Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Hadis-i Şerif ve Hadis-i Kudsi
Her Gün Bir Hadis
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Kýrýk Testi" data-source="post: 422119" data-attributes="member: 358"><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Hz. Peygamber (asv) Veda Hutbesi'nde, “Size iki şey bırakıyorum, birisi Allah’ın kitabı diğeri ehl-i beytimdir.” dediği halde, “ehl-i beyt” ifadesi neden “sünnetim” diye tercüme ediliyor? </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Bu konuda iki ayrı rivayet vardır: </span></span></em></p><p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah / Kur’an, biri Âl-i Beytim."</strong>( Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26) </span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">mealindeki hadis-i şerif, ehl-i beyt dairesinin ne kadar önemli olduğunu açıkça göstermektedir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Uzun bir hadis rivayetine göre, Peygamberimiz (a.s.m) meclisteki sahabelere ayrı ayrı iltifatta bulundu ve onları ikişer ikişer kardeş yaptı. Kendisinin geride kaldığını hisseden Hz. Ali (ra), Resulullah (asv)’ın kendisine gücendiğinden şüpheye düşüp üzüldü ve bunu ona açtı. Peygamberimiz (asv) </span></span></em></p><p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>“Seni sona bırakmakla kendime kardeş yapmak istedim. Senin, benim yanımdaki konumun, Harun’nun Musa’nın yanındaki konumu gibidir (şu var ki benden sonra peygamber gelmeyecektir) ve sen benim varisimsin.” </strong></span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">diye cevap verdi. Ali (ra) <em>“Ya Resulellah! Senden miras alacağım şey nedir?” </em>diye sorunca, <strong>“Peygamberlerin bıraktıkları miras türü şey” </strong>diye cevap verdi.<em> “Senden önceki peygamberler ne gibi şeyleri miras bırakmışlar?” </em>sorusuna da <strong>“Onlar Allah’ın kitabını ve peygamberlerinin sünnetini...” </strong>diye cevap verdi.(bk. Taberanî,-el-Kebîr/Şamile, 5/163).</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Bu hadis rivayetinden anlaşılıyor ki,<strong> “âl-i beyt”</strong> ile <strong>“sünnet” </strong>arasında sıkı bir ilişki vardır. Sünnetin asıl taşıyıcıları Hz. Ali (ra) ve onun riyaset ettiği ve neslinin başını çektiği Ehl-i sünnet âlimleridir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre Peygamberimiz (asv) şöyle buyurdu:</span></span></em></p><p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>“Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla delalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.”</strong>(Hâkim,1/93).</span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Zehebî bu hadis üzerinde sükut etmiştir.(a.g.e)</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Diğer taraftan hadis-i şerifte Allah’ın Kitabına ve Âl-i Beyt’e yapışmanın birlikte zikredilmesiyle, bizlere şu hakikat ders verilmiştir: </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Allah’ın Kitabına uyan her Müslüman, Âl-i Beyt’i sevecek, Âl-i Beyt’i seven her Müslüman da Allah’ın Kitabı’yla amel edecektir. Binâenaleyh, Âl-i Beyt’i seven bir mümin, Kur’ân-ı Kerim’in ihtiva ettiği bütün inanç esaslarına iman ettiği gibi, gerek ahlâka, gerekse ibadete dair bütün hükümlerine de inanacak ve onları hayatına uygulayacaktır. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Her şey gibi Âl-i Beyt’i sevmenin de bir ölçüsünün olması lâzımdır. Bu ölçü ise, Resulüllah Efendimizin (asm.) Sünnet-i Seniyye’sini, bütünüyle yaşamaktır. Bu hususu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmektedir: </span></span></em></p><p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>“Âl-i Beyt’ten vazife-i Risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyye’sidir. Sünnet-i Seniyye’yi terk eden hakikî Âli Beyt’ten olmadığı gibi, Âl-i Beyt’e hakikî dost da olamaz.”</strong> (bk. Lem'alar, Dördüncü Lem'a, Üçüncü Nükte)</span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Nitekim Peygamber Efendimiz (asv) şöyle buyurmuştur: </span></span></em></p><p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>“Bütün müttakiler / günahlardan kendini muhafaza edenler, Muhammed’in âlidir (ehl-i beytidir.)”</strong> (1)</span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"></p> <p style="margin-left: 20px"><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>"Ehl-i Beytimden bazıları kendilerinin bana insanların en evlâsı (en sevgilisi) olduğunu düşünüyorlar. Hâlbuki durum öyle değildir. Şüphesiz benim içinizdeki dostlarım, muttakilerdir. Onlar (nesep ve yer olarak) kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, değişmez.”</strong> (2)</span></span></em></p> <p style="margin-left: 20px"></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">İman, sevgi ve takva yolunda hizmet ile herkes bu şereften bir derece pay sahibi olabilir. Bu kapı herkese açıktır. <strong>“Allah’ın dostları ancak muttakilerdir.” </strong>(Enfal, 8/34) âyeti nazil olunca, Hz. Resûlullah (s.a.v): <strong>“Benim dostlarım ancak muttakilerdir.”</strong> (Hâkim, Müsterdek, II, 328) buyurarak, işin esâsının iman ve takva olduğunu belirtir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Bu hakikate binâen, ancak Sünnet-i Seniyye’ye tâbi olan bir Müslüman, Âl-i Beyt’i gerçek anlamda sevmiş olacaktır. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Şu hakikati de ifade edelim ki, bizim Ehl-i Beyt’i sevmemiz onların sadece şahsiyetleri için değil, Kur’an’a yaptıkları hizmetleri, İslâm Dini’nin neşrinde gösterdikleri büyük fedakârlıkları, ilim ve irfan sahasında yaptıkları hizmetleri içindir. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Onların bu hizmetleri sayesinde, ümmet-i Muhammed itikatlarını ehl-i dalâletin sapık fikirlerinden, hurafelerden, batıl inançlardan koruyabilmiştir. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Onların bu halis, fedakâr, sadıkâne hizmetlerine bir mükâfat olarak, Cenâb-ı Hak, İslâm âlemini asırlar boyu irşat eden Zeyne’l-Abidin, Ca’fer-i Sâdık, Abdülkadir-i Geylâni Hazretleri gibi nice büyük mürşitleri onların neslinden göndermiştir. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>Âl-i Beyt, </strong>ibadeti, hayatlarının en büyük gayesi bilmişler ve ömürlerinin her anında, kulluk görevini en yüksek sadakat ve ihlâsla yerine getirmişlerdir. Meselâ: Zeyne’l-Âbidin Hazretleri, en dehşetli fitneler ve siyaset çekişmeleri içinde bile, gece ve gündüzde bin rekât namaz kılardı. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Onların neslinden gelen bütün kutuplar, mücedditler, evliya ve asfiyalar da, aynı yolu takip etmişler, büyük bir gayret ve çalışmayla ümmeti bu yola yönlendirmişlerdir. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">O halde, Ehl-i Beyt’i seven her mümin de, ibadet görevini yerine getirmekle, onları örnek almalı, onlara benzemeli ve onlar gibi olmaya gayret etmelidir. Ehl-i Beyt’i gerçek anlamda sevmek de ancak bu yolla gerçekleşebilir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Buna göre, ehl-i Beyt'i sevmek Allah'ın ve Peygamberimiz (asv)'in emridir. Ehl-i sünnet onları sevmiş, hutbelerinde onlar için dua etmiş ve isimlerini çocuklarına koymuştur. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Ancak Ehl-i Beyti sevmenin en büyük ölçüsü, onların yaşadığı İslamiyeti yaşamak ve Peygamber Efendimiz (asv)'in hayat tarzına uymaktır.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"><strong>Dipnotlar:</strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">(1) bk. Ali el-Muttakî, Kenzü’l-Ummâl, III, 89; (No:5624); Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 269.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">(2) bk. Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, no: 318, Deylemî, Müsned, I, 287 (No:904), Ahmed, Müsned, V, 235; Ali el-Muttakî, Kenz, III, 91.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'book antiqua'"><span style="font-size: 12px">Sorularlaislamiyet.com</span></span></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Kýrýk Testi, post: 422119, member: 358"] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Hz. Peygamber (asv) Veda Hutbesi'nde, “Size iki şey bırakıyorum, birisi Allah’ın kitabı diğeri ehl-i beytimdir.” dediği halde, “ehl-i beyt” ifadesi neden “sünnetim” diye tercüme ediliyor? [/SIZE][/FONT][/I][I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Bu konuda iki ayrı rivayet vardır: [/SIZE][/FONT][/I] [INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]"Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah / Kur’an, biri Âl-i Beytim."[/B]( Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26) [/SIZE][/FONT][/I] [/INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3]mealindeki hadis-i şerif, ehl-i beyt dairesinin ne kadar önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Uzun bir hadis rivayetine göre, Peygamberimiz (a.s.m) meclisteki sahabelere ayrı ayrı iltifatta bulundu ve onları ikişer ikişer kardeş yaptı. Kendisinin geride kaldığını hisseden Hz. Ali (ra), Resulullah (asv)’ın kendisine gücendiğinden şüpheye düşüp üzüldü ve bunu ona açtı. Peygamberimiz (asv) [/SIZE][/FONT][/I] [INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]“Seni sona bırakmakla kendime kardeş yapmak istedim. Senin, benim yanımdaki konumun, Harun’nun Musa’nın yanındaki konumu gibidir (şu var ki benden sonra peygamber gelmeyecektir) ve sen benim varisimsin.” [/B][/SIZE][/FONT][/I] [/INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3]diye cevap verdi. Ali (ra) [I]“Ya Resulellah! Senden miras alacağım şey nedir?” [/I]diye sorunca, [B]“Peygamberlerin bıraktıkları miras türü şey” [/B]diye cevap verdi.[I] “Senden önceki peygamberler ne gibi şeyleri miras bırakmışlar?” [/I]sorusuna da [B]“Onlar Allah’ın kitabını ve peygamberlerinin sünnetini...” [/B]diye cevap verdi.(bk. Taberanî,-el-Kebîr/Şamile, 5/163).[/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Bu hadis rivayetinden anlaşılıyor ki,[B] “âl-i beyt”[/B] ile [B]“sünnet” [/B]arasında sıkı bir ilişki vardır. Sünnetin asıl taşıyıcıları Hz. Ali (ra) ve onun riyaset ettiği ve neslinin başını çektiği Ehl-i sünnet âlimleridir. Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre Peygamberimiz (asv) şöyle buyurdu:[/SIZE][/FONT][/I] [INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]“Size iki şey bırakıyorum. (Bunlara tutunursanız) asla delalete düşmezsiniz: Allah’ın kitabı ve sünnetim. Bu ikisi (kıyamette) havza kadar ayrılmadan beraberce geleceklerdir.”[/B](Hâkim,1/93).[/SIZE][/FONT][/I] [/INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Zehebî bu hadis üzerinde sükut etmiştir.(a.g.e) Diğer taraftan hadis-i şerifte Allah’ın Kitabına ve Âl-i Beyt’e yapışmanın birlikte zikredilmesiyle, bizlere şu hakikat ders verilmiştir: Allah’ın Kitabına uyan her Müslüman, Âl-i Beyt’i sevecek, Âl-i Beyt’i seven her Müslüman da Allah’ın Kitabı’yla amel edecektir. Binâenaleyh, Âl-i Beyt’i seven bir mümin, Kur’ân-ı Kerim’in ihtiva ettiği bütün inanç esaslarına iman ettiği gibi, gerek ahlâka, gerekse ibadete dair bütün hükümlerine de inanacak ve onları hayatına uygulayacaktır. Her şey gibi Âl-i Beyt’i sevmenin de bir ölçüsünün olması lâzımdır. Bu ölçü ise, Resulüllah Efendimizin (asm.) Sünnet-i Seniyye’sini, bütünüyle yaşamaktır. Bu hususu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmektedir: [/SIZE][/FONT][/I] [INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]“Âl-i Beyt’ten vazife-i Risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyye’sidir. Sünnet-i Seniyye’yi terk eden hakikî Âli Beyt’ten olmadığı gibi, Âl-i Beyt’e hakikî dost da olamaz.”[/B] (bk. Lem'alar, Dördüncü Lem'a, Üçüncü Nükte)[/SIZE][/FONT][/I] [/INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Nitekim Peygamber Efendimiz (asv) şöyle buyurmuştur: [/SIZE][/FONT][/I] [INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]“Bütün müttakiler / günahlardan kendini muhafaza edenler, Muhammed’in âlidir (ehl-i beytidir.)”[/B] (1)[/SIZE][/FONT][/I] [/INDENT][INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]"Ehl-i Beytimden bazıları kendilerinin bana insanların en evlâsı (en sevgilisi) olduğunu düşünüyorlar. Hâlbuki durum öyle değildir. Şüphesiz benim içinizdeki dostlarım, muttakilerdir. Onlar (nesep ve yer olarak) kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, değişmez.”[/B] (2)[/SIZE][/FONT][/I] [/INDENT][I][FONT=book antiqua][SIZE=3]İman, sevgi ve takva yolunda hizmet ile herkes bu şereften bir derece pay sahibi olabilir. Bu kapı herkese açıktır. [B]“Allah’ın dostları ancak muttakilerdir.” [/B](Enfal, 8/34) âyeti nazil olunca, Hz. Resûlullah (s.a.v): [B]“Benim dostlarım ancak muttakilerdir.”[/B] (Hâkim, Müsterdek, II, 328) buyurarak, işin esâsının iman ve takva olduğunu belirtir.[/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Bu hakikate binâen, ancak Sünnet-i Seniyye’ye tâbi olan bir Müslüman, Âl-i Beyt’i gerçek anlamda sevmiş olacaktır. Şu hakikati de ifade edelim ki, bizim Ehl-i Beyt’i sevmemiz onların sadece şahsiyetleri için değil, Kur’an’a yaptıkları hizmetleri, İslâm Dini’nin neşrinde gösterdikleri büyük fedakârlıkları, ilim ve irfan sahasında yaptıkları hizmetleri içindir. Onların bu hizmetleri sayesinde, ümmet-i Muhammed itikatlarını ehl-i dalâletin sapık fikirlerinden, hurafelerden, batıl inançlardan koruyabilmiştir. Onların bu halis, fedakâr, sadıkâne hizmetlerine bir mükâfat olarak, Cenâb-ı Hak, İslâm âlemini asırlar boyu irşat eden Zeyne’l-Abidin, Ca’fer-i Sâdık, Abdülkadir-i Geylâni Hazretleri gibi nice büyük mürşitleri onların neslinden göndermiştir. [B]Âl-i Beyt, [/B]ibadeti, hayatlarının en büyük gayesi bilmişler ve ömürlerinin her anında, kulluk görevini en yüksek sadakat ve ihlâsla yerine getirmişlerdir. Meselâ: Zeyne’l-Âbidin Hazretleri, en dehşetli fitneler ve siyaset çekişmeleri içinde bile, gece ve gündüzde bin rekât namaz kılardı. Onların neslinden gelen bütün kutuplar, mücedditler, evliya ve asfiyalar da, aynı yolu takip etmişler, büyük bir gayret ve çalışmayla ümmeti bu yola yönlendirmişlerdir. O halde, Ehl-i Beyt’i seven her mümin de, ibadet görevini yerine getirmekle, onları örnek almalı, onlara benzemeli ve onlar gibi olmaya gayret etmelidir. Ehl-i Beyt’i gerçek anlamda sevmek de ancak bu yolla gerçekleşebilir.[/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3]Buna göre, ehl-i Beyt'i sevmek Allah'ın ve Peygamberimiz (asv)'in emridir. Ehl-i sünnet onları sevmiş, hutbelerinde onlar için dua etmiş ve isimlerini çocuklarına koymuştur. Ancak Ehl-i Beyti sevmenin en büyük ölçüsü, onların yaşadığı İslamiyeti yaşamak ve Peygamber Efendimiz (asv)'in hayat tarzına uymaktır.[/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3][B]Dipnotlar:[/B][/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3](1) bk. Ali el-Muttakî, Kenzü’l-Ummâl, III, 89; (No:5624); Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, X, 269.[/SIZE][/FONT][/I] [I][FONT=book antiqua][SIZE=3](2) bk. Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, no: 318, Deylemî, Müsned, I, 287 (No:904), Ahmed, Müsned, V, 235; Ali el-Muttakî, Kenz, III, 91. Sorularlaislamiyet.com[/SIZE][/FONT][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Hadis-i Şerif ve Hadis-i Kudsi
Her Gün Bir Hadis
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst