Hz. Aişe'nin özel bir misyonu vardı

Nûrolog

Well-known member
Güzel ahlakı, üstün zekâsı, takvasıyla İslam tarihinde örnek teşkil eden hanımların başında gelir Hz. Aişe validemiz.

Hz. Ebubekir'in kızı olan Hz. Aişe'nin, Efendimiz'le olan evliliği bazı açılardan çarpıtılsa da, onun Efendimiz'in hayatında çok farklı ve özel bir misyonu vardır. İslam dinine hizmete en fazla ihtiyaç duyulan Medine yıllarında, Resulullah'ın yanında yer alan hususi bir vezir olduğu gibi, Efendimiz'in vefatından sonra da naklettiği hadisler ve yetiştirdiği talebelerle İslam sancağının dalgalanmasına öncülük etmiştir. Din adamları arasındaki yaygın kanaate göre fıkıh ve dinî ilimlerin dörtte birini de Hz. Âişe validemiz aktarmıştır. Efendimiz'in gözünde Hz. Aişe'yi, diğer zevceleri arasında ayrıcalıklı bir yere koyan da yüklendiği tüm bu görevler olmuştur.
Dr. Reşit Haylamaz, son kitabı, "Mü'minlerin En Mümtaz Annesi Hz. Aişe"yi anlatırken, "Hz. Aişe, Efendimiz'in diğer insanların muttali olmadığı yerlerdeki yaşantısını insanlara taşıyacak bir veziri azam gibidir." cümlesiyle ilginç bir gerçeğe dikkat çekiyor. Haylamaz, validemiz hakkında bilinmeyenleri anlatırken, yanlış bilinenlerin de önüne set çekiyor. Haylamaz'a göre Hz. Aişe'nin üstlendiği misyon, Efendimiz'in diğer hanımlarından farklı olmasına yol açmıştı. Yalnızca kadınlarla ilgili meseleler değil, ahlakla, aile hayatıyla ilgili birçok genel mesele de onun nakletmesiyle biliniyor. Dr. Reşit Haylamaz, Efendimiz'in Hz. Aişe validemizi diğer annelerimizden daha fazla sevmesinin, ağırlığını ondan yana koymasının altında da bu gerçeğin yattığını belirtiyor.
Hz. Aişe validemizle ilgili bir diğer hususiyet ise duyduğu hadisleri olduğu gibi almayıp, onları sorgulaması ve önceki hadislerle karşılaştırarak altındaki sebebi bulmaya yönelik araştırma yapması. Ayrıca ilim öğrenme konusunda bu kadar hassas olan Hz. Aişe validemiz, aldığı ilimleri aktarma konusunda da ayrı bir hassasiyete sahip. Efendimiz'in vefatından sonra sahabiler bazı meseleleri Hz. Aişe'ye sormuş, kurduğu ilim halkalarında 100'e yakın talebe yetiştirmişti.



Kaynaklar, 'evlendiğinde 17-19 yaşlarındaydı' diyor



Hz. Aişe validemizle ilgili en çok gündeme gelen mesele, Efendimiz'le evlendiğinde kaç yaşında olduğudur. Haylamaz bu konuyla ilgili derinlemesine yaptığı araştırmaların, Hz. Aişe'nin, Resulullah'la evlendiğinde, 17-18-19 yaşlarında olduğunu gösterdiğini söylüyor. Hz. Aişe'nin, Efendimiz'le evliliğinden önce de evliliği gündeme gelir. Hatta bazı kaynaklar bir nişanlılık geçirdiğini yazar. Bu durumu "Demek ki Aişe validemiz evlilik çağında bir kız." şeklinde değerlendiren Dr. Haylamaz, konuyla ilgili şu delilleri ortaya koyuyor: Hicretten iki yıl önce Resulullah'ın zevcesi olan Hz. Aişe, "Ben Mekke'deyken hangi ayetin ne zaman indiğini bilirim." diyor. İddia edildiği kadar küçük olsa Hz. Aişe Mekke'deki ayetleri hatırlayamaz ve o döneme ait hadiseleri nakledemez. Hz. Ebubekir'in diğer kızı Esma (ra) ile Hz. Aişe'nin arasında 10 yaş fark vardır. Hz. Esma hicret zamanı 27 yaşındadır ve hamiledir. Bu açıdan bakıldığında ise Aişe validemizin hicret zamanı 17 yaşında olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.



Hz. Aişe validemiz, Hz. Ali'ye kırgın değildi


Dr. Reşit Haylamaz, Hz. Aişe validemize münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy tarafından iftira atılması olayı olan İfk hadisesinde, Hz. Ali'nin Aişe'ye söylediği bir söz yüzünden aralarında kırgınlık olduğu iddialarının doğru olmadığını söylüyor. "Bu, birilerinin dayatıp üzerimize attığı ve kabul ettirdiği bir hadise." diyen Haylamaz şunları söylüyor: "İfk hadisesinde Hz. Aişe validemize iftira atan münafıklara herhangi bir ceza verilmemiş, ancak bu yalana alet olan üç sahabe efendimiz cezalandırılmıştır. İslam tarihinde Hz Ali'ye yönelik böyle bir müeyyidenin olmadığı ortadadır. Böyle bir şey olmuş olsa bile kendisine iftira atan, sahabeden Hassan bin Sabit'in bile aleyhinde konuşulmasına müsaade etmeyen Hz. Aişe (ra) nasıl olur da Hz. Ali'ye küsebilir?"



İyiliği bir görev gibi yap yaptığın iyiliğe göz dikme!



1İyilik yapmak, yardıma muhtaç olanın yardımına koşmak, bir müminin dünya sıkıntılarından birini bertaraf etmek, imkanlar ölçüsünde gönülden kopararak "ödünç vermek"... İyiliklerin yok olup gitmesine izin vermeyin. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Kimdir o yiğit ki, Allah'a güzelce ödünç verir, Allah da onun verdiğinin mükâfatını kat kat artırır." Yani gönülden gele gele, iyi niyet ve ihlâsla, dişinden, tırnağından artırıp ödünç verene Allah kat kat fazlasıyla (hatta bire yedi yüz) (Bakara, 2/261) mükafat verir. Nitekim Efendimiz, iki bahçesinden birini bu niyetle veren Ebu'd-Dehdah'ın cennette saçak salan nice hurma ağaçları olduğunu bildirmiştir. Burada bahsetmek istediğimiz husus yapılan iyiliklerin iptali meselesidir. Bu da ayette, "Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz kimselere minnet etmek, incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın." şeklinde bildirilmiştir.


ZAMAN
 
Üst