Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Hicretin 8. yılı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 191277" data-attributes="member: 5987"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: DarkGreen"><strong>ŞÂİR KA'B B. ZÜHEYR'İN MÜSLÜMAN OLMASI</strong></span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ka'b b. Züheyr, büyük bir şâirdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Babası Züheyr, sayılı Arap edip ve şâirleri arasında yer alırdı. İki oğlu Ka'b ile Büceyr'i de kendisi gibi edip ve şâir yetiştirmişti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Şâir Züheyr b. Ebî Sülma, Ehli Kitap kimselerin sohbetine devam ederken, âhirzamanda bir peygamberin geleceğini onlardan işitmişti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bir gece rüyasında gökten bir ip uzatıldığını, ipe yapışmak için elini uzattığı hâlde, onu tutamadığını görmüştü. Bu rüyasını, âhirzamanda gelecek olan peygambere kendisinin yetişemeyeceğine yormuştu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu sebeple, vefatından önce oğullarına, "Gelecek olan peygambere îman ediniz!" diye vasiyette bulunmuştu.923</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Kur'ân'ın fesahat ve belagatı karşısında gözleri kamaşan birçok kuvvetli edip, şâir ve hatib, İslâmiyetle müşerref olmuştu. Bununla beraber şirke direnen, Peygamberimizle Müslümanlara karşı besledikleri kin ve düşmanlığı şiir ve hitâbeleriyle dile getirmekten geri durmayanlar da vardı. İşte, Ka'b b. Züheyr, bunlardan biri idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Babasının ölümü üzerine, şöhretine kendisi vâris olmuştu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Kardeşi Büceyr, Resûli Ekrem safında yer almışken, Ka'b bir türlü şirkten vazgeçmiyordu. Zaman zaman yazdığı şiirleriyle Efendimizi ve Müslümanları hicvederek, onları üzüyordu. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bir gün, yine, kardeşi Büceyr'e, Müslüman olmasından dolayı duyduğu kin ve kızgınlıkla inkâr saçan bir şiir yazıp göndermişti. Büceyr (r.a.), şiiri Peygamber Efendimize okuyunca, son derece müteessir oldular. Ka'b'ın şiirleriyle Müslümanlara hakareti artık tahammül sınırı aşmıştı. Bunun üzerine Resûli Ekrem, ashabına şöyle ilân etti:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Kim Ka'b b. Züheyr'e rastgelirse, onu öldürsün! Kanı şu andan itibaren heder edilmiştir [mubah kılınmıştır]."924</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu müsaadenin verilmesinden sonra, Ka'b'ın uğrayacağı âkıbet, şüphesiz, dehşetli olacaktı. Bunu düşünen kardeşi Büceyr, son bir defa kendisini îkaz edip nasihatte bulunmak üzere bir mektup yazdı. Mektubunda, hakkında verilen kararı da haber verdi. Bundan kurtulabilmenin tek çâresinin de ancak, Hz. Resûlullah'a gelip af dilemek olduğunu bildirdi.925</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Mektubu alan Ka'b, yerinde duramaz hâle gelmişti. Âdeta kocaman yeryüzü kendisine dar gelmeye başlamıştı. Her an son nefesini verecekmiş gibi ecel teri döküyordu. Aleyhinde verilen bu karar üzerine, kurtulamaycağını anlamıştı. İki şeyden birini tercih etmek zorundaydı: Ya şirkte devam edecek ve ele geçmemek üzere köşe bucak kaçacaktı veyahut Hz. Resûlullah'ın huzuruna çıkarak sadâkat elini uzatıp, o âna kadar yaptıklarından pişmanlık duyduğunu itiraf edecek ve af dileyecekti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ka'b, akıllı davranıp ikinci yolu tercih etti. Zâten kardeşinden mektup gelir gelmez de, iç âlemini bir pişmanlık duygusu kaplamıştı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Uzun mesafeyi kısa zamanda kat'edip Medine'ye gelen Ka'b, Resûli Ekrem'in huzuruna vardı. Peygamberimiz, onu şahsen tanımıyordu. Ka'b, bu durumu akıllıca kullandı. Efendimizin huzurunda diz çöküp mübarek elini tuttuktan sonra, "Ka'b b. Züheyr, tevbe etmiş ve Müslüman olarak huzuru saadetinize gelmek işitiyor. Ben, onu size getirsem, ona eman verir, tevbesini ve Müslümanlığını kabul eder misin?" diye zekîce teklifte bulundu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ka'b, şiirleriyle Müslümanları üzmekten vazgeçer ve bunda pişmanlık duyup Müslüman olursa, artık Resûli Kibriya ile arasında bir mesele kalmamış demekti. Nitekim, Resûli Ekrem, bu teklife, "Evet." cevabında bulunarak bu kanâatini izhar buyurdu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu cevap üzerine, Ka'b'in mânâ âlemi birdenbire parladı ve elini Hz. Resûlullah'ın elinden ayırmadan şehâdet getirdi:"Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur! Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed, Allah'ın Resulüdür."</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Resûli Ekrem ile etrafında bulunan sahabîler, bir anlık bir hayrete kapıldıktan sonra, Efendimiz, "Sen kimsin?" diye sordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ka'b, "Ben, Ka'b b. Züheyr"'im yâ Resûlallah!.." diye cevap verdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">O sırada ashabtan biri ortaya atıldı. "Yâ Resûlallah!.. Bırak da şu Allah düşmanının boynunu vurayım!" diye konuşunca, Efendimiz, "Bırak onu! O, şu âna kadar içinde bulunduğu durumdan pişmanlık duymuş ve Hakk'a dönmüş olarak gelmiştir!"926 buyurdu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Gönül ülkesi İslâm'ın manevî kılıcıyla fethedilen Ka'b, hemen o anda Arap edebiyatında şaheser parçalar arasında yer alan "Banet Süâdü" isimli kasidesini Hz. Resûlullah'a sundu. </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Suad'ın ayrılığı yetmiyormuş gibi, iki taraf arasında söz taşıyanlar, bana, 'Ey Ebû Sülmâ'nın oğlu!.. Sen, artık kendini ölmüş bil!' dediler.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Kendilerine güvenip de başvurduğum her dost ise bana, 'Seni oyalayıp teselli edemem; başının çâresine bak!' dedi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Ben de 'Çekilin yolumdan!' dedim. Rahmân'in takdir ettiği her şey elbette olacaktır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"İnsanoğlunun mes'ud hayatı ne kadar uzun olursa olsun, mutlaka bir gün bir tabutta taşınacaktır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Resûlullah'ın beni öldüreceğini haber aldım! "Resûlullah'ın yanında bağışlanmak en çok umulan şeydir. "Özür beyan ederek Allah Elçisinin yanına geldim. "Resûlullah'ın katında özür dâima kabule şayandır: "Merhamet ve teenni ile muamele et bana!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"İçinde birçok nasihat ve hüküm bulunan Kur'ân hediyesini sana ihsan eden Allah, hidâyetini artırsın!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Rakiplerimin dedikodusuyla beni muaheze etme!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Hakkımda birçok dedikodu yapılmışsa da, ben pek o kadar suçlu değilimdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Ben şimdi öyle bir makamda bulunuyorum ki, burada gördüğüm ve işittiğim şeyleri bir fil görüp işitseydi muhakkak titrerdi!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Burada, beni ancak Allah'ın izniyle Peygamber'in affına nail olmak kurtarabilir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Ben, Yüce Peygamber'e karşı hiçbir itirazda bulunmadan sağ elimi, onun adaletli eline uzatıyorum.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Şimdi, söz onun sözüdür! </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Şüphe yok ki, Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır."927</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Kâ'b, Resûli Ekrem ve Müslümanların kahramanlık ve yiğitliklerinden bahsederek kasidesine devam ediyordu.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Kaside içinde bir beyit vardı ki, Resûli Kibriya Efendimiz ondan son derece memnun olmuştu. O "Tâc Beyit" şuydu:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Şüphe yok ki, Resûlullah, doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmemek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır."</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bu beyti duyan Hz. Resûlullah, o anda üzerinde bulunan mübarek bürdesini [hırkasını] çıkarıp bu büyük şâire hediye ederek memnuniyeti yanında tebrik ve takdirlerini izhar etti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bundan sonra "Banet Süâdü" adlı kaside "Kasidei Bürde" olarak anılmaya başlandı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ka'b. b. Züheyr, Hz. Resûlullah'in bu hediyesiyle her zaman, her yerde iftihar ederdi. Ömrünün sonuna kadar onu yanında muhafaza etti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bir seferinde Hz. Muaviye, 10 bin dirhem vererek onu almak istemişti. Ka'b, "Resûlullah'in hırkasını giymek hususunda kimseyi nefsime tercih etmem!"928 diye cevap vermişti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Fakat, Hz. Muaviye, Ka'b'ın vefatından sonra bu arzusuna nail oldu. Mirasçılarına 20 bin dirhem göndererek, Hz. Resûlullah'ın bu mübarek Hırkai Saadetlerini kendilerinden aldı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Daha sonra bu mübarek hırka Emevîlerden Abbasîlere, onlardan da Yavuz Sultan Selim eliyle Osmanlılara geçti.930</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bugün, Hz. Resûlullah'ın bu mübarek hırkası mukaddes emanetleri arasında Topkapı Sarayının Hırkai Saadet Dairesinde muhafaza altında bulundurulmaktadır.931</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Hırkai Saadet, 1,24 boyunda geniş kollu olup siyah yünlü kumaştan yapılmıştır. İçi, kaba dokunmuş krem renk yünlü kumaş kaplıdır. Önünde, sağ tarafında 0,23x0,30 ebadında bir parçası noksandır. Sağ kolunda bir eksiklik vardır. Yer yer harabtır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"...Hırkai Saadet, müteaddit bohçalara sarılmış olduğu hâlde (0,57x0,45x0,21) ebadında üstten açılır çifte kapaklı altın bir çekmece içindedir.* Bunun üzerinde, Sultan Azîz tarafından yaptırıldığı ve şefaat talebini hâvî uzunca bir kitabe de bulunmaktadır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"İşbu çekmece ayrıca bohçalar içinde olarak büyük bir altın sandukaya konulur. Bu da Sultan Azîz tarafından yaptırılmış olup üzerinde 'Lâ ilahe illallah. Ve mâ erselnâke İllâ rahmeten lilâlemin. Lâ ilahe illallah elMelikü'1Hakkü'IMübînMuhammedün Resûlullah Sâdıku'1Va'di'lEmîn.' yazılıdır.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Dört ayaklı kaidesi de altın kaplamalıdır."932</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Topkapı Sarayı Müzesi sabık müdürü Tahsin Öz, daha sonra kitabında şu satırlara yer verir:</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Saltanat devrinde, hükümdar, Ramazan'ın 15. günü, Topkapı Sarayına gelir. Hırkai Saadet, merasimi mahsusa ile açılır</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">930 i. Hâmî Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c. 2, s. 43. 31 Tahsin Öz, Hırkai Saadet Dairesi ve Emanatı Mukaddese, s. 23.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Hırkai Saadet'in bu ebadda Sultan Murad tarafından yaptırılmış olan altın bir mahfazası daha mevcuttur. Bu, san'at itibarıyla fevkalâde olup, ayrıca zümrütlerle de bezenmiştir. Fakat, Sultan Azîz yeni mahfazayı yaptırınca, birincisi boş kalmış ve şimdi hazinenin üçüncü salonunda teşhirdedir </span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">ve başucunda bizzat hükümdar bulunduğu hâlde devlet ricali ve saray memurları tarafından ziyaret olunur ve destimaller hediye olunurdu. Bilâhare saray kadınları da ziyaret ederlerdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">"Hırkai Saadet'in başmuhâfızı hükümdar olup, onun gaybubetinde bu vazife Tülbent Ağasına aittir. Hırkai Saadet hademe teşkilâtı, Topkapı Sarayı müze hâline intikal edinceye kadar (3 Nisan 1924) aynı an'aneyle </span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 191277, member: 5987"] [SIZE="4"][COLOR="DarkSlateGray"][COLOR="DarkGreen"][B]ŞÂİR KA'B B. ZÜHEYR'İN MÜSLÜMAN OLMASI[/B][/COLOR] Ka'b b. Züheyr, büyük bir şâirdi. Babası Züheyr, sayılı Arap edip ve şâirleri arasında yer alırdı. İki oğlu Ka'b ile Büceyr'i de kendisi gibi edip ve şâir yetiştirmişti. Şâir Züheyr b. Ebî Sülma, Ehli Kitap kimselerin sohbetine devam ederken, âhirzamanda bir peygamberin geleceğini onlardan işitmişti. Bir gece rüyasında gökten bir ip uzatıldığını, ipe yapışmak için elini uzattığı hâlde, onu tutamadığını görmüştü. Bu rüyasını, âhirzamanda gelecek olan peygambere kendisinin yetişemeyeceğine yormuştu. Bu sebeple, vefatından önce oğullarına, "Gelecek olan peygambere îman ediniz!" diye vasiyette bulunmuştu.923 Kur'ân'ın fesahat ve belagatı karşısında gözleri kamaşan birçok kuvvetli edip, şâir ve hatib, İslâmiyetle müşerref olmuştu. Bununla beraber şirke direnen, Peygamberimizle Müslümanlara karşı besledikleri kin ve düşmanlığı şiir ve hitâbeleriyle dile getirmekten geri durmayanlar da vardı. İşte, Ka'b b. Züheyr, bunlardan biri idi. Babasının ölümü üzerine, şöhretine kendisi vâris olmuştu. Kardeşi Büceyr, Resûli Ekrem safında yer almışken, Ka'b bir türlü şirkten vazgeçmiyordu. Zaman zaman yazdığı şiirleriyle Efendimizi ve Müslümanları hicvederek, onları üzüyordu. Bir gün, yine, kardeşi Büceyr'e, Müslüman olmasından dolayı duyduğu kin ve kızgınlıkla inkâr saçan bir şiir yazıp göndermişti. Büceyr (r.a.), şiiri Peygamber Efendimize okuyunca, son derece müteessir oldular. Ka'b'ın şiirleriyle Müslümanlara hakareti artık tahammül sınırı aşmıştı. Bunun üzerine Resûli Ekrem, ashabına şöyle ilân etti: "Kim Ka'b b. Züheyr'e rastgelirse, onu öldürsün! Kanı şu andan itibaren heder edilmiştir [mubah kılınmıştır]."924 Bu müsaadenin verilmesinden sonra, Ka'b'ın uğrayacağı âkıbet, şüphesiz, dehşetli olacaktı. Bunu düşünen kardeşi Büceyr, son bir defa kendisini îkaz edip nasihatte bulunmak üzere bir mektup yazdı. Mektubunda, hakkında verilen kararı da haber verdi. Bundan kurtulabilmenin tek çâresinin de ancak, Hz. Resûlullah'a gelip af dilemek olduğunu bildirdi.925 Mektubu alan Ka'b, yerinde duramaz hâle gelmişti. Âdeta kocaman yeryüzü kendisine dar gelmeye başlamıştı. Her an son nefesini verecekmiş gibi ecel teri döküyordu. Aleyhinde verilen bu karar üzerine, kurtulamaycağını anlamıştı. İki şeyden birini tercih etmek zorundaydı: Ya şirkte devam edecek ve ele geçmemek üzere köşe bucak kaçacaktı veyahut Hz. Resûlullah'ın huzuruna çıkarak sadâkat elini uzatıp, o âna kadar yaptıklarından pişmanlık duyduğunu itiraf edecek ve af dileyecekti. Ka'b, akıllı davranıp ikinci yolu tercih etti. Zâten kardeşinden mektup gelir gelmez de, iç âlemini bir pişmanlık duygusu kaplamıştı. Uzun mesafeyi kısa zamanda kat'edip Medine'ye gelen Ka'b, Resûli Ekrem'in huzuruna vardı. Peygamberimiz, onu şahsen tanımıyordu. Ka'b, bu durumu akıllıca kullandı. Efendimizin huzurunda diz çöküp mübarek elini tuttuktan sonra, "Ka'b b. Züheyr, tevbe etmiş ve Müslüman olarak huzuru saadetinize gelmek işitiyor. Ben, onu size getirsem, ona eman verir, tevbesini ve Müslümanlığını kabul eder misin?" diye zekîce teklifte bulundu. Ka'b, şiirleriyle Müslümanları üzmekten vazgeçer ve bunda pişmanlık duyup Müslüman olursa, artık Resûli Kibriya ile arasında bir mesele kalmamış demekti. Nitekim, Resûli Ekrem, bu teklife, "Evet." cevabında bulunarak bu kanâatini izhar buyurdu. Bu cevap üzerine, Ka'b'in mânâ âlemi birdenbire parladı ve elini Hz. Resûlullah'ın elinden ayırmadan şehâdet getirdi:"Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka ilâh yoktur! Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed, Allah'ın Resulüdür." Resûli Ekrem ile etrafında bulunan sahabîler, bir anlık bir hayrete kapıldıktan sonra, Efendimiz, "Sen kimsin?" diye sordu. Ka'b, "Ben, Ka'b b. Züheyr"'im yâ Resûlallah!.." diye cevap verdi. O sırada ashabtan biri ortaya atıldı. "Yâ Resûlallah!.. Bırak da şu Allah düşmanının boynunu vurayım!" diye konuşunca, Efendimiz, "Bırak onu! O, şu âna kadar içinde bulunduğu durumdan pişmanlık duymuş ve Hakk'a dönmüş olarak gelmiştir!"926 buyurdu. Gönül ülkesi İslâm'ın manevî kılıcıyla fethedilen Ka'b, hemen o anda Arap edebiyatında şaheser parçalar arasında yer alan "Banet Süâdü" isimli kasidesini Hz. Resûlullah'a sundu. "Suad'ın ayrılığı yetmiyormuş gibi, iki taraf arasında söz taşıyanlar, bana, 'Ey Ebû Sülmâ'nın oğlu!.. Sen, artık kendini ölmüş bil!' dediler. "Kendilerine güvenip de başvurduğum her dost ise bana, 'Seni oyalayıp teselli edemem; başının çâresine bak!' dedi. "Ben de 'Çekilin yolumdan!' dedim. Rahmân'in takdir ettiği her şey elbette olacaktır. "İnsanoğlunun mes'ud hayatı ne kadar uzun olursa olsun, mutlaka bir gün bir tabutta taşınacaktır. "Resûlullah'ın beni öldüreceğini haber aldım! "Resûlullah'ın yanında bağışlanmak en çok umulan şeydir. "Özür beyan ederek Allah Elçisinin yanına geldim. "Resûlullah'ın katında özür dâima kabule şayandır: "Merhamet ve teenni ile muamele et bana! "İçinde birçok nasihat ve hüküm bulunan Kur'ân hediyesini sana ihsan eden Allah, hidâyetini artırsın! "Rakiplerimin dedikodusuyla beni muaheze etme! "Hakkımda birçok dedikodu yapılmışsa da, ben pek o kadar suçlu değilimdir. "Ben şimdi öyle bir makamda bulunuyorum ki, burada gördüğüm ve işittiğim şeyleri bir fil görüp işitseydi muhakkak titrerdi! "Burada, beni ancak Allah'ın izniyle Peygamber'in affına nail olmak kurtarabilir. "Ben, Yüce Peygamber'e karşı hiçbir itirazda bulunmadan sağ elimi, onun adaletli eline uzatıyorum. "Şimdi, söz onun sözüdür! "Şüphe yok ki, Resûlullah doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır."927 Kâ'b, Resûli Ekrem ve Müslümanların kahramanlık ve yiğitliklerinden bahsederek kasidesine devam ediyordu. Kaside içinde bir beyit vardı ki, Resûli Kibriya Efendimiz ondan son derece memnun olmuştu. O "Tâc Beyit" şuydu: "Şüphe yok ki, Resûlullah, doğru yolu gösteren bir nur, kötülükleri yok etmemek için Allah'ın sıyrılmış keskin ve yalın kılıçlarından bir kılıçtır." Bu beyti duyan Hz. Resûlullah, o anda üzerinde bulunan mübarek bürdesini [hırkasını] çıkarıp bu büyük şâire hediye ederek memnuniyeti yanında tebrik ve takdirlerini izhar etti. Bundan sonra "Banet Süâdü" adlı kaside "Kasidei Bürde" olarak anılmaya başlandı. Ka'b. b. Züheyr, Hz. Resûlullah'in bu hediyesiyle her zaman, her yerde iftihar ederdi. Ömrünün sonuna kadar onu yanında muhafaza etti. Bir seferinde Hz. Muaviye, 10 bin dirhem vererek onu almak istemişti. Ka'b, "Resûlullah'in hırkasını giymek hususunda kimseyi nefsime tercih etmem!"928 diye cevap vermişti. Fakat, Hz. Muaviye, Ka'b'ın vefatından sonra bu arzusuna nail oldu. Mirasçılarına 20 bin dirhem göndererek, Hz. Resûlullah'ın bu mübarek Hırkai Saadetlerini kendilerinden aldı. Daha sonra bu mübarek hırka Emevîlerden Abbasîlere, onlardan da Yavuz Sultan Selim eliyle Osmanlılara geçti.930 Bugün, Hz. Resûlullah'ın bu mübarek hırkası mukaddes emanetleri arasında Topkapı Sarayının Hırkai Saadet Dairesinde muhafaza altında bulundurulmaktadır.931 "Hırkai Saadet, 1,24 boyunda geniş kollu olup siyah yünlü kumaştan yapılmıştır. İçi, kaba dokunmuş krem renk yünlü kumaş kaplıdır. Önünde, sağ tarafında 0,23x0,30 ebadında bir parçası noksandır. Sağ kolunda bir eksiklik vardır. Yer yer harabtır. "...Hırkai Saadet, müteaddit bohçalara sarılmış olduğu hâlde (0,57x0,45x0,21) ebadında üstten açılır çifte kapaklı altın bir çekmece içindedir.* Bunun üzerinde, Sultan Azîz tarafından yaptırıldığı ve şefaat talebini hâvî uzunca bir kitabe de bulunmaktadır. "İşbu çekmece ayrıca bohçalar içinde olarak büyük bir altın sandukaya konulur. Bu da Sultan Azîz tarafından yaptırılmış olup üzerinde 'Lâ ilahe illallah. Ve mâ erselnâke İllâ rahmeten lilâlemin. Lâ ilahe illallah elMelikü'1Hakkü'IMübînMuhammedün Resûlullah Sâdıku'1Va'di'lEmîn.' yazılıdır. "Dört ayaklı kaidesi de altın kaplamalıdır."932 Topkapı Sarayı Müzesi sabık müdürü Tahsin Öz, daha sonra kitabında şu satırlara yer verir: "Saltanat devrinde, hükümdar, Ramazan'ın 15. günü, Topkapı Sarayına gelir. Hırkai Saadet, merasimi mahsusa ile açılır 930 i. Hâmî Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, c. 2, s. 43. 31 Tahsin Öz, Hırkai Saadet Dairesi ve Emanatı Mukaddese, s. 23. Hırkai Saadet'in bu ebadda Sultan Murad tarafından yaptırılmış olan altın bir mahfazası daha mevcuttur. Bu, san'at itibarıyla fevkalâde olup, ayrıca zümrütlerle de bezenmiştir. Fakat, Sultan Azîz yeni mahfazayı yaptırınca, birincisi boş kalmış ve şimdi hazinenin üçüncü salonunda teşhirdedir ve başucunda bizzat hükümdar bulunduğu hâlde devlet ricali ve saray memurları tarafından ziyaret olunur ve destimaller hediye olunurdu. Bilâhare saray kadınları da ziyaret ederlerdi. "Hırkai Saadet'in başmuhâfızı hükümdar olup, onun gaybubetinde bu vazife Tülbent Ağasına aittir. Hırkai Saadet hademe teşkilâtı, Topkapı Sarayı müze hâline intikal edinceye kadar (3 Nisan 1924) aynı an'aneyle [/COLOR][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Hicretin 8. yılı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst