Huseyni
Müdavim
Habbe
Cennet-i Kur’âniyenin semerâtından bir semerenin ihtiva ettiği
حَبَّه مِى كُويَدْ
مَنْ شَاخِ دِرَخْتَمْ بَرَازْ مَيْوَهءِ تَوْحِيدْ
يَگْ شَبْنَمَمْ اَزْيَمْ بُرْاَزْ لُؤْلُؤِ تَمْجِيدْ
![blank.gif](/proxy.php?image=http%3A%2F%2Ferisale.com%2Fimages%2Fblank.gif&hash=04bd88566cf37035c9682dd26ecc138c)
![besmele.jpg](/proxy.php?image=http%3A%2F%2Ferisale.com%2Fimages%2Fbesmele.jpg&hash=13f50b2164c45b0925d4a09a524a6cea)
اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى دِينِ اْلاِسْلاَمِ وَكَمَالِ اْلاِيمَانِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلٰى مُحَمَّدٍنِالَّذِى هُوَ مَرْكَزُ دَائِرَةِ اْلاِسْلاَمِ وَمَنْبَعُ اَنْوَارِ اْلاِيمَانِ وَعَلٰى اٰلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ مَادَامَ الْمَلَوَانِ وَمَادَامَ الْقَمَرَانِ
![blank.gif](/proxy.php?image=http%3A%2F%2Ferisale.com%2Fimages%2Fblank.gif&hash=04bd88566cf37035c9682dd26ecc138c)
İ’lem eyyühe’l-aziz! Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.
Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.
Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.
Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.
[NOT]Dipnot-1 Ben tevhid meyveleriyle yüklü bir ağaç dalıyım. Tevhid incileriyle dolu bir denizin damlasıyım.
Dipnot-2 Din-i İslâm ve kemâl-i iman için Allah’a hamd olsun. Daire-i İslâmın merkezi ve envâr-ı imanın menbaı olan Muhammed ile onun bütün âl ve ashabına, gece gündüz, ay ve güneş devam ettikçe salât ve selâm olsun.
[/NOT]
andelîb: bülbül | cennet-i Kur’âniye: Kur’ânî cennet; bu tabirle, insana dünya ve âhiret saadetini bahşeden Kur’ân’î hakikatler ve esaslar kastediliyor |
farz etmek: var saymak | ihtiva etmek: içermek |
i’lem eyyühe’l-aziz: “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz | kâtib: yazar, müellif; bütün varlıkları bir kitap yazar gibi, mükemmel bir şekilde yaratan Allah |
mücessem: cisimleşmiş, maddî şekle bürünmüş | nazar: bakış |
nur: aydınlık, ışık | nur-u Muhammedî: bütün varlıkların yaratılışının mayası, aslı, esası olan Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (a.s.m.) nuru |
ruh: hayat kaynağı, can, cevher | semere: meyve, netice |
semerât: meyveler, neticeler | tahayyül etmek: hayal etmek |
tasavvur etmek: düşünmek, zihinde canlandırmak, hayal etmek | zîhayat: canlı, hayat sahibi |
âlem: evren, kâinat | âlem-i kebir: büyük âlem, evren |
şaşaalı: gösterişli, parlak | şecere: ağaç |