Huseyni
Müdavim
﴿ يَاۤ اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِى خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ اَلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ اْلأَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَاۤءَ بِنَاۤءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاۤءِ مَاۤءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقاً لَكُمْ فَلاَ تَجْعَلُوا ِاللهِ اَنْدَادًا وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Yani, “Ey insanlar! Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takvâ mertebesine vâsıl olasınız. Ve yine Rabbinize ibadet ediniz ki, arzı size döşek, semayı binanıza dam yapmış ve semâdan suları indirmiş ki, sizlere rızık olmak üzere yerden meyve ve sair gıdaları çıkartsın. Öyleyse, Allah’a misil ve şerik yapmayınız. Bilirsiniz ki, Allah’tan başka mâbud ve hâlıkınız yoktur.”
Mukaddeme
Akaidî ve imanî hükümleri kavî ve sabit kılmakla meleke haline getiren, ancak ibadettir. Evet, Allah’ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle, vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. Bu hale, âlem-i İslâmın hâl-i hazırdaki vaziyeti şahittir.
Ve keza, ibadet, dünya ve âhiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maâde, yani dünya ve âhiret işlerini tanzime sebeptir ve şahsî ve nev’î kemâlâta vasıtadır ve Hâlık ile abd arasında pek yüksek bir nisbet ve şerefli bir rabıtadır.
[NOT]Dipnot-1 Bakara Sûresi, 2:21-22.[/NOT]
Hâlık: her şeyi yaratan Allah | Rab: her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah |
abd: köle, kul | akaidî: inançla ilgili, iman esaslarıyla ilgili |
arz: dünya | hâl-i hazır: şimdiki hal |
kavî: güçlü, kuvvetli | keza: bunun gibi |
maaş: kazanma yeri ve zamanı; dünya hayatı | maâd: dönüş, varış yeri, âhiret |
meleke: alışkanlık, kabiliyet | misil: eş, benzer |
mukaddeme: başlangıç, giriş | mâbud: kendisine kulluk edilen |
nehiy: yasak | nev'î kemâlât: mükemelliklerin, faziletlerin türü, çeşiti |
nisbet: bağ | rabıta: bağ |
saadet: mutluluk | sair: diğer, başka |
sema: gök | takviye: güçlendirme |
takvâ: Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma | tanzim: düzenleme |
terbiye: belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma | vasıta: araç, sebep |
vâsıl olmak: ulaşmak | âhiret: öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat |
âlem-i İslâm: İslâm âlemi, dünyası | şerîk: ortak |