Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Hadis-i Şerif ve Hadis-i Kudsi
Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab3" data-source="post: 195259" data-attributes="member: 1005848"><p><span style="font-size: 10px"><strong>MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ</strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 10px"><strong></strong>Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Ey Allah'ın Resulü! Yeryüzünde (ibadet için) yapılan ilk mescit hangisidir? diye sordum. "Mescid-i Haram" buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Allah Resulü: "Mescid-i Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. Allah Resulü: "Kırk sene vardır. Namaz sana nerede yetişirse namazı orada kıl. İşte orası bir mescittir" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 808</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş (şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim. Ganimetler bana helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir. Yer (yüzü) bana temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin. Önümdeki bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana şefaat (etme hakkı) verildi."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 810</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Diğer Peygamberlere verilmeyen altı şey bana verilmek suretiyle üstün kılındım: Bana az sözle çok mana ifade etme gücü verildi. (Düşmanlarımın kalbine) korku salmam hususunda bana yardım edildi. Ganimetler bana helal kılındı. Yer (yüzü) bana bir temizlik vasıtası ve bir mescit kılındı. Tüm insanlığa Peygamber gönderildim. Benimle Peygamberler sona erdi."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 812</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) Medine'ye geldi ve Medine'nin yüksek tarafında Amr b. Avf oğullarının bulundukları yerde (yurtta) konakladı. Onların içinde 14 gece kaldı. Sonra (dayıları olan) Neccar oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kusva) üstünde Allah Resulü (a.s.) ile terkisinde Ebu Bekr ve çevresinde Neccar oğulları cemaatı (ile beraber yola çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihayet Ebu Eyyûb'un (Halid b. Zeyd Ensari) bahçesinda devesini çökertti. Allah Resulü (a.s.) nerede namaz vakti girerse oracıkta namazı kılardı. Bazen davar ağıllarında da namaz kıldığı olurdu. Sonra kendisi mescidin inşa edilmesini emretti. Neccar oğulları takımına (adam) gönderip: "Ey Neccar oğulları! Arsanızın değerini bana söyleyin (de karşılığını ödeyeyim) " buyurdu. Onlar ise: Vallahi olamaz, biz onun (bedel) kıymetini ancak Allah'tan isteriz, dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde söyleyeceklerim vardır: (Bir kere) müşriklerin kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerler vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Allah Resulü emretti, müşriklerin kabirleri(ndeki kemikleri çıkarılıp başka yere) taşındı. Sonra (o bakımsız) harap yerler düzeltildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden) kesildi. Hurma ağaçlarını (direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile dizdiler ve kapının yan söğelerini taştan ördüler. Ashap kasideler söyleyerek taş taşımaya başladılar. Allah Resulü (a.s.) da onlarla birlikte olarak hep beraber şöyle diyorlardı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">"Ey Allahım! Muhakkak Ahiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Öyle ise Ensar ile Muhacirlere yardım et!"</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 816</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Berâe b. Azib (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber 16 ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldım. Nihayet Bakara suresindeki şu ayet nazil oldu: Yüzünü çok kere göğe doğru çevirdiğini görüyoruz. Şu anda seni arzu ettiğin kıbleye döndüreceğiz. Artık namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler) nerede bulunursanız namazda yüzünüzü o yana çevirin. Şüphesiz ki kendilerine kitap verilenler, bunun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.Bu ayet nazil olup Peygamber namazı tamamladıktan sonra cemaatten biri gitti ve Ensardan namaz kılmakta olan bir cemaate uğradı. Onlara kıblenin değiştirildiğini söyledi. Bunun üzerine (namazlarını bozmadan oldukları gibi) yüzlerini Beytullah tarafına döndürdüler.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 818</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">İnsanların Kuba mescidinde sabah namazını kıldıkları sırada kendilerine birisi geldi ve: Bu gece Allah Resulü'ne vahiy indirilmiş ve Kâbe'ye yönelmesi emredilmiştir. Artık bundan sonra siz de Kâbe tarafına yöneliniz, dedi. Kuba halkı da yüzleri Şam'a doğru iken Kâbe tarafına yöneldiler.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 820</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme, Habeşistan'da gördükleri, içinde resimler bulunan bir kiliseden Allah Resulü'ne bahsettiler. Allah Resulü (a.s.): "Onlar içlerinde iyi bir kimse zuhur edip vefat ettiğinde onun kabri üzerine bir mescit bina ederler ve bu resimleri yaparlar. İşte onlar Kıyamet gününde Allah katında yaratılmışların en şerlileridirler" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 822</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) bir daha kalkamadığı (vefat ettiği) hastalığında: "Allah, Yahudi ve Hıristiyanları rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edindiler" buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bu endişe olmasaydı Allah Resulü'nün kabri açık bulundurulurdu. Fakat onun da bir mescit edinilmesinden korkulmuştur.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 823</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah Yahudileri helak etsin. Çünkü onlar Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edinmişlerdir."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 824</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Aişe (r.ah.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan bir abayı (ikide bir) yüzüne örter dururdu. Aba kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte bu halde iken: "Yahudi ve Hıristiyanlara Allah lânet etsin. Çünkü onlar, Peygamberlerinin kabirlerini (kendilerine) birer mescit edindiler" buyurdu. Bu sözleri ile onların yaptıklarından (ümmetini) sakındırıyordu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 826</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Osman b. Affan'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Kendisi (Osman b. Affan)</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü'nün (a.s.) Mescidini yeniden inşa ettiği zaman halkın dedikoduları üzerine şöyle dedi: Siz çok söylenmeye başladınız. Halbuki ben Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim Allah Teala için (ravilerden Bükeyr Bununla Allah'ın rızasını kastederek dediğini sanıyorum, dedi) bir mescit inşa ederse Allah Teala da ona Cennette bir ev inşa eder."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 828</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Musab b. Sa'd şöyle dedi: (Bir defa) babamın yanında namaz kıldım. Rüku esnasında diz kapaklarımın önünde iki avucumu birbirine kapattıktan sonra ellerimi ikisi arasına koydum. Babam bana ellerini diz kapaklarının üzerine koy, dedi. Sonra diğer bir defa babamın yasakladığı o hareketi tekrar yaptım. Bu sefer babam ellerime vurdu ve: Biz öyle (ellerimizi birleştirip dizlerimizin arasına) koymaktan nehyedildik. Ve avuçları diz kapakları üzerine koymakla emredildik, dedi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 832</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) namazda iken biz ona selam verirdik de kendisi bizim selamımızı alırdı. Necaşi'nin yanından döndüğümüz vakit kendisine (yine namaz içinde) selam verdik fakat bu sefer selamımızı almadı. Ey Allah'ın Resulü! Evvelce biz size namaz içinde bulunduğunuz sırada selam verirdik, siz de selamımıza karşılık verirdiniz, dedik. "Namazda muhakkak bir meşguliyet vardır (yani namaz başka işe bırakmaz) " buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 837</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Biz, (ilk zamanlar) namazda konuşurduk. Kişi namazda bulunduğu halde yanındaki arkadaşına laf atardı. Nihayet Namazlara dikkat edin, özellikle orta namaza; Ve Allah'a derin bir saygı ve korku içinde el bağlayıp divana durun!ayeti nazil oldu. Bunun üzerine susmamız emredildi ve konuşmamız yasaklandı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 838</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) beni bir iş için göndermişti: Sonra ona yolunda yürür halde yetiştim. (Ravi Kuteybe Namaz kılarken, demiştir). Ve kendisine selam verdim. O da işaretle selamı aldı. Namazı bitirince beni çağırdı ve: "Biraz önce sen selam verdin, halbuki ben namaz kılıyordum" buyurdu. O zaman kendisi yüzünü ve bineğini doğu tarafına yöneltmiş durumdaydı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 839</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cin taifesinden bir İfrit dün gece namazımı bozmak için bana ansızın hücum etti. Fakat Allah Teala beni ona karşı (istediğimi yapmaya) kuvvet ve imkan verdi de hemen onu boğazından yakaladım. Sabah olunca hepiniz onu göresiniz diye mescidin direklerinden birinin yanı başına bağlamak istedim. Sonra kardeşim Süleyman'ın şu duasını hatırladım: Ey Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın.Bunun üzerine Allah onu kovarak reddetti."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 842</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) kızı Zeynep ile damadı Ebu'l-As b. Rabi'in kız çocuğu Ümame'yi taşıyarak namaz kılar idi. Doğrulduğu zaman onu taşır, secdeye vardığında yere koyardı. Ravi Yahya b. Yahya dedi ki: Malik'e, bu hadisi sana Âmir b. Abdullah mı rivayet etti? diye sordum. Malik: Evet, dedi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 844</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) gelen bir rivayette Sehl şöyle anlatmaktadır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Minberin hangi ağaçtan yapıldığında ihtilaf eden bir takım kimseler Sehl b. Sa'd'a gelip ona sordular. Sa'd: "Vallahi ben, onun neden yapıldığını da yapanı da bilirim. Allah Resulü'nün (a.s.) üzerine oturduğu ilk günde de Allah Resulü'nü görmüşümdür." Ravi dedi ki: Ben ona ey Ebu Abbas! Bize anlatsana dedim. Kendisi şöyle dedi: Allah Resulü (Ensar kadınlarından) birine (Ebu Hazım dedi ki: Sehl o zaman bu kadının ismini söylemiştir.) haber gönderip şöyle buyurdu: "Marangoz köleni gör de benim için insanlara hitap ettiğim zaman üzerinde durabileceğim tahtadan bir yer yapsın." Bunun üzerine o zat şu üç basamağı yaptı. Sonra Allah Resulü minberle ilgili emrini verdi de işte şu yere konuldu. O, Ğabe'nin ılgın ağacından yapılmıştır. Ben Allah Resulü'nün onun üstüne çıktığını gördüm. İftitah tekbirini aldı. Arkasındaki insanlar da tekbir aldılar. Kendisi minber üzerinde bulunduğu halde sonra rükudan başını kaldırdı ve gerisin geriye giderek indi. Nihayet minberin dibinde secde etti. Sonra minber üzerine döndü. Namazının sonunu getirinceye kadar böyle yaptı. Sonra insanlara dönüp şöyle hitap etti: "Ey insanlar! Benim böyle yapışım bana uyasınız ve namazımın nasıl olduğunu öğrenip anlayasınız diyedir."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 847</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.) insanı, ellerini kalçasının üzerine koyarak namaz kılmaktan nehyetmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 848</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Muaykıb (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.) mescitte secde yerlerindeki ufacık çakıl taşlarını elle düzeltmekten bahsetti ve "Eğer bunu muhakkak yapacaksan bari bir defa yap!" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 849</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) kıble duvarında bir tükürük gördü ve onu kazıdı. Sonra insanlara döndü ve şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz namaz kılarken sakın önüne doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, yüzünün geldiği taraftadır."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 852</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.), Mescidin kıblesinde bir tükürük gördü ve onu bir taş parçasıyla kazıdı. Sonra kişiyi sağına yahut önüne tükürmekten nehyetti. Şayet (zaruret varsa) soluna yahut sol ayağının altına tükürsün, buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 853</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ümmül-Müminin Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.) kıble duvarında bir tükürük yahut bir sümük veyahut bir balgam gördü de onu kazıdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 854</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her biriniz namazda olduğu zaman şüphesiz Rabbi ile konuşur. O halde (hiç biriniz) ne önüne ne de sağına tükürmesin. Mecbur kalırsa sol tarafına, ayağının altına tükürsün."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 856</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Mescitte tükürmek bir günahtır, kefareti ise o tükürüğü toprağa gömmektir."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 857</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik (r.a.) rivayet ettiğine göre, Saîd b. Yezid şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik'e, Allah Resulü (a.s.) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar mıydı? Diye sordum. O, evet cevabı verdi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 862</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ</span></p><p><span style="font-size: 10px">Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">(Bir defa) Hz. Peygamber (a.s.), üstünde damgalar bulunan bir aba içinde namaz kıldı ve arkasından: "Şunun damgaları (resimleri ve şekilleri) beni meşgul etti. Binaenaleyh bunu Ebu Cehm'e götürün de bana onun Enbicanîsini (süssüz ve desensiz elbisesini) getirin" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 863</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Akşam yemeği hazırlanmışken namaz için de kamet edildiğinde evvela yemeğe başlayınız."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 866</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin yemeği konulup, namaz için de kamet edildiğinde yemeğe başlayınız. Sakın yemeği bitirinceye kadar acele etmeyiniz."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 868</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), Hayber gazvesinde: "Şu yeşillikten yani sarımsaktan her kim yediyse mescitlere gelmesin" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 870</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes'e, sarımsaktan soruldu da o, şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.): "Her kim şu yeşillikten yedi ise bize yaklaşmasın ve bizimle beraber namaz kılmasın" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 872</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cabir (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), soğan ve pırasa yemeyi yasaklamıştı. Bir yerde mecbur kaldık ve biz de bunlardan yedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "Her kim şu koku yayan yeşillikten yediyse mescidimize yaklaşmasın. Çünkü melekler de insanların eziyet çektikleri seylerden eziyet çekerler" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 874</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ömer b. Hattab (r.a.) dedi ki:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Ben Allah Resulü'ne kelâle hususundaki müracaatım kadar hiçbir şeyde müracaat etmiş değilim. Hiçbir şey hususunda bana kelâlede olduğu kadar haşin davranmadı. Nihayet parmağıyle göğsüme dürttü ve: "Ey Ömer! Nisa suresinin sonundaki ayetu's-sayf (yazın nazil olan ayet) sana kâfi gelmiyor mu?" buyurdu. Ve ben eğer yaşarsam, kelâle hususunda Kur'an'ı okuyanların ve okumayanların hükmedeceği bir hükümle hükmedeceğim. Ömer bundan sonra şöyle dedi: "Ey Allahım! Yer yüzünün (mıntıkaların) emîrleri üzerine seni şahit yapıyorum. Ben o emîrleri o memleketler halkı üzerine ancak onlara adalet etsinler, halka dinlerini ve Peygamberlerinin sünnetini öğretsinler, ganimetlerini aralarında taksim etsinler ve onların işlerinden kendilerine problemli gelen şeyleri bana arzetsinler diye göndermişimdir. Sonra siz ey insanlar! İki habisten başka bir şey görmediğim iki bitkiyi, şu soğan ve sarmısağı yiyorsunuz. Yemin olsun ben. Allah Resulü'nü gördüm ki mescit dahilinde bir kimseden onların kokusunu duyduğu zaman onun çıkarılmasını emrederdi de o şahıs derhal Baki tarafına çıkarılırdı. Benaenaleyh soğan ile sarmısağı her kim yiyecekse onların kokularının kuvvetini pişirmek suretiyle kırsın."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 879</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Buhayne (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), namazların birinden bize iki rekâtını kıldırdı. Sonra (birinci teşehhüd için) oturmadan kalktı. Cemaat de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktı. Namazını tamamladığı zaman biz selam vermesini beklerken selam vermeden evvel tekbir aldı. Ve oturduğu halde (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı, sonra selam verdi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 885</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), bize namaz kıldırdı. (İbn Mesûd'dan rivayet eden Alkame'nin ravisi İbrahim Namazı ya artırdı yahut da eksiltti, dedi). Allah Resulü selam verince ona: Ey Allah'ın Resulü! Namaz hakkında yeniden bir şey mi (vahiy mi) geldi? denildi. "Neden sordun?" buyurdu. Şöyle, şöyle kıldınız da ondan, dediler. Bunun üzerine (Allah Resulü hemen teşehhüd vaziyetini almak üzere) iki bacağını kıvırdı ve kıbleye karşı yönelip iki secde etti. Sonra selam verdi. Sonra yüzünü bize döndürdü ve şöyle buyurdu: "Namaz hakkında yeniden bir şey (vahiy) gelmiş olsaydı muhakkak bunu size (önceden) haber verirdim. Fakat ben de ancak sizin gibi bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. (Bir şeyi) unuttuğum zaman bana hatırlatınız. İçinizden biri namazından şüphe edecek olursa doğru olmaya daha yakın olan ihtimali seçsin (doğrudur diye verdiği karara yönelsin) de namazını onun üzerine tamamlasın. Sonra da iki kere secde yapsın."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 889</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre (r.a.) der ki:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) bir defasında bize öğleden sonraki namazlardan birini, ya öğleyi, ya ikindiyi kıldırırken iki rekâtte selam verdi. Sonra mescidin kıble tarafında bulunan bir hurma gövdesine geldi ve ona öfkeli olarak dayandı. Cemaatin içinde Ebu Bekr ve Ömer de bulunmaktaydı. Bunlar çekinerek bir şey söylemediler. İnsanların acele çıkmak isteyenleri dışarı çıkıp (kendi kendilerine) namaz kısaldı, dediler. Zül-Yedeyn ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın Resulü! Namaz kısaldı mı yoksa sen mi unuttun? dedi. Peygamber, sağa sola bakıp: "Zül-Yedeyn ne söylüyor?" buyurdu. Doğru söyledi, iki rekâtten başka kılmadınız, dediler. Bunun üzerine Allah Resulü iki rekât daha kıldırdı ve selam verdi. Sonra tekbir alıp secdeye vardı, sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. Sonra tekrar tekbir alıp secdeye vardı. Sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 896</span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.), Kur'an okurdu. Bazen içinde secde ayeti bulunan bir sureyi okurdu da hemen secde ederdi. Biz de ona uyarak secde ederdik. O kadar (kalabalık ve sıkışık bir halde secde ederdik) ki, bazılarımız alnını koymak için yer bulamazdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 900</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Pegamber (a.s.), Mekke'de iken, "Necm" suresini okudu ve bu surede secde etti. Onunla beraber olanlar da secde ettiler. Yalnız bir ihtiyar kişi bir avuç çakıl veya toprak alıp onu anlına götürdü ve: Bu bana yeter, dedi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 902</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Zeyd b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Atâ b. Yesar Zeyd b. Sabit'e (r.a.) imamla beraber namaz kılan için kıraatin hükmünü sordu? Zeyd b. Sabit (r.a.): "İmamla beraber kılınan hiç bir namazda kıraat yoktur" dedi. Allah Resulü'nün (a.s.) huzurunda "ve'n-necmi iza heva" suresini okuduğunu ve secde etmediğini de söyledi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 903</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'den (r.a.) Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre onlara, "ize's-semau inşekkat" suresini okudu ve onda secdeye vardı. Secdeyi yaptıktan sonra Allah Resulü'nün (a.s.) bu surede secde ettiğini onlara haber verdi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 904</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü'nün (a.s.) namazının bittiğini (sonrasında getirilen) tekbirden anlardık.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 917</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Aişe (r.ah.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Medine'deki Yahudilerin yaşlı kadınlarından ikisi bana geldiler. (Konuşurken<img src="data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7" class="smilie smilie--sprite smilie--sprite1" alt=":)" title="Smile :)" loading="lazy" data-shortname=":)" /> Kabirlerde olanlar kabirlerinde azap görürler, dediler. Ben onların bu sözlerini yalanladım. Onları tasdik etmek için evet demeye gönlüm razı olmadı. Ardından çıkıp gittiler. Derken Allah Resulü yanıma geldi. Ben de ona: Ey Allah'ın Resulü! Medine Yahudilerinin yaşlı kadınlarından ikisi benim yanıma geldiler ve kabir ahalisine kabirlerinde muhakkak azabedilir, dediler dedim. Bunun üzerine Allah Resulü: "O kadınlar doğru söylemişlerdir. Onlar kabirlerinde öyle bir azap görürler ki o azabı konuşamayan hayvanlar bile işitir" buyurdu. Aişe: Artık bundan sonra Allah Resulü'nü her namazda kabir azabından (Allah'a) sığınırken görmüşümdür, dedi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 922</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü'nün (a.s.) namazı içinde iken Deccal fitnesinden Allah'a sığındığını işittim.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 923</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi biriniz teşehhüd yaptığı zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın ve şöyle desin: Ey Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden ancak sana sığınıyorum."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 924</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle haber verdi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.), namaz (ın sonun) da: "Ey Allahım! Ben kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnelerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ben günahtan ve borçlanmaktan sana sığınırım" diye dua ederdi. Biri kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne de çok sığınıyorsun! dedi. Bunun üzerine: "İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 925</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Muğire b. Şu'be (r.a.) mevlası Verrad'dan rivayetle şöyle anlatır: Muğire b. Şu'be Muaviye'ye,</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü'nün (a.s.), namazı bitirip selam verdiği zaman şunu söylediğini yazdı: "Yegâne olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir benzeri yoktur. Mülk onundur. Hamd, ona aittir. Her şeye kudreti yeten odur. Allahım, senin verdiğine mani olabilecek hiç kimse yok. Vermediğine verebilecek de hiç kimse yok. Baht ve servet sahibinin baht ve serveti senin lütuf ve ihsanın yerine geçip de kendisine fayda veremez."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 933</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Muhacirlerin fakirleri Allah Resulü (a.s.)'a geldiler ve "Ey Allah'ın Resulü, çok mal sahibleri yüksek dereceleri ve devamlı nimetleri alıp gittiler," dediler. Allah Resulü: "Bu nasıl olur?" buyurdu. Cevaben: Bizim namazımız gibi namaz kılarlar, bizim orucumuz gibi oruç tutarlar. Halbuki onlar sadaka da verirler (oysa) biz veremiyoruz, köle de azat ederler (oysa) biz edemiyoruz, dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Size bir şey öğreteyim mi, ki onu yapmakla sizi geçip geride bırakmış olanlara yetişirsiniz, sizden sonraya kalanları da geçersiniz. Sizin gibi yapanlar müstesna hiçbir kimse de sizden daha üstün olamaz!" buyurdu. Evet, öğretiniz ey Allah'ın Resulü! dediler. "Her namazdan sonra otuzüç kere Subhanellah, Allahu Ekber ve Elhamdu lillah deyiniz" buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 936</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) namaz başlangıçlarında iftitah tekbiri aldığı zaman okumaya başlamadan evvel biraz susardı. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Anam, babam sana kurban olsun. Tekbir ile kıraat arasındaki şu sükutunu, orada ne dediğini bana haber verirmisin? O, "Şöyle derim" buyurdu: "Allahım! Beni günahlarımdan doğu ile batı arasını açtığın kadar uzak tut. Allahım! Beyaz kumaş kirden, pastan nasıl temizlenirse beni günahlarımdan öyle temizle. Allahım! (Geçmiş) günahlarımdan da beni kar ile, su ile ve dolu ile tertemiz yıka!"</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 940</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiği zaman namaza koşa koşa gelmeyip, sakin bir şekilde yürüye yürüye geliniz. Namazın yetiştiğiniz kadarını (imamla beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da kendiniz tamamlayınız."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 944</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Biz Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namazda iken o, konuşma ve haykırışma sesleri duydu. (Namazı kıldırdıktan sonra<img src="data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7" class="smilie smilie--sprite smilie--sprite1" alt=":)" title="Smile :)" loading="lazy" data-shortname=":)" /> "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. Namaza yetişmek için acele ettik, dediler. Buyurdu ki: " (Hayır) öyle yapmayınız. Namaza geldiğinizde sekinetten ayrılmayınız (ağır ağır geliniz). Namazın yetiştiğiniz kadarını (imam ile beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da siz tamamlayınız."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 948</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiğinde beni görmedikçe ayağa kalkmayınız."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 949</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">(Bir defasında) namaz için kamet getirildi. Biz de Allah Resulü (a.s.) bizim yanımıza çıkmadan önce kalktık ve safları düzelttik. Sonra Allah Resulü geldi, nihayet namaz kılacağı yerde durunca tekbir almadan evvel (yıkanması lazım geldiğini) hatırladı. Hemen yerinden ayrıldı ve bize: "Yerinizde durun!" dedi. Biz, Allah Resulü yıkanmış ve başından su damlar olduğu halde tekrar bize gelinceye kadar kendisini ayakta bekledik. Sonra tekbir aldı ve bize namaz kıldırdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 950</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">"Bilâl (vakit girince) ezanı okur, Hz. Peygamber (a.s.) çıkıncaya kadar kamet getirmezdi. Onun çıktığını görünce kamet getirirdi."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 953</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim namazın bir rekâtına yetişirse o namaza yetişmiş olur."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 954</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Mesûd'un (r.a.) duyduğuna göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Cebrail indi ve bana imam oldu. Ben de onunla beraber namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım." Bunu söylerken Allah Resulü (a.s.) beş (vakit) namazı parmaklarıyla sayıyordu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 959</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber (a.s.), güneş (ışığı) hücremde tırmanırken ve henüz gölge (hücremin doğu duvarına) dönmeden ikindiyi kılar idi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 961</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sıcak şiddetlendiği vakitte namazı serinliğe bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 972</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Zerr (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü'nün müezzini öğle namazı ezanını okumağa davrandı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Serinliğe bırak, serinliğe bırak!" buyurdu. Yahut "serinliği bekle, serinliği bekle" buyurdu. Arkasından şöyle dedi: "Şüphesiz sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 976</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi Rabbine şikâyette bulundu: Ey Rabbim! Ben kendimi yiyorum (izin ver!), dedi. Yüce Allah da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. Karşılaşmış olduğununuz çok şiddetli sıcak ile sizi en çok üşüten Zemheri soğuğu işte budur."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 977</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sıcağın şiddetli vaktinde Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namaz kılardık da herhangi birimiz sıcaktan alnını yere koyamadığı zamanlarda elbisesini yayar ve üzerine secde ederdi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 983</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), güneş henüz yüksek ve dipdiri iken ikindi namazını kıldırırdı. (Namazdan sonra) Avali'ye giden insan, Avali'ye varırdı da güneş hâlâ yüksek bulunurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 984</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik'in şöyle dediğini Ebu Umame anlatıyor:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Kendisi öğle namazından çıktıktan sonra Enes b. Malik'in Basra'daki mescidin yanında bulunan evinde huzuruna girdi. Şöyle dedi:Yanına girdiğimiz zaman bize: İkindiyi kıldınız mı? diye sordu. Biz de kendisine: Şu saatte öğlen namazından çıktık, dedik. İkindiyi kılınız dedi. Kalktık ve ikindi namazını kıldık. Namazı bitirdikten sonra şöyle dedi: Allah Resulü'nden (a.s.) işittim. buyuruyordu ki: "Bu, münafık namazıdır. Oturur güneşi gözetler, güneş şeytanın iki boynuzu arasında olduğu zaman, kalkar namazı kuşun gagalaması gibi süratle dört rekât kılar. Kıldığı bu namaz içinde Allah'ı ancak pek az zikreder."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 987</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Biz, Allah Resulü (a.s.) ile beraber ikindi namazını kılardık. Sonra deve boğazlanır. (Takribi) on parçaya bölünür, sonra pişirilirdi de güneşin batmasından önce pişmiş et yerdik.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 990</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İkindi namazını kaçıran kimse sanki ehlini de malını da elinden kaçırmış (kaybetmiş) gibidir."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 991</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Ali (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hendek (Ahzap) günü olduğu zaman Allah Resulü (a.s.) buyurdu ki: "Allah onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun. Zira onlar ta güneş batıncaya kadar bizi hapsettiler ve orta namazını kılmaktan bizi alıkoydular."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 993</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hendek harbi günü (gün battıktan sonra) Ömer b. Hattab gelip Kureyş kâfirlerine ağır sözler söylemeye başladı ve: Ey Allah'ın Resulü! İkindiyi az daha gün batmadan kılamayacaktım, dedi. Allah Resulü (a.s.): "Vallahi onu ben de kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık Buthan vadisine indik. Orada Allah Resulü abdest aldı, biz de abdest aldık. Arkasından gün battıktan sonra Allah Resulü ikindiyi sonra onun arkasından da akşamı kıldırdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1000</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Hadis: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: " (Her gün) bir kısım melekler geceleyin, diğer bir kısım melek de gündüzleyin birbirlerinin peşi sıra size gelir içinizde kalırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra (evvelce) içinizde kalmış olanlar semaya yükselirler. Yüce Allah namaz kılmış kullarının hallerini en iyi bilen iken (yine) o meleklere: Kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık. Nitekim namaz kılarlarken bulmuştuk, cevabını verirler."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1001</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cerir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Bir gece Allah Resulü'nün (a.s.) yanında oturuyorduk. (Ayın ondördü idi). Allah Resulü aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şu ayı nasıl birbirinize gösterebilmek için sıkışıp üst üste yığılmanıza gerek kalmaksızın hiç zahmetsizce görüyorsanız, Rabbinizi de öylece göreceksiniz. Artık güneşin doğmasından da, batmasından da evvelki namazların hiçbirini geçirmemek elinizden gelirse ona çalışınız." Bunlarla ikindi ve sabah namazlarını kasteder. Sonra Cerir şu ayeti okudu: Bunun için onların atıp tutmalarını, sabırla karşıla, güneşin doğmasından önce Rabbini yücelterek ibadetini yap, batmasından önce de; gecenin başladığı zamanla gündüzün iki ucunda da ibadet et ki, gönül rahatlığına eresin.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1002</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) "Her kim iki serinlik namazını (sabah ve ikindi namazlarını) kılarsa Cennete girecektir" buyurmaktadır.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1005</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Seleme b. Ekva'nın (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), akşam namazını güneş battığı yani perdenin arkasına çekildiği zaman kılar idi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1006</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Biz akşam namazını Hz. Peygamber (a.s.) ile birlikte kılardık da her birimiz namazdan çıktığında attığı okun nereye düştüğünü muhakkak görürdü.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1007</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Hz. Peygamber'in zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar bıraktı. Bu, gecenin karanlığında kılındığı için atame (karanlık) namazı denilen namazdır. Allah Resulü o gece hücresinden erken çıkmadı. Nihayet Ömer b. Hattab (Buradaki) kadınlar ve çocuklar uyuya kaldılar dedi. Bunun üzerine Allah Resulü dışarıya çıkıp yanlarına vardığı zaman mescitte bulunanlara: "Şimdi yeryüzünde sizden başka bu namazı bekleyen hiç kimse yoktur" buyurdu. Bu (dediğim) İslâm henüz insanlar arasında yayılmadan evvel idi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1008</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Bir gece mescitte yatsı namazını kıldırması için Allah Resulü'nü (a.s.) bekleyip kaldık. Sonra gecenin üçte biri yahut daha sonrası geçtiği vakit yanımıza geldi. Kendisini ailesi ile ilgili bir şey mi meşgul etti, yahut bunun dışında bir sebep mi bilmiyoruz. Yanımıza çıktığı zaman: "Siz bir namaz için bekliyorsunuz ki sizden başka hiçbir din ehli onu beklemiyor. Eğer ümmetime ağır gelmeseydi onlara muhakkak bu saatte kıldırır idim" buyurdu. Sonra muezzine emretti. Oda namaz için kamet etti ve Allah Resulü namazı kıldırdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1010</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes (r.a.) Sabit'ten rivayetle şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes'e Allah Resulü'nün mührünü sordular, Enes de: Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını gecenin yarısına kadar yahut nerde ise yarısının geçmesine kadar geri bıraktı. Sonra geldi ve: " (Bu saatte) insanlar namaz kılmışlar ve uyumuşlardır. Siz ise namazı beklemekte olduğunuz müddetçe bir namaz içinde bulunmaktasınız" buyurdu. Enes dedi ki: Gümüşten yüzüğünün (mührünün) parıltısı hâlâ gözümün önündedir. Enes bunu söylerken sol elinin küçük parmağını kaldırarak Peygamber'in yüzüğünün orada bulunduğunu işaret etti.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1012</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Ben ve gemide benimle beraber (Medine'ye) gelenler Bakii Buthan'a inmiştik. Allah Resulü'de (a.s.) Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Allah Resulü'nün huzuruna bizimkilerden beş on kişi nöbet ile giderlerdi. Ebu Musa devamla: Arkadaşlarımla ben Allah Resulü'nü kendilerinin bir işiyle biraz meşgul bulduk. Ondan dolayı da namazı gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra Allah Resulü çıktı ve cemaate namazı kıldırdı. Namaz kıldırdıktan sonra orada hazır olanlara: " (Gitmeğe) acele etmeyiniz. Sizlere müjdem var! İnsanlar içinde sizden başka bu saatte namaz kılan hiçbir kimsenin bulunmaması Allah'ın size (hass olan) nimetlerindendir." Yahut da "bu saatte sizden başka namaz kılmış kimse yoktur" buyurdu. (Ravi, bu iki sözün hangisini buyurduğunu kestiremiyoruz dedi). Yine Ebu Musa diyor ki: Bunun üzerine Allah Resulü'nden bunu işittiğimize sevinerek yerimize döndük.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1014</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah'ın Peygamberi bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescitteki insanlar uyudular da uyandılar. Tekrar uyudular, tekrar uyandılar. Bunun üzerine Ömer b. Hattab kalktı (Mescitten Peygamber'in evine doğru) salate (namaza)! diye yüksekçe seslendi. Atâ'nın anlattığına göre, İbn Abbas şöyle dedi: Allah'ın Peygamberi çıktı. Başından su damladığı ve başına elini koyduğu halde (gelişi) hâlâ gözümün önündedir. Gelmesini muteakip buyurdu ki: "Ümmetime meşakkat yüklemek olmasaydı namazı böyle kılmalarını emrederdim." Ravi der ki: Atâ'dan Peygamber'in elini başı üzerine koyuş şeklini İbn Abbas'ın kendisine haber verdiği gibi tarif etmesini istedim. Atâ parmaklarını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirdi ve başının üzerinde gezdirip ta baş parmağı yüz cihetinden kulak yumuşağına değinceye kadar yukardan aşağı sakalının kenarına doğru indirdi. Bunu böylece tekrar tekrar yaparken yavaş yapmadığı gibi acele de etmiyordu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1015</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Aişe (r.ah.) dan:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Mümin kadınlar Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber sabah namazını kılarlar sonra örtüleri ile bürünerek dönerlerdi. (Henüz ortalık ağarmamış ve kendileri iyice örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1020</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini</span></p><p><span style="font-size: 10px">Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali anlatmaktadır: Haccac Medine'ye geldiğinde Cabir b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk. O da şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş tertemiz iken, akşamı güneş battığında, yatsıyı bazen geç kıldırır, bazen erken kıldırırdı. Cemaatı toplanmış bulduğunda acele eder erken kıldırır, insanların ağır davranıp toplanamadıklarını gördüğü zaman namazı geciktirerek kıldırırdı. Sabah namazını ise onlar yahut Peygamber (a.s.) karanlıkta kıldırırlardı.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1023</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Seyyar b.. Selame (r.a)</span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Berze'ye Allah Resulü'nün namazını sormuştu. Ebu Berze dedi ki: Allah Resulü, yatsı namazını bazen gecenin yarısına kadar geciktirmekte bir sakınca görmezdi. Bu namazdan önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuşmayı sevmezdi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bu hadisi tekrar sorduğumda şöyle dedi: Allah Resulü öğlen namazını güneş ortadan biraz meylettiği zaman kıldırırdı. İkindiyi de (öyle bir saatte kıldırırdı ki) insan (namazdan sonra Mescitten) Medine'nin en uzak yerine giderdi de güneş henüz dipdiri bulunurdu. Ravi (Ebu'l-Minhal Seyyar b. Selame) akşam namazı hakkında Ebu Berze'nin hangi vakti zikrettiğini bilmiyorum, dedi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bunu sordum. Dedi ki: Allah Resulü sabah namazını kıldırır, namazdan öyle bir zamanda çıkardı ki kişi yanında oturana baktığında onu tanırdı. Bu namazda Peygamber altmış ile yüz ayet kadar okurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1024</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz birinizin yalnız başına kıldığı namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1034</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1038</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), namazların birinde bazı kimseleri göremedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Yemin olsun içimden öyle geçiyor ki, birine cemaate namaz kıldırmasını emredeyim. Sonra o cemaati bırakıp namaza gelmeyen kimselere gideyim. Onlar için birçok odun demetleri yığdırayım da kendileri içlerinde iken üzerlerine evlerini yakıversinler! Bu (cemaatten geri kalan) kimselerin herhangi birisi, burada semiz etli bir kemik parçası bulacağını aklı kesse muhakkak yatsı namazına gelirdi."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1040</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik (r.a.) den:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes'in ninesi Muleyke bt. Malik b. Adiy (r.ah.) Allah Resulü'nü (a.s.) hazırladığı bir yemeğe davet etti. Allah Resulü o yemekten yedi. Sonra: " (Haydin) kalkınız da size namaz kıldırayım!" buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ben, hemen kullanıla kullanıla simsiyah olmuş (eski) bir hasırımıza davrandım. Üzerine (yumuşasın diye) biraz su serptim. Allah Resulü, namaza durdu. Yetim ile beraber ben de ardında (bir) saf olduk. Yaşlı kadın da arkamızda durdu. Allah Resulü (a.s.), bize iki rekât namaz kıldırdı, sonra gitti.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1053</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.), insanların en güzel ahlâklısı idi. Bazen kendisi evimizde iken namaz vakti gelirdi de hemen altında bulunan serginin (düzeltilmesini) emreder, yaygı süpürülür, sonra üzerine su serpilir, daha sonra da Allah Resulü (a.s.), imam olur biz arkasında saf tutardık. O da bize namaz kıldırırdı. Enes'lerin bu yaygısı hurma yapraklarından idi.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1054</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Enes (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Bir gün Peygamber (a.s.) bize geldi. Evde ancak ben, annem ve teyzem Ümmü Haram vardı. (Bir süre sonra): "Kalkınız size namaz kıldırayım!" buyurdu. (Bu, Farz namaz vakti dışında idi). Bize namaz kıldırdı. Bir kimse ravi Sabit'e Peygamber Enes'i (namaz için) nereye koydu? diye sordu da Sabit: Onu sağ tarafına durdurdu, dedi. (Enes şöyle anlattı<img src="data:image/gif;base64,R0lGODlhAQABAIAAAAAAAP///yH5BAEAAAAALAAAAAABAAEAAAIBRAA7" class="smilie smilie--sprite smilie--sprite1" alt=":)" title="Smile :)" loading="lazy" data-shortname=":)" /> Sonra bize, ev halkına dünya ve Ahiret hayırlarının hepsiyle dua etti. Annem: Ey Allah'ın Resulü! Bu, senin küçük hizmetçindir. Onun için Allah'a dua eyle dedi. Allah Resulü benim için her bir hayırla dua etti. Bana yaptığı duanın sonunda şöyle demişti: "Ey Rabbim! Bu çocuğun malını ve evladını çoğalt ve çoğaltmakta kendisi için bitmez bir bereket ihsan eyle."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1055</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "En çok namaz sevabı kazanan kişi, mescide en uzak noktadan yürüyerek gelendir. İmamla birlikte kılayım diye cemaatı bekleyen kimse, tek başına kılıpta uyuyandan daha büyük sevap kazanır."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1064</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre (r.a.)</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işitmiştir. "Söyleyin, birinizin kapısı önünde bir akar su bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? (Onun vücudunun) kirinden, pasından bir şey kalır mı?" Hayır, kirinden, pasından hiç bir şey kalmaz dediler. "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Onlarla Yüce Allah günahları yıkar, siler," buyurdu.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1071</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim sabahleyin veya zevalden sonra mescide giderse, bu sabah akşam her gittikçe Allah o kula, Cennetten konuklayacağı yerini hazırlar."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1073</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Malik b. Huveyris (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Yaşça birbirimize yakın gençler topluluğu olarak Allah Resulü'ne (a.s.) geldik. Yanında yirmi gece kaldık. Allah Resulü merhametli ve ince kalpli idi. Ailemizi özlediğimizi anlayınca geride ailelerimizden kimleri bıraktığımızı bizlere sordu. Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ailelerinizin yanına dönünüz de içlerinde kalınız. Onlara öğretiniz. Yapılması gereken şeyleri onlara emrediniz. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. Sonra en büyüğünüz size imamlık yapsın."</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1080</span></p><p><span style="font-size: 10px"></span></p><p><span style="font-size: 10px">Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı:</span></p><p><span style="font-size: 10px">Allah Resulü (a.s.) sabah namazının kıraatini bitirdiği zaman "Allah'ü Ekber" der rükuya varır ve rükudan başını kaldırırken "Semia'llahu limen hamideh. rabbena ve leke'l-hamd" der idi. Sonra ayakta dikilirken: "Ey Allahım! Velid b. Velid'i, Selemet b. Hişam'ı Ayyaş b. Ebu Rabîa'yı ve (küffar elinde bulunup zayıf görülen müminleri) kurtar. Ey Allahım! Mudar kabilesini daha beter çiğne (mahvet). Bu yılları Yusuf'un (a.s.) o şiddetli yıllarına benzet. Ey Allahım! Lihyan, Ril, Zekvan ve Usayye kabilelerine lânet et. Onlar Allah'a ve Resulüne asi oldular," der idi. Sonra şu ayetler indiği zaman Allah Resulü'nün bu dualarla kunut yapmayı terkettiği haberi bize ulaştı: Senin bu hususta yapacak bir şeyin yok. Allah onları ya bağışlayacak, yahut cezalandıracaktır, çünkü onlar gerçekten zalimdirler.</span></p><p><span style="font-size: 10px">Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1082</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab3, post: 195259, member: 1005848"] [SIZE=2][B]MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ [/B]Ebu Zerr (r.a.) şöyle anlatır: Ey Allah'ın Resulü! Yeryüzünde (ibadet için) yapılan ilk mescit hangisidir? diye sordum. "Mescid-i Haram" buyurdu. Ben: Sonra hangisi? dedim. Allah Resulü: "Mescid-i Aksa" buyurdu. Ben: Bu iki mescidin kuruluşu arasında ne kadar zaman vardır? dedim. Allah Resulü: "Kırk sene vardır. Namaz sana nerede yetişirse namazı orada kıl. İşte orası bir mescittir" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 808 Cabir b. Abdullah Ensari'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Benden evvel hiçbir kimseye verilmedik beş (şey hep birden) bana verilmiştir: Her Peygamber özellikle kendi kavmine gönderilirken ben kırmızı siyah bütün insanlara gönderildim. Ganimetler bana helal edildi, halbuki benden evvel kimseye helal edilmemiştir. Yer (yüzü) bana temiz, temizlik sebebi ve mescit kılındı. Onun için kim olursa olsun namaz vakti gelip çatmış ise bulunduğu yerde namazı kılıversin. Önümdeki bir aylık yola kadar (düşmanlarımın kalbine) korku (salmam) için bana yardım edildi ve bana şefaat (etme hakkı) verildi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 810 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Diğer Peygamberlere verilmeyen altı şey bana verilmek suretiyle üstün kılındım: Bana az sözle çok mana ifade etme gücü verildi. (Düşmanlarımın kalbine) korku salmam hususunda bana yardım edildi. Ganimetler bana helal kılındı. Yer (yüzü) bana bir temizlik vasıtası ve bir mescit kılındı. Tüm insanlığa Peygamber gönderildim. Benimle Peygamberler sona erdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 812 Enes b. Malik (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) Medine'ye geldi ve Medine'nin yüksek tarafında Amr b. Avf oğullarının bulundukları yerde (yurtta) konakladı. Onların içinde 14 gece kaldı. Sonra (dayıları olan) Neccar oğullarına haber gönderdi. Onlar da kılıçları boyunlarında asılı olarak geldiler. Devesi (Kusva) üstünde Allah Resulü (a.s.) ile terkisinde Ebu Bekr ve çevresinde Neccar oğulları cemaatı (ile beraber yola çıkışları) hâlâ gözümün önündedir. Nihayet Ebu Eyyûb'un (Halid b. Zeyd Ensari) bahçesinda devesini çökertti. Allah Resulü (a.s.) nerede namaz vakti girerse oracıkta namazı kılardı. Bazen davar ağıllarında da namaz kıldığı olurdu. Sonra kendisi mescidin inşa edilmesini emretti. Neccar oğulları takımına (adam) gönderip: "Ey Neccar oğulları! Arsanızın değerini bana söyleyin (de karşılığını ödeyeyim) " buyurdu. Onlar ise: Vallahi olamaz, biz onun (bedel) kıymetini ancak Allah'tan isteriz, dediler. (O çevrilmiş bahçenin) içinde söyleyeceklerim vardır: (Bir kere) müşriklerin kabirleri vardı. (Sonra) oyuk ve tümsek, bakılmamış harap yerler vardı. (Bir de) hurma ağaçları vardı. Allah Resulü emretti, müşriklerin kabirleri(ndeki kemikleri çıkarılıp başka yere) taşındı. Sonra (o bakımsız) harap yerler düzeltildi. Sonra hurma ağaçları (diplerinden) kesildi. Hurma ağaçlarını (direk olarak) mescidin kıble tarafına sıra ile dizdiler ve kapının yan söğelerini taştan ördüler. Ashap kasideler söyleyerek taş taşımaya başladılar. Allah Resulü (a.s.) da onlarla birlikte olarak hep beraber şöyle diyorlardı: "Ey Allahım! Muhakkak Ahiret hayrından başka hayır (denecek bir şey) yoktur. Öyle ise Ensar ile Muhacirlere yardım et!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 816 Berâe b. Azib (r.a.) şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber 16 ay Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldım. Nihayet Bakara suresindeki şu ayet nazil oldu: Yüzünü çok kere göğe doğru çevirdiğini görüyoruz. Şu anda seni arzu ettiğin kıbleye döndüreceğiz. Artık namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler) nerede bulunursanız namazda yüzünüzü o yana çevirin. Şüphesiz ki kendilerine kitap verilenler, bunun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.Bu ayet nazil olup Peygamber namazı tamamladıktan sonra cemaatten biri gitti ve Ensardan namaz kılmakta olan bir cemaate uğradı. Onlara kıblenin değiştirildiğini söyledi. Bunun üzerine (namazlarını bozmadan oldukları gibi) yüzlerini Beytullah tarafına döndürdüler. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 818 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: İnsanların Kuba mescidinde sabah namazını kıldıkları sırada kendilerine birisi geldi ve: Bu gece Allah Resulü'ne vahiy indirilmiş ve Kâbe'ye yönelmesi emredilmiştir. Artık bundan sonra siz de Kâbe tarafına yöneliniz, dedi. Kuba halkı da yüzleri Şam'a doğru iken Kâbe tarafına yöneldiler. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 820 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Ümmü Habibe ile Ümmü Seleme, Habeşistan'da gördükleri, içinde resimler bulunan bir kiliseden Allah Resulü'ne bahsettiler. Allah Resulü (a.s.): "Onlar içlerinde iyi bir kimse zuhur edip vefat ettiğinde onun kabri üzerine bir mescit bina ederler ve bu resimleri yaparlar. İşte onlar Kıyamet gününde Allah katında yaratılmışların en şerlileridirler" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 822 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) bir daha kalkamadığı (vefat ettiği) hastalığında: "Allah, Yahudi ve Hıristiyanları rahmetinden uzak kılsın! Bunlar Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edindiler" buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bu endişe olmasaydı Allah Resulü'nün kabri açık bulundurulurdu. Fakat onun da bir mescit edinilmesinden korkulmuştur. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 823 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Allah Yahudileri helak etsin. Çünkü onlar Peygamberlerinin kabirlerini birer mescit edinmişlerdir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 824 Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) son hastalığında (çektiği zahmetten dolayı) yanında bulunan bir abayı (ikide bir) yüzüne örter dururdu. Aba kendisine sıkıntı verdikçe yine atıp yüzünü açardı. İşte bu halde iken: "Yahudi ve Hıristiyanlara Allah lânet etsin. Çünkü onlar, Peygamberlerinin kabirlerini (kendilerine) birer mescit edindiler" buyurdu. Bu sözleri ile onların yaptıklarından (ümmetini) sakındırıyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 826 Hz. Osman b. Affan'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Kendisi (Osman b. Affan) Allah Resulü'nün (a.s.) Mescidini yeniden inşa ettiği zaman halkın dedikoduları üzerine şöyle dedi: Siz çok söylenmeye başladınız. Halbuki ben Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim Allah Teala için (ravilerden Bükeyr Bununla Allah'ın rızasını kastederek dediğini sanıyorum, dedi) bir mescit inşa ederse Allah Teala da ona Cennette bir ev inşa eder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 828 Sa'd b. Ebu Vakkas'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Musab b. Sa'd şöyle dedi: (Bir defa) babamın yanında namaz kıldım. Rüku esnasında diz kapaklarımın önünde iki avucumu birbirine kapattıktan sonra ellerimi ikisi arasına koydum. Babam bana ellerini diz kapaklarının üzerine koy, dedi. Sonra diğer bir defa babamın yasakladığı o hareketi tekrar yaptım. Bu sefer babam ellerime vurdu ve: Biz öyle (ellerimizi birleştirip dizlerimizin arasına) koymaktan nehyedildik. Ve avuçları diz kapakları üzerine koymakla emredildik, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 832 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) namazda iken biz ona selam verirdik de kendisi bizim selamımızı alırdı. Necaşi'nin yanından döndüğümüz vakit kendisine (yine namaz içinde) selam verdik fakat bu sefer selamımızı almadı. Ey Allah'ın Resulü! Evvelce biz size namaz içinde bulunduğunuz sırada selam verirdik, siz de selamımıza karşılık verirdiniz, dedik. "Namazda muhakkak bir meşguliyet vardır (yani namaz başka işe bırakmaz) " buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 837 Zeyd b. Erkam (r.a.) şöyle dedi: Biz, (ilk zamanlar) namazda konuşurduk. Kişi namazda bulunduğu halde yanındaki arkadaşına laf atardı. Nihayet Namazlara dikkat edin, özellikle orta namaza; Ve Allah'a derin bir saygı ve korku içinde el bağlayıp divana durun!ayeti nazil oldu. Bunun üzerine susmamız emredildi ve konuşmamız yasaklandı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 838 Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle anlatır: Allah Resulü (a.s.) beni bir iş için göndermişti: Sonra ona yolunda yürür halde yetiştim. (Ravi Kuteybe Namaz kılarken, demiştir). Ve kendisine selam verdim. O da işaretle selamı aldı. Namazı bitirince beni çağırdı ve: "Biraz önce sen selam verdin, halbuki ben namaz kılıyordum" buyurdu. O zaman kendisi yüzünü ve bineğini doğu tarafına yöneltmiş durumdaydı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 839 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cin taifesinden bir İfrit dün gece namazımı bozmak için bana ansızın hücum etti. Fakat Allah Teala beni ona karşı (istediğimi yapmaya) kuvvet ve imkan verdi de hemen onu boğazından yakaladım. Sabah olunca hepiniz onu göresiniz diye mescidin direklerinden birinin yanı başına bağlamak istedim. Sonra kardeşim Süleyman'ın şu duasını hatırladım: Ey Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın.Bunun üzerine Allah onu kovarak reddetti." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 842 Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) kızı Zeynep ile damadı Ebu'l-As b. Rabi'in kız çocuğu Ümame'yi taşıyarak namaz kılar idi. Doğrulduğu zaman onu taşır, secdeye vardığında yere koyardı. Ravi Yahya b. Yahya dedi ki: Malik'e, bu hadisi sana Âmir b. Abdullah mı rivayet etti? diye sordum. Malik: Evet, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 844 Sehl b. Sa'd'dan (r.a.) gelen bir rivayette Sehl şöyle anlatmaktadır: Minberin hangi ağaçtan yapıldığında ihtilaf eden bir takım kimseler Sehl b. Sa'd'a gelip ona sordular. Sa'd: "Vallahi ben, onun neden yapıldığını da yapanı da bilirim. Allah Resulü'nün (a.s.) üzerine oturduğu ilk günde de Allah Resulü'nü görmüşümdür." Ravi dedi ki: Ben ona ey Ebu Abbas! Bize anlatsana dedim. Kendisi şöyle dedi: Allah Resulü (Ensar kadınlarından) birine (Ebu Hazım dedi ki: Sehl o zaman bu kadının ismini söylemiştir.) haber gönderip şöyle buyurdu: "Marangoz köleni gör de benim için insanlara hitap ettiğim zaman üzerinde durabileceğim tahtadan bir yer yapsın." Bunun üzerine o zat şu üç basamağı yaptı. Sonra Allah Resulü minberle ilgili emrini verdi de işte şu yere konuldu. O, Ğabe'nin ılgın ağacından yapılmıştır. Ben Allah Resulü'nün onun üstüne çıktığını gördüm. İftitah tekbirini aldı. Arkasındaki insanlar da tekbir aldılar. Kendisi minber üzerinde bulunduğu halde sonra rükudan başını kaldırdı ve gerisin geriye giderek indi. Nihayet minberin dibinde secde etti. Sonra minber üzerine döndü. Namazının sonunu getirinceye kadar böyle yaptı. Sonra insanlara dönüp şöyle hitap etti: "Ey insanlar! Benim böyle yapışım bana uyasınız ve namazımın nasıl olduğunu öğrenip anlayasınız diyedir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 847 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hz. Peygamber (a.s.) insanı, ellerini kalçasının üzerine koyarak namaz kılmaktan nehyetmiştir. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 848 Muaykıb (r.a.) şöyle dedi: Hz. Peygamber (a.s.) mescitte secde yerlerindeki ufacık çakıl taşlarını elle düzeltmekten bahsetti ve "Eğer bunu muhakkak yapacaksan bari bir defa yap!" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 849 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) anlattığına göre: Allah Resulü (a.s.) kıble duvarında bir tükürük gördü ve onu kazıdı. Sonra insanlara döndü ve şöyle buyurdu: "Herhangi biriniz namaz kılarken sakın önüne doğru tükürmesin. Çünkü namaz kıldığı zaman Allah, yüzünün geldiği taraftadır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 852 Ebu Saîd Hudrî'nin (r.a.) anlattığına göre: Hz. Peygamber (a.s.), Mescidin kıblesinde bir tükürük gördü ve onu bir taş parçasıyla kazıdı. Sonra kişiyi sağına yahut önüne tükürmekten nehyetti. Şayet (zaruret varsa) soluna yahut sol ayağının altına tükürsün, buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 853 Ümmül-Müminin Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) kıble duvarında bir tükürük yahut bir sümük veyahut bir balgam gördü de onu kazıdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 854 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her biriniz namazda olduğu zaman şüphesiz Rabbi ile konuşur. O halde (hiç biriniz) ne önüne ne de sağına tükürmesin. Mecbur kalırsa sol tarafına, ayağının altına tükürsün." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 856 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Mescitte tükürmek bir günahtır, kefareti ise o tükürüğü toprağa gömmektir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 857 Enes b. Malik (r.a.) rivayet ettiğine göre, Saîd b. Yezid şöyle anlattı: Enes b. Malik'e, Allah Resulü (a.s.) ayakkabıları ayağında iken namaz kılar mıydı? Diye sordum. O, evet cevabı verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 862 MESCİTLER VE NAMAZ KILMA YERLERİ Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: (Bir defa) Hz. Peygamber (a.s.), üstünde damgalar bulunan bir aba içinde namaz kıldı ve arkasından: "Şunun damgaları (resimleri ve şekilleri) beni meşgul etti. Binaenaleyh bunu Ebu Cehm'e götürün de bana onun Enbicanîsini (süssüz ve desensiz elbisesini) getirin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 863 Enes b. Malik'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Akşam yemeği hazırlanmışken namaz için de kamet edildiğinde evvela yemeğe başlayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 866 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Herhangi birinizin yemeği konulup, namaz için de kamet edildiğinde yemeğe başlayınız. Sakın yemeği bitirinceye kadar acele etmeyiniz." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 868 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), Hayber gazvesinde: "Şu yeşillikten yani sarımsaktan her kim yediyse mescitlere gelmesin" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 870 Enes (r.a.) şöyle anlattı: Enes'e, sarımsaktan soruldu da o, şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.): "Her kim şu yeşillikten yedi ise bize yaklaşmasın ve bizimle beraber namaz kılmasın" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 872 Cabir (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), soğan ve pırasa yemeyi yasaklamıştı. Bir yerde mecbur kaldık ve biz de bunlardan yedik. Bunun üzerine Allah Resulü: "Her kim şu koku yayan yeşillikten yediyse mescidimize yaklaşmasın. Çünkü melekler de insanların eziyet çektikleri seylerden eziyet çekerler" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 874 Ömer b. Hattab (r.a.) dedi ki: Ben Allah Resulü'ne kelâle hususundaki müracaatım kadar hiçbir şeyde müracaat etmiş değilim. Hiçbir şey hususunda bana kelâlede olduğu kadar haşin davranmadı. Nihayet parmağıyle göğsüme dürttü ve: "Ey Ömer! Nisa suresinin sonundaki ayetu's-sayf (yazın nazil olan ayet) sana kâfi gelmiyor mu?" buyurdu. Ve ben eğer yaşarsam, kelâle hususunda Kur'an'ı okuyanların ve okumayanların hükmedeceği bir hükümle hükmedeceğim. Ömer bundan sonra şöyle dedi: "Ey Allahım! Yer yüzünün (mıntıkaların) emîrleri üzerine seni şahit yapıyorum. Ben o emîrleri o memleketler halkı üzerine ancak onlara adalet etsinler, halka dinlerini ve Peygamberlerinin sünnetini öğretsinler, ganimetlerini aralarında taksim etsinler ve onların işlerinden kendilerine problemli gelen şeyleri bana arzetsinler diye göndermişimdir. Sonra siz ey insanlar! İki habisten başka bir şey görmediğim iki bitkiyi, şu soğan ve sarmısağı yiyorsunuz. Yemin olsun ben. Allah Resulü'nü gördüm ki mescit dahilinde bir kimseden onların kokusunu duyduğu zaman onun çıkarılmasını emrederdi de o şahıs derhal Baki tarafına çıkarılırdı. Benaenaleyh soğan ile sarmısağı her kim yiyecekse onların kokularının kuvvetini pişirmek suretiyle kırsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 879 Abdullah b. Buhayne (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), namazların birinden bize iki rekâtını kıldırdı. Sonra (birinci teşehhüd için) oturmadan kalktı. Cemaat de (ona uyarak) kendisi ile beraber ayağa kalktı. Namazını tamamladığı zaman biz selam vermesini beklerken selam vermeden evvel tekbir aldı. Ve oturduğu halde (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı, sonra selam verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 885 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), bize namaz kıldırdı. (İbn Mesûd'dan rivayet eden Alkame'nin ravisi İbrahim Namazı ya artırdı yahut da eksiltti, dedi). Allah Resulü selam verince ona: Ey Allah'ın Resulü! Namaz hakkında yeniden bir şey mi (vahiy mi) geldi? denildi. "Neden sordun?" buyurdu. Şöyle, şöyle kıldınız da ondan, dediler. Bunun üzerine (Allah Resulü hemen teşehhüd vaziyetini almak üzere) iki bacağını kıvırdı ve kıbleye karşı yönelip iki secde etti. Sonra selam verdi. Sonra yüzünü bize döndürdü ve şöyle buyurdu: "Namaz hakkında yeniden bir şey (vahiy) gelmiş olsaydı muhakkak bunu size (önceden) haber verirdim. Fakat ben de ancak sizin gibi bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. (Bir şeyi) unuttuğum zaman bana hatırlatınız. İçinizden biri namazından şüphe edecek olursa doğru olmaya daha yakın olan ihtimali seçsin (doğrudur diye verdiği karara yönelsin) de namazını onun üzerine tamamlasın. Sonra da iki kere secde yapsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 889 Ebu Hureyre (r.a.) der ki: Allah Resulü (a.s.) bir defasında bize öğleden sonraki namazlardan birini, ya öğleyi, ya ikindiyi kıldırırken iki rekâtte selam verdi. Sonra mescidin kıble tarafında bulunan bir hurma gövdesine geldi ve ona öfkeli olarak dayandı. Cemaatin içinde Ebu Bekr ve Ömer de bulunmaktaydı. Bunlar çekinerek bir şey söylemediler. İnsanların acele çıkmak isteyenleri dışarı çıkıp (kendi kendilerine) namaz kısaldı, dediler. Zül-Yedeyn ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın Resulü! Namaz kısaldı mı yoksa sen mi unuttun? dedi. Peygamber, sağa sola bakıp: "Zül-Yedeyn ne söylüyor?" buyurdu. Doğru söyledi, iki rekâtten başka kılmadınız, dediler. Bunun üzerine Allah Resulü iki rekât daha kıldırdı ve selam verdi. Sonra tekbir alıp secdeye vardı, sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. Sonra tekrar tekbir alıp secdeye vardı. Sonra tekbir alıp başını secdeden kaldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 896 İbn Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Hz. Peygamber (a.s.), Kur'an okurdu. Bazen içinde secde ayeti bulunan bir sureyi okurdu da hemen secde ederdi. Biz de ona uyarak secde ederdik. O kadar (kalabalık ve sıkışık bir halde secde ederdik) ki, bazılarımız alnını koymak için yer bulamazdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 900 Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatır: Pegamber (a.s.), Mekke'de iken, "Necm" suresini okudu ve bu surede secde etti. Onunla beraber olanlar da secde ettiler. Yalnız bir ihtiyar kişi bir avuç çakıl veya toprak alıp onu anlına götürdü ve: Bu bana yeter, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 902 Zeyd b. Sabit'in (r.a.) rivayetinde anlatıldığına göre: Atâ b. Yesar Zeyd b. Sabit'e (r.a.) imamla beraber namaz kılan için kıraatin hükmünü sordu? Zeyd b. Sabit (r.a.): "İmamla beraber kılınan hiç bir namazda kıraat yoktur" dedi. Allah Resulü'nün (a.s.) huzurunda "ve'n-necmi iza heva" suresini okuduğunu ve secde etmediğini de söyledi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 903 Ebu Hureyre'den (r.a.) Ebu Seleme b. Abdurrahman'ın (r.a.) rivayet ettiğine göre: Ebu Hureyre onlara, "ize's-semau inşekkat" suresini okudu ve onda secdeye vardı. Secdeyi yaptıktan sonra Allah Resulü'nün (a.s.) bu surede secde ettiğini onlara haber verdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 904 İbn Abbas (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'nün (a.s.) namazının bittiğini (sonrasında getirilen) tekbirden anlardık. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 917 Aişe (r.ah.) şöyle dedi: Medine'deki Yahudilerin yaşlı kadınlarından ikisi bana geldiler. (Konuşurken:) Kabirlerde olanlar kabirlerinde azap görürler, dediler. Ben onların bu sözlerini yalanladım. Onları tasdik etmek için evet demeye gönlüm razı olmadı. Ardından çıkıp gittiler. Derken Allah Resulü yanıma geldi. Ben de ona: Ey Allah'ın Resulü! Medine Yahudilerinin yaşlı kadınlarından ikisi benim yanıma geldiler ve kabir ahalisine kabirlerinde muhakkak azabedilir, dediler dedim. Bunun üzerine Allah Resulü: "O kadınlar doğru söylemişlerdir. Onlar kabirlerinde öyle bir azap görürler ki o azabı konuşamayan hayvanlar bile işitir" buyurdu. Aişe: Artık bundan sonra Allah Resulü'nü her namazda kabir azabından (Allah'a) sığınırken görmüşümdür, dedi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 922 Müminlerin annesi Aişe (r.ah.) şöyle dedi: Allah Resulü'nün (a.s.) namazı içinde iken Deccal fitnesinden Allah'a sığındığını işittim. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 923 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sizden herhangi biriniz teşehhüd yaptığı zaman şu dört şeyden Allah'a sığınsın ve şöyle desin: Ey Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden ancak sana sığınıyorum." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 924 Hz. Peygamber'in eşi Aişe (r.ah.) şöyle haber verdi: Hz. Peygamber (a.s.), namaz (ın sonun) da: "Ey Allahım! Ben kabir azabından sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnelerinden sana sığınırım. Ey Allahım! Ben günahtan ve borçlanmaktan sana sığınırım" diye dua ederdi. Biri kendisine: Ey Allah'ın Resulü! Borçtan ne de çok sığınıyorsun! dedi. Bunun üzerine: "İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 925 Muğire b. Şu'be (r.a.) mevlası Verrad'dan rivayetle şöyle anlatır: Muğire b. Şu'be Muaviye'ye, Allah Resulü'nün (a.s.), namazı bitirip selam verdiği zaman şunu söylediğini yazdı: "Yegâne olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Onun hiçbir benzeri yoktur. Mülk onundur. Hamd, ona aittir. Her şeye kudreti yeten odur. Allahım, senin verdiğine mani olabilecek hiç kimse yok. Vermediğine verebilecek de hiç kimse yok. Baht ve servet sahibinin baht ve serveti senin lütuf ve ihsanın yerine geçip de kendisine fayda veremez." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 933 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakletmiştir: Muhacirlerin fakirleri Allah Resulü (a.s.)'a geldiler ve "Ey Allah'ın Resulü, çok mal sahibleri yüksek dereceleri ve devamlı nimetleri alıp gittiler," dediler. Allah Resulü: "Bu nasıl olur?" buyurdu. Cevaben: Bizim namazımız gibi namaz kılarlar, bizim orucumuz gibi oruç tutarlar. Halbuki onlar sadaka da verirler (oysa) biz veremiyoruz, köle de azat ederler (oysa) biz edemiyoruz, dediler. Bunun üzerine Allah Resulü: "Size bir şey öğreteyim mi, ki onu yapmakla sizi geçip geride bırakmış olanlara yetişirsiniz, sizden sonraya kalanları da geçersiniz. Sizin gibi yapanlar müstesna hiçbir kimse de sizden daha üstün olamaz!" buyurdu. Evet, öğretiniz ey Allah'ın Resulü! dediler. "Her namazdan sonra otuzüç kere Subhanellah, Allahu Ekber ve Elhamdu lillah deyiniz" buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 936 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.) namaz başlangıçlarında iftitah tekbiri aldığı zaman okumaya başlamadan evvel biraz susardı. Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü! Anam, babam sana kurban olsun. Tekbir ile kıraat arasındaki şu sükutunu, orada ne dediğini bana haber verirmisin? O, "Şöyle derim" buyurdu: "Allahım! Beni günahlarımdan doğu ile batı arasını açtığın kadar uzak tut. Allahım! Beyaz kumaş kirden, pastan nasıl temizlenirse beni günahlarımdan öyle temizle. Allahım! (Geçmiş) günahlarımdan da beni kar ile, su ile ve dolu ile tertemiz yıka!" Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 940 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiği zaman namaza koşa koşa gelmeyip, sakin bir şekilde yürüye yürüye geliniz. Namazın yetiştiğiniz kadarını (imamla beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da kendiniz tamamlayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 944 Ebu Katâde (r.a.) şöyle dedi: Biz Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namazda iken o, konuşma ve haykırışma sesleri duydu. (Namazı kıldırdıktan sonra:) "Ne oluyorsunuz?" diye sordu. Namaza yetişmek için acele ettik, dediler. Buyurdu ki: " (Hayır) öyle yapmayınız. Namaza geldiğinizde sekinetten ayrılmayınız (ağır ağır geliniz). Namazın yetiştiğiniz kadarını (imam ile beraber) kılınız, kaçırdığınız kısmını da siz tamamlayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 948 Ebu Katâde'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Namaz için kamet getirildiğinde beni görmedikçe ayağa kalkmayınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 949 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: (Bir defasında) namaz için kamet getirildi. Biz de Allah Resulü (a.s.) bizim yanımıza çıkmadan önce kalktık ve safları düzelttik. Sonra Allah Resulü geldi, nihayet namaz kılacağı yerde durunca tekbir almadan evvel (yıkanması lazım geldiğini) hatırladı. Hemen yerinden ayrıldı ve bize: "Yerinizde durun!" dedi. Biz, Allah Resulü yıkanmış ve başından su damlar olduğu halde tekrar bize gelinceye kadar kendisini ayakta bekledik. Sonra tekbir aldı ve bize namaz kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 950 Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatır: "Bilâl (vakit girince) ezanı okur, Hz. Peygamber (a.s.) çıkıncaya kadar kamet getirmezdi. Onun çıktığını görünce kamet getirirdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 953 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim namazın bir rekâtına yetişirse o namaza yetişmiş olur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 954 Ebu Mesûd'un (r.a.) duyduğuna göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Cebrail indi ve bana imam oldu. Ben de onunla beraber namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım. Sonra onunla birlikte namaz kıldım." Bunu söylerken Allah Resulü (a.s.) beş (vakit) namazı parmaklarıyla sayıyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 959 Aişe (r.ah.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.), güneş (ışığı) hücremde tırmanırken ve henüz gölge (hücremin doğu duvarına) dönmeden ikindiyi kılar idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 961 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Sıcak şiddetlendiği vakitte namazı serinliğe bırakınız. Çünkü sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 972 Ebu Zerr (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü'nün müezzini öğle namazı ezanını okumağa davrandı. Bunun üzerine Peygamber (a.s.): "Serinliğe bırak, serinliğe bırak!" buyurdu. Yahut "serinliği bekle, serinliği bekle" buyurdu. Arkasından şöyle dedi: "Şüphesiz sıcağın şiddeti Cehennemin kaynamasındandır. Sıcak şiddetlendiği zaman namazı serinliğe bırakınız." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 976 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cehennem ateşi Rabbine şikâyette bulundu: Ey Rabbim! Ben kendimi yiyorum (izin ver!), dedi. Yüce Allah da iki defa nefes almasına izin verdi. Nefesin biri kışın, diğeri yazın. Karşılaşmış olduğununuz çok şiddetli sıcak ile sizi en çok üşüten Zemheri soğuğu işte budur." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 977 Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: Sıcağın şiddetli vaktinde Allah Resulü (a.s.) ile birlikte namaz kılardık da herhangi birimiz sıcaktan alnını yere koyamadığı zamanlarda elbisesini yayar ve üzerine secde ederdi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 983 Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), güneş henüz yüksek ve dipdiri iken ikindi namazını kıldırırdı. (Namazdan sonra) Avali'ye giden insan, Avali'ye varırdı da güneş hâlâ yüksek bulunurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 984 Enes b. Malik'in şöyle dediğini Ebu Umame anlatıyor: Kendisi öğle namazından çıktıktan sonra Enes b. Malik'in Basra'daki mescidin yanında bulunan evinde huzuruna girdi. Şöyle dedi:Yanına girdiğimiz zaman bize: İkindiyi kıldınız mı? diye sordu. Biz de kendisine: Şu saatte öğlen namazından çıktık, dedik. İkindiyi kılınız dedi. Kalktık ve ikindi namazını kıldık. Namazı bitirdikten sonra şöyle dedi: Allah Resulü'nden (a.s.) işittim. buyuruyordu ki: "Bu, münafık namazıdır. Oturur güneşi gözetler, güneş şeytanın iki boynuzu arasında olduğu zaman, kalkar namazı kuşun gagalaması gibi süratle dört rekât kılar. Kıldığı bu namaz içinde Allah'ı ancak pek az zikreder." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 987 Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi: Biz, Allah Resulü (a.s.) ile beraber ikindi namazını kılardık. Sonra deve boğazlanır. (Takribi) on parçaya bölünür, sonra pişirilirdi de güneşin batmasından önce pişmiş et yerdik. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 990 Abdullah b. Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "İkindi namazını kaçıran kimse sanki ehlini de malını da elinden kaçırmış (kaybetmiş) gibidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 991 Hz. Ali (r.a.) şöyle dedi: Hendek (Ahzap) günü olduğu zaman Allah Resulü (a.s.) buyurdu ki: "Allah onların kabirlerini ve evlerini ateş doldursun. Zira onlar ta güneş batıncaya kadar bizi hapsettiler ve orta namazını kılmaktan bizi alıkoydular." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 993 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) anlattığına göre: Hendek harbi günü (gün battıktan sonra) Ömer b. Hattab gelip Kureyş kâfirlerine ağır sözler söylemeye başladı ve: Ey Allah'ın Resulü! İkindiyi az daha gün batmadan kılamayacaktım, dedi. Allah Resulü (a.s.): "Vallahi onu ben de kılamadım" buyurdu. Bunun üzerine kalktık Buthan vadisine indik. Orada Allah Resulü abdest aldı, biz de abdest aldık. Arkasından gün battıktan sonra Allah Resulü ikindiyi sonra onun arkasından da akşamı kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1000 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Hadis: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: " (Her gün) bir kısım melekler geceleyin, diğer bir kısım melek de gündüzleyin birbirlerinin peşi sıra size gelir içinizde kalırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra (evvelce) içinizde kalmış olanlar semaya yükselirler. Yüce Allah namaz kılmış kullarının hallerini en iyi bilen iken (yine) o meleklere: Kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Onlar da: Onları namaz kılarlarken bıraktık. Nitekim namaz kılarlarken bulmuştuk, cevabını verirler." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1001 Cerir b. Abdullah (r.a.) şöyle dedi: Bir gece Allah Resulü'nün (a.s.) yanında oturuyorduk. (Ayın ondördü idi). Allah Resulü aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şu ayı nasıl birbirinize gösterebilmek için sıkışıp üst üste yığılmanıza gerek kalmaksızın hiç zahmetsizce görüyorsanız, Rabbinizi de öylece göreceksiniz. Artık güneşin doğmasından da, batmasından da evvelki namazların hiçbirini geçirmemek elinizden gelirse ona çalışınız." Bunlarla ikindi ve sabah namazlarını kasteder. Sonra Cerir şu ayeti okudu: Bunun için onların atıp tutmalarını, sabırla karşıla, güneşin doğmasından önce Rabbini yücelterek ibadetini yap, batmasından önce de; gecenin başladığı zamanla gündüzün iki ucunda da ibadet et ki, gönül rahatlığına eresin. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1002 Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) "Her kim iki serinlik namazını (sabah ve ikindi namazlarını) kılarsa Cennete girecektir" buyurmaktadır. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1005 Seleme b. Ekva'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), akşam namazını güneş battığı yani perdenin arkasına çekildiği zaman kılar idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1006 Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle dedi: Biz akşam namazını Hz. Peygamber (a.s.) ile birlikte kılardık da her birimiz namazdan çıktığında attığı okun nereye düştüğünü muhakkak görürdü. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1007 Hz. Peygamber'in zevcesi Aişe (r.ah.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını geç vakte kadar bıraktı. Bu, gecenin karanlığında kılındığı için atame (karanlık) namazı denilen namazdır. Allah Resulü o gece hücresinden erken çıkmadı. Nihayet Ömer b. Hattab (Buradaki) kadınlar ve çocuklar uyuya kaldılar dedi. Bunun üzerine Allah Resulü dışarıya çıkıp yanlarına vardığı zaman mescitte bulunanlara: "Şimdi yeryüzünde sizden başka bu namazı bekleyen hiç kimse yoktur" buyurdu. Bu (dediğim) İslâm henüz insanlar arasında yayılmadan evvel idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1008 Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlattı: Bir gece mescitte yatsı namazını kıldırması için Allah Resulü'nü (a.s.) bekleyip kaldık. Sonra gecenin üçte biri yahut daha sonrası geçtiği vakit yanımıza geldi. Kendisini ailesi ile ilgili bir şey mi meşgul etti, yahut bunun dışında bir sebep mi bilmiyoruz. Yanımıza çıktığı zaman: "Siz bir namaz için bekliyorsunuz ki sizden başka hiçbir din ehli onu beklemiyor. Eğer ümmetime ağır gelmeseydi onlara muhakkak bu saatte kıldırır idim" buyurdu. Sonra muezzine emretti. Oda namaz için kamet etti ve Allah Resulü namazı kıldırdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1010 Enes (r.a.) Sabit'ten rivayetle şöyle dedi: Enes'e Allah Resulü'nün mührünü sordular, Enes de: Allah Resulü (a.s.) bir gece yatsı namazını gecenin yarısına kadar yahut nerde ise yarısının geçmesine kadar geri bıraktı. Sonra geldi ve: " (Bu saatte) insanlar namaz kılmışlar ve uyumuşlardır. Siz ise namazı beklemekte olduğunuz müddetçe bir namaz içinde bulunmaktasınız" buyurdu. Enes dedi ki: Gümüşten yüzüğünün (mührünün) parıltısı hâlâ gözümün önündedir. Enes bunu söylerken sol elinin küçük parmağını kaldırarak Peygamber'in yüzüğünün orada bulunduğunu işaret etti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1012 Ebu Musa (r.a.) şöyle dedi: Ben ve gemide benimle beraber (Medine'ye) gelenler Bakii Buthan'a inmiştik. Allah Resulü'de (a.s.) Medine'de idi. Her gece yatsı namazı vaktinde Allah Resulü'nün huzuruna bizimkilerden beş on kişi nöbet ile giderlerdi. Ebu Musa devamla: Arkadaşlarımla ben Allah Resulü'nü kendilerinin bir işiyle biraz meşgul bulduk. Ondan dolayı da namazı gecenin yarısı oluncaya kadar geciktirdi. Sonra Allah Resulü çıktı ve cemaate namazı kıldırdı. Namaz kıldırdıktan sonra orada hazır olanlara: " (Gitmeğe) acele etmeyiniz. Sizlere müjdem var! İnsanlar içinde sizden başka bu saatte namaz kılan hiçbir kimsenin bulunmaması Allah'ın size (hass olan) nimetlerindendir." Yahut da "bu saatte sizden başka namaz kılmış kimse yoktur" buyurdu. (Ravi, bu iki sözün hangisini buyurduğunu kestiremiyoruz dedi). Yine Ebu Musa diyor ki: Bunun üzerine Allah Resulü'nden bunu işittiğimize sevinerek yerimize döndük. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1014 İbn Abbas (r.a.) şöyle anlattı: Allah'ın Peygamberi bir gece yatsı namazını geciktirdi. O kadar ki mescitteki insanlar uyudular da uyandılar. Tekrar uyudular, tekrar uyandılar. Bunun üzerine Ömer b. Hattab kalktı (Mescitten Peygamber'in evine doğru) salate (namaza)! diye yüksekçe seslendi. Atâ'nın anlattığına göre, İbn Abbas şöyle dedi: Allah'ın Peygamberi çıktı. Başından su damladığı ve başına elini koyduğu halde (gelişi) hâlâ gözümün önündedir. Gelmesini muteakip buyurdu ki: "Ümmetime meşakkat yüklemek olmasaydı namazı böyle kılmalarını emrederdim." Ravi der ki: Atâ'dan Peygamber'in elini başı üzerine koyuş şeklini İbn Abbas'ın kendisine haber verdiği gibi tarif etmesini istedim. Atâ parmaklarını biraz ayırdıktan sonra parmak uçlarını tepesi üzerine koydu. Sonra bitiştirdi ve başının üzerinde gezdirip ta baş parmağı yüz cihetinden kulak yumuşağına değinceye kadar yukardan aşağı sakalının kenarına doğru indirdi. Bunu böylece tekrar tekrar yaparken yavaş yapmadığı gibi acele de etmiyordu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1015 Aişe (r.ah.) dan: Mümin kadınlar Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber sabah namazını kılarlar sonra örtüleri ile bürünerek dönerlerdi. (Henüz ortalık ağarmamış ve kendileri iyice örtünmüş oldukları için) onları kimse tanıyamazdı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1020 Cabir b. Abdullah'ın (r.a.) şöyle söylediğini Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali anlatmaktadır: Haccac Medine'ye geldiğinde Cabir b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk. O da şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), öğleni (zevalden sonra) gündüzün sıcağında, ikindiyi henüz güneş tertemiz iken, akşamı güneş battığında, yatsıyı bazen geç kıldırır, bazen erken kıldırırdı. Cemaatı toplanmış bulduğunda acele eder erken kıldırır, insanların ağır davranıp toplanamadıklarını gördüğü zaman namazı geciktirerek kıldırırdı. Sabah namazını ise onlar yahut Peygamber (a.s.) karanlıkta kıldırırlardı. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1023 Seyyar b.. Selame (r.a) Ebu Berze'ye Allah Resulü'nün namazını sormuştu. Ebu Berze dedi ki: Allah Resulü, yatsı namazını bazen gecenin yarısına kadar geciktirmekte bir sakınca görmezdi. Bu namazdan önce uyumayı ve ondan sonra da oturup konuşmayı sevmezdi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bu hadisi tekrar sorduğumda şöyle dedi: Allah Resulü öğlen namazını güneş ortadan biraz meylettiği zaman kıldırırdı. İkindiyi de (öyle bir saatte kıldırırdı ki) insan (namazdan sonra Mescitten) Medine'nin en uzak yerine giderdi de güneş henüz dipdiri bulunurdu. Ravi (Ebu'l-Minhal Seyyar b. Selame) akşam namazı hakkında Ebu Berze'nin hangi vakti zikrettiğini bilmiyorum, dedi. Şu'be der ki: Sonra bir zaman geçince Seyyar'a kavuştum ve kendisine bunu sordum. Dedi ki: Allah Resulü sabah namazını kıldırır, namazdan öyle bir zamanda çıkardı ki kişi yanında oturana baktığında onu tanırdı. Bu namazda Peygamber altmış ile yüz ayet kadar okurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1024 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz birinizin yalnız başına kıldığı namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1034 İbn Ömer'in (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Cemaatle kılınan namaz yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1038 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.), namazların birinde bazı kimseleri göremedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Yemin olsun içimden öyle geçiyor ki, birine cemaate namaz kıldırmasını emredeyim. Sonra o cemaati bırakıp namaza gelmeyen kimselere gideyim. Onlar için birçok odun demetleri yığdırayım da kendileri içlerinde iken üzerlerine evlerini yakıversinler! Bu (cemaatten geri kalan) kimselerin herhangi birisi, burada semiz etli bir kemik parçası bulacağını aklı kesse muhakkak yatsı namazına gelirdi." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1040 Enes b. Malik (r.a.) den: Enes'in ninesi Muleyke bt. Malik b. Adiy (r.ah.) Allah Resulü'nü (a.s.) hazırladığı bir yemeğe davet etti. Allah Resulü o yemekten yedi. Sonra: " (Haydin) kalkınız da size namaz kıldırayım!" buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ben, hemen kullanıla kullanıla simsiyah olmuş (eski) bir hasırımıza davrandım. Üzerine (yumuşasın diye) biraz su serptim. Allah Resulü, namaza durdu. Yetim ile beraber ben de ardında (bir) saf olduk. Yaşlı kadın da arkamızda durdu. Allah Resulü (a.s.), bize iki rekât namaz kıldırdı, sonra gitti. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1053 Enes b. Malik (r.a.) şöyle dedi: Allah Resulü (a.s.), insanların en güzel ahlâklısı idi. Bazen kendisi evimizde iken namaz vakti gelirdi de hemen altında bulunan serginin (düzeltilmesini) emreder, yaygı süpürülür, sonra üzerine su serpilir, daha sonra da Allah Resulü (a.s.), imam olur biz arkasında saf tutardık. O da bize namaz kıldırırdı. Enes'lerin bu yaygısı hurma yapraklarından idi. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1054 Enes (r.a.) şöyle anlattı: Bir gün Peygamber (a.s.) bize geldi. Evde ancak ben, annem ve teyzem Ümmü Haram vardı. (Bir süre sonra): "Kalkınız size namaz kıldırayım!" buyurdu. (Bu, Farz namaz vakti dışında idi). Bize namaz kıldırdı. Bir kimse ravi Sabit'e Peygamber Enes'i (namaz için) nereye koydu? diye sordu da Sabit: Onu sağ tarafına durdurdu, dedi. (Enes şöyle anlattı:) Sonra bize, ev halkına dünya ve Ahiret hayırlarının hepsiyle dua etti. Annem: Ey Allah'ın Resulü! Bu, senin küçük hizmetçindir. Onun için Allah'a dua eyle dedi. Allah Resulü benim için her bir hayırla dua etti. Bana yaptığı duanın sonunda şöyle demişti: "Ey Rabbim! Bu çocuğun malını ve evladını çoğalt ve çoğaltmakta kendisi için bitmez bir bereket ihsan eyle." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1055 Ebu Musa'nın (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "En çok namaz sevabı kazanan kişi, mescide en uzak noktadan yürüyerek gelendir. İmamla birlikte kılayım diye cemaatı bekleyen kimse, tek başına kılıpta uyuyandan daha büyük sevap kazanır." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1064 Ebu Hureyre (r.a.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işitmiştir. "Söyleyin, birinizin kapısı önünde bir akar su bulunsa ve günde beş defa içinde yıkansa ne dersiniz? (Onun vücudunun) kirinden, pasından bir şey kalır mı?" Hayır, kirinden, pasından hiç bir şey kalmaz dediler. "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Onlarla Yüce Allah günahları yıkar, siler," buyurdu. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1071 Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: "Her kim sabahleyin veya zevalden sonra mescide giderse, bu sabah akşam her gittikçe Allah o kula, Cennetten konuklayacağı yerini hazırlar." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1073 Malik b. Huveyris (r.a.) şöyle anlattı: Yaşça birbirimize yakın gençler topluluğu olarak Allah Resulü'ne (a.s.) geldik. Yanında yirmi gece kaldık. Allah Resulü merhametli ve ince kalpli idi. Ailemizi özlediğimizi anlayınca geride ailelerimizden kimleri bıraktığımızı bizlere sordu. Biz de kendisine haber verdik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ailelerinizin yanına dönünüz de içlerinde kalınız. Onlara öğretiniz. Yapılması gereken şeyleri onlara emrediniz. Namaz (vakti) geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. Sonra en büyüğünüz size imamlık yapsın." Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1080 Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlattı: Allah Resulü (a.s.) sabah namazının kıraatini bitirdiği zaman "Allah'ü Ekber" der rükuya varır ve rükudan başını kaldırırken "Semia'llahu limen hamideh. rabbena ve leke'l-hamd" der idi. Sonra ayakta dikilirken: "Ey Allahım! Velid b. Velid'i, Selemet b. Hişam'ı Ayyaş b. Ebu Rabîa'yı ve (küffar elinde bulunup zayıf görülen müminleri) kurtar. Ey Allahım! Mudar kabilesini daha beter çiğne (mahvet). Bu yılları Yusuf'un (a.s.) o şiddetli yıllarına benzet. Ey Allahım! Lihyan, Ril, Zekvan ve Usayye kabilelerine lânet et. Onlar Allah'a ve Resulüne asi oldular," der idi. Sonra şu ayetler indiği zaman Allah Resulü'nün bu dualarla kunut yapmayı terkettiği haberi bize ulaştı: Senin bu hususta yapacak bir şeyin yok. Allah onları ya bağışlayacak, yahut cezalandıracaktır, çünkü onlar gerçekten zalimdirler. Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 1082[/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Hadis-i Şerif ve Hadis-i Kudsi
Her kim benim ağzımdan yalan söylerse ateşe girsin...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst