Bizim önemimiz yok mu?

LamElif1

Well-known member
Allah katında bizim önemimiz yok mu?

S.A, dün kafası karışmış/karıştırılmış bir ünv. öğrencisi kardeşimizden bazı sorular aldım. Elimden geldiğince yadımcı oluyorum inş. olmaya çalışıyorum ama illaki eksik noksan bıraktıklarımız oluyordur. Sizlerinde görüşlerine yardımlarına ihtiyacım var.



Sorular şöyle:

1. "Sen olmasaydın, kainatı yaratmazdım" peki bizim Allah katında hiç mi önemimiz yok? Sadece bir insanın hürmetine mi yaratıldık ve yaşatılıyoruz?
2. Tek vazifemiz neden kulluk etmek? Allah'ın bizi sadece kulluk etmemiz için mi yaratması bana tuhaf geliyor?


(Bir kişinin bizimle imana gelmesi, güneşin üstünde doğup battığı herşeyden hayırlıdır.)

Hayırlı cumalar...
 
Son düzenleme:

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Cevap: Allah katında bizim önemimiz yok mu?


Sorular şöyle:

1. "Sen olmasaydın, kainatı yaratmazdım" peki bizim Allah katında hiç mi önemimiz yok? Sadece bir insanın hürmetine mi yaratıldık ve yaşatılıyoruz?



Kainattaki bütün kemalatın menşei ve esası nur-u Muhammedidir. Her şey, kemalini ve cemalini O’nunla buldu. Meseleye iki şekilde cevap verilebilir:

1- Anlaşılmaz bir kitap muallimsiz olsa manasız bir kağıttan ibaret kalır. Allah bu dünyayı ve içindekileri, kendi cemalini ve kemalini görmek ve göstermek için yarattı. Cemalini ve kemalini göstermek istediği şuur sahibi mahlukatın başında da, insan gelmektedir. Kendisi kendine layık bir şekilde cemal ve kemalini tefekkür etmektedir. Fakat insan dediğimiz mahlukun, Allah’ın istediklerini kendi başına anlaması mümkün değildir.

Madem kainat insan için yaratılmış, ve madem insan yalnız başına İlahî hakikati anlaması mümkün değildir. Öyleyse insanların nazarını mahlukattan ve masivadan çekecek peygamberler olacaktır. Bu peygamberlik makamı, Allah’ın en çok sevdiği insanlardan oluşacaktır. Bu peygamber dediğimiz seçkin insanların arasında da vahiyde belirtildiği gibi, en sevgili kul ve en şerefli kişi Hz.
Muhammed’dir (a.s.m).

2- Hz.
Muhammed'in (a.s.m) duası, bu kainatın yaratılması için bir sebeptir. Bediüzzaman Said Nursi’nin ifadesiye “Allah, ezeli ilmiyle Peygamberimizin, kainatın ve cennetin yaratılması hususundaki ısrarlı ve ihlaslı duasını kabul etti ve bu kainatı halk etti.”

İşte O’nun bu duası olmasaydı Allah kainatı ve içindekileri yaratmazdı. Çünkü O zat (a.s.m) bütün enbiyanın seyyididir, bütün evliyanın reisidir. O geldikten sonra dünya rahata kavuştu. Bu noktadan O’na olan sevgi, başka bir sevgidir. Fakat madem Allah’ın zatı mahlukatın zatına benzemez. Ve hadsiz derecede mükemmel ve alidir. Elbette sıfatları da benzemez. Yani ilmi, iradesi, kudreti ve muhabbeti de mahlukatın sıfatlarına benzemez. Allah’ın Peygamberimize olan muhabbetini aklımızla anlamamız mümkün değildir. Çünkü Allah’ın ne sıfatlarını, ne zatını ne de fiillerini aklımız almıyor. Elbette muhabbet-i ilahiyeyi de anlamamız iktidarımız haricindedir.


2. Tek vazifemiz neden kulluk etmek? Allah'ın bizi sadece kulluk etmemiz için mi yaratması bana tuhaf geliyor?



Allah insanları kendisine kulluk etsinler diye yarattığını söylemektedir. Var olmak yok olmaktan daha iyi ve güzeldir. Allah insana ahirette sonsuz bir varlık vermek istemekte bu yüzen de bu dünyada var edip imtihana tabi tutmaktadır. Kulluk etmek çok geniş anlam taşımaktadır. Bu ifade insanın Allah’a teslimiyet için yaratıldığını, insanın varlık sebebinin Allah için olduğunu ifade etmektedir. Yani kulluk kelimesinin sadece namaz, oruç gibi ibadetler için kullanılması hatalıdır. Bu kelime daha geniş anlamlar ifade etmektedir. Evrendeki düzeni incelediğimizde bunun tesadüfen oluşmasının mümkün olmadığını anlarız. Her şey Allah tarafından mükemmel bir şekilde yaratılmıştır, bu yüzden her şey Allah için var olmak zorundadır. Kulluk ifadesi bizim Allah için var olduğumuzu ifade eder. Allah bizi yaratırken bizim şimdilik bilemeyeceğimiz maksatları da var olabilir. Fakat mademki bizi Allah yaratmıştır biz ancak Allah’a bakan bir yönle var olmamız gerektiğini (kulluk için) biliyoruz. Allah’ın yaratışındaki tüm hikmetleri bilemesek de…


İnsanın yaratıldığı çok açıktır. Evrendeki tüm oluşumlar ve kendi varlığımız bunun delilidir. Allah tarafından yaratılmış olduğumuz fikrini anlamayanlar veya itiraz edenler olabilir. Fakat hiç kimsenin bu fikre karşı getirebileceği tutarlı ve anlamlı alternatif bir düşüncesi bulunmamaktadır. Yani bu görüş anlaşılması zor gözükse de alternatifsizdir. Çünkü gerek bedenimiz gerekse evrendeki mikro oluşumlardan makro seviyedeki oluşumlara kadar tüm varlık alemi tesadüflerle açıklanamayacak kadar mükemmel ve eşsizdir.


Ben, insanları ve cinleri bana kulluk etmeleri için yarattım.
Zariyat Suresi Ayet 56

Allah’ın tüm işleri hikmetlidir. Yoktan var etme gücü ve sanatı sadece Allah’a mahsustur. Allah’ın bizler yok iken bizi varlık alanına çıkarması engin lutfunun bir sonucudur. Sağlıklı bir zihin yapısına sahip olan kişilerin yok olmak istemedikleri hatta imkânları olsa sonsuza kadar var olmak istemeleri tartışılmasız bir gerçekliktir. İşte varlığı da var olma isteğini de yaratan Allah’tır. Durum böyleyken Allah var ve bizi yaratmıştır deyip sanki yokmuş ya da bizi yaratmamış gibi davranmak ciddi bir tezat oluşturmaktadır.

Günümüz insanının en büyük problemi de budur. Allah’a inanan insanların sayısı ile inandığı halde inancının gereği olan şeyleri yapan insanların sayısındaki uçurum bu durumu izah etmeye yetmektedir. Kuran ayetleri net ve açık bir biçimde bir müslümanın nasıl davranması inanç ve davranış uyumunu nasıl sağlaması gerektiği ile ilgili pek çok yaklaşımlarda bulunmaktadır. Allah’ı yüceliğine yakışır bir biçimde bilip O’na yönelmek, yapın dediklerini yapıp, uzak durun dediklerinden de kaçınmak inanç davranış uyumunun ilk ayağını oluşturmaktadır. Kula düşen vazife neden yaratıldığını ya da niçin var olduğunu sorgulamak değil kendini var eden kudrete karşı ne yapabileceğini araştırmak ve varlığının gereğini yerine getirmeye çalışmaktır.

Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Azîz’dir O, Gafûr’dur.

Mülk Suresi Ayet 2

Hayirli cumalar selam ve dua ile..


 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Allah katında bizim önemimiz yok mu?

S.A, dün kafası karışmış/karıştırılmış bir ünv. öğrencisi kardeşimizden bazı sorular aldım. Elimden geldiğince yadımcı oluyorum inş. olmaya çalışıyorum ama illaki eksik noksan bıraktıklarımız oluyordur. Sizlerinde görüşlerine yardımlarına ihtiyacım var.



Sorular şöyle:

1. "Sen olmasaydın, kainatı yaratmazdım" peki bizim Allah katında hiç mi önemimiz yok? Sadece bir insanın hürmetine mi yaratıldık ve yaşatılıyoruz?
2. Tek vazifemiz neden kulluk etmek? Allah'ın bizi sadece kulluk etmemiz için mi yaratması bana tuhaf geliyor?


(Bir kişinin bizimle imana gelmesi, güneşin üstünde doğup battığı herşeyden hayırlıdır.)

Hayırlı cumalar...


Ve aleyküm selam.

Sadece bir insanın hürmetine mi yaratıldık sorusu; tahmin ederim, Onu aleyhissalatü vesselamı yeterince tanımadığını gösteriyor. Onu tanıyan a.s.m. Onun a.s.m. hürmetine yaratılmış olmaktan, Onun a.s.m. ümmeti olmaktan şeref duyar. Beşer içinde, fazilet, takva, içtimai hayat içindeki tavır olarak, hali, kavli, fiili her bakımdan en üstün Odur a.s.m. Yine beşerin hem dünya hem ahiret saadetini netice veren yola, ışık tutan rehber de Odur a.s.m. Böyle bir peygamberin a.s.m. ümmeti olmaktan, Onun a.s.m. hürmetine dünyada var olmaktan bahtiyar olmak gerektir. Bu kardeşimize öncelikle Efendimiz aleyhissalatü vesselamın hayatını anlatan bir eser verebilirsiniz. Vicdanen muhakeme ettiğinde, yukarıdaki sorunun cevabını bulmuş olacaktır inşaallah. Salih Suruç'un Kainatın Efendisi siyer kitabını tavsiye edebilirim. Eğer risale okuyorsanız, ondokuzuncu söz, ondokuzuncu mektup ve Efendimiz aleyhissalatü vesselamdan bahseden sair risalelerden okuyup anlatarakta aynı neticeye varabilirsiniz.

İkinci soru da yine kulluğun ne olduğunu tam kavrayamamaktan geliyor. Kulluk, bilmeyen biri için içtimai hayattan tamamen çekilmeyi gerektiriyormuş gibi algılanabiliyor. Oysa bizim en büyük rehberimiz Hazreti Muhammed a.s.m. ve sahabeleri r.a. içtimai hayatın içinde iken kulluklarını da en güzel ve örnek olacak şekilde icra ediyorlardı. Ki ahirzamanda Onların onda birini yapabilenin kurtulabileceğine dair hadis hatırlıyorum. Üstad hazretlerinin de, farzlarını yapanın ve kebairi terkedenin inşaallah kurtulacağını söylediği sözleri var. Ve yine Dördüncü Sözde namaz bahsinde, namazlarını kılanın gün içindeki diğer mübah olan hallerinin de iyi bir niyetle ibadet hükmünü alabileceği söyleniyor. Burdaki iyi niyeti, Efendimizin a.s.m. sünnetine riayet etmek şeklinde anlayabiliriz. Mesela uyumak mübahtır. Güzel bir niyetle yani Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellemin uyuduğu gibi uyumakla, (sağ tarafına dönerek, dizlerini çekerek, uyumadan önce okunacak sureleri okuyarak vs.) mübah olan uyumak fiili ibadet hükmüne geçer inşaallah. Yine günde 2-3 defa yemek yiyen biri güzel bir niyetle, yemeğe bismillahla başlayarak, yerken nimetleri vereni tefekkür ederek, ahirde elhamdülillah diyerek gibi sünnete riayet ederek yese, bu fiili ibadet hükmünü alır inşaallah. Bunlar gibi daha birçok mübah olan amelleri ibadet hükmüne geçirmek mümkün. Yani kulluk yapmak o kadar zor iş değil. 1 saat namaz, büyük günahlardan uzak durmak, zaten yaptığımız mübah olan şeyleri, sünnete riayet ederek yapmak. Netice de kısacık ömre ebedi bir saadet veriliyor. Zor da olsa çekmeye değerdir.

Allah cc. hidayet nasib eylesin, ahirzamanın fitne fesadından, tuzaklarından, cümlemizi korusun, amin.
 
Son düzenleme:
Üst