Yirmi Yedinci Sözün Zeyli-Sahâbeler hakkındadır
SAHABE
Dr. Mehmet Efendioğlu
Sahâbî Kimdir?
Arapça bir kelime olan sahâbî, lügat anlamı itibarıyla dost ve arkadaş demektir. Terim olarak ise “Hz. Peygamber’i gören, ona iman edip kendisiyle birlikte hareket eden ve bu inancını koruyarak vefat eden kimse” manasında kullanılır. Çoğulu “sahâbe” ve “ashâb” şeklinde gelmektedir.
Buna göre, Hz. Peygamber’e ilk vahyin geliş tarihi olan milâdî 6 Ağustos 610 tarihi ile vefat yılı olan hicrî 12 Rebîu’l-evvel 11 (milâdî 7 Haziran 632) tarihleri arasında geçen yaklaşık 23 senelik peygamberlik süresi içerisinde hayatta bulunmuş, onu görmüş, kendisine inanmış ve müslüman olarak vefat etmiş olan kimse sahâbîdir.
Bu tarihler arasında hayatta bulunmamış, hayatta bulunsa bile Hz. Peygamber’e gelip görüşmek suretiyle iman etmemiş veya iman ettiği halde sonradan dinden çıkmış kimseler sahâbî değildirler. Hz. Peygamber’i rüyada görmekle de sahâbî olunmaz.
Sahâbenin Değeri
Sahâbîler yüksek bir makama ve eşsiz bir şerefe sahiptirler. Ancak hemen belirtelim ki, onların sahip olduğu bu makam ve şeref kendilerine bir lütuf olarak verilmiş değildir. Ashâb, İslâm’ı din olarak seçtikleri ilk andan itibaren Hz. Peygamber’e sonsuz bir inançla bağlanmışlar, kabul ettikleri yeni dinin gereklerini tam bir teslimiyetle yerine getirmişlerdir. Farklı zamanlarda iman etmiş olsalar dahi onlar hayatlarının büyük bir kısmını Allah Resûlü’nün yanında geçirmişler, aldığı kararlarda onunla birlikte hareket etmişler, İslâm’ın yücelmesi ve bütün insanlara ulaşması uğruna büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Onları bu yeni dine girmeye zorlayan ve onu yaşamaya sevk eden her hangi bir korku, bir tehdit veya bir baskı da yoktu. Aksine görevlerini seve seve ifa ederlerken İslâm’ın karşısında yer alan çevreler tarafından tehdit edilenler, işkenceye maruz kalanlar, ölümle karşılaşanlar, evlerini, mallarını ve yurtlarını terk edip başka yerlere göç etmek zorunda kalanlar, bundan da ötesi şehid edilenler olmuş, ancak inancından ve Allah ile Resûlüne olan bağlılığından vaz geçen olmamıştır. Bütün bunlar gösterir ki ashâb, sahip oldukları üstün meziyeti ve ayrıcalığı, gösterdikleri teslimiyet, yaptıkları fedakârlıklar ve sergiledikleri örnek davranışları sayesinde elde etmişlerdir.
Bu fedakârlıkları ve örnek davranışları sebebiyle Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’in bir çok âyetinde sahâbeden övgü ile bahsetmektedir. Özetle söylemek gerekirse, Kur’an ashâbın her konuda örnek bir topluluk olduklarını haber vermiş, Allah ve Resûlüne iman edip tam teslimiyet gösterdiklerini ve büyük ecir kazandıklarını bildirmiş, Allah’ın kendilerinden, kendilerinin de Allah’tan razı olduklarını ve kendileri için ebedî olarak kalacakları cennetler hazırlandığını söylemiştir. Kendilerine af, mağfiret ve büyük mükâfât va’d edilen bu seçkin neslin Allah ve Resûlüne yardım eden sadık mü’minler olduklarını, ihtiyaç içinde bulunmalarına rağmen müslüman kardeşlerini kendilerine tercih ettiklerini ve kurtuluşu hak ettiklerini, afvedildiklerini, ayrıca gerçek mü’minler olmaları sebebiyle bağışlanacaklarını haber vermekte, böylece sahip oldukları üstün değere işaret etmektedir.
Hz. Peygamber de ömrünü birlikte geçirdiği bu fedakâr insanlardan bahsederken kendilerini insanlık tarihinin en hayırlı nesli, ümmetin en iyileri, cehennem ateşinin yakmayacağı kimseler ve cennetlikler olarak tanıtmış, ayrıca müslümanların onlara güzel muamelede bulunmalarını, iyi davranmalarını, haklarında ileri geri konuşmamalarını ve kendilerine karşı saygısızca davranışlarda bulunmaktan uzak durmalarını istemiştir.