O, ümmetine çok düşkündür

nuriye

Well-known member
Duhâ Sûresi'ndeki: "Rabbin seni asla terk etmedi ve sana darılmadı" ifadesini mukabele olarak değerlendirmek gerekir. Mesela, Arapçadan Türkçeye çevirirken kabaca "Kim Allah'a tevbe ederse Allah da ona tevbe eder." şeklinde dile getirilen hakikat, aslında "Bir insan günahından tevbe eder ve bir kere daha kulluk şuuru içinde Cenab-ı Hakk'a yönelirse, Allah o kulun tevbesini karşılıksız bırakmaz ve ona rahmetinin genişliğiyle, mağfiretinin enginliğiyle muamelede bulunur." demektir.

Belâgat ilminde, aralarında tezat ve tekabül bulunan şeyleri bir ibarede bulundurmaya ve aynı kelimeyi birbirine mukabil iki ayrı manada beraberce zikretmeye "mukabele" denmektedir. İşte, "Mâ veddeake Rabbüke ve mâ kalâ" ifadesini de mukabele açısından değerlendirmek icap eder. Yani, sizin birbirinizi terk etmeniz, birbirinize küsüp darılmanız kendi acz, zaaf, fakr ve hiçliğiniz içinde ne ifade ediyorsa, birine küsüp darılınca siz ne yapıyorsanız, Hazreti Zât-ı zülcelal de kendi münezzehiyet, mukaddesiyet ve mübecceliyeti zaviyesinden öyle bir mukabelede bulunur. Küsme ve darılma gibi kelimeler Zat-ı Ulûhiyet'e nisbet edilince, o kelimelerin lazımı, Cenab-ı Allah'ın münezzehiyeti içinde anlaşılmalıdır. Yoksa bu sözler insanların küsüp darılmaları cinsinden beşerî bir manayı hatırlatmamalıdır. Öyleyse ayet-i kerime, "Allah, seni hiçbir zaman kimsesizliğe terk etmedi ve yalnız bırakmadı." anlamına gelmektedir.
Çoğumuz itibariyle, biz de bu âyeti her okuyuşumuzda, aynı mânâyı kendi adımıza duymaya çalışır ve sanki Rabbimiz bize hitap ediyormuş gibi bir hisse kapılırız. Aslında, bu hitap, evvelen ve bizzat, hakiki ve kâmil manasıyla Peygamber Efendimiz'e mahsus olsa bile, saniyen ve izâfî olarak, zıllî keyfiyetiyle ve izdüşümü itibariyle O'nun yolunda olan insanlara da bakmaktadır. Öyle inanıyorum ki, Allah Teâlâ, bir adımla dahi olsa Kendisine yaklaşanı hiçbir zaman yalnız bırakmayacaktır.
Cenab-ı Hak, Duhâ Sûresi'nde ayrıca "Elbette Rabbin sana ileride çok ihsanda bulunacak, tâ ki sen de O'ndan ve verdiğinden razı olacaksın." (Duhâ, 93/3) buyurmaktadır. İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayette, "O'nun rızası, ümmetinin hepsinin Cennet'e girmesindedir." denilmektedir. Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetine karşı duyduğu büyük şefkat de bunu gerektirmektedir. İnsanlık târihinde O'nun kadar ümmetine "düşkün" bir başkasını göstermek mümkün değildir. Bu hakikati ifade sadedinde Kur'ân-ı Kerim'de, "Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, mü'minlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe, 9/128) diye anlatılan Rahmet Peygamberi'nin (aleyhissalâtü vesselâm) ümmetine karşı alâkası fevkalâde ve had safhadadır. Bundan dolayı, Peygamber Efendimiz'in, ümmetine küsüp darılacağına hiç ihtimal vermiyorum. O'nun genel tabiatının ve yüksek karakterinin küsüp darılmaya müsait olmadığına inanıyorum.
 
Üst