İslâm uleması Kur’ân hıfzını devamlı şekilde teşvik etmiş ve bu vazifenin ihmal edilmemesi üzerinde durmuşlardır. “Kur’ân hıfzına çalışmak mı, yoksa Risale-i Nurla meşgul olmak mı daha iyidir?” şeklindeki bir soru üzerine Bediüzzaman Said Nursî şu cevabı verir:
“Bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’ân’ındır. Ve her harfinde, ondan tâ binler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kırâati her hizmete mukaddem (öncelikli) ve müreccahtır (üstündür). Fakat, Risale-i Nur dahi o Kur’ân-ı Azîmüşşanın hakaik-i imaniyesinin burhanları, hüc-cetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vasıta ve vesile ve hakaikini tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’ân hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir.”
* * *
Bir başka mektubunda ise yine bir soru vesilesiyle hâ-fızları bekleyen ciddi bir tehlikeye parmak basar ve dikkat çeker: “Risale-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: ‘Bende unutkanlık hastalığı tezayüt ediyor (artıyor), ne yapayım?”
Ben de dedim:
“Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme (harama bakma). Çünkü rivâyet var: İmam-ı Şâfiî’nin (r.a.) dediği gibi, Haram-ı nazar, nisyan verir (Harama bakmak unut-kanlık verir).”
“Evet, ehl-i İslâmda (Müslümanlarda), nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye (nefsin arzuları) heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla (yanlış yollarla) israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir (hâfızası zayıflar).
“Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede (sıcak ülkelerde) o su-i nazardan (yanlış bakıştan) su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’î, küllî (az, çok) o şekvâdadır.
“İşte, bu umumî hastalığın tezayüdüyle (artmasıyla), hadis-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki:
“Âhir zamanda, hâfızların göğsünden Kur’ân nez’ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.’
“Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’ân’a (ha-fızlığa) bu sû-i nazarla (yanlış bakışla) bazılarda set çeki-lecek; o hadisin tevilini gösterecek.”
Mehmet Paksu
“Bu kâinatta ve her asırda en büyük makam Kur’ân’ındır. Ve her harfinde, ondan tâ binler sevap bulunan Kur’ân’ın hıfzı ve kırâati her hizmete mukaddem (öncelikli) ve müreccahtır (üstündür). Fakat, Risale-i Nur dahi o Kur’ân-ı Azîmüşşanın hakaik-i imaniyesinin burhanları, hüc-cetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vasıta ve vesile ve hakaikini tefsir ve izah olduğu cihetle, Kur’ân hıfzıyla beraber ona çalışmak da elzemdir.”
* * *
Bir başka mektubunda ise yine bir soru vesilesiyle hâ-fızları bekleyen ciddi bir tehlikeye parmak basar ve dikkat çeker: “Risale-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: ‘Bende unutkanlık hastalığı tezayüt ediyor (artıyor), ne yapayım?”
Ben de dedim:
“Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme (harama bakma). Çünkü rivâyet var: İmam-ı Şâfiî’nin (r.a.) dediği gibi, Haram-ı nazar, nisyan verir (Harama bakmak unut-kanlık verir).”
“Evet, ehl-i İslâmda (Müslümanlarda), nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye (nefsin arzuları) heyecana gelip, vücudunda su-i istimalâtla (yanlış yollarla) israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına zaaf gelir (hâfızası zayıflar).
“Evet, bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede (sıcak ülkelerde) o su-i nazardan (yanlış bakıştan) su-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeye başlıyor. Herkes, cüz’î, küllî (az, çok) o şekvâdadır.
“İşte, bu umumî hastalığın tezayüdüyle (artmasıyla), hadis-i şerifin verdiği müthiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki:
“Âhir zamanda, hâfızların göğsünden Kur’ân nez’ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.’
“Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’ân’a (ha-fızlığa) bu sû-i nazarla (yanlış bakışla) bazılarda set çeki-lecek; o hadisin tevilini gösterecek.”
Mehmet Paksu