Kıyamet...

VUSLAT

Well-known member
Onlar kıyamet gününün kendilerine ansızın gelmesini mi bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar?” (47 Muhammed, 19 )
Yani bu adamlar ansızın kıyametin kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? Bu vahye yönelmeyenler, hayatlarını vahiyle düzenlemeye yanaşmayanlar neyi bekliyorlar? Kıyametin gelip başlarında patlamasını mı bekliyorlar? Bu adamlar başka değil, ancak kıyamet hiç beklemedikleri bir anda beyinlerinde patlayıncaya kadar iman etmeyecekler.
Halbuki o kıyametin eşratı da gelmiştir. Peygamberlerin tamamı gelip geçmiş, en son olarak âhir zaman Nebîsi de gelmiştir. Kitab'ın ve Rasülullah'ın haber verdiği eşratın pek çoğu gerçekleşmiştir. Nitekim Allah'ın Resûlü bir hadislerinde şehadet parmağıyla orta parmağını birleştirerek, “İşte ben ve kıyamet böylece gönderildik,” buyurur. O halde bu insanlar daha neyi bekliyorlar? Bu kitabı dinledikleri halde anlamaya yanaşmayan, onunla hayatlarını düzenlemeye ve onu hayat programı olarak kabul etmeye yanaşmayan, kitabı dinledikleri halde hiçbir şey anlamamış, hiçbir şey duymamış gibi davranan ve kitaba rağmen kitapsız bir hayat yaşamaya çalışan bu gafiller ne bekliyorlar? Galiba bu adamlar kıyametin gelip çatmasını bekliyorlar.
Ama bakın Allah buyurur ki:
“Kıyamet ansızın gelip çatınca, kıyametin zikrası beyinlerinde patlayınca ibret almaya kalkışmalarının ne anlamı olacak ki? Kıyamet gelip çattıktan sonra gerçeği anlamalarının ne manası var?” Hani, “anlamaz komaz olsunlar,” diye bir söz var ya, yani ne kıymeti var bu anlamalarının? Ne işe yarayacak ki bu anlama? Zaten zorunlu olarak gerçekleri kabul etmek durumunda kalmış-lardır insanlar. Yani böyle reddedemeyecekleri bir ortamda bunu anlamanın ne kıymeti olacak? Çünkü artık böyle bir ortamda yapılacak iman yeis imanıdır ve ondan sonra ne iman işe yarar, ne korunma, ne de tevbe kabul edilir.
“Ey Muhammed! Bil ki, Allah'tan başka ilah yoktur; kendinin, inanmış erkek ve kadınların gü-nâhlarının bağışlanmasını dile. Allah, gezip dolaştığınız ve duracağınız yeri bilir.” (47 Muhammed,19)
Kıyametin gündeme gelmesinden, işte onun alâmetleri gelmiştir, yaklaşmıştır buyurulduktan sonra, onu getirecek, gerçekleştirecek yegâne İlâhın Allah olduğunu bil, bilin buyurulmaktadır. Bu tıpkı Necm sûresi 57-58 âyeti gibidir:
“Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır. Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur.” (53 Necm 57,58 )
O kıyamet saati yaklaşmıştır, onun alâmetleri belirmiştir buyurulduktan sonra sanki peki ne zaman? gibi bir soruya karşılık, “Allah'tan başka İlâh olmadığını bilin de böyle sizin üzerinize lâzım olmayan şeylerle uğraşmayın, sizin göreviniz kıyametin zamanını araştırıp bilmek değil, tevbe ve istiğfardır. Kıyamet ne zaman gelirse gelsin önemli olan sizin ona hazır olmanız, ona hazırlık yapmanızdır,” buyuruluyor.
Rabbimiz, Allah'tan başka İlâh olmadığını bil, her konuda Allah'tan başka söz sahibi İlâh olmadığını bilin, buyuruyor. “Allah'tan başka İlâh olmadığını bil” dendiğine göre, demek ki mutlaka tevhid esası bilinmelidir. Lâ İlâhe illallah diyen, bu kelimeyi söyleyen bir kimse, söylediği bu sözle ne dediğini, neyi ikrar ettiğini, neyi kabul et-tiğini, neleri reddettiğini, hangi taahhüdün altına imza attığını bilmek zorundadır. Bilmediği bir şeye insanın inanması da, onu savunması da mümkün değildir. Kişinin inandığı dini net bir ilimle bilmesi şarttır. İlim de vahiydir, vahye dayanmayan her şey zandan ibarettir.
Bileceğiz ki göklerde ve yerlerde yegâne söz sahibi Allah'tır. Bileceğiz ki hayatımızda Allah'tan başka söz sahibi yoktur. Allah, kendisinden başka İlâh olmayan tek İlâhtır. Tüm varlıkların kulluk ipleri elinde olan, sadece kendisine ibadet edilen, sadece kendisinin sözü dinlenen, kendisinin hayat programı program kabul edilen, göktekiler ve yerdekiler konusunda sadece kendisinin kanunları geçerli olan, herkesin kendisine boyun büktüğü tek varlıktır. Kendisine yönelinecek, kendisine kulluk edilecek tek varlıktır. O'ndan başka İlâh yoktur. O'ndan başka sözü dinlenecek, O'ndan başka hatırı kazanılacak varlık yoktur. İbadetin, duanın, tevekkülün sadece kendisine yapılacağı, imdadın, yardımın sadece kendisinden isteneceği tek varlık Allah'tır. Bunu böylece bilecek ve böylece iman edeceğiz.
Siz bilirsiniz! Eğer O'nun dışında da İlâhların, O'nun berisinde de Rabblerin varlığına inanıyorsanız, O'ndan başkalarına da kulluk yaparız, O'ndan başkalarının hayat programlarını da kabul ederiz diyorsanız, O'ndan başkalarından da yardım isteriz, O'ndan başkalarının önünde de eğiliriz diyorsanız, unutmayın ki sonunda dö-nüşünüz O'nadır. İşin sonunda O'na döneceksiniz. Hesa-bı O'na ödeyeceksiniz. Sizi hesaba çekecek olan O'dur. Unutmayın ki yegâne hüküm sahibi, yegâne hâkimiyet sahibi O'dur ve bu hükmünü, hâkimiyetini ölüm ötesi hayatta da devam ettirecek olan O'dur.
Siz bilirsiniz, ama unutmayın ki bir gün hayat bitecek, ömür tükenecek, kıyamet kopacak, imtihan için size tanınan süre dolacak, imtihan sonuçlarının okunma dönemi gelecek ve tüm sorumlu varlıklar hesap vermek üzere O'nun huzuruna çıkacak. Yeryüzünde kendilerine geçici olarak yetki verilmiş tüm varlıkların yetkileri geri alınacak ve herkes hiçbir yardımcısı olmadan yegâne egemen olan Allah'ın huzuruna çıkarılacak. Şu anda mü'minlerin ellerinde hayat programı olan, mü'minlerin sürekli onunla bera-ber oldukları, gece-gündüz onu okuma, anlama ve yaşama mücadelesi verdikleri ama kimilerinin de ondan hiç haberdar olmadan bu dünyadan göçüp gittikleri Allah'ın kitabına göre yargılanacaklar. Tüm insanlık bu kitapla yargılanacak. Kitabın hakemliğiyle, Kur'an'ın hakemliğiyle kimi-leri cennete, kimileri de cehenneme gidecek.buyuruyor ki,
“Ey Peygamberim! Allah'tan başka İlâh olmadığını bil ve hem kendinin hem de mü'min erkek ve kadın-ların günâhları için Rabbine istiğfar et.” Biz de hem kendimize hem de mü'min erkek-kadın kardeşlerimiz adı-na Rabbimize istiğfar edeceğiz. Yani Rabbimizin Efendi-mize ve onun şahsında bizlere gösterdiği usul gereği, bizler de sadece kendimizi düşünmeyeceğiz. Cennete yalnız gitme taraftarı olmayacağız. Burada bizden istenen istiğfar da şöyle olacak; Rızası kazanılacak, uğrunda terlenecek, ha-yat programı sahiplenilecek Rabbimizden başka Rab ve İlâh olmadığını kabul ederek, onun dışındaki tüm sahte tanrıları, tüm yapay tanrıçaları reddederek Rabbimizin mağfiretine, bağışlamasına lâyık hale geleceğiz. Bu hale geldikten sonra da dilimizle Rabbimizden mağfiret talep edeceğiz.
Âyetin sonunda da Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Allah sizin gezip dolaştığınız yerleri ve sonunda varacağınız yeri de bilmektedir.”
İlâh olanın, kendisine kulluk yapılacak olanın yaratıcı olması gerekir, bir de İlâh olanın bilgi sahibi olması gerekir. O Allah ki, sizin hayatınızı nasıl düzenlemeniz gerektiğini en iyi bilendir. Sizi nasıl imtihan edeceğini, size nasıl bir din göndereceğini, size ne kadar âyet göndereceğini, sizi neyle sorumlu tutacağını en güzel bilendir. Mutlak bilendir O.

...alıntı...
 
Üst