Örtün, üstümü örtün!..
Yüreğim üşüyor… “
”den ayrı düşen yüreğim, buz dağına döndü, üşüyorum… Kanadı kırık sevdâların şehbâl açtığı yüreğimde,
Yetimleri’nin hüznünü bölüşüyorum…
“Örtün, üstümü örtün!..”
Üşüyor yüreğim…Yüreğimi
yaprağıyla örtün ki, her yanımı “
” kokuları bürüsün... “
” esintileriyle handân olan yüreğim, âteş-i aşka düşüp “
”ün gölgesinde yürüsün... Rûhum gülistana dönerken; yüreğim “
” aşkıyla kavrulsun ve Muhabbetullah’ın âsûde ikliminde inşirâh bulsun…
“Örtün, üstümü örtün!..”
Yüreğim üşüyor... “
”ün nefesiyle kor hâline gelen bir ateş düşsün ki yüreğime, ılık bahar meltemlerinin getirdiği ebr-i nîsan ile kalbimdeki buzlar kelep kelep çözülsün … Kalplerden taşıp, göz pınarlarından çağlayan “
” kokulu şebnemler, rahmet olup yanaklardan süzülsün... Erisin
Cemresi’yle yürek yaylasındaki karlar... Yıllardır beklediğimiz bu son cemreyle kalbimize demir atsın cennet-âsâ baharlar...
Üşüyor yüreğim… Bir bahar tebessümüdür özlediğim…Bir
Cemresi’dir beklediğim… Cân evime öyle bir cemre düşsün ki, yüreğim sevgi çerâgıyla “gönül” hâline gelsin… Gönüldeki sevdâlar, cezir vakti kanat çırpan bir ak güvercin olup Mâverâ’ya yükselsin… Kalpteki masivâ ateşi sönsün... Kıbleden gelen ışığın İlâhî tecellîsiyle süveydâ-i kalp nûra dönsün… Hakk’ın inâyetiyle; beşeriyeti varlık bestesine kavuşturan, insanlığı kendi fıtrat yüzüyle tanıştıran ve Âdemoğlundaki muhabbeti, Muhammedî sevdâlarla buluşturan bir
Cemresi düşsün yüreğimize...
Bir
Cemresi bekliyoruz…
Kalplerin, “Sonsuz Nûr”un rehberliğinde yeniden hayat bulması için… Yüreğimizdeki her hücrenin besmeleyle yeniden kendine gelmesi için… “
”e sevdâlanan ve İlâhî aşkla yanan gönüllerin yeniden yaratılış sırrında karar kılması için... Ve nihâyet sonsuzluk nağmelerini idrâk eden “
”e pervâne sînelerde
ün herdem canlı kalması, ruhların ebediyyen
mesi için, bir “fasl-ı ganîmet” olan
Cemresi bekliyoruz…
Bir
Cemresi bekliyoruz…
O cemre ki, İlâhî sevdânın nûruyla gönüllerimizi
-deste eden, efsûnkâr güzelliklerle kalplerimizi dil-beste eden bir muhabbet fermânıdır... O cemre ki, yüreklerimizdeki küllenmiş sevdâları kor hâline getirip tutuşturan, gönüllerimizdeki firkât ateşini rahmet deryasına kavuşturan, “Kevser akan, “
” kokan” güzelliklerle hissiyatımızı buluşturan bir vuslat çağlayanıdır... O cemre ki, dilin söyleyemediğini anlatan, sözün ifâde edemediğini âşikâr eden bir “Hüsn-ü Aşk” destanıdır... O cemre ki, Hz. Âdem’in niyâzı, Hz. İbrahim’in duâsı, Hz. Îsa’nın müjdesi, Hz. Âmine’nin rüyâsı olup, “Levlâke levlâk...” sırrının tercümânıdır… Hülâsâ o cemre, gönül yaralarımızın “
” mushaflı dermanıdır....
Bir
lCemresi bekliyoruz…
Cemresi düşen yürekler; hidâyet bularak hayâtiyet kazanır, kıyısı olmayan rahmet ummânına yelken açarak “Mutlak Hakikat”i tanır ve sevgilerin en yücesi adına “
” yüzlü sevdâlarla hemhâl olarak âyet âyet yıkanır... O halde gelin hep berâber, “
” dalından bir mızraba râm olup, gönül tellerimizi “
” aşkıyla akort edelim ki, gönlümüz “
”le meftûn olsun, hazâna eren kalbimiz bu kutlu cemreyle yeniden baharı bulsun.... Yüreğimizde katmer
ller açılsın, ömür defterimizdeki “sedir”den sayfalar boş kalsın ve her hâlimiz “
” yapraklarına yazılsın…
Ey En Güzel
!... Ey Şâh-ı Rusül!... Sen Rabbinden “Eşyânın hâkîkatini öğrenmeyi” talep ederken, bu muazzam duânın sırrına eremeyen biz kalbi vîrâneler ise; hâkikâtini bilmediğimiz eşyalara sâhip olmak için ömür sermâyemizi boş yere tüketiyor ve evlerimizdeki eşya kalabalığı içinde “Hakikat Sırrı”nın farkına bile varmadan beyhûde yere yorulup tükeniyoruz...
‘Yâ Erhame’r-Râhimîn!.. Yeni bir
Cemresi düşür Ademoğlunun gönlüne…Bu garip ümmete baharı soluklat yine… Yeniden döndür kahraman milletimi tarihî mefâhirine…’ duâsını Cenâb-ı Allah’a arz edelim... “Âlemlere Rahmet” olan “Kâinatın Efendisi”den de şefâat isteyelim: ‘Ey Emsâli Olmayan
!.. Kalmadı bu mazlum ümmette, bu aziz millette artık tahammül, ne olur bize de bir
, tebessümünle şâd olsun her mü’min gönül’ diyelim…
Duâlarımız odur ki, son nefesinde bir demet gül isteyip, onu koklayarak rûhunu teslim eden Hz. Ali (r.a.) gibi, bizim ömrümüzün bidâyeti de, nihâyeti de, ilk faslı da, son faslı da Fasl-ı
olsun… Ve gönlümüz dâima “
” aşkıyla dolsun...
“
Mevsimi”nde,
Yetimleri’nin “
’e sevdâlı yüreklerini v Cemresi’nden mahrum bırakma Yâ Rabbi!..
Efendim, gülümse bize… “
” yüzünden nur yağsın yüreklerimize… Yalnızız, yılgınız, yorgunuz, âciziz, perişânız, günahkârız, öyle muhtacız ki şefâatinize... Ne olur imdâd eyle bize...
Yüreğim üşüyor… “
“Örtün, üstümü örtün!..”
Üşüyor yüreğim…Yüreğimi
“Örtün, üstümü örtün!..”
Yüreğim üşüyor... “
Üşüyor yüreğim… Bir bahar tebessümüdür özlediğim…Bir
Bir
Kalplerin, “Sonsuz Nûr”un rehberliğinde yeniden hayat bulması için… Yüreğimizdeki her hücrenin besmeleyle yeniden kendine gelmesi için… “
Bir
O cemre ki, İlâhî sevdânın nûruyla gönüllerimizi
Bir
Ey En Güzel
‘Yâ Erhame’r-Râhimîn!.. Yeni bir
Duâlarımız odur ki, son nefesinde bir demet gül isteyip, onu koklayarak rûhunu teslim eden Hz. Ali (r.a.) gibi, bizim ömrümüzün bidâyeti de, nihâyeti de, ilk faslı da, son faslı da Fasl-ı
“