ASRIMIZDA TESETTÜR
Asrımızda, Avrupa’dan gelen sözde kadın hürriyetleri adı altında, gerçekte ise kadını her sahada istismar eden ve âdi bir metadan başka değer ve kıymet vermeyen bir anlayış ve bu anlayışın tatbikatçıları karşılarında en evvel Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ve onun Risale-i Nur Külliyatını bulmuşlardır.
Aslını daha önce yazan ve 1934’te ilaveler ve düzenlemelerle Tesettür Risalesini yeniden te’lif eden ve neşreden Bediüzzaman Hazretleri, 1935 senesinde İnkılaplar aleyhinde faaliyetlerde bulunmak gibi suçlamalardan dolayı Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve diğer suçlamalardan ceza verilmezken Tesettür Risalesinden kendisine bir senelik ceza vermişlerdir.
Bediüzzaman Hazretleri, idam planı ile verildiği Eskişehir Ağırceza Mahkemesinde, tesettür-ü nisvanı müdafaa ederken şöyle diyor:
«İşte ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Binüçyüzelli senede ve her asırda üçyüzelli milyon müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde kudsi ve hakiki bir düstur-u İlahîyi üçyüzelli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve binüçyüz senede geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette ruy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir diye bağırıyorum. Bu asrın sağır kulakları dahi işitsin!..» (Şualar sh: 448)
Yine müdafaanın bir kısmında da şöyle der:
«Bin seneden beri çarşaf altında bulunan muhadderat-ı İslâmiye şimdi de çarşaflarını muhafaza ediyorlar.» (Osmanlıca Lem'alar sh: 586)
Tesettür aleyhinde böyle acib tahakkümü yapan mütehakkimler, ve milli tereddiye dehşetli bir şekilde kapı açtılar. Çünkü aile müessesesinin korunmasında ve aile efradı arasında nesebî ve fıtrî olan manevi bağların; hürmet, merhamet gibi hislerin ve ahlâkî değerlerin tahakkuk etmesinde tesettürün rolü büyüktür. Tesettürsüz ve mübtezel ailelerde, mezkûr fıtrî bağlar ve manevi değerler gelişmez.
Eğer bu değerler, yaşanan dinî hayatla geliştikten sonra, asrîliğe özenip tesettür terk edilirse, kazanılan manevi hayat büyük ölçüde zedelenir. Böylelerin hayat anlayışı giderek yalnız dünyevi menfaat ve lezzetler ölçüsü içinde darlaşır ve maddileşir. İnsanlığın yüksek şahsiyeti tersine döner, tereddi eder.
Yıllar sonra aynı anlayışın tatbikatçıları tesettür meselesinden dolayı müslüman kitleyi baskı altında tuttuklarını esefle görmekteyiz. Şimdi bu risaleyi burada neşrediyoruz.
(TESETTÜRDE ŞER’Î ÖLÇÜLER)
Asrımızda, Avrupa’dan gelen sözde kadın hürriyetleri adı altında, gerçekte ise kadını her sahada istismar eden ve âdi bir metadan başka değer ve kıymet vermeyen bir anlayış ve bu anlayışın tatbikatçıları karşılarında en evvel Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ve onun Risale-i Nur Külliyatını bulmuşlardır.
Aslını daha önce yazan ve 1934’te ilaveler ve düzenlemelerle Tesettür Risalesini yeniden te’lif eden ve neşreden Bediüzzaman Hazretleri, 1935 senesinde İnkılaplar aleyhinde faaliyetlerde bulunmak gibi suçlamalardan dolayı Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve diğer suçlamalardan ceza verilmezken Tesettür Risalesinden kendisine bir senelik ceza vermişlerdir.
Bediüzzaman Hazretleri, idam planı ile verildiği Eskişehir Ağırceza Mahkemesinde, tesettür-ü nisvanı müdafaa ederken şöyle diyor:
«İşte ben de adliyenin mahkemesine derim ki: Binüçyüzelli senede ve her asırda üçyüzelli milyon müslümanların hayat-ı içtimaiyesinde kudsi ve hakiki bir düstur-u İlahîyi üçyüzelli bin tefsirin tasdiklerine ve ittifaklarına istinaden ve binüçyüz senede geçmiş ecdadımızın itikadlarına iktidaen tefsir eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, elbette ruy-i zeminde adalet varsa, o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir diye bağırıyorum. Bu asrın sağır kulakları dahi işitsin!..» (Şualar sh: 448)
Yine müdafaanın bir kısmında da şöyle der:
«Bin seneden beri çarşaf altında bulunan muhadderat-ı İslâmiye şimdi de çarşaflarını muhafaza ediyorlar.» (Osmanlıca Lem'alar sh: 586)
Tesettür aleyhinde böyle acib tahakkümü yapan mütehakkimler, ve milli tereddiye dehşetli bir şekilde kapı açtılar. Çünkü aile müessesesinin korunmasında ve aile efradı arasında nesebî ve fıtrî olan manevi bağların; hürmet, merhamet gibi hislerin ve ahlâkî değerlerin tahakkuk etmesinde tesettürün rolü büyüktür. Tesettürsüz ve mübtezel ailelerde, mezkûr fıtrî bağlar ve manevi değerler gelişmez.
Eğer bu değerler, yaşanan dinî hayatla geliştikten sonra, asrîliğe özenip tesettür terk edilirse, kazanılan manevi hayat büyük ölçüde zedelenir. Böylelerin hayat anlayışı giderek yalnız dünyevi menfaat ve lezzetler ölçüsü içinde darlaşır ve maddileşir. İnsanlığın yüksek şahsiyeti tersine döner, tereddi eder.
Yıllar sonra aynı anlayışın tatbikatçıları tesettür meselesinden dolayı müslüman kitleyi baskı altında tuttuklarını esefle görmekteyiz. Şimdi bu risaleyi burada neşrediyoruz.
(TESETTÜRDE ŞER’Î ÖLÇÜLER)