İslâmiyet'te kader anlayışı geleceğe ait meselelerde değildir. Geçmiş hadiselerde ve musibetlerde kullanılır.Yani “Kaderimde öğretmen olmak varsa olurum” deyip evde oturamayız. Çalışırız, öğretmen olmanın sebepleri nelerse onların hepsini yerine getiririz. Sonuçta o arzumuza ulaşamazsak, “Kaderimizde bu yokmuş” deriz.
Cenab-ı Hak, bizim fiillerimizi, yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı biliyor. Cenab-ı Hakk'ın bizim fiillerimizi bilmiş olması, o fiilleri yapan bizi mesuliyetten kurtarmıyor. Zaten, “Madem Cenab-ı Hakk, ezelden benim ne yapacağımı biliyordu, benim ne kabahatim var?” Cümlesi tahlil edildiği zaman, yapma fiilinin bize ait olduğu gayet açıktır. Dolayısıyla, yapan biz olduğumuza göre başka suçlu aramaya gerek yoktur.
Cenab-ı Hakk'ın bilmesi, geçmiş ve gelecek olarak ifade edilmez. Meselâ zaman olarak masanın bir tarafını kâinatın başlangıcı, diğer tarafını kıyametin kopması olarak kabul edelim. Ve masanın üstünü, 1. asır, 2. asır, …ve 22. asır gibi zaman dilimlerine ayıralım. Şimdi elimizde bir ayna farz ediyoruz. Masanın ortasına tuttuğumuz bu aynanın içinde 15-16.asırlar görülmektedir.14. asır ve öncekiler geçmiş, 17. asır ve sonrakiler bu aynaya göre gelecek asırlardır. Bu aynayı yükseğe kaldırdığımız zaman, hem 1.asrı ve hem de 22.asrı içerisine alır. Artık bu durumda, bu asırlarla alâkalı olarak geçmiş ve gelecekten bahsedilmez.
Çünkü hepsi bir anda aynanın içerisindedir. İşte Cenab-ı Hakk'ta, böyle ayine misal, manzara-ı âlâ'dan geçmiş ve gelecek, kâinatın yaratılışı ve kıyametin kopması, Cennet ve Cehennem, olmuş ve olacak her şey, bir anda nazarındadır. Geçmiş ve gelecek sadece bize göredir. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk bizim ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı bir anda bilmektedir. O'nun bilmesi, yapma noktasında bize mecburiyet yükle-memektedir. Bu yüzden insan cüz-i iradesiyle yaptığı fiillerden tamamen mesuldür.
Cenab-ı Hak, bizim fiillerimizi, yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı biliyor. Cenab-ı Hakk'ın bizim fiillerimizi bilmiş olması, o fiilleri yapan bizi mesuliyetten kurtarmıyor. Zaten, “Madem Cenab-ı Hakk, ezelden benim ne yapacağımı biliyordu, benim ne kabahatim var?” Cümlesi tahlil edildiği zaman, yapma fiilinin bize ait olduğu gayet açıktır. Dolayısıyla, yapan biz olduğumuza göre başka suçlu aramaya gerek yoktur.
Cenab-ı Hakk'ın bilmesi, geçmiş ve gelecek olarak ifade edilmez. Meselâ zaman olarak masanın bir tarafını kâinatın başlangıcı, diğer tarafını kıyametin kopması olarak kabul edelim. Ve masanın üstünü, 1. asır, 2. asır, …ve 22. asır gibi zaman dilimlerine ayıralım. Şimdi elimizde bir ayna farz ediyoruz. Masanın ortasına tuttuğumuz bu aynanın içinde 15-16.asırlar görülmektedir.14. asır ve öncekiler geçmiş, 17. asır ve sonrakiler bu aynaya göre gelecek asırlardır. Bu aynayı yükseğe kaldırdığımız zaman, hem 1.asrı ve hem de 22.asrı içerisine alır. Artık bu durumda, bu asırlarla alâkalı olarak geçmiş ve gelecekten bahsedilmez.
Çünkü hepsi bir anda aynanın içerisindedir. İşte Cenab-ı Hakk'ta, böyle ayine misal, manzara-ı âlâ'dan geçmiş ve gelecek, kâinatın yaratılışı ve kıyametin kopması, Cennet ve Cehennem, olmuş ve olacak her şey, bir anda nazarındadır. Geçmiş ve gelecek sadece bize göredir. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk bizim ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı bir anda bilmektedir. O'nun bilmesi, yapma noktasında bize mecburiyet yükle-memektedir. Bu yüzden insan cüz-i iradesiyle yaptığı fiillerden tamamen mesuldür.