Ynt: Uluslarası -Risale-i Nur’a Göre Kötülük Kavramı ve Haşir- Toplantısı
Prof. Dr. Oliver Leamann, Kentucky Üniversitesi, ABD
İslâm ve Yahudilikte Kötülük Kavramı: Said Nursi ve Musa İbn-i Maymun (Moses Maimonides)
Yahudilikte acı ve çile çekmek kavramlarının daha geniş incelendiğini söyleyerek sunumuna başlayan Leamann, Hz. Eyyub’un mukaddes kitablarda anlatılan hayatından bahsetti. Lamann’a göre Tevrat ve Yahudi kaynaklarında Hz. Eyyub’un kendisi de, hastalığı da Kur’andakinden çok daha detaylı anlatılıyor. Yahudi kaynaklarında ve Hz. Eyyub’un hastalığına dair tefsirlerde bu dünyada yaşanılanların karşılığının ahirette verileceğinden direk bir bahis olmadığını kaydeden Leamann, Bediüzzaman Said Nursi’nin ahiret konusundaki çarpıcı anlatımına dikkat çekti. Nursi bu dünyada acı çeken masumların acıları ve çektikleri sıkıntıların öbür dünyada ödüllendirileceğini haşir konusundaki öğretilerinin temelinde sunuyor. Böylece hayatta çekilen sıkıntı ve çileler anlamlandırılıyor.
12. yüzyılda yaşamış meşhur Yahudi alim İbn-i Maymun’a göre ahiret var mi sorusunu Bediüzzaman’ın haşir anlatımıyla mukayese eden Leamann, İbn-i Maymun’a göre ahiretin ancak bir ihtimalden ibaret olduğunu ve varsa dahi orada insanin ne ile karşılaşacağının bilinmesinin imkansız olduğunu kaydetti. Tanri kimdir bilemiyoruz diyen İbn-i Maymun, hayatın sonunda bir ceza veya ödüllendirme olacak mi bilemiyoruz ve bunlar çok problematik alanlar diyerek konuyu ele alıyor. Leamann ise ‘bir insan bu kadar ehemmiyetli konularin cevaplarını bilmeden hayatını nasıl yaşayabilir ki!’ diyerek sunumuna devam etti.
İbn-i Maymun haşir konusunda insanlar Tanrıyı tam bilmediği için ilahî adaletin nasil işleyeceğini ve ahiret olursa Tanrı’nın nasıl bir adalet uygulayacağını bilemez derken Bediüzzaman’ın haşre gösterdiği en kuvvetli delillerden birisi Allah’in isimleri. Nursi’ye göre Allah’ın zatı ve sıfatları hasebiyle ahiretin ve büyük yargılama sonunda ödüllendirme ve cezalandırma olması ilahî bir gereklilik. İbn-i Maymun’un ‘kim Tanrının ne yapacağını nerden ve nasıl bilebilir ki’ derken, Bediüzzaman haşre herkesin anlayabileceği deliller gösteriyor.
Prof. Dr. Barbara Stowasser, Georgetown Üniversitesi, ABD
Kötülük Kavramı ve Hz. Adem ile Havva Kıssasının Anlamları
Hz. Adem ve Hz. Havva’nin yaratışını inceleyen sunumunda Stowasser kaynak olarak Tevrat, İncil, Kur’an, konuyla ilgili hadisler ve ilkçağ tefsirlerini kullanarak, bunları Bediüzzaman Said Nursi’nin görüşleri ile karşılaştırdı. Yahudi ve Hristiyan anlayışına göre tüm kötülük ve günahların temeli olarak Hz. Adem ile Havva’nın cenneten kovulmalarına sebep olan ilk günah gösteriliyor. Hristiyan inançlarına göre bu ilk günah tüm insanlara “genetik” olarak geçiyor ve o yüzden bebeklerin bile babtiz edilmesi gerekiyor. Yahudi ve Hristiyan kaynakları Hz. Havva’yı ilk ve tüm günahları suçlusu olarak ele alırken, kadını ise günah işleyen ve günaha davet figür olarak tanıtıyor.
Mu’ tezile ve Eş’ari alimlerinin görüşlerini degerlendiren Stowasser, tefsirlerdeki İsrailiyyat etkilerine dikkat çekerek, Bediüzzaman İsrailiyyat kullanmadığını kaydetti. Diğer birçok alim çekinmeden Allah’ın kadını eksik, aşağı, aptal, ve lanetli yarattığını savunurken Bediüzzaman kötülüğün temeli konusundaki yorumu farklı.
Nursi İblis’in isyankarlığının özünde insanın kabiliyetlerinin inkişafı konusunu ele alarak insanın iyi ve kötüye kabiliyeti yaratıldığından bahsediyor. Hayır ve şerre kabiliyeti olan insana seçme tercihi verilmiş. İnsanların hayra kabiliyetlerini geliştirmesi gerektiğini söyleyen Nursi, kadınların ve erkeklerin Allah huzurundaki sorumlulukları bakımından eşit yaratıldığını söyler. Nursi Kur’andaki gibi Allah’ın sadece Adem (AS)’ı değil, tüm insanlığı halifesi olarak tayin ettiğini söyler.
Prof. Dr. Mustafa Abu-Sway, Filistin
Gazali’den Nursi’ye: İslâm’da Kötülük Kavramının Ontolojik ve Politik Boyutları
Tsunami’nin olduğunda çoğu kişiler ‘Tanrı nasıl milyonlarca insanı etkileyen böyle bir şey yapar’ diye sorgularken Endonezya Ace’de yüzbinlerce Müslüman bir araya gelerek hate ve günahlarının affedilmesi için dua ettiler. Aynı hadise Pakistan’daki devasa depremden sonra da tekrarlandı. Bazı Müslüman alimler böyle olayların insanların yaptıkalarına karşılık gönderilen ilahî ikazlar olduğunu düşünüyor. Tüm bunların temelinde İslamdaki şer anlayışı var.
Şerrin yaratılması şerr midir sorusuna Nursi hayır der ve şerrin yaratılması ile şerrin yapılmasının farkına dikkat çeker. Nursi’ye göre kötülüğün yapılması kötüdür ama kötülüğün yaratılması hikmetli ve ilahî bir iştir. Bu anlayışla Nursi, mesela tsunami gibi çok kötü gözüken şeylerin yaratılışını kötü görmüyor. Yaratılan şeyler, neticesi itibariyle iyi midir ve bunlarda ilahî hikmetler var mıdır diyerek ahireti nazara veriyor. Nursi Hz. Eyyub’ün yaralarını kemiren kurtların ancak onun benliğinin madde kısmı olan bedenine zarar verdigi için ahiret cihetinden zararsız, belki de faydalı görülebileceğini belirtiyor.
Şerr kavramı ile politikanın yakın ilişkisine dikkat çeken Abu-Sway, İslam’da ilk fitne olarak değerlendirilen ve Hz. Ali ve Muaviye arasinda geçenleri değerlendirdi.
Şükran Vahide, Araştımacı-Yazar, Türkiye
Risale-i Nur’a Göre Yeniden Dirilişin Delilleri
Bediüzzaman Said Nursi, ahiret anlayışına geleneksel açıdan bakmak yerine eseri Risale-i Nur’da geniş şekilde ele aldığı ahiret inancını çocuklar, gençler ve ihtiyarları da kapsayacak şekilde çok daha geniş bir şekilde ele alır. Nursi ahiret inancının herkese ögretilmesi gerektigine inanmış ve bunun ciddi derecede çaba harcamıştır. Eserlerinde ahirete imanın çocuklara, gençlere, yaşlılara, ve genel anlamda sosyal hayata faidelerinden bahseder. Ahirete iman İbn-i Sina gibi büyük alimlerce bile aklın alamayacağı bir kaide olarak bakılmışken, Bediüzzaman hayattan, kainattan ve Kur’an’dan direk örnekler kullanarak haşrin her yaştan ve her kesimden insana etlikli bir şekilde anlatılabileceği bir sistem geliştirmiştir.
Nursi’ye göre verilmiş nimetlerin en büyüğü hayattır ve hayat bütün şubeleriyle ahirete işaret eder. Kainata dikkatle bakan ve tefekkür edenler için insanın hayatındaki her aşamanın ahirete açık bir delil olduğu anlaşılacaktır. Mesela, insanın duygularından bahseden Bediuzzaman, ahiret inancı olmadan ve ebediyete inanmadan insanın kalbi başta olmak uzere hiçbir duygusunun tatmin olmayacagini söyler. Ahiret ve yeniden dirilme olmazsa yaratılmışlarda açıkça görünen bütün hikmetlerin anlamsızlığa gömüleceğine inanır. Bediüzzaman böylesi bir ihtimalin Allah’ın Rahmet, Hikmet, Şefkat, Adl gibi isimleri ve kainatta tecellileri görünen birçok isim ve sifatlarına da temelden zıt olduğunu söyleyerek ahiretin olmama ihtimalinin Cenab-ı Hakk’ın zatı ve Kur’anın hakikatlerine tamamen zıt oldugunu soyler. Bediüzzaman’a göre İslam’da ahiretin kaynağını isbatta üç büyük delil vardır: Kur’an-ı Kerim, Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatları, ve Kainat ile içindeki tüm yaratılmışlar.
Prof. Dr. Bilal Kuşpınar, McGill Üniversitesi, Kanada
[b]Nursi’ye Göre Ölüm Fenomeni (Kavramı):[/b]
Bediüzzaman ölümün görülen fiziki yüzünden ziyade bunun arkasındaki manalarına dikkat çeker. Ölümü farklı bir hayata geçiş kapısı olarak tanımlayan Nursi, beş farklı hayat mertebesinden bahseder. Dünya hayatını dünyanın kendisinden farklı olarak tanımlayan Nursi’ye göre bu dünya hayatı Kur’an’da bahsedildiği gibi ahirete bakan yönü müstesna olmak kaydıyla bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ölümün gerçek manasıyla tanışmanın ve hayatını buna göre şekillendirmenin önemine dikkati çeken Kuşpınar, Bediüzzaman’ın rabıta-i mevte verdiği önemden bahsetti. Her nefs ölümü tadacaktır hakikatına inançla ölümle karşılaşmadan önce her insanın kendi vücudunun ve dünyasının ölümünü düşünerek kainatın büyük ölümünü, kabri, berzah hayatını ve yeniden dirilişi tefekkür etmesini tavsiye etmiştir. Nursi’ye göre ölüm bir son değil başlangıç, ve bir çirkinlik değil güzelliktir. Ahirete iman insanin dünyadaki hayatını anlamlandıran ve zenginleştiren bir akidedir.