Hz. Ali’nin Savaş Hususunda Gevşeklik Gösterenlere Bir Konuşma Yapması
- Hz. Ali, Nehrevan savaşından sonra askerlerine hitap ederek şunları söyledi.
“Ey İnsanlar! Kendileriyle cihat ettiğinizde sizi Allah’a yakınlaştırıp O’nun katında dereceler elde etmenize vesile olacak düşmanlarınız için hazırlanınız. Onlar haktan sapmış kimselerdir ve yanlarında kitaptan hiç birşey yoktur. Dinden uzaklaştıkları için azgınlık ve sapıklık bataklıklarında şaşkın dolaşmaktadırlar. O halde onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve at hazırlayınız ve Allah’a tevekkül ediniz. Vekil ve yardımcı olarak o bizlere yeterlidir”. Ancak onlar savaşa gitmek veya hazırlıkta bulunmak şöyle dursun yerlerinden bile kıpırdamadılar. Hz. Ali de onları birkaç gün bu halleriyle başbaşa bıraktı. Sonunda onların hareketlerinden ümidini keserek ileri gelenlerini çağırıp niçin böyle yaptıklarını sordu. Bunun üzerine kimisi havadan sudan bahaneler, mazeretler ileri sürdüler; kimisi de daha ileri giderek resmen bu işten hoşlanmadıklarını söylediler: Hz. Ali’nin çağrısına cân u gönülden icâbet eden çok az kişi oldu. Bunu gören Hz. Ali ayağa kalkarak şunları söyledi:
“Ey Allah’ın kulları! Size ne oluyor ki cihada çıkmanızı emrettiğimde iyice ağırlaşıp adeta yere yapışıyorsunuz. Acaba dünya hayatını ahirete tercih ettiniz de şeref ve izzet yerine zillete mi razı oldunuz? Peki bundan sonra sizi her cihada davet edişimde ölüm halinde bulunuyormuşsunuz gibi gözleriniz yuvalarından mı fırlayacaktır? Sanki aklınız karmakarışık olmuş da akıl erdiremiyorsunuz ya da gözleriniz görme yeteneğini kaybetmiş de görmez olmuşsunuz. Söyleyin Allah aşkına nedir bu haliniz? Siz barış zamanında Serâ aslanlar gibiydiniz, savaşa davet edildiğinizde kurnaz tilkilere döndünüz. Artık bundan sonra benim nazarımda güvenirliliğinizi kaybettiniz. Siz kendileriyle savaşa çıkılabilecek bir topluluk değilsiniz. Himayesine sığınılacak izzet sahipleri olmaktan da uzaksınız. Allah’ın hayatıyla yemin ederim ki sizler savaşı kızıştıranlar olarak ne kadar kötüsünüz. Başlarınıza çoraplar örülüp size tuzaklar kuruluyor; fakat siz bunlara karşılık bile vermekten âcizsiniz. Her gün bir parçanız daha makaslanıp sizden koparıldığı halde kendinizi koruyamıyorsunuz. Düşmanınız uyanık, siz ise gaflet içerisinde mışıl mışıl uyuyorsunuz. Savaşçı kişiler daima uyanık olup akıl ve tedbir sahibidirler. Onlar, barış yaptıkları kişilerden gelecek saldırılara karşı da hazırlıklıdırlar. Savaşta yenilenler kahrolurlar ve herşeyleri ellerinden alınır”.
Bundan sonra Hz. Ali sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ey insanlar! Bizim birbirimiz üzerinde karşılıklı haklarımız vardır. Sizin benim üzerimde bir hakkınız olduğu gibi benim de sizin üzerinizde bir hakkım bulunmaktadır. Benim üzerimdeki haklarınız, başınızda durduğum müddetçe size nasihatta bulunup, ganimetleri adaletli bir şekilde dağıtmam ve cahil kalmamanız için sizleri eğitmemdir. Benim sizin üzerinizdeki haklarıma gelince bunlar da bana yapmış olduğunuz biatlarınıza vefa gösterip varlığımda ve yokluğumda bana ihanet etmemenizdir. Sizi çağırdığımda hemen icâbet edip emrettiğimde itaat etmenizdir. Eğer Allah’tan hayra nâil olmak istiyorsanız istemediklerimi terkedip kendisinden hoşnut olduğum şeylere geliniz. İşte o zaman hedeflerinize ulaşmış ve umduğunuzu bulmuş olursunuz.”[1]
_______________________________
[1] Taberi IV/67 (Ebu Mihnef tarikiyle Zeyd b. Vehb’den).
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/437-438