. Yaptıkları ibâdetin asılsız bir şey olduğunu iddiaya kalkışınca, yaka paça birbirlerine girdiler. Hz. Sa'd, eline geçirdiği bir deve çenesi kemiğiyle müşriklerden birinin başını yardı. Bunu gören diğer müşrikler, cesaretlerini kaybettiler ve kaçmaya başladılar. Müslümanlar da onları vadiden çıkıncaya kadar kovaladılar.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Böylece, Hz. Sa'd, "Allah yolunda ilk kan döken sahabî" unvanını almış oldu. İslâm tarihinde dökülen ilk kan budur!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Aynı zamanda son derece cömert olan Hz. Sa'd b. Ebî Vakkas, Cennet'le müjdelenen 10 sahabîden biridir. Allah Resulü zamanında bütün gazalara katıldı. Uhud Harbinde Fahri Kâinat'a vücudunu siper etti ve müşriklere öylesine ok attı ki, Allah Resulünün, hiçbir fânîye nasîb olmayan şu hitabına mazhar oldu:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Anam babam, sana feda olsun yâ Sa'd!.. Durma, at!"228 Hz. Ali der ki:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Resûlullah (s.a.v.), 'Fedake ebî ve ümmi'* (Anam babam sana feda olsun) cümlesini sâdece Uhud günü Hz. Sa'd için söyledi."229</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p> <span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu kelimeler, razı olmayı, memnun olmayı ifade eder. Yaptığı tebcile şayan bulunan zâtlar, bu kelimelerle medh ve sena edilirler.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Aynı muharabede, Hz. Sa'd, her ok attıkça, Allah Resulü, "İlâhî, bu, Senin okundur." diyor ve onun için şöyle dua ediyordu:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Allah'ım!.. Sana dua ettiğinde Sa'd'ın duasını kabul et, atışını da doğrult!"230</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Allah Resulünün, "Allah'ım, onun duasını kabul et!" buyurması sebebiyledir ki, kahramanlığı, cesareti ve ok atmadaki mahareti yanında duasının kabulüyle de şöhret bulmuştur. İslâm düşmanları onun kılıç ve okundan korktukları gibi, Müslümanlar da bu sebeple onun dua oklarından korkarlardı. Onu üzmekten son derece çekinirlerdi.231</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">İslâm'a davetin henüz gizli devresinde, ömrünün baharında Müslüman olan Hz. Sa'd, o genç yaşından itibaren bütün ömrünü İslâm'a hizmette geçirdi. Hz. Ömer devrinde İran'a gönderilen ordunun kumandanlığma tâyin edildi ve Kadisiyye Zaferinin kumandanlığını yürüterek Kisrâ ülkesini fethedip İslâm topraklarına kattı. Bu sebeple ona "İran Fâtihi" unvanı verildi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: Red">EBÛ ZERRİ GIFARÎ'NİN İSLÂM'LA ŞEREFLENMESİ</span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">İslâm'ın ebedî nuru, gizliden gizliye ruhları sarmaya ve gönülleri fethetmeye devam ediyordu. İlk Müslümanlar bütün samimîyetleriyle Hz. Resûlullah'ın muallimliğinde İlâhî dâvayı öğrenmeye ve yaşamaya çalışıyorlardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Peygamber Efendimiz, henüz dâvasını aşikâre ilân etmemişti; ama buna rağmen, Mekke'nin dışında da birçok yerden, beklenen Son Peygamber'in zuhur ettiğine dair haber duyanlar vardı. Bunlardan biri de, Gıfar Kabîlesine mensup Ebû Zerr idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebû Zerr, Câhiliyye devrinde de putlara tapmaktan nefret eden ve senelerden beri hak ve hakikati arayan, Arab'ın güzide şâirlerinden biriydi. Duyduğu haber üzerine önce, aradığı rehber zâtın Mekke ufuklarında parlayan zât olup olmadığını anlamak maksadıyla kendisinden de üstün bir şâir olan kardeşi Üneys'e, "Haydi, Mekke'ye, zuhur ettiği söylenen zâta git, kendisiyle bir görüş; ve onun hakkında bana haber getir." diyerek onu Mekke'ye gönderdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Üneys, kardeşinin bu talimatı üzerine Mekke'ye geldi ve Peygamber Efendimizle görüşüp konuştuktan sonra geri döndü.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebû Zerr, "Ne haber getirdin? Halk onun hakkında ne söylüyor?" diye sordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Üneys, "Gördüğüm zât, halka iyilikte bulunmayı, kötülükten sakınmayı tavsiye ediyor ve güzel ahlâkı duyuruyor." dedikten sonra, sözlerine şöyle devam etti:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Halk, 'Şâirdir, kâhindir, sâhirdir.' diyor! Amma ben kâhinlerin sözlerini işittim. Onun söyledikleri kat'iyyen kâhinlerin sözlerinden değildir. Söylediklerini, şâirlerin de her türlü şiirleriyle kıyas ettim; aralarında hiçbir benzerlik görmedim. Onun söyledikleri şiirden başka, apayrı bir şey! Bundan sonra ona şâir demek kimsenin ağzına yakışmaz. Hülâsa, yeminle derim ki Muhammed (s.a.v.) sâdıktır; ona çeşitli ithamlara yeltenenler ise kâziptir, yalancıların tâ kendileridir."232</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebû Zerr, kardeşine, "Sen" dedi, "beni rahatlatıcı fazla bir malûmat getirmedin. Ama yine de gidip onu bizzat görmeliyim!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Üneys, onu îkaz etti: "Gitmesine git, ama kendini Mekke halkından kolla! Çünkü, onlar Muhammed'e karşı düşman cephesi kurmuşlardır!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bundan sonra, Ebû Zerr, eline asasını, sırtına bir su kırbası ile bir azık dağarcığı alarak yola düştü. Çölleri aşa aşa gelip Mekke'ye kavuştu ve doğruca Kabe'ye gitti. Resûli Ekrem'i aradı, fakat tanımadığı için bulamadı. Kimseye sormaya da cesaret edemedi; hem de uygun bulmadı. Çünkü, kardeşinin de söylediği gibi, Mekke'de Müslümanlarla müşrikler arasında şiddetli bir mücadele vardı ve Müslümanlar çok nâzik bir devreyi yaşıyorlardı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mecsidi Haram'da kalmaktan başka bir çâresi yoktu. Öyle yaptı. Açlığını ise zemzem suyu içerek gideriyordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bir aralık Hz. Ali, onu Mescidi Haram'ın bir köşesinde büzülmüş hâlde gördü. Yanından gerçerken, kendi kendine, "Zannımca bu adam uzak bir yoldan gelmiştir." diye konuşunca, Ebû Zerr, "Evet," dedi, "uzak bir yoldan gelmişim!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Hz. Ali, "Gel, evimize gidelim." dedi ve onu alıp evinde misafir etti. İkisi de ihtiyatlı ve tedbirli davrandıklarından o geceyi birbirlerine açılmadan geçirdiler.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Sabah olunca, Ebû Zerr, yine Resûlullah Efendimizi sorup bulmak için Mescidi Haram'a gitti; fakat, aynı şekilde hiç kimseden Efendimiz hakkında bir malûmat alamadı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Yine aynı köşede ümitsiz bir vaziyette beklerken yanına Hz. Ali uğradı; tekrar kendi kendine, "Bu adamcağızın hâlâ yerini öğrenmek zamanı gelmedi mi?" diye konuştu. Bunun duyan Ebû Zerr, "Hayır..." dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bunun üzerine Hz. Ali, aynı şekilde, "Haydi, öyle ise bize gidelim." dedi ve alıp evine misafir götürdü.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu sefer birbirlerine açıldılar. Önce Hz. Ali, "Nereden ve niçin geliyorsun?" diye sordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebû Zerr, "Eğer, gizli tutacağına söz verirsen, sana anlatırım!" dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Hz. Ali, "Emin olabilirsin." karşılığını verince, Ebû Zerr asıl maksadını açıkladı. "Ben," dedi, "Gıfar Kabîlesindenim. Buradan peygamberlik iddiasında bulunan bir zâtın zuhur ettiği haberini duydum. Bizzat onu görüp konuşayım, diye geldim!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Samimî maksadını anlayan Hz. Ali, "Sen, bu hareketinle akıllıık ettin, doğruyu buldun!" diye konuştuktan sonra, "Ben" dedi, "şimdi Resûlullah'ın yanına gidiyorum. Sen de peşimden gel! Benim girdiğim yere sen de gir! Eğer ben yolda sana zarar vereceğinden korktuğum birisini görürsem, papucumu düzeltir gibi bir duvara yönelir dururum. O zaman sen beni beklemezsin, yürür gidersin!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Evden çıktılar. Hz. Ali önde, Ebû Zerr ise onu arkadan takib ediyordu. Hiçbir anormal durumla karşılaşmadan Hz. Resûlullah'ın huzuruna vardılar.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebû Zerr,"Selâm, sana olsun ey Allah'ın Resulü!.." dedi.*</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">islâm'da bu türlü ilk selâm veren zât, Ebû Zerr Hazretleridir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Resûli Ekrem, "Allah'ın rahmeti, senin üzerine de olsun." dedikten sonra, "Sen kimsin?" diye sordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ebû Zerr, "Ben, Gıfar Kabîlesindenim." diye cevap verdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Ne zamandan beri buradasın!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Üç gün üç geceden beri buradayım!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Seni kim doyuruyor?"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Tek yiyeceğim zemzem suyu idi. Şişmanladım bile!.. Hiç açlık ve susuzluk duymadım!"</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bunun üzerine Resûli Ekrem Efendimiz, "Zemzem, mübarek, doyurucu bir yiyecektir." buyurdu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Sonra Ebû Zerr, "Yâ Resûlallah!.. Bana İslâm'ı anlat." dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Resûlullah Efendimiz, İslâmiyeti kendilerine anlatınca, derhâl şehâdet getirerek Müslüman oldu.233</span></span><span style="color: DarkSlateGray"></span></p><p><span style="color: DarkSlateGray"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 177182, member: 5987"] [SIZE="4"][COLOR="DarkSlateGray"][COLOR="Red"]Hz. Sa 'd 'ın Cesareti[/COLOR] Müslümanların, müşrikler tarafından işkence ve eziyet cenderesine alındıkları en çetin bir sırada idi. Hz. Sa'd, ilk Müslümanlardan birkaçıyla Mekke'nin Ebû Dübb Vadisinde namaz kılmakta idiler. Müşriklerin ileri gelenlerinden Ebû Süfyan, birkaç müşrikle yanlarına geldi. Yaptıkları ibâdetin asılsız bir şey olduğunu iddiaya kalkışınca, yaka paça birbirlerine girdiler. Hz. Sa'd, eline geçirdiği bir deve çenesi kemiğiyle müşriklerden birinin başını yardı. Bunu gören diğer müşrikler, cesaretlerini kaybettiler ve kaçmaya başladılar. Müslümanlar da onları vadiden çıkıncaya kadar kovaladılar. Böylece, Hz. Sa'd, "Allah yolunda ilk kan döken sahabî" unvanını almış oldu. İslâm tarihinde dökülen ilk kan budur! Aynı zamanda son derece cömert olan Hz. Sa'd b. Ebî Vakkas, Cennet'le müjdelenen 10 sahabîden biridir. Allah Resulü zamanında bütün gazalara katıldı. Uhud Harbinde Fahri Kâinat'a vücudunu siper etti ve müşriklere öylesine ok attı ki, Allah Resulünün, hiçbir fânîye nasîb olmayan şu hitabına mazhar oldu: "Anam babam, sana feda olsun yâ Sa'd!.. Durma, at!"228 Hz. Ali der ki: "Resûlullah (s.a.v.), 'Fedake ebî ve ümmi'* (Anam babam sana feda olsun) cümlesini sâdece Uhud günü Hz. Sa'd için söyledi."229 Bu kelimeler, razı olmayı, memnun olmayı ifade eder. Yaptığı tebcile şayan bulunan zâtlar, bu kelimelerle medh ve sena edilirler. Aynı muharabede, Hz. Sa'd, her ok attıkça, Allah Resulü, "İlâhî, bu, Senin okundur." diyor ve onun için şöyle dua ediyordu: "Allah'ım!.. Sana dua ettiğinde Sa'd'ın duasını kabul et, atışını da doğrult!"230 Allah Resulünün, "Allah'ım, onun duasını kabul et!" buyurması sebebiyledir ki, kahramanlığı, cesareti ve ok atmadaki mahareti yanında duasının kabulüyle de şöhret bulmuştur. İslâm düşmanları onun kılıç ve okundan korktukları gibi, Müslümanlar da bu sebeple onun dua oklarından korkarlardı. Onu üzmekten son derece çekinirlerdi.231 İslâm'a davetin henüz gizli devresinde, ömrünün baharında Müslüman olan Hz. Sa'd, o genç yaşından itibaren bütün ömrünü İslâm'a hizmette geçirdi. Hz. Ömer devrinde İran'a gönderilen ordunun kumandanlığma tâyin edildi ve Kadisiyye Zaferinin kumandanlığını yürüterek Kisrâ ülkesini fethedip İslâm topraklarına kattı. Bu sebeple ona "İran Fâtihi" unvanı verildi. [COLOR="Red"]EBÛ ZERRİ GIFARÎ'NİN İSLÂM'LA ŞEREFLENMESİ[/COLOR] İslâm'ın ebedî nuru, gizliden gizliye ruhları sarmaya ve gönülleri fethetmeye devam ediyordu. İlk Müslümanlar bütün samimîyetleriyle Hz. Resûlullah'ın muallimliğinde İlâhî dâvayı öğrenmeye ve yaşamaya çalışıyorlardı. Peygamber Efendimiz, henüz dâvasını aşikâre ilân etmemişti; ama buna rağmen, Mekke'nin dışında da birçok yerden, beklenen Son Peygamber'in zuhur ettiğine dair haber duyanlar vardı. Bunlardan biri de, Gıfar Kabîlesine mensup Ebû Zerr idi. Ebû Zerr, Câhiliyye devrinde de putlara tapmaktan nefret eden ve senelerden beri hak ve hakikati arayan, Arab'ın güzide şâirlerinden biriydi. Duyduğu haber üzerine önce, aradığı rehber zâtın Mekke ufuklarında parlayan zât olup olmadığını anlamak maksadıyla kendisinden de üstün bir şâir olan kardeşi Üneys'e, "Haydi, Mekke'ye, zuhur ettiği söylenen zâta git, kendisiyle bir görüş; ve onun hakkında bana haber getir." diyerek onu Mekke'ye gönderdi. Üneys, kardeşinin bu talimatı üzerine Mekke'ye geldi ve Peygamber Efendimizle görüşüp konuştuktan sonra geri döndü. Ebû Zerr, "Ne haber getirdin? Halk onun hakkında ne söylüyor?" diye sordu. Üneys, "Gördüğüm zât, halka iyilikte bulunmayı, kötülükten sakınmayı tavsiye ediyor ve güzel ahlâkı duyuruyor." dedikten sonra, sözlerine şöyle devam etti: "Halk, 'Şâirdir, kâhindir, sâhirdir.' diyor! Amma ben kâhinlerin sözlerini işittim. Onun söyledikleri kat'iyyen kâhinlerin sözlerinden değildir. Söylediklerini, şâirlerin de her türlü şiirleriyle kıyas ettim; aralarında hiçbir benzerlik görmedim. Onun söyledikleri şiirden başka, apayrı bir şey! Bundan sonra ona şâir demek kimsenin ağzına yakışmaz. Hülâsa, yeminle derim ki Muhammed (s.a.v.) sâdıktır; ona çeşitli ithamlara yeltenenler ise kâziptir, yalancıların tâ kendileridir."232 Ebû Zerr, kardeşine, "Sen" dedi, "beni rahatlatıcı fazla bir malûmat getirmedin. Ama yine de gidip onu bizzat görmeliyim!" Üneys, onu îkaz etti: "Gitmesine git, ama kendini Mekke halkından kolla! Çünkü, onlar Muhammed'e karşı düşman cephesi kurmuşlardır!" Bundan sonra, Ebû Zerr, eline asasını, sırtına bir su kırbası ile bir azık dağarcığı alarak yola düştü. Çölleri aşa aşa gelip Mekke'ye kavuştu ve doğruca Kabe'ye gitti. Resûli Ekrem'i aradı, fakat tanımadığı için bulamadı. Kimseye sormaya da cesaret edemedi; hem de uygun bulmadı. Çünkü, kardeşinin de söylediği gibi, Mekke'de Müslümanlarla müşrikler arasında şiddetli bir mücadele vardı ve Müslümanlar çok nâzik bir devreyi yaşıyorlardı. Mecsidi Haram'da kalmaktan başka bir çâresi yoktu. Öyle yaptı. Açlığını ise zemzem suyu içerek gideriyordu. Bir aralık Hz. Ali, onu Mescidi Haram'ın bir köşesinde büzülmüş hâlde gördü. Yanından gerçerken, kendi kendine, "Zannımca bu adam uzak bir yoldan gelmiştir." diye konuşunca, Ebû Zerr, "Evet," dedi, "uzak bir yoldan gelmişim!" Hz. Ali, "Gel, evimize gidelim." dedi ve onu alıp evinde misafir etti. İkisi de ihtiyatlı ve tedbirli davrandıklarından o geceyi birbirlerine açılmadan geçirdiler. Sabah olunca, Ebû Zerr, yine Resûlullah Efendimizi sorup bulmak için Mescidi Haram'a gitti; fakat, aynı şekilde hiç kimseden Efendimiz hakkında bir malûmat alamadı. Yine aynı köşede ümitsiz bir vaziyette beklerken yanına Hz. Ali uğradı; tekrar kendi kendine, "Bu adamcağızın hâlâ yerini öğrenmek zamanı gelmedi mi?" diye konuştu. Bunun duyan Ebû Zerr, "Hayır..." dedi. Bunun üzerine Hz. Ali, aynı şekilde, "Haydi, öyle ise bize gidelim." dedi ve alıp evine misafir götürdü. Bu sefer birbirlerine açıldılar. Önce Hz. Ali, "Nereden ve niçin geliyorsun?" diye sordu. Ebû Zerr, "Eğer, gizli tutacağına söz verirsen, sana anlatırım!" dedi. Hz. Ali, "Emin olabilirsin." karşılığını verince, Ebû Zerr asıl maksadını açıkladı. "Ben," dedi, "Gıfar Kabîlesindenim. Buradan peygamberlik iddiasında bulunan bir zâtın zuhur ettiği haberini duydum. Bizzat onu görüp konuşayım, diye geldim!" Samimî maksadını anlayan Hz. Ali, "Sen, bu hareketinle akıllıık ettin, doğruyu buldun!" diye konuştuktan sonra, "Ben" dedi, "şimdi Resûlullah'ın yanına gidiyorum. Sen de peşimden gel! Benim girdiğim yere sen de gir! Eğer ben yolda sana zarar vereceğinden korktuğum birisini görürsem, papucumu düzeltir gibi bir duvara yönelir dururum. O zaman sen beni beklemezsin, yürür gidersin!" Evden çıktılar. Hz. Ali önde, Ebû Zerr ise onu arkadan takib ediyordu. Hiçbir anormal durumla karşılaşmadan Hz. Resûlullah'ın huzuruna vardılar. Ebû Zerr,"Selâm, sana olsun ey Allah'ın Resulü!.." dedi.* islâm'da bu türlü ilk selâm veren zât, Ebû Zerr Hazretleridir. Resûli Ekrem, "Allah'ın rahmeti, senin üzerine de olsun." dedikten sonra, "Sen kimsin?" diye sordu. Ebû Zerr, "Ben, Gıfar Kabîlesindenim." diye cevap verdi. "Ne zamandan beri buradasın!" "Üç gün üç geceden beri buradayım!" "Seni kim doyuruyor?" "Tek yiyeceğim zemzem suyu idi. Şişmanladım bile!.. Hiç açlık ve susuzluk duymadım!" Bunun üzerine Resûli Ekrem Efendimiz, "Zemzem, mübarek, doyurucu bir yiyecektir." buyurdu. Sonra Ebû Zerr, "Yâ Resûlallah!.. Bana İslâm'ı anlat." dedi. Resûlullah Efendimiz, İslâmiyeti kendilerine anlatınca, derhâl şehâdet getirerek Müslüman oldu.233[/COLOR][/SIZE][COLOR="DarkSlateGray"] [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
İlk Müslümanlar ve Maruz Kaldıkları İşkenceler
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst