Hadis Sohbetleri 94- Anne baba hakkı .

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne-baba haramı emrediyorsa, kişi itaat etmeme hakkına sahip midir?




Anne-babasının istekleri, Allah’ın (cc) emirleri ile çelişiyorsa ne yapılmalıdır?

Anne babanın her dediği yapılmalı mıdır?

Dünyadaki en büyük gerçeklerden biri, anne ve babanın evlatlarına olan riyasız şefkatleridir. Böylesi bir fedakarlığa karşılık evlatlarından hürmet görmek elbette o anne ve babanın hakkıdır. Çünkü hayatlarını usanmadan evlatlarının hayatı için feda ediyorlar ve onların refahı için çabalıyorlar.



Bu sebeple; insanlığını kaybetmemiş her çocuğun farz olan görevi o halis ve riyasız anne ve babasına samimice hizmet etmek ve rızıklarını tahsil noktasında, onlara yardımcı olarak onları hoşnut etmektir.



Ancak anne-baba Cenab-ı Hakk’ın (cc) emirlerine uyma noktasında kişiye engel oluyor, haramlara girmesi için zorluyorsa onlara itaat etmeme
hakkına sahiptir. Bununla beraber Kuran’ın emrettiği saygı ve hürmete azami dikkat etmelidir.

Anne-babanın dini vecibeleri uygulama noktasındaki engellerine itaat gerekmez

“Bununla beraber eğer (ana-baban), hakkında bir bilgi sahibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde onlara itaat
etme; ama onlara dünyada iyilikle sahip çık! Ve bana yönelenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.” [1]

Anne babanın tüm dünyevi işlerine yardımcı olunmalı ama dini engellerine karşı onlara itaat edilmemelidir

“Günaha iştirak etmeksizin Allah’ın (cc) razı olacağı iyilik ve insanlığın gerektireceği şekilde beraberlerinde bulun. Mesela yemek, içmek, giymek gibi ihtiyaçlarını düzene koymak, eziyet etmemek, ağır söylememek, hastalıklarına bakmak, vefatlarında defnetmek gibi dünyaya ait yardımlarını yap. Din işinegelince bana yönelmiş olan samimi, ihlaslı tek Allah’a (cc) inanan kimseninyolunu tut. Sonra hepinizin dönüşü banadır, o zaman ben size neler yaptığınızı haber vereceğim.” [2]

Anne-babanın çocuğa her emrettiğine çocuğun itaat etmesi ve her yasak ettikleri şeyi yapmaması gerekmez

Büyük bir günah işleme hususunda da, farz-ı ayn olan bir emri terk etmek hususunda da anne-babaya itaat söz konusu değildir. Mübah olan hususlarda ise onlara itaat etmek gerekir.

Anne ve baba ailenin büyükleri ve her türlü konuda sorumlu amirleri olarak, çocuklarına iyiliği emretmek ve kötülüklerden sakındırmak onların en temel görevleridir. Çocukların da, ebeveynleri mübah ve adaptan bir şeyi emrederlerse yapmaları vacip olur. Ancak bu emir ve yasaklar İslam’ın helal ve haramları doğrultusunda olmalıdır. Emirlerine itaatsizlik ise Hz. Peygamber tarafından şirkten sonra “büyük günahların en büyüğü” olarak nitelendirilmiştir. [3]

“Ana babanın çocuğa her emrettiğine çocuğun itaat etmesi ve her yasak ettikleri şeyi yapmaması icap etmez. Bu görüşte alimlerin ittifakları
vardır. Haram veya helal oluşu kesin olmayan şüpheli işlerde ana babaya itaat lazımdır. Haram olduğu bilinen işlerde onlara itaat etmek icap etmez. Alimlerin çoğu bu görüştedir. Çünkü şüpheden kaçınmak takvadır. Ana babaya itaat ise kesin bir emirdir. [4]

Tüm bu ifadeler göz önünde bulundurulduğunda günahta itaat yoktur kaidesi İslam’ın genel prensiplerindendir.

Bununla beraber Kuran’ın emrettiği saygı ve hürmete azami dikkat etmelidir. Anne ve baba kafir bile olsa onlara karşı insani vazifeler yerine
getirilmeli, evlatlık alaka ve hürmeti gösterilmelidir.

Annesine çokça hürmet ve hizmet eden Sad Bin Ebi Vakkas (ra), annesinin dininin terk etmesi hususundaki zorlamalarına şöyle cevap vermiştir;

Sa’d İslam’ı kabul eden ilklerden olup, annesine ziyade hürmet ve iyilik ederdi. Oğlunun kendisine düşkünlüğünü bilen anne, bir gün oğluna şöyle dedi:

“Bu yeni ortaya çıkan din nedir? Allah’a yemin ederim ki, ne yemek yiyeceğim, ne içeceğim. Ta ki eski dinine dönersin yahut böylece ölür giderim ve sana da, “Ey anne katili!” denir.

“Bunu söyledikten sonra kırk gün yemek yemedi, bir şey içmedi.Nihayet oğlu Sa’d yanına varıp dedi ki:

“Ey anneciğimi Senin yüz tane canın olsa ve teker teker bunlar çıksa, bulunduğum hak dini yine terk etmem. İstersen yemeğini ye, istersen
yeme.”

Bunun üzerine annesi, ümidini kesince, artık yemeğe ve içmeğe başladı. [5]

Bu hadise arkasından da Allah Teala (cc) şu ayet-i kerime ile anaya-babaya iyilik etmeyi, şirkte onlara uymamayı emretti:

“Hem insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Bununla beraber, eğer (o ikisi) hakkında, bir bilgin olmayan şeyi, bana ortak koşman
için seni zorlarlarsa, o takdirde, o ikisine itaat etme. Dönüşünüz yalnız banadır. O zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim.” [6]

Anne-baba cefa verse dahi, haram olmayan şeylerde onlara itaat gerekir

“Resulullah (asm) buyurdular ki:

“Kişiye babasının hakkına riayeti tavsiye ederim, kişiye kendi yerine işini takip eden velisinin hakkına riayeti tavsiye ederim, hatta velisi kendisine eza vermiş bile olsa.” [7]
Kaynakça:

[1]Lokman, 15

[2]Elmalılı Hamdi Yazır; Hak Dini Kur’ân Dili

[3] İmam Kurtubi; El-Cami’ul Ahkami’l Kur’an

[4] İmam Gazali; İhya-i Ulumid Din

[5]İbn-i Kesir; Celaleyn Şerhi

[6] Ankebut, 8

[7]İmam Gazali; İhya-i Ulumid Din
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne-Babaya Mal İle Hürmet




Anne ve babaya harcanan maldan sual olunmaz ve özellikle muhtaç iseler, kazanılandan onlar için harcamak farzdır. Nasıl ki evlat anne-babası tarafından maddi-manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan şefkatle merhametle büyültülmüştür, elbette o da anne-babasına karşı maddi manevi fedakarlıktan kaçınmamalıdır. Hayırlı bir evlada yakışan şahsından önce evladını düşünen gerekirse kendi ihtiyaçlarını erteleyip evlatlarınınkileri karşılayan o fedakar ebeveynine karşı vefa borcunu en güzel bir şekilde ödemektir.

Evladın anne-babasına mal ile yapabileceği hizmetler şunlardır:
•· Uzakta iseler ziyaretlerine gitmek. Ana-baba ve mahrem akrabaları ziyaret etmek vaciptir. Hiç olmazsa, selam göndererek, tatlı mektup yazarak bu günahlardan kurtulmalıdır. Ziyarette sıra, ana, baba, evlat, dede, nine, kardeş, amca, hala, dayı ve teyzedir.
•· Kendinden önce, onlara elbise almak. Kendi yiyeceğinden iyisini onlara vermek.
•· Dostlarını dost bilip davet ederek gönüllerini alıp, düşmanlarından da uzak durmaya çalışmak,
•· Arzularını sormak, öğrenip yerine getirmek.
•· Para vermek. İhtiyaçları olup da söylemekten çekineceklerini göz önünde bulundurmak.
•· Hastalandıkları zaman, tedavileri ile meşgul olup ilaç almak,
•· Bir bakıcı, bir hizmetçi tutmak yerine, bizzat hizmet etmeye çalışmak,
•· Ara sıra güzel yemek yapıp, davet etmek,
•· Evlerini temizlemek, boyamak, tamir etmek gibi hususlar evladın anne ve babasına mal noktasında yerine getirmesi gereken vazifelerdendir.
•· Malı, parayı onlara serbest etmek. Ne zaman isterseniz, malım, param size feda olsun demeli, bir kızgınlıkları varsa, bu yolla onları teskin etmelidir. Ana-babaya harcanan paradan sual olunmaz. Muhtaç olan ana-babaya yardım farzdır.

Cenab-ı Hak anne ve babaya infakı emrediyor

(Ey Resulüm!) Sana (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: “Hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, artık (onlar); ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış(lar) için olmalıdır.” Hayır (ve hasenat)dan ne yaparsanız, artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir. [1]

Ayetin bu cümlesi toplumda yaşayan insanlardan birkaç grup insanı birbirine bağlıyor. Bu kesimlerin bazısını yakın akrabalık bağı, bazısını uzak akrabalık bağı, bazısını merhamet bağı ve bazısını da bu inanç sisteminin çerçevesi içinde yeralan kapsamlı insaniyet bağı yardım edene bağlıyor. Bütün bu insan kesimleri aynı ayette sıralanıyor: Ana-baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar. Bütün bu kesimler, sağlam bir inanç çerçevesi içinde insanlar arasında sosyal güvenliği sağlama ilişkisi uyarınca dayanışmaya girişiyorlar. [2]

Ey Muhammed! Neye harcayacaklarını, yani ne gibi yerlere harcama yapacaklarını sana soruyorlar. Uhud savaşında şehit olan çok yaşlı ve malı çok birisi olan Amr Bin Camuh Resulullah’a;

“Mallarımızı nelere harcayacağız ve nerelere vereceğiz?” diye sormuştu. Bunun üzerine bu ayet indi. Cevap olarak de ki, az veya çok hayır cinsinden, yani çeşit çeşit mallardan vacip veya nafile olarak Allah rızası için harcadığınız veya harcayacağınız mal önce ana-babanız, ikinci olarak en yakın akrabanız, üçüncü olarak ihtiyaç içindeki yetimler, yoksul fakirler, yolda kalmış yolcular içindir. Babalarınıza dedelerinize bakmak ilk görevinizdir. Diğer yakınlarınız onları izler ve bu şekilde, “Yakınlık derecesi daha yakından uzağa doğru” kuralına göre, harcama yapmak vacip olur. Bunlardan başkasına da zekât ile vacip olarak ve diğer sadakalarla nafile olarak mal harcanır. Bunlardan başka, herhangi bir hayır daha yaparsanız, elbette onu Allah pekiyi bilir ve karşılığını verir.” [3]

Resulullah (asm) anne-babaya infakı emrediyor

Kime infak edeceğini soran kimseye Resulullah Efendimiz;

Kendine, ana-babana, sonra hanımına ve çocuklarına, hizmetçine bundan sonrasını da artık sen bilirsin.” [4] buyurdu.

Zengin bir çocuğun anne-babasına nafaka vermesi farzdır

Zengin çocuğun, fakir olan ana-babasına nafaka vermesi farzdır. Fakir kimsenin, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana-babasını kendi evine alıp, birlikte otururlar. [5]

Ana-babadan birine iyilik edince öteki incinirse, babaya hürmet ve itaat etmeli, anaya hizmet, yardım ve ihsan etmelidir.

Maddi noktada anne-baba için sarf edilenden sual olunmaz

Anne-babaya harcanan paradan sual olunmaz. Muhtaç olan ana-babaya yardım farzdır. Malı, parayı anne ve babaya serbest etmek, ne zaman isterseniz, malım, param size feda olsun demeli, bir kızgınlıkları varsa, bu yolla onları teskin etmelidir.

Bir kimse;

“Ya Resulullah, babam elimdeki malımın bir kısmını almak istiyor.” der. Peygamber Efendimiz (asm) de;

“Sen de, malın da babanındır.” buyurdu. [6]

Ebeveynlerin borcu ödenmelidir

Sa’d Bin Ubade, annesinin üzerinde bulunan ve ödeyemeden vefat ettiği bir nezr hakkında Resulullah’tan (asm) fetva sorunca;

Resulullah (asm):

“Onun yerine o borcunu sen yerine getiriver.” buyurdular. [7]

Kaynakça:

[1] Bakara, 215

[2] Seyyid Kutub; Fizilal’il Kur’an

[3] Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri

[4] Nesai

[5] Fetava-i Hayriyye

[6] İbn-i Mace

[7] Müslim, İbn-i Mace
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne-babanın vefatından sonraki hakları nelerdir?




Evladın anne-babasının vefatından sonra yapması gereken vazifeler nelerdir?

Anne-baba vefat ettikten sonra evladın onlar adına yapabileceği pek çok hayırlar vardır

Kişinin anne ve babasına karşı onların vefatından sonra da yerine getirmesi gereken “Onlara dua etmek, ahidlerini yerine getirmek, dostlarına ikramda bulunmak, akraba ziyaretlerini kesmemek, onların oruçlarını kaza etmek, hac vazifelerini yerine getirmek, onlar için sadaka vermek, istiğfar etmek, kabirlerini ziyaret etmek vb.” sorumlulukları vardır.

1- Definlerinde erken davranmak.

2- Sünnet üzere yıkamak. Bu işi bilen iyi kimselere yıkatmalıdır.

3- Sünnet üzere kefenlemek.

4- Caiz olmayan kefen yapmamak.

5- Sünnet olan sayıya dikkat etmek. Erkeklere 3 parçadan fazla yapmamak.

6- Kefende israf etmemek.

7- Helal parasından kefen almak.

8- Cenaze namazını biliyorsa kendisi kıldırmak. Bidat ehli kimselere kıldırmamak.

9- Onlara hep dua etmek. Onlar için istiğfar etmek.

“Ana-babasına dua etmeyenin rızkı kesilir.” [1]



“Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü Teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.” [2]



Mâlik Bin Rabia (ra) şöyle anlatıyor:

“Hz. Peygamberin (asm) yanında oturduğumuz bir sırada Benî Seleme kabilesinden bir kişi gelerek:
“Ey Allah’ın Resulü! Ebeveynimin benim üzerimde vefatlarından sonra takdim edebileceğim bir hakları var mıdır?”deyince Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:

”Evet. Onlara salâvat getirmek (dua etmek), onlar için bağışlanma dilemek, sözlerini yerine getirmek, dostlarına ikram da bulunmak ve onların dost ve yakınlarıyla ilgiyi (ve ancak onların yolundan gelen sılayı rahmi) kesmemektir.” [3]

“Kişinin ahirette derecesi yükseltilir. Bunun üzerine:

“Bu yükselme (hakkım değildi). Nereden gelmedir?” der. Kendisine:

“Bu senin için evladının yaptığı istiğfar sebebiyledir” denilir. [4]



10- Toprağa kendisi koymak.

11- Mezarı kazan ve çalışanları memnun etmek.

12- İyi ve salih kimselerin arasına defnetmek.

13- Kötülerin arasına gömmemek. Çünkü kötü komşudan onlara sıkıntı gelir.

14- Kabrin üzerini balık sırtı gibi yapmak.

15- Kerpiç kullanmak.

16- Pişmiş tuğla kullanmamak. Çivi, tuğla gibi fırınlanmış şeyleri kabrin içinde kullanmak mekruhtur. Kabrin üstünü, dışarıdan tuğla ve mermerle örtmek caizdir.

17- Toprağı başında sadaka vermek.

18- Kabir başında dua etmek. Sadakayı ve duayı geciktirmemek. 40. ve 52. gece gibi bid’at olan işlerden uzak durmak.

19- Borçlarını ödemek.



İmam Sadık (ra) şöyle buyurmuştur:

“Bazı insanlar baba-anası hayatta iken onlara iyilik ediyor; ama onlar öldüklerinde onların borçlarını ödemiyor ve onlar için Allah’tan mağfiret dilemiyor. İşte bundan dolayı Allah Teâlâ onu, ana-babasına asi bir kimse olarak sayıyor. Ama bazen bazı insanlar, ana-babası hayatta iken onlara karşı sert ve asidir. Ama onlar öldüklerinde, onların borçlarını ödüyor ve onlar için mağfiret diliyor. Allah Teâlâ böyle bir adamı ana-babasına iyilik yapan bir kimse olarak yazıyor.” [5]

20- Telkini kendi vermek.

21- İskatını hemen yapmak. Ölünün namaz ve oruç borcu için, başkası onun yerine namaz kılamaz ve oruç tutamaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Başkası yerine oruç tutulmaz ve namaz kılınmaz. Fakat onun orucu ve namazı için fakir doyurulur.” [6]

22- Mezar taşına caiz olmayan ifadeler yazdırmamak. Mesela Fatiha veya Besmele veya âyet yazmak caiz değildir. Latin harfleriyle de caiz olanı yazmamalıdır. Başkaları uzun yıllardan beri yazıyorsa da, caiz değildir.

23- Vasiyetlerini yerine getirmek. Dine uygun değilse yerine getirilmez.

24- Namazlardan sonra dua edip, sevaplarını onların ruhlarına göndermek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allahü teâlâ, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.” [7]

25- Sevabı onlara olmak üzere oruç tutmak.

26- Sevabı onlara olmak üzere hac etmek. Âlimlerin çoğuna göre ana-baba için hac caizdir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Ölmüş ana-babası adına hac edene, hem kendi, hem de ana-babası için hac yapmış sevabı verilir. Ana-babasının ruhuna müjde verilir.” [8]

Büreyde (ra) anlatıyor:

“Bir kadın: “Ey Allah’ın Resulü, ben anneme bir cariye tasadduk etmiştim. Şimdi annem öldü” dedi. Resulullah (asm):

“(Sadaka yapmış olmanın) ecrini mutlaka alacaksın. Miras yoluyla cariye sana geri gelecek (tekrar senin olacak)” buyurdu. Kadın:

“Ey Allah’ın Resulü annemin bir aylık oruç borcu vardı, onun yerine tutabilir miyim?” diye sordu.

“Annene bedel tut!” dedi. Kadın:

“Ey Allah’ın Resulü, annem hiç haccetmedi, onun yerine hac yapabilir miyim?” diye sordu Resulullah (asm):

“Evet, ona bedel haccet” buyurdu.” [9]



27- Sevabı onlara olmak üzere sadaka vermek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“Herhangi bir Müslüman bir sadaka verdiğinde bunu Müslüman iseler anne ve babası için verebilir. Sadakanın ecri hem ebeveynine hem de ebeveyninin sevaplarından eksiltmeden aynı oranda kendisine yazılır.” [10]

28- Kabirlerini ziyaret edip Kur’an-ı kerim okumalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.” [11]

29- Kabirlerini Cuma günleri ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:



“Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.” [12]

“Ana-babasının veya bunlardan birinin kabrini her Cuma günü ziyaret eden onlara iyilik yapanlardan yazılır.” [13]

“Ana-babasının veya birinin kabrini ihlâsla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu âdet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.” [14]

30- Ziyarette dua ve Kur’an-ı kerim okumakla meşgul olmak, uygunsuz söz söylememek.

31- Sağlıklarında incinmiş iseler, çocuk salih olunca razı olurlar. Onların öğrettikleri iyi şeylerle amel ettiği müddetçe, sevabı onlara da ulaşır.

32- Onlardan kötü bir yol edinmiş ise, her yaptığından onlara da günah ve azap gider. Bunun için, onlardan veya onların vasıtası ile öğrendiği kötü şeyleri terk etmeli, kendi kötü amelleri ile, onlara kabirde azap ettirmemelidir.

33- Ana-babaya sövmemek. Hadis-i şerifte;

“Ana-babaya sövmek büyük günahtır.” buyuruldu. [15]



Yani birinin ana-babasına söversen, o da senin ana-babana sövebilir.

34- Yakınlarına iyi davranmak. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Ölmüş ana-baba için dua ve istiğfar etmek, borçlarını ödemek, dostlarına ikram etmek, onların yakınlarını ziyaret etmek, iyi davranmak suretiyle onlara ikramda bulunun.” [16]



Malik İbn-i Rebia (ra) şöyle nakleder:

“Ben Resulullah’ın (asm) katında oturduğum bir sırada aniden ensardan bir kişi çıka geldi. Adam dedi ki:

“Ey Allah’ın Resulü, anne ve babam öldükten sonra benim onlarla yapabileceğim herhangi bir iyilik var mıdır? Resulullah (asm) buyurdu ki:

“Evet, dört haslet vardır:

Onlara dua etmek, dostlarına ikram etmek, mağfiret dilemek, ahidlerini yerine getirmek, dostlarına ikram etmek, onlar tarafından başka rahmin olmayan akrabalarına sıla-i rahimde bulunmak. İşte annen ve baban öldükten sonra senin onlara yapman gereken iyilikler bunlardır.” [17]

35- Dostlarını ziyaret etmek. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

“Babası öldükten sonra, onun dostlarını ziyaret eden, en iyi iyiliği yapmış olur.” [18]

36- Dostları ile görüşmek. Hadis-i şerifte;

“En önemli evlatlık görevlerinden biri, babanın ölümünden sonra babanın dostlarına iyilik yapmaya devam ettirmektir.” [20]

“Kişinin babasının sevdiklerine (vefatından sonra onun dostlarına) sılayı rahim yapması, iyiliğin en âlâsıdır.” [19]

İbn-i Ömer (ra) Mekke yolunda bir bedeviyle karşılaştı. Abdullah (ra) selam verdi. Onu hayvanına bindirdi. Ve ona da selam verdi. Bu hareketine karşılık biz dedik ki:

“Allah iyiliğini versin. Bunlar küçük bir iltifatla da memnun olurlar.”

Abdullah Bin Ömer (ra) ise:

“Bunun babası babamın yakın dostu idi. Peygamberimizin; “İyiliklerin en güzeli baba dostluğunu devam ettirmektir” buyurduğunu işitmiştim” diye cevap verdi. [21]

“Kim babasını kabrinde ziyaret etmek isterse, onun kendisinden sonraya kalan arkadaşlarını ziyaret etsin.” [22]

37- Fıtır bayramında, sevabı onlara olmak üzere sadaka-i fıtır vermek.

38- Kurban bayramında sevabı onlara olmak üzere kurban kesmek.

39- Ana-babanın sevdiği yemeği yapıp, fakirlere verip ruhlarını şâd etmek.

40- Kötülüklerini söylememek. Hadis-i şerifte;

“Ölülerinizi hayırla anın, iyiliklerini söyleyin, kötülüklerini açıklamayın.” buyuruldu. [23]



Kaynakça:



[1] Şir’atül İslam



[2] İbni Eb-id Dünya



[3] Ebu Davud, İbn Mâce, İbn Hibban



[4] Kütüb-i Sitte



[5] Usul-u Kâfi



[6] Nesai



[7] İbn-i Ebiddünya


[8] Dare Kutni



[9] Müslim, Tirmizi, Ebu Davut



[10] Taberani



[11] Hakim


[12] Tirmizi



[13] Şamil İslam Ansiklopedisi



[14] Hakim



[15] Buhari



[16] Hakim



[17] Ebu Davud, İbn-i Mace



[18] Müslim



[19] İmam Gazali, Mükâşefetü’l Kulûb



[20] Müslim



[21] Riyaz’üs Salihin


[22] İbn-i Hibban

[23] Tirmizi
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Baba Hakkının Önemi



Allah’ın hoşnutluğu babanın hoşnutluğunda gazabı da babanın gazabındadır

İslam’da anne hakkı ne kadar önemli bir yer tutuyorsa anneler nasıl ki; “Cennet annelerin ayakları altındadır.” hadis-i şerifine mazhar olmuşlarsa baba hakkı da bu derece önemlidir. Evlat annesine karşı ne derece sorumlu ise babasına karşı da o derece sorumludur.

“Babanın senin üzerindeki olan hakkı şudur:

Bilmelisin ki baban, senin kökündür ve sen ise onun dalı. Eğer baban olmasaydı sen de olmazdın. Kendinde hoşuna giden bir şey gördüğünde, bil ki baban bu nimetin köküdür. Bu nimet değerince Allah’a hamd ve şükret. Kuvvet ancak Allah’tandır.” [1]

Kişi babasının hakkını hiçbir şekilde ödeyemez

Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmuştur:

“Çocuk, babasının hakkını hiçbir şekilde ödeyemez; ancak onu köle olarak bulup da satın alarak azat ederse ödeyebilir.” [2]

Hz. Peygamber’e (asm) gelen bir şahıs:

“Ya Resulallah, babam benim malıma el koymak istiyor.” der. Hz. Peygamber (asm):
“Kendin de malın da babanın malısınız buyurur.” [3]

Hz. İbrahim’in babasına karşı güzel davranışı Kur’an-ı Kerim’de ifade edilmiştir.

Kurân’da İbrahim’i(n kıssasını da) an. Şüphesiz ki o, sıddık (özü, sözü doğru) bir peygamberdi. [4]

O, bir zaman babasına şöyle demişti:

“Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” [5]

“Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim.” [6]

“Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahman (olan Allah)a asi oldu.” [7]

“Babacığım! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahman’dan bir azap dokunur da şeytana (cehennemde arkadaş) olursun.” [8]

Babası “Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onları kötülemekten) vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım. (gerçekten veya söz ile- sana taş atarım). Haydi, uzun bir müddet benden uzak ol” dedi. [9]

İbrahim şöyle dedi: “Selam sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana çok lütufkardır.” [10]

Hz. İbrahim ile babası Azer arasındaki diyalogu aktaran bu ayetler evladın ebeveynine karşı saygısına bir örnek oluşturması bakımından ilgi çekicidir. Burada Hz. İbrahim Azer’e her sözünün başında “babacığım” diye hitap eder. Babası müşrik olmasına, son derece kaba ve tehdit edici ifadeler kullanmasına rağmen yine de o saygısını koruyarak, “Selam olsun sana! Rabbimden senin için af dileyeceğim.” der.

Babanın önünde yürümemek, oturmamak, sövdürmemek gerekir

Aişe’den (ra):

“Allah Resulu (asm) bir adam beraberinde yaşlı biri olduğu halde geldi. Ona sordu:

“Ey Fülan bu yanındaki adam kimdir?”

“Babam.” deyince;

“Onun önünde yürüme! Ondan önce oturma! Onu ismi ile çağırma! Ona sövdürme!’ buyurdu.” [11]

Babanın hoşnutluğu ve gazabı Allah’ın hoşnutluğu ve gazabıdır

İbn Amr Bin El-As’dan (ra):

Allah Resulu (asm) buyurdu:

“Allah’ın hoşnutluğu babanın hoşnutluğunda gazabı da babanın gazabındadır.” [12]

Baba cennet kapılarının ortasıdır

Ebu’d-Derda’dan (ra):

“Bir adam ona dedi ki:

“Benim bir karım var, fakat babam onu boşamamı emrediyor.”

Ebu’d-Derda şöyle dedi:

Peygamber (asm) şöyle buyurduğunu duydum: Baba, cennet kapılarının ortasıdır, İstersen o kapıyı kapat, istersen koru!” [13]

Kaynakça:

[1] Usul-u Kafi

[2] Müslim

[3] İbn-i Mace

[4] Meryem, 41

[5] Meryem, 42

[6] Meryem, 43

[7] Meryem, 44

[8] Meryem, 45

[9] Meryem, 46

[10] Meryem, 47

[11] Taberani

[12] Tirmizi

[13] Tirmizi
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Dostlarını ziyaret ana babayı ziyarettir






Her kim babasını kabrinde sıla etmek (onu ziyaret etmek) isterse babası öldükten sonra onun dostlarını ziyaret etsin, onlara sıla eylesin…

Hazret-i Dinar’ın oğlu Abdullah (ra) ile Hazret Ömer’in oğlu Abdullah (ra) Mekke yolunda bir arabiye rast geldiler.

Hazret-i Ömer’in oğlu bu arabiye selam verdi ve bineğinin arkasına bu adamı bindirdi ve bir de üstelik o sıcak memlekette, başının korunmasına sebep olan sarığı da çıkarıp bu arabinin başına koydu. Dinar’ın oğlu Abdullah (ra), Hazret-i Ömer’in oğlu olan Abdullah’a (ra) dedi ki;

“Allah seni ıslah eylesin! Bu arabi (bedevi)ler az bir şeye kanaat ederler. Hem hayvanına bindirdin; hem de üstelik muhtaç olduğun sarığı buna verdin. Hiç olacak şey mi?” demek istedi ise de Hazret-i Ömer’in oğlu şöylece cevap verdi:

“Bunun babası benim babam Ömer’in dostu idi. Ben Resulullah’tan (asm) işittim ki:

“Muhakkak iyiliklerin en iyisi evladın babasının dostu olan kimselere, sıla yapmasıdır. Yani babasının dostluğunu devam ettirmesidir.” [1]

Ve yine ölmüş babasını mezarında ziyaret etmek isteyen kimseye de lazımdır ki, babasının dostlarını ziyaret etmek ve böylece babasını hem mezarında ziyaret etmiş olur ve onu sevindirir. Hem de bu dostluklardan çok mühim faydalar hasıl olur ve Cenab-ı Hakk’ın çeşitli ikram ve ihsanlarına nail olurlar.

Ebu Bürde’den (ra) rivayet edilmektedir. Bu zat Medine-i Münevvere’ye geldiği zaman Hazret-i Ömer’in oğlu Abdullah (ra) bu zatı ziyarete geldi ve;

“Ne için geldiğimi bilir misin?” dedi. O da:

“Hayır.” dedi.

“Ben Resulullah’tan (asm) işittim ki: “Her kim babasını kabrinde sıla etmek (onu ziyaret etmek) isterse babası öldükten sonra onun dostlarım ziyaret etsin, onlara sıla eylesin.” Binaenaleyh, babam Ömer ile senin baban ahiret kardeşi idiler ve aralarında dostluk var idi. Ben de seni bundan naşî ziyaret etmek istedim de onun için geldim.”

Ne kadar güzel bir muhabbet ve samimiyet ve nasıl bağlılık! İşte Müslümanlık böyle ulvî bir dindir. Ne dostunu unutur, ne de dostunun dostunu. Ve bu dostluklar baki kaldığı müddetçe ne fertlere ne de cemiyetlere bir noksanlık gelir.

Halbuki gerek ana babaya ikram ve ihsanın ve gerekse akrabayı taallukatımın ziyaretleri ve onlarla alakanın devamı ve onlara karşı da iyiliklerin hadsiz hesapsız faydaları olduğu cümlece malum olmakla birlikte bir de baba dostlarını unutmamak ve o dostluğu idame ettirmeğe çalışmak hem babasının ruhunu sevindirir. Hem de dostlukların idamesinden hasıl olacak fevaidin para ile, kuvvet ile veya başka bir şeyle ele geçmesine imkan yoktur.

Bu sebepten birisi ki; Allah Teala’nın bu kişileri sevmesidir. Allah Teala’nın kulunu sevmesi kadar bahtiyarlık yoktur. Bütün saadet-i dünyeviyye ve uhreviyye bu sevginin içindedir. [2]

Kaynakça:

[1] Tergib vet-Terhib c. 3. sh. 323

[2] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İhsan ve İtaat
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Ana babaya iyilik Allah’ın (cc) yardımını celp eder






Efendimiz’in (ra) bütün sözleri, insanlığa hem şifa, hem merhem, hem de her derde devadır. Peygamberimiz’den (asm) Müslim ve Buhari’nin (ra) nakliyle bize gelen bu hadise de anne-babaya hürmetin kıymetini çok güzel beyan etmektedir:

Üç bahtiyar arkadaş evvelki devirde yani Müslümanlıktan evvel, avlanmak üzere bir yolculuğa çıkmışlar. Fakat hava bozulmuş, karanlık basmış, şiddetli yağmur yağmaya başlamış, zavallılar şaşırmışlar. Her nasılsa orada buldukları bir mağaraya sığınmışlar. Fakat olacak ya, yağmurların tesiriyle yukarıdan kopan bir kaya parçası gelip bunların sığındıkları mağaranın ağzına düşüp içerdekilerin artık dışarıya çıkıp kurtulmalarına imkan kalmamış. Her ne kadar uğraştı iseler de bir türlü kayayı kımıldatamamışlar. Artık ümitleri kesilmiş. Allah Teala’ya yalvarmaktan başka çare bulamamışlar. Öyle ise yapmış olduğumuz salih amellerimizi vesile ederek Allah Teala’ya yalvaralım, demişler. Zira başka türlü kurtulmamıza imkan yok diye karara varmışlar. İçlerinden birisi demiş ki:

“Ya Rab! Benim gayet ihtiyar bir anam ve babam vardı. Ben bunların akşam sütlerini içirmeden kimseye bir şey vermezdim. Bir taraftan çocuklar ayaklarımın arasından “Baba, baba sütümüzü ver!” diye bağrışıyorlardı. Halbuki, ben de nasılsa biraz geç kalmıştım. Babamlar da uyuya kalmışlar. Ben onları uyandırmaya bir türlü cesaret edemedim. Ta sabaha kadar ve onlar uyanıncaya kadar ayakta bekledim. Nihayet uyandılar ben de sütlerini verdim. Onları doyurdum ve memnun ettim. Ya Rab, eğer benim bu hareketimi dergahında kabul buyurdu isen ki bunu ben senin rızan için yaptım; buradan bize bir çıkış, kurtuluş ihsan eyle, diye Hakk’a iltica ettiğinde o koca kaya biraz kımıldayıp bir delik açılmış.

Diğer iki arkadaşın duaları da ayrı ayrı birer meseledir…

Bu çocuk hem koyunlarını güder hem de ana ve babayı ihmal etmez olduğu ve bu sayede ölüm tehlikesine maruz kaldıkları bir anda onlara karşı yapılan ikramın ihsanın karşılığını derhal görür.

Ömrünün uzun olmasını, rızkının da bol olmasını isteyen ana ve babana ikram ve ihsan eylemelidir. Hediyelerle, akrabaları ziyaretle onları sıla-i rahim ile sevindirmeli ve hürmet ile saygının son derecesini yapmağa çalışmalıdır. Zira evlatlık mesleği kolay bir şey değildir! [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İhsan ve İtaat
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Ana babaya iyilik Allah’ın (cc) yardımını celp eder






Efendimiz’in (ra) bütün sözleri, insanlığa hem şifa, hem merhem, hem de her derde devadır. Peygamberimiz’den (asm) Müslim ve Buhari’nin (ra) nakliyle bize gelen bu hadise de anne-babaya hürmetin kıymetini çok güzel beyan etmektedir:

Üç bahtiyar arkadaş evvelki devirde yani Müslümanlıktan evvel, avlanmak üzere bir yolculuğa çıkmışlar. Fakat hava bozulmuş, karanlık basmış, şiddetli yağmur yağmaya başlamış, zavallılar şaşırmışlar. Her nasılsa orada buldukları bir mağaraya sığınmışlar. Fakat olacak ya, yağmurların tesiriyle yukarıdan kopan bir kaya parçası gelip bunların sığındıkları mağaranın ağzına düşüp içerdekilerin artık dışarıya çıkıp kurtulmalarına imkan kalmamış. Her ne kadar uğraştı iseler de bir türlü kayayı kımıldatamamışlar. Artık ümitleri kesilmiş. Allah Teala’ya yalvarmaktan başka çare bulamamışlar. Öyle ise yapmış olduğumuz salih amellerimizi vesile ederek Allah Teala’ya yalvaralım, demişler. Zira başka türlü kurtulmamıza imkan yok diye karara varmışlar. İçlerinden birisi demiş ki:

“Ya Rab! Benim gayet ihtiyar bir anam ve babam vardı. Ben bunların akşam sütlerini içirmeden kimseye bir şey vermezdim. Bir taraftan çocuklar ayaklarımın arasından “Baba, baba sütümüzü ver!” diye bağrışıyorlardı. Halbuki, ben de nasılsa biraz geç kalmıştım. Babamlar da uyuya kalmışlar. Ben onları uyandırmaya bir türlü cesaret edemedim. Ta sabaha kadar ve onlar uyanıncaya kadar ayakta bekledim. Nihayet uyandılar ben de sütlerini verdim. Onları doyurdum ve memnun ettim. Ya Rab, eğer benim bu hareketimi dergahında kabul buyurdu isen ki bunu ben senin rızan için yaptım; buradan bize bir çıkış, kurtuluş ihsan eyle, diye Hakk’a iltica ettiğinde o koca kaya biraz kımıldayıp bir delik açılmış.

Diğer iki arkadaşın duaları da ayrı ayrı birer meseledir…

Bu çocuk hem koyunlarını güder hem de ana ve babayı ihmal etmez olduğu ve bu sayede ölüm tehlikesine maruz kaldıkları bir anda onlara karşı yapılan ikramın ihsanın karşılığını derhal görür.

Ömrünün uzun olmasını, rızkının da bol olmasını isteyen ana ve babana ikram ve ihsan eylemelidir. Hediyelerle, akrabaları ziyaretle onları sıla-i rahim ile sevindirmeli ve hürmet ile saygının son derecesini yapmağa çalışmalıdır. Zira evlatlık mesleği kolay bir şey değildir! [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İhsan ve İtaat
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Cennet annelerin ayağı altındadır!







“Anne cennet kapılarının ortasındadır.” [1]

Cennet yine “Cennet annelerin ayakları altındadır.” [2] diye ana ve babaların rızası altında olduğu beyan buyrulmuştur. Cennete girmek ancak Cenab-ı Hakk’ın o kulundan razı olmasına bağlıdır. Hakk’ın rızası alınmadan kulun cennete girmesi mümkün değildir. Hakk’ın razı olacağı yolların başı emirlerini tutup yasaklarından kaçmaktır. Emirlerini ve nehiylerini tutmayan kula cennet çok uzaktır.

Bu emir ve nehiyler 54 farzdır. Bu 54’den birisi de ana ve babaya itaat ve onların rızasını kazanmaktır. Ana ve babanın rızasını kazanmayan evlatların cennete girmeleri mümkün değildir. Ana ve babanın rıza ve hoşnutluğu kazanıldığı takdirde Cenab-ı Hak o kula cennet yollarını açar ve kolaylaştırır. İbadat-ü taat, hayr hasenat ona kolay gelir. Hak rızasından başka bir şey düşünmez olur. Bu sırf anne ve babanın hayır duaları sebebiyledir. Bu sebeple evlat asla anne babasını hakir görmemelidir. Çünkü, cennet yolu olan bu dünya alemine gelmemize ve bizim yetişmemize say ü gayretleri hepimizce malumdur.

Yalnız şurası şayan-ı dikkattir ki; anne ve baba dediğimiz kimseler Allah’ın kullarıdır. Bizler de O Allah’ın (cc) kullarıyız. Kul kula sebeb olmuş; dünyaya gelmişiz. Onun için anne-babaya hürmet ve saygıya, ikram ve ihsana insanlık namına borçluyuz da, ya bizi o ana rahminde şu güzel şekilde noksansız ve hem de en mümtaz bir insan olarak akıllı, zeki olarak yaradan Allah Teala’ya şükran borcumuz yok mudur? İşte bu sebeple Cenab-ı Hak ayet-i kerimenin evvelinde Allah’a ibadeti emredip, şirkten, uzak kalmayı ve bundan sonra da, valideyne ihsanı emir buyurmaktadır. Allah’ı tanımayan ve Ona ibadet ve itaati bilmeyen insan anne ve babaya hürmet ve saygıyı ve onlara ihsanı nereden bilsin.

Kaynakça:

[1] İbn Hanbel

[2] Nesai, Cihad

[3] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İhsan ve İtaat
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Ana-babaya iyilik ömrün uzamasına vesiledir








Enes İbn-i Malik (ra) de şöyle rivayet eder:

Resulullah (asm) buyurdular ki:

“Her kim ömrünün uzamasını, kendisinin mesrur ve rızkının ziyadeliğini isterse ana ve babasına iyilik ile ikramdan geri kalmasın. Akraba ve taallukatına da sıla-i rahim yapsın.”

Ahmed İbn-i Hanbel (ra):

“Herkim valideynine (anne ve babasına) iyilik ve ihsanda bulunursa ona müjdeler olsun ki, Allah onun ömrünü ziyade eyler.”

Malumdur ki kazaları ancak dualar önler, iyilikler de ömrü ziyadeleştirir.. Belki akla gelir ki, ecel muayyendir. Saat ve dakikası gelince bir an ne geri kalır ne ileri gider. Vakt-i muayyeninde ecel kendisini yakalar. Hem şunu da iyi bilmelidir ki; eceli gelmeden kimse ölmez. Gerek vurulmak ve gerek boğulmak, otomobil ve sair kazalarda ölenler hep ecelleriyle ölmüşlerdir. Yalnız sebepler değişiktir. Sonra ömrü uzatmak ve kısaltmak da mülkün sahibi Allah Teala’nın elindedir, işine kimse karışamaz.

Cenab-ı Hakk’ın lütf-u kereminden bir ihsan-ı ilahi olarak ömrünü artırması kadar tabii bir şey olamaz. Zira ömrü vermek, çoğaltmak, azaltmak hep onun elindedir.

Ömrün uzamasına bazı büyükler onun bereketli olmasıdır, demişler. Bereket, mübarekliktir.

Bunun en canlı misali Tebuk seferinde zahir olmuştur. O gün ashab-ı kiramın erzakları bitmek üzere idi. ve bazılarında yiyecek kalmamış idi. Cenab-ı Peygamber oradaki askerlerin erzaklarını bir örtü üzerinde topladı ve herkese eşit olarak dağıtmış idi. Ebu Hüreyre (ra) der ki, bana isabet eden hurmayı ben bitiremedim. Aradan kaç sene geçmiş; hala hurmalar duruyor. Bu duruşu akılla halletmek mümkün değildir. Bu tasarruf doğrudan doğruya Allah Teala’nın bazı kullarına çeşitli lütuflarından biridir.

Binaenaleyh anasına ve babasına hizmette kusur etmeyip onları her bakımdan memnun eden sevindiren bir evladı da Cenab-ı Hakk’ın böyle cilveleri tecelli edince elli senelik ömür sanki yüz sene gibi olur. Bazı eser sahiplerine bakıyoruz ki, senelerce yazmakla bitmeyecek olan yüzlerce eseri kısa bir zamanda meydana getirmelerinin, insanları hayretlere düşürmekte olduğu hep gözlerimiz önünde cereyan etmektedir. Suyuti’nin 500 küsur eseri olduğu ve bunları meydana getirmeye ömrün kifayet etmeyeceğini söylerler. Bunun o mübarek bereketin eseri olduğunu anlamamak mümkün değildir.

İşte bu nimet gerek ana ve babadan ikram edenlere ve gerekse sair hayrat ve hasenata ve muhtaçların yardımlarına koşanlara Cenab-ı Hakk’ın ikramıdır. [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İhsan ve İtaat
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne-babaya iyilik cihat sevabı kazandırır




“Anne-babaya yapılan iyilik, namazdan, sadaka, hac, umre ve Allah yolundaki nafile cihaddan daha üstündür.” [1]

Cihadda şehitlik ve gazilik gibi iki mertebe vardır ki; bunları başka tarafta bulmak mümkün değildir. Bir gazinin ayağının tozu, onu karşılamaya giden kimsenin üzerine düşse, onu cehennem bile yakmayacak. Sonra bu ana babaya ikramın, bu fi sebîlillâh olan cihaddan da belki efdal olması ne kadar şâyân-ı dikkat ve hayrettir!

İnsana, ana-babasını (gözetip, onlara iyilik etmesini) de tavsiye ettik… [2]

Abdullah Bin Mesut’tan rivayet edilmektedir:

“Ben Resulullah’tan (asm) sordum:

“Allah Teala’ya hangi amel daha sevgilidir?”

Buyurdular ki:

“Vaktinde kılınan namaz.”

“Sonra hangisidir, dedim.”

Buyurdular ki:

“Anaya, babaya ikram, iyilik, ihsan ve itaattir.”

“Sonra hangisidir, dedim.”

Buyurdular ki:

“Allah yolunda cihat etmektir.” [3]

Abdulah Bin Amr Bin El-As’dan (ra) yapılan rivayette:

Nebi’ye (asm) bir kişi geldi ve cihat etmek için izin istedi. Resulullah (asm);

“Valideynin sağ mı?” dedi. O kişi de;

“Evet.” dedi. O zaman Resulullah (asm) onlara fecahid, dedi. Yani onlara hizmetle Allah Teala’nın vereceği sevaba nail olursun, muhabbetle ikram et. Böylece cihat sevabına nail olursun. [4]

Abdullah Bin Amr’den (ra) diğer bir rivayette de şöyle denmektedir:

Resulullah’a (asm) hicret etmek üzere bir adam geldi ve;

“Ana babamı da ağlar olarak bıraktım.” dedi. Resulullah Hazretleri:

“Öyle ise, onlara dön ve onları nasıl ağlattı isen öylece güldürüp sevindir.” dedi.

Ebi Saîd’den (ra) de şöyle bir rivayet:

Resulullah’a (asm) hicret etmek üzere Yemen’den bir kişi geldi. Resulullah Efendimiz bu zata sordu:

“Yemen’de senin kimsen var mı?” dedi. Cevaben:

“Ana ve babam var.” dedi.

“Sana bu hicret için izin verdiler mi?” Cevaben:

“Hayır.”dedi.

“Öyle ise onlar dön ve izin iste. İzin verirlerse cihat edersin. İzin vermezlerse onlara itaat ile ikram ve ihsanda ve iyiliklerde bulun.” dediler. [5]

Bir de Ebu Hureyre‘nin (ra) rivayetini dinleyelim:

Cihat etmek üzere izin almağa bir kişi geldi. Resulullah Efendimiz bu adama sordu:

“Ana ve baban sağ mıdırlar?” Adam:

“Evet,” dedi.

“Öyle ise sen onlara bak ve emirlerine itaat eyle ki, cihat sevabını alasın.” [6]

Hazreti Enes’in rivayeti çok şayan-ı dikkattir:

Bir adam Resulullah’a (asm) geldi:

“Ben cihat etmek istiyorum, fakat gücüm yetmiyor.” dedi.

Resulullah Efendimiz buyurdular ki:

“Anandan, babandan hayatta kimsen var mı?”

“Anam var.” dedi.

“Allah için ona iyilik ve ihsanda bulun. Bunu yaptığın takdirde san hem hac hem umre ve cihat sevabını almış olursun.”

O devirler orduya hizmet edecek askere son derece ihtiyaç olduğu bir devirlerdir. Öyle iken ana ve babaya itaat ne kadar mühim ki kendi arzularıyla cihada aşık kimseler uzun yollan kat edip Resulullah’ın (asm) huzuruna gelip harbe hazır asker, izin ve müsaade istiyorlar da bakınız Cenab-ı Peygamber onlara nasıl cevap veriyor!

Cihattaki ecr, sevap, fazilet pek çok, sonra ganimet de var. Bu kişilere ihtiyaç da var. Çünkü henüz Müslüman sayısı pek az, öyle iken Hazreti Peygamber her şeye rağmen bunlara ana ve babalarına itaat edip sözlerini dinlemek ve onlara ikram ve ihsanda bulunmalarını ve onlardan izinsiz müsaadelerini almadan bir şey yapmamalarını tavsiye etmektedir.

Bu nasihatlere candan kulak verip ve böyle bir evlat olmağa çalışmak gerek ki, dünyada ve ahirette mesut ve bahtiyar olunsun. Bugünkü evlatları hep görüyoruz ki, ana ve babalarına karşı hiç yakışmayacak kadar çirkin hareketlerde bulunuyorlar. Sonra işleri ters gidince yaptıklarını anlamanın ise faydası yoktur.

İslam’ın en büyük ve yüksek seviyesinde olan çok kıymetli, günahları döken ve insanları şehitlik mertebesine ulaştıran, başkalarına da şefaat hakkını kazandıran bu cihada izin vermemiş; muhtaç olan anne ve babalarınıza hizmet ve onların dualarını almak sizler için daha iyidir ve daha layıktır, diyerek onları geriye çevirmiş ve onlardan izin almadıkça ne cihada ne de başka hizmetlere müsaade edilmiştir. [7]

Kaynakça:

[1] Ebu Ya’la, Taberani

[2] Lokman, 14

[3] Müslim

[4] Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai

[5] Ebu Davud

[6] Müslim, Ebu Davut

[7] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İhsan Ve İtaat
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne babasına hizmet edene Allah (cc) her bakımdan yardım eder




Beni İsrail devrinde çok salih bir adam varmış. Bunun da yine pek güzel bir salih evladı varmış. Babası ölüm halinde oğluna:

“Sakın ne pahasına olursa olsun, doğru veya yalan yere katiyen yemin etme.” der. Ölümünden sonra açıkgöz tabiri ile anılan bazı kurnazlar, babanda bu kadar alacağımız vardı diye müracaatlara başlamışlar; çocuk da bunların hiç birisini reddetmeden herkesin istediğini vermiş. Nihayet elde avuçta bir şey kalmayınca başka bir memlekete göçmeğe karar vermişler. Arada deniz olduğundan bir gemiye binmişler. Yolda dalga fazla olduğundan gemi batmış. Çoluk çocuk her biri bir tarafa çıkmışlar. Oğlu da bir adaya çıkmış.

Orada kendisine gayptan bir ses gelmiş:

“Ey ana ve babasına iyilik eden kişi, filan yerde bir hazine var; onu al.” Zavallı adam tarif olunan yere gitmiş bakmış ki, tükenmez bir hazine. Bilahare oraya uğrayan bazı kimselere yaptığı; ikram ve ihsan ile az zamanda ada halk ile dolmuş ve bu zat, ada büyüğü ilan edilmiş.

Derken, büyük oğlu duymuş, sonra da küçük oğlu ve karısı hemen hepsi orada toplanmışlar. Fakat aradan geçen zaman itibariyle birbirlerini de unutmuşlar. Belki boğuldular, öldüler bir daha buluşmak mümkün olmaz diye, akıllarına bir şey de, bir çare de gelmemiş.

Nihayet karı koca bir gemi ile adaya gelmişler. Kocası bazı hediyelerle adanın büyüğünü ziyaret etmiş. Evvelce yerleşen ve adanın büyüğü olan zat bu misafiri akşam yemeğine alıkoymak istemişse de adam:

“Vapurda karım yalnızdır; korkar.” diye gitmek istemiş. Fakat ev sahibi:

“Ben onlara muhafız yollar, korurum. Sen burada benim misafirim olarak kal; sabahleyin erkenden gidersin.” demiş ve iki muhafızı gemiye yollamış. Bu muhafızlar uyumamak için başlarından geçen hadiseleri anlatmağa başlamışlar. Ne baksınlar; ikisi de aynı babanın kardeşleri. Derken, kadın da bu sohbeti dinliyormuş. O da, çocukların anası olduğunu anlamış. Bunlar bir sevinç içerisinde iken adanın büyüğünün misafiri gelmiş. Onları öyle sarmaş dolaş görünce dehşetli kızmış ve adanın büyüğü olan zata gidip şikâyet etmiş. O da kadınla beraber, gönderdiği muhafızları huzuruna getirtmiş. Kadın söze başlamış. Vallahi bunlar benim evlatlarım deyince melik de yerinden fırlayıp sen bizim validemizsin diye bir sevinç ve sürura kavuşmuşlar.

Allah Teala’nın lütfuna. Validelerine iyilik eden kimseleri netice itibariyle ne büyük lütuflara mazhar kılmaktadır. Bunlar bize birer hikâye gibi gelmekte ise de aynı zamanda büyük bir ders ve ibrettir.

Elhasıl anaya ve babaya hizmet edenlere Allah Teala her bakımdan yardım eder. Öyle ise sen de ehl-i hizmet olmağa çalışmalıdır. [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İtaatin Mükafatına Dair İbretli Kıssalar
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne-babaya karşı gelmemek






İbn-i Abbasın Resulullahtan (asm) yaptığı bir rivayette;

“Her kim sabah ve akşam valideyni kendisinden razı olarak gününü geçirirse sabah ve akşam ona cennetten iki kapı açılır ve eğer sabah veya akşamda valideynini kızdırırsa ona da cehennemden iki kapı açılır. O sırada orada olan birisi:

“Ya Resulullah, eğer analar çocuklarına zulmediyorlarsa? dedi.

Cenab-ı Peygamber:

“Evet; zulmetseler dahi yine onlara karşı gelmemek ve asi olmamak gerektir. buyurdular.

Malumdur ki, onlar dinsiz dahi olsalar onlara yine ikram ve ihsan insanlık ve İslamlık borcumuzdur.

Eğer valideler çocuklarına dargın olarak ölmüşlerse bunun çıkar yolu yoktur. Yalnız bize düşen vazife, onların güzelce defnini yapar onlar için sadakalar verir, komşularımıza hayırlar yapar borçlan varsa öderiz. Onlar için mümkün olursa hac da eder ve ettiririz. Fazla namazlar da kılar sevaplarını onlara bağışlarız. Ola ki Cenab-ı Hak, bizleri de affeyleye. Onların akrabalarını ve dostlarını da ziyaretten geri kalma ve onların affı için de Cenab-ı Hakk’a her zaman yalvarmayı bırakma. [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İtaatin Mükafatına Dair İbretli Kıssalar
 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anneye itaat vaciptir






Çocuğun babası başka bir memlekette imiş, oğlunu yanına davet etmiş. Çocuk annesine sormuş. O da hayır gidemezsin demiş. Zavallı çocuk, büyüklere sormuş, ne yapayım diye. Onlar da:

“Babana itaat eyle, amma annene asi olma” demişler. İmam Malik Hazretlerinin cevabı şöyle olmuş: “Anana taat lazımdır, yani vaciptir ve evladır. Babaya itaat de maslahatındır. Anaya itaatle emir, fesadı terk içindir. Maslahatı celp için fesadın terki evladır. [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ana Babaya İtaatin Mükafatına Dair İbretli Kıssalar
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Annenin bir duası






Tabakat-ı İbni’s-Sübkî’de Eyyub’un oğlu Selim’den rivayet edilir ki;

İmam Vafiî’nin esbabındandır. Selim diyor ki:

“Ben on yaşıma girdim. Bir türlü Fatiha-yı Şerife’yi okumağa kadir olamıyordum. Bana bazı büyük kimseler dediler ki: ‘Sen annene söyle, senin okumaklığın ve ilim sahibi olman için dua etsin.’ Annem de bana böylece dua etti.”

İbnü’s-Sübkî der ki;

“Selim öyle bir alim oldu ki, elini tutacak, zamanında, kimse bulunmadı. Ona erişmek de mümkün değildi.”

Bu vaka ve hadiseler bizim için ne kadar kıymetli, canlı hadiselerdir, insan okur; bir şeyler de öğrenir. Ama bir de bakarsınız ki, okuduğundan ve öğrendiğinden ne kendisi ne de başkalarının faydalandığı yok.

Cenab-ı Hak cümle ümmet-i Muhammed’e selametler, kamil, olgun iman ve İslam nasip etsin de, hem kendisine hayırlı bir kul hem de Hazret-i Muhammed’e (asm) layık bir ümmet, ana ve babaya hayırlı evlat, cemiyete de hayırlı bir kimse etsin de, bu Ümmet-i Muhammed de, bu dalalet ve felaketlerden kurtulsun… Amin! [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları / Ebeveyne İhsan Hususunda Birkaç Örnek
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Babasının abdest suyunu göğsünde ısıtan evlat






Harûn-ı Reşîd bir adamı oğlu ile birlikte hapsetti. Babası ihtiyar olduğundan abdest alırken mutlaka sıcak su isterdi. Hapishanedeki gardiyan dediğimiz bekçi, buraya ateş sokmak yasaktır, diye içeriye ateş ocaklarını sokmadı. Fakat oğlu hemen su ibriğini alıp içeride yanan kandilde suyu mümkün mertebe ısıtmış idi. Lâkin bunu duyan bekçi kandili de ortadan kaldırdı. Zavallı oğlu bu defa babasının abdest suyunu göğsüne dayadı ve tâ sabaha kadar o su çocuğun hararetiyle bir miktar ısınmış idi. Babası sordu:

“Bunu nerede ısıttın?” Oğlu da vakayı anlattı. O zaman baba ellerini kaldırıp:

“Ya Rabbi, sen benim oğluma cehennem ateşini tattırma.” diye dua etti.

Elbette, babasına böyle hizmet eden çocuklar hem cehennem azabını görmezler, hem de Hakk’ın sevgili kullan arasına girerler vesselam…

Su isteyen annesini sabaha kadar bekleyen zat; Bâyezîd-İ Bistâmi Hazretleri

0


Bâyezîd-i Bistâmî’den şöyle bir hikâye nakledilmektedir:

Bir kış günü annesi oğlundan su istemiş. O da suyu getirinceye kadar uyumuş. Bâzeyîd, annesi uyanıncaya kadar başında beklemiş. Bu arada soğuktan bardak eline yapışmış. Annesi uyandığı vakit bardağı alınca parmağının derisi kopup kan akmağa başlamış. Annesi ne oldu, diye sormuş. O da hâdiseyi söylemiş. O zaman;

“Allah’ım, ben bu oğlumdan razıyım, sen de ondan razı ol.” demiş. Lakin, bu anne Bâyezid’e hamile olduğu müddetçe, ağzına şüpheli bir şey almamış. Ve tabidir ki, başka zamanlar da şüpheli bir şey yememişlerdir. Allah’tan korkanların halleri, şanları evlatları böyle olur.

Yine günlerden bir gün, annesi, her halde babaları yokmuş ki, oğlu ile beraber yatmak istemiş. Bâyezid diyor ki, ben gece namazlarına çok haris idim. Fakat validemin hatırını kıramadım ve onunla yattım. Kolum validemin altında kalmıştı. Onu uyandırmamak için kolumu çekmedim. ve o gece on bin defa ihlâs suresini okudum. ve dedim ki, kol benimdir; fakat, valide hakkı Allah içindir. Sabah olunca anam uyandı. Ben de kolumu çektim. Ama bir daha bu kolumdan bana fayda olmadı. Bak neticeye. Mübarek vefat ettikten sonra, ashabından yani müritlerinden bazıları rüyalarında görmüşler ki, Bâyezid-i Bistamî Hazretleri teşbih ederek cennetlerde uçmakta idi. Ona sordular ki, sen bu makama ne sebeple eriştin. Cevaben, valideynime ihsan ve ikramla birlikte çok şiddetli hadiselere sabır ile, demişler. Mesela, açlık, susuzluk, giyim ve geçim gibi hallerde dâima sabır ile mukavemet ederlerdi. Cenab-ı Peygamber de:

“Vâlideyne muti olan Rabbü’l-Âlemin’e de mutî olur ve yeri de A’lây-ı ılliyyîn olur.” buyurmuşlardır. [1]

Kaynakça:

[1] Mehmed Zâhid Kotku; Ana Baba Hakları
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Evladın anne ve babasının vefatından sonraki sorumlulukları




Anne-baba vefat ettikten sonra da evlat üzerindeki sorumluluklar devam eder

Kişinin anne ve babasına karşı onların vefatından sonra da yerine getirmesi gereken sorumlulukları vardır. Bunlar; onlara dua etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına ikramda bulunmak, akraba ziyaretlerini kesmemek, onların oruçlarını kaza etmek, hac vazifelerini yerine getirmek, onlar için sadaka vermek, istiğfar etmek, kabirlerini ziyaret etmek şeklindedir.

“Ana-babasına asi olan, vefatlarından sonra, onlar için dua etse, Allah-u Teala, onu, ana-babasına itaat edenlerden yazar.” [1]

İmam Sadık (ra) şöyle buyurmuştur:

“Bazı insanlar baba-anası hayatta iken onlara iyilik ediyor; ama onlar öldüklerinde onların borçlarını ödemiyor ve onlar için Allah’tan mağfiret dilemiyor. İşte bundan dolayı Allah Teala onu, ana-babasına asi bir kimse olarak sayıyor. Ama bazen bazı insanlar, ana-babası hayatta iken onlara karşı sert ve asidir. Ama onlar öldüklerinde, onların borçlarını ödüyor ve onlar için mağfiret diliyor. Allah Teala böyle bir adamı ana-babasına iyilik yapan bir kimse olarak yazıyor.” [2]

Evladın ebeveynine vefatından sonra da takdim edeceği haklar vardır

Malik Bin Rabia (ra) şöyle anlatıyor:

“Hz. Peygamberin (asm) yanında oturduğumuz bir sırada Beni Seleme kabilesinden bir kişi gelerek:
“Ey Allah’ın Resulü! Ebeveynimin benim üzerimde vefatlarından sonra takdim edebileceğim bir hakları var mıdır?”deyince Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:

”Evet. Onlara salavat getirmek (dua etmek), onlar için bağışlanma dilemek, sözlerini yerine getirmek, dostlarına ikram da bulunmak ve onların dost ve yakınlarıyla ilgiyi (ve ancak onların yolundan gelen sılayı rahmi) kesmemektir.” [3]

Evladın anne ve babasının vefatından sonra dua etmek, yakınlarına ikramda bulunmak, sıla-i rahim gibi pek çok iyilik vardır

Malik İbn-i Rebia (ra) şöyle nakleder:

“Ben Resulullah’ın (asm) katında oturduğum bir sırada aniden Ensar’dan bir kişi çıka geldi. Adam dedi ki:

“Ey Allah’ın Resulü, anne ve babam öldükten sonra benim onlarla yapabileceğim herhangi bir iyilik var mıdır? Resulullah (asm) buyurdu ki:

“Evet, dört haslet vardır:

Onlara dua etmek, dostlarına ikram etmek, mağfiret dilemek, ahitlerini yerine getirmek, dostlarına ikram etmek, onlar tarafından başka rahmin olmayan akrabalarına sıla-i rahimde bulunmak. İşte annen ve baban öldükten sonra senin onlara yapman gereken iyilikler bunlardır.” [4]

Anne-babanın vefatından sonra onlar için hac edilebilir, kaza oruçları tutulabilir

Büreyde (ra) anlatıyor:

“Bir kadın: “Ey Allah’ın Resulü, ben anneme bir cariye tasadduk etmiştim. Şimdi annem öldü” dedi. Resulullah (asm):

“(Sadaka yapmış olmanın) ecrini mutlaka alacaksın. Miras yoluyla cariye sana geri gelecek (tekrar senin olacak)” buyurdu. Kadın:

“Ey Allah’ın Resulü annemin bir aylık oruç borcu vardı, onun yerine tutabilir miyim?” diye sordu.

“Annene bedel tut!” dedi. Kadın:

“Ey Allah’ın Resulü, annem hiç haccetmedi, onun yerine hac yapabilir miyim?” diye sordu Resulullah (asm):

“Evet, ona bedel haccet” buyurdu.” [5]

Evladın anne-babası için verdiği sadaka kendisinden eksilmeden aynıyla yazılır

“Herhangi bir Müslüman bir sadaka verdiğinde bunu Müslüman iseler anne ve babası için verebilir. Sadakanın ecri hem ebeveynine hem de ebeveyninin sevaplarından eksiltmeden aynı oranda kendisine yazılır.” [6]

Anne ve babanın ardından sadaka verilebilir

“Bir adam Ey Allah’ın Resulü, annem öldü onun adına sadaka versem ona faydası olur mu?

Resulullah (asm): “Evet” buyurdu.

Adam da; Benim bir hurma bahçem var onu annem için sadaka verdim. [7]

Evladın ettiği istiğfarla anne-babanın derecesi yükseltilir

“Kişinin ahirette derecesi yükseltilir. Bunun üzerine:

“Bu yükselme (hakkım değildi). Nereden gelmedir?” der. Kendisine:

“Bu senin için evladının yaptığı istiğfar sebebiyledir” denilir. [8]

İyiliğin en a’lası baba dostlarına sıla-i rahim yapmaktır

“Kişinin babasının sevdiklerine (vefatından sonra onun dostlarına) sılayı rahim yapması, iyiliğin en alasıdır.” [9]

“En önemli evlatlık görevlerinden biri, babanın ölümünden sonra babanın dostlarına iyilik yapmaya devam ettirmektir.” [10]

İbn-i Ömer (ra) Mekke yolunda bir bedeviyle karşılaştı. Abdullah (ra) selam verdi. Onu hayvanına bindirdi. Ve ona da selam verdi. Bu hareketine karşılık biz dedik ki:

“Allah iyiliğini versin. Bunlar küçük bir iltifatla da memnun olurlar.”

Abdullah Bin Ömer (ra) ise:

“Bunun babası babamın yakın dostu idi. Peygamberimizin; “İyiliklerin en güzeli baba dostluğunu devam ettirmektir” buyurduğunu işitmiştim” diye cevap verdi. [11]

“Kim babasını kabrinde ziyaret etmek isterse, onun kendisinden sonraya kalan arkadaşlarını ziyaret etsin.” [12]

Anne-babanın kabrini ziyaret eden, onlara iyilik yapar

“Ana-babasının veya bunlardan birinin kabrini her Cuma günü ziyaret eden onlara iyilik yapanlardan yazılır.” [13]

“Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları af olur, haklarını ödemiş olur.” [14]


Anne-babanın kabrini ziyaret etmeye devam edenin kabrini melekler ziyaret eder

“Ana-babasının veya birinin kabrini ihlasla ve mağfiret umarak ziyaret eden, kabul olmuş bir hac sevabı alır ve bunu adet edinenin kabrini de melekler ziyaret eder.” [15]

Ebeveynlerin borcu ödenmelidir

Sad Bin Ubade, annesinin üzerinde bulunan ve ödeyemeden vefat ettiği bir nezr hakkında Resulullah’tan (asm) fetva sorunca:

Resulullah (asm):

“Onun yerine o borcunu sen yerine getiriver” buyurdular. [16]

Kaynakça:

[1] İbni Eb-id Dünya

[2] Usul-u Kafi

[3] Ebu Davud, İbn Mace, İbn Hibban

[4] Ebu Davud, İbn-i Mace

[5] Müslim, Tirmizi, Ebu Davut

[6] Taberani

[7] Müslim, Nesai

[8] Kütüb-i Sitte

[9] Müslim

[10] İmam Gazali, Mükaşefetü’l Kulûb

[11] Riyaz’üs Salihin

[12] İbn-i Hibban

[13] Şamil İslam Ansiklopedisi

[14] Tirmizi

[15] Hakim

[16] Müslim, İbn Mace
 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Geçim sıkıntısı anne-babanın bakımına engel midir?




İhtiyarlığa erişen, bakıma muhtaç anne-babaya karşı evladın güzel tutumu ve dar geçimli kişilerin anne-babasına bakma noktasındaki yükümlülüğü İslam dinince emredilmiştir.

Geçim dersine düşen ve geçim darlığını bahane ederek anne ve babasına bakmaktan geri duran kimseler bilmelidir ki; evdeki bereket direği ve rahmet sebebi ve musibetleri def eden, o hoşlanmadığı ihtiyar akrabasıdır.

Üstelik onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette geçim darlığı daha ziyade olacaktı.

“Ve Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara “öf!” bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle!

Hem onlara merhamet(in)den alçak gönüllülük kanadını indir ve de ki: “Rabbim! (Onlar) beni küçük iken nasıl (merhamet edip) yetiştirdilerse, (sen de) onlara (öyle) merhamet eyle!

Rabbiniz içinizde olanı en iyi bilendir. Eğer salih kimseler olursanız, hiç şüphesiz ki O, çokça tevbe eden kimselere çok mağfiret edendir. [1]

Sonsuz derecede Rahman, Rahim ve Latif ve Kerim olan Allah (cc), çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet hoş bir surette gönderdiği gibi çocuk hükmüne gelen ve çocuklardan daha fazla merhamete layık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi, bereket suretinde gönderir. Onların beslenmelerini, açgözlü ve cimri insanlara yükletmez.
“Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” [2]

“Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir.” [3]
Yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı canlıların rızıkları bile bereket şeklinde geliyor.

Madem bir hayvan bile, insanların hanesine misafir geldiği vakit berekete vesile oluyor. Öyleyse, yaratılmışların en değerlisi olan insan ve insanların en mükemmeli olan iman ehli ve iman ehlinin en fazla hürmet ve merhamete layığı olan güçsüzler, hasta ihtiyarlar ve hasta ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en fazla layık olanı akrabalar ve akrabaların içinde dahi en hakiki dost olanı anne-baba, ihtiyarlık halinde bir hanede bulunsa, bereket vesilesi ve rahmet vasıtasıdır.

“Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti.” sırrıyla ise musibeti ne derece def etmeye vesile oldukları anlaşılmalıdır. [4]

Kaynakça:

[1] İsra, 23–24–25

[2] Zariyat, 58

[3] Ankebut, 60

[4] Risale-i Nur, Yirmi Birinci Mektup
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne-babaya beden ile hizmet




Anne ve babaya beden ile hizmet ederek rızaları alınmalıdır

İnsan anne ve babasına her azası ile hizmet etmelidir

Anne ve baba dünyada rahmet, rızık, bereket, uzun ömür gibi pek çok hayırlı neticelere sebep oldukları gibi ahirette de cennet gibi bir meyveye sebep olurlar. Her şeyden evvel onların rızası Allah’ın (cc) rızasını kazanmaya mutlak vesiledir. Böylesi önemli neticelere vesile olan anne ve babanın çocuğu üzerindeki hakları da elbette birkaç durum ile sınırlı değildir. Kişinin mal ile evlatlık sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiği gibi, dil, kalp, beden ile de yerine getirmesi gereken sorumlukları da vardır. Zira bu sorumluluklar anne ve babanın evladı üzerindeki en temel haklarıdır.

€œAna-babasını dine uygun hizmetleriyle razı eden kimse, Allahı razı etmiş olur, onları gazaplandıran, Allahı gazaplandırmış olur.€ [1]

Anne ve babaya iyi davranmanın nasıl olması gerektiğini Peygamber Efendimiz (asm) hadis-i şerifinde belirtmiştir.

Bununla beraber eğer (ana-baban), hakkında bir bilgi sahibi olmadığın şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, o takdirde onlara itaat etme; ama onlara dünyada iyilikle sahip çık! Ve bana yönelenlerin yoluna uy! Sonra dönüşünüz ancak banadır; o zaman size yapmakta olduklarınızı haber vereceğim. [2]

Peygamber Efendimize, Ayet-i Kerime’nin açıklaması sorulduğunda şöyle buyurdu:

Onlarla iyi geçinmek demek;
Aç iseler, yemek vermek,
Elbiseleri yoksa elbise yapmak,
Hizmete muhtaç iseler, onlara hizmeti cana minnet bilmek,
Çağırdıklarında, buyurun deyip yanlarına gitmek ve onlara hep iyilik etmek,
Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine getirmek, günah olan emirler yerine getirilmez
Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak hitap etmek,
Onları isimleri ile çağırmamak,
Onlarla bir yere giderken arkalarından gitmek,
Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de sevmek,
Kendine dua ederken, onlara da dua etmek. [3]

Anne ve babaya şefkatle, sevgi ile bakmak gerekir

Anne ve babaya karşı ağızdan çıkan sözler ne kadar önemli ise, bedensel tavır ve davranışlar da o derece önemlidir. İslam en büyüğünden en küçüğüne kadar bu noktadaki kuralları da düzenlemiştir.

Ana-babanın yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.€ [4]

€œAna-babanın yüzüne şefkatle bakana, kabul olmuş bir hac sevabı yazılır. [5]

Evlat, ana-babasına, merhamet ve sevgi ile bakınca ona, böyle bir bakışı için, kabul edilmiş bir hac sevabı verileceği bildirilince, oradakiler, (günde bin defa bakarsa da böyle sevaba kavuşur mu?
dediklerinde Peygamber Efendimiz (asm);

Günde yüz bin defa baksa da!” buyurdu. [6]

Anne ve babasına kızgın bakan kişinin namazı kabul olmaz

Kim ana-babasına, ona zulmettikleri halde kızgın bir şekilde bakarsa, Allah Teala onun namazını kabul etmez.€ [7]

İtaat etmek, karşı gelmemek, günah olmayan emirlerini yapmak

Hazret-i Musa, Allah-ü Teala’dan dokuz defa nasihat istedi. Hepsinde de, ana-babaya itaat etmesi emrolundu. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

Ana-babaya itaat, Allah’a itaattir, onlara asi olmak, Allah’a asi olmaktır.€ [8]

Babasına asi gelen, çocuğundan mürüvvet göremez, muradına kavuşamaz, ailesi ile geçinemez, evinin tadı bozulur. [9]

Saygıda, hürmette kusur etmemek

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

€œBüyüğünü saymayan bizden değildir.€ [10]

Onları görünce ayağa kalkmak, yanlarına gitmek, onlar oturuncaya kadar ayakta durmak, izinsiz oturmamak gerekir. Otururken edepli oturmalı, ayağını uzatarak oturmamalı, bacak bacak üstüne atmamalıdır. Onlar bana bir şey demiyor diye bunları ihmal etmemelidir.

Anne-baba çağırınca hemen yanlarına gitmek

Çağırınca, hemen kalkıp yanlarına gitmek, buyurun demek. Ana-baba çağırınca, farz namazı bozmak caiz olur ise de, ihtiyaç yoksa, bozmamalıdır. Sünnetler bozulur. Hak teâlâ buyurdu ki:

€œYa Musa, benim indimde çok ağır ve büyük bir günah vardır ki, o da, ana-baba evladını çağırınca, emrine uymamasıdır.€ [11]

Anne-babanın arasını açacak hareketlerden kaçınmalıdır



Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber efendimiz;

Ana ile oğulun arasını açana lanet olsun. buyurmuştur.€ [12]

İzinsiz sefere gitmemek

Hacca giderken, muhtaç olmayan ana-babadan izin almak sünnettir.

Ana-baba muhtaç ise, izinsiz gitmek haramdır. Ana-babası muhtaç olmayan, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir. Fakat nafile olan hacca izinsiz gidemez. [13]

Cihad için izin isteyen birine Peygamber efendimiz, ana-babasının sağ olduğunu öğrenince;

Burada kal, onlara hizmet et, onlara hizmet cihattır.€ [14]

Cihada gitmek için gelen başka birisine de buyurdu ki:

Annenin yanından ayrılma! Cennet onun ayağı altındadır. [15]

Biri de, hicret etmek için gelip;

Ya Resulullah, ana-babamı ağlatarak geldim.” dedi. Peygamber efendimiz bu duruma üzülerek buyurdu ki:

Hemen git, onları ağlattığın gibi güldür!€ [16]

Anne ve babanın rızalarını kazanmak gerekir
Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşıldığı takdirde, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koşma,
Anne ve baba kızıp bağırırsa, onlara bir şey söylememe,
Anne ve babanın duası istendiğinde, emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalışma ve bu işi beğenmeyip gücenmelerinden ve beddua etmelerinden korkma,
Darılır iseler, onlara karşı sert söylememe ve ellerini öperek gönüllerini alma,
Anne ve babanın kalplerine geleni gözetme. Zira kişinin saadet ve felaketi, onların kalplerinden doğan sözdedir.
Anne ve baba hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım etme,
Saygıda, hürmette kusur etmeme,
Onları görünce ayağa kalkma, yanlarına gitme, onlar oturuncaya kadar ayakta durma,
Otururken edepli oturma, ayağını uzatarak oturmama, bacak bacak üstüne atmama İslam’ın temel prensibi, toplum ve aile hayatının mihenk taşıdır.



Kaynakça:

[1] İbn-i Neccar

[2] Lokman, 15

[3] Riyaz’ün Nasihin

[4] Ebu Nuaym

[5]İmam Rafii

[6] Şir’atül İslam

[7] Müstedrek’ul Vesail

[8] Taberani

[9] Şir’atül İslam,

[10] Tirmizi

[11] İslam Ahlakı

[12] Gunyetüt Talibin

[13] Redd-ül Muhtar

[14] Buhari

[15] Nesai

[16] Ebu Davud
 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne ve babaya kalp ile hürmet




Anne ve babaya acımak ve merhamet etmek, onları samimice sevmek gerekir
•Anne ve babalar evlatlarının varlığının yegâne sebebidir. Bu sebeple onlara her şekil ve durumda saygı göstermek de evlatlarının vazifesidir. Zira onlar gerek geçmişte, gerek bugün, gerekse gelecekte, her şekil ve durumda evlatlarını karşılıksız bir biçimde ve samimice severek kollar ve ihtiyaçlarını karşılarlar.
•Bu sebeple anne ve babanın sevinçlerine sevinmek, üzüntülerine üzülmek, dertleri ile hemdert olmak, bir şeye üzülmüşlerse üzüntüleriyle hemhal olup ilgilendiğini, üzüldüğünü bildirmeye çalışmalıdır.
•Anne ve babayı kalben samimice sevmek gerekir. Varlığımızın yegane sebebi olan anne ve babamızın her fırsatta ellerini öpüp, sevdiğimizi hissettirmeliyiz.

“Annesinin ayağını öpen, cennetin eşiğini öpmüş olur.” [1]
•Anne ve babaya acımak ve merhamet etmek gerekir.

“Merhamet etmeyene, merhamet edilmez, acımayana acınmaz.” [2]
•Sitem ve cefalarına kızmamak, çok söylemelerinden incinmemek, incinilse bile kesinlikle incindiğini hissettirmemelidir.
•Onlardan razı olup, ne yapıp edip, onların rızalarını almaya çalışmalıdır.

“Allahın rızası ana-babanın rızasındadır.” [3]
•Küçükken bizim nazımızı çok çeken anne ve babamıza nazlanmayarak, aksine onların nazına katlanmalıdır. Nazlanma sırasının küçükken bizim nazımızı ziyadesiyle çekmiş olan onlarda olduğunu unutulmamalıdır.
•Sıkıntı görse de, ölseler de kurtulsak diye düşünmemek, çok yaşamalarını arzu etmek gerekir. Zira onlar, bizden çok sıkıntı gördükleri halde, yaşamamızı istemişlerdi. Hatta kendileri aç durup bizi doyurmuşlardı.
• İncitmekten çok korkmak. İsra suresinin 23. ayet-i kerimesinde ana-babaya iyi davranmak, onlara yumuşak ve tatlı söylemek emredilmektedir. Gaflete düşüp ana-babanın kalbini kırılırsa, derhal rızalarını almaya çalışmalı ve muhakkak gönülleri alınmalıdır.

Kaynakça:

[1] Şir’atül İslam

[2] Müslim

[3] Riyaz’ün Nasihin
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Anne ve babaya dil ile hürmet




Anne ve babaya öf bile dememeli, kırıcı sözler sarf etmemeli, yanlarında çok ve yüksek sesle konuşmayarak tevazu göstermelidir!

Cenab-ı Hak anne ve babaya “öf” bile dememelidir

Ve Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi ve ana-babaya iyilik etmeyi emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi, senin yanında ihtiyarlığa erişirse, sakın onlara “öf!” bile deme! Onları azarlama ve onlara güzel söz söyle! [1]

Yüce Allah’ın; “Onları azarlama” buyruğundaki; Azar” şiddetle reddetmek ve kaba davranmak demektir.

Onlara tatlı ve güzel söz söyle” yumuşak ve incelikli söz söyle. Babacığım, anneciğim deyip onları isimleriyle zikretmeyerek, künyeleriyle onları çağırmamak gibi. Bu açıklamayı Ata yapmıştır.

İbn Beddâh Et-Tucibi de der ki:

“Ben, Said Bin El-Müseyyeb’e şöyle dedim:

Kur’ân-ı Kerim’de yer alan anne babaya iyilik ile ilgili her bir hususun ne manaya geldiğini biliyorum. Bundan tek istisna, yüce Allah’ın: “Onlara tatlı ve güzel söz söyle.” buyruğudur. Bu kavl-i kerimin mahiyeti nedir? İbn Müseyyeb dedi ki:

“Bu, uslu bir kölenin, kaba ve haşin efendisine karşı söyleyeceği sözler demektir.” [2]

İnanç bağından sonra gelen ilk bağ aile bağıdır. İşte bu nedenle surenin akışı içinde anne-babaya iyilik, Allah’a kulluğa bağlanmaktadır. Bu da söz konusu iyiliğin Allah katındaki değerini ortaya koymaktadır;

“Anne-babana karşı nazik davranmanızı kesin hükme bağladı.”

Eğer ana-babadan biri ya da her ikisi yanında yaşlılık çağına ererlerse, sakın onlara “öf be, bıktım senden” deme. Onları azarlama. Onlara tatlı ve saygılı sözler söyle.” [3]

Bu ayet, insan üzerinde Allah’tan sonra en büyük hak sahibi olan kimselerin anne-baba olduğunu bildirmektedir. O halde çocuklar anne ve babalarına itaat etmeli, saygı göstermeli ve hizmet etmelidirler. Toplumdaki kollektif ahlâk, çocukların anne-babalarına müteşekkir ve saygılı olmalarını zorunlu kılmalıdır. Anne-baba nasıl çocukluklarında onları besleyip büyüttülerse, çocuklar da onlara aynı şekilde hizmet etmelidirler. Her şeyin ötesinde bu ayet sadece ahlâkî bir emir veya tavsiye değil, aynı zamanda ayrıntılarını hadis ve fıkıh kitaplarında bulabileceğimiz anne-babanın hak ve yetkilerinin dayanağı niteliğindedir. Bundan başka anne-babanın haklarını gözetme, onlara itaat ve saygılı davranış, İslâm toplum ve medeniyetinde maddi öğretimin ve ahlâkî eğitimin en önemli öğesini oluşturmaktadır. Tüm bunlar, İslâm devletinin aile hayatını kanunlar, hukukî düzenlemeler ve eğitim politikaları ile dengeli ve sağlıklı bir biçimde devam ettirmesi ve ailenin parçalanmasını engellemesi ilkesinin oluşmasını sağlayan emirlerdir. [4]

Hasan-ı Basri hazretleri buyurdu ki:

“Alim bir evladın ana-babası kafir olsa, kuyudan su çekmeleri için ona muhtaç olsalar, o da birkaç kova çektikten sonra öf dese, bu sebeple bütün amellerinin sevabı yok olur.

Evlat sesini, anne ve babasının sesinden yüksek tutmamalıdır

O halde yürüyüşünde mutedil ol; sesini de alçalt! Çünkü seslerin en çirkini, elbette eşeklerin sesidir! [5]

Alçak sesle konuşma; terbiye, kendine güven, sözün doğruluğu ve gücü konusunda iç rahatlığını yansıtır. Terbiyesiz veya sözü ve kendi değerinden kuşkuda olandan başkası kabalık etmez, bağırıp çağırmaz. Evet! Sadece onlar hiddet, kabalık ve bağırtı ile bu kuşkularını gizlemeye çalışırlar.

Kur’ân yöntemi, anlatımı şu ifade ile sürdürerek bu davranışın çirkinliğini vurgulamaktadır:

“Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.” Görüldüğü gibi, tiksindiricilik ve çirkinlikle birlikte, insanı alaya almaya çağıran gülünç bir sahne çiziyor. Ayetteki, düşünceyi uyandıran ifade aracılığıyla kafasında bu gülünç sahneyi canlandırabilen duygu sahibi birinin sonra kalkıp, bu eşeklerin sesine özenmesi düşünülemez. [6]

Anne ve babanın yanında çok konuşulmamalıdır

Başkalarının yanında bile çok konuşmak uygun değilken, onların yanında çok konuşmamak, edebi aşmamak gerekir. Ana-baba bildiği şeyleri de anlatsa, yine aynı şeyler mi dememek. Hiç duymamış gibi can kulağı ile dinlemek.

En zararlı şey, çok konuşmaktır. [7]

Çok konuşmak kalbi karartır. Kalbi kararan da Allahü Teala’dan uzaklaşır. [8]

Anne ve babaya kaba, dokunaklı ve argo söz kullanmamalıdır

Onlara karşı yahut onların yanında kaba, dokunaklı ve argo söz söylememeli, asla kalpleri kırılmamalıdır.

Çirkin konuşana Cennet haramdır. [9]

Çirkin sözlü olmak hayasızlıktan ve münafıklıktandır.[10]

Çirkin konuşan ve hayası az olan, mümin-i kamil imanı kuvvetli değildir. [11]

Anne ve babanın demediklerini dedi şeklinde söylememelidir

Kim peygamberine yahut gözlerine, ya da anne babasına karşı (demediklerini dedi, görmediğini gördü, diye) yalan uydurursa cennet kokusunu asla koklayamaz. [12]

Hanımını onlardan üstün tutmamak. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:

Hanımı anneden üstün tutmamalıdır

Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun! Onun farz ve diğer ibadetleri kabul olmaz. [13]

Anne-babanın arasını açacak sözlerden kaçınmalıdır

Ana-babanın arasını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak. Ana-baba ile oğul veya kızın arasını açacak işlerden uzak durmak. Gelinleri, ana-baba ile oğullarının arasını açacak sözlerden uzak tutmalıdır. Peygamber Efendimiz (asm);

“Ana ile oğulun arasını açana lanet olsun.” buyurmuştur. [14]

Anne-babanın hayır duaları alınmalıdır

Hayır dualarını almak. Ana-baba duasını ganimet bilmek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Üç kişinin duası kabul olur. Ana-baba, mazlum ve misafirin duası. [15]

“Ana-babanın duası, ilahi hicaba ulaşır, duaları kabul olur.” [16]

Anne-babanın bedduasını almaktan kaçınmalıdır



Beddualarını almamak. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, reddolmaz. [17]



Kendinize, evladınıza ve malınıza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur. [18]

Ana-baba çağırdığı zaman herhangi bir işle uğraşırsan, hemen onu terk edip, derhal ana-babanın emrine koş! Anan-baban sana kızıp bağırırsa, onlara sen bir şey söyleme! Ananın-babanın duasını almak istersen, sana emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalış! Bu işini beğenmeyip sana gücenmelerinden ve beddua etmelerinden kork! Sana darılır iseler, onlara karşı sert söyleme! Hemen ellerini öperek gazaplarını teskin et! Ananın-babanın kalblerine geleni gözet! Çünkü senin saadet ve felaketin, onların kalblerinden doğan sözdedir. Anan-baban hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım et! Saadetini onlardan alacağın hayır duada bil! Eğer onları incitip, beddualarını alırsan, dünya ve ahiretin harap olur. Atılan ok tekrar geri yaya gelmez. Onlar hayatta iken, kıymetini bil!

Onların;
•Sözlerini kesmemek, sözlerinin arasına girmemek.
•Bilgiçlik taslamamak. Yanlış da söyleseler, öyle değil diyerek itiraz etmemek.
•Aralarını açacak söz ve hareketlerden uzak durmak.
•Konuşurken, yap, yapma gibi ifadeler kullanmamak, bir şey isterken ricada bulunulmalıdır.
•İsimleri ile çağırmamak,
•Çağırdıkları zaman, herhangi bir işle uğraşılırsa bile, hemen onu terk edip, derhal emirlerine koşmak
•Emrettikleri işleri çabuk ve güzel yapmaya çalışma
•Darılır iseler, onlara karşı sert söylememeyerek hiddetlerini teskin etmek
•Onların kalplerine geleni gözetmek (Çünkü saadet ve felaketin, onların kalplerinden doğan sözdedir.)
•Anne-baba hasta ise, ihtiyar ise, onlara yardım etmek gibi unsurlar İslam’ın anne ve baba hukuku noktasındaki temel prensiplerindendir.

Kaynakça:

[1] İsra 23

[2] İmam Kurtubi Tefsiri

[3] Fizilal’il Kur’an, Seyyid Kutub

[4] Tefhim-ul Kur’an, Mevdudi

[5] Lokman, 19

[6] Fizilal’il Kur’an, Seyyid Kutub

[7] Deylemi

[8] Beyhaki

[9] Ebu Nuaym

[10] Beyhaki

[11] Buhari

[12] Taberani

[13] Şir’atül İslam

[14] Gunyetüt Talibin

[15] Tirmizi

[16] İbn-i Mace

[17] Tirmizi

[18] Müslim湯
 
Üst