Prof. Dr. Mümtazer Türköne, 'Bediüzzaman tek parti vandalizmine karşı taşra seçkinlerini oluşturdu. Halkı şiddetten uzak tutarak bugünlerin alt yapısını hazırladı.' dedi.
Prof. Dr. Türköne Moralhaber'den Dursun Kabaktepe ile yaptığı röportajında 'Hepimizin Bediüzzaman'a borcu var. Bende borçluyum' dedi.
Prof. Dr. Mümtazer Türköne, bir TV programında tek parti döneminin tahribatını Bediüzzaman Said Nursi'nin düzettiğini söyledi.
Prof. Dr. Türköne'ye tek parti döneminde yaşanan tahribatı Bediüzzaman Said Nursi'nin nasıl düzelttiğini sorduk. Prof. Dr. Türköne, Said Nursi'nin toplumu şiddetten uzak tutarak halkın fikri alt yapısını beslediğini, Kur'an'ı ve İslam'ı çağın koşullarına uygun olarak yorumladığını, o dönemde yaşayan taşra elitlerine kendilerini ifade etmeleri için yol gösterdiğini ve 2009 yılındaki toplumun alt yapısını oluşturduğunu anlattı. İşte Prof. Dr. Türköne ile Zaman Gazetesi'nin kafeteryasında Said Nursi ve Nurculuk akımı konusunda yaptığımız röportajımızın ayrıntıları:
TEK PARTİ DÖNEMİ MODERNLEŞME VANDALİZMİDİR
Bir televizyon kanalında 'Tek parti tahribatını Said Nursi düzetti' dediniz. Tek parti döneminde nasıl bir tahribat yaşandığını anlatır mısınız?
Türkiye'de, sonradan bir 'Tek parti altın çağı' efsanesi üretildi. Bütün güzelliklerin ve iyiliklerin kaynağı olan bir tek parti döneminden bahsediliyor. Bunun arkasına da bir figür yerleştiriliyor. Bu gerçeklere tamamen aykırıdır. Bu tarihin en baskıcı ve zulmün tüm Osmanlı tarihi boyunca bile rastlanmayacak kadar arttığı karanlık bir dönemdir. Cumhuriyeti kuran azınlık kadroların, seçkinci elitlerin önlerinde hiçbir engel görmeden, bu modernleştirme politikalarını, kendi dar dünyalarında gerçekleştirdikleri, çok ilkel yöntemlerle halka zorla kabul ettirmek istedikleri bir projedir. İnsan onuruna ve doğasına aykırı bir dönemdir.
O dönem için ne söylenebilir?
Tek parti dönemi tek kelime ile modernleşme Vandalizm'idir. Vandalizm kelimesi buraya çok uydun düşer. Vandalizm kan dönmekten zevk almaktır. Kaba güç kullanmaktan zevk almaktır. Tek parti döneminin böyle bir yapısı vardır. Son derece dar kafalar. Osmanlı'dan Cumhuriyete geçerken toplum bütün elitlerini savaş meydanlarında kaybetmiştir. Bunlar büyük ölçüde kıyıda köşede duran savaş kaçakları, dar mahfillerde çıkar odakları şeklinde bu Cumhuriyeti yağlamaya başlamışlar. Karşılarında da herhangi bir güç olmadığı için 'vandalca' ilerlemişler. Çünkü Osmanlı'da denge güçleri vardı. Ama bu dönemde bu güçler kalmamıştır. Bu vandalizmin en önemli tahribatlarından bir tanesi Türk musikisinin yok edilmesidir. Bu korkunç bir tahribattır.
TOPLUMU KÜLTÜREL KÖKLERİNDEN KOPARDI
Türk Musikisi konusunu biraz açar mısınız? Neden korkunç bir tahribattır?
1931 yılından sonra radyoda Türk Musikisi yasaklanmıştır. Bu Ortadoğu ve Balkanlar coğrafyasının en güçlü ve en zengin musikisidir.
Neden Türk Musikisi?
Dede Efendi'lerin, Itrilerin olduğu musikiyi Cumhuriyet yasaklıyor. Bu tam anlamıyla kültürel Vandalizm'dir. Toplumu kültürel köklerinden koparmaktır. Bu süreçten sonra musiki konservatuarlarda da yasaklandı. Ardından Türkiye'de tam anlamıyla mezhebi gayri sahih bir müzik çıktı. Arabesk gibi. Türkiye'nin kültürünü etkisi altına aldı. Sonra Osmanlı eserlerine karşı yapılan tahribat başladı. Kimliği, kişiliği oturmuş toplum büyüklerine karşı saldırılar yapıldı. Savcının beratını isteyip de idam edilen İskilipli Atıf Hoca gibi. Bu toplumu ayakta tutan birçok değerler yok edildi.
Bu coğrafyanın insanı olan yeni elitler niçin halkına bunları reva gördü?
Tam anlamıyla iktidar içindir. Bunun diğer adı faşizmdir. Tek parti dönemini en iyi ifade edecek söz faşizmdir. İtalyan faşizmi Türkiye'de çok yakından takip edilmiştir. Özellikle Recep Peker'de bir Faşizm hayranlığı vardır. Toplumun dini, kültürel ve tarihi değerlerine her türlü saldırı yapılmıştır. Toplum refleks olarak kendisini korumaya başladı. Bu konuda Cumhuriyet tarihinde kendini dengeleyecek iki tür refleks ortaya çıktı.
BEDİÜZZAMAN TAŞRA SEÇKİNLERİNİ OLUŞTURDU
Bu refleksler nedir? Biri Bediüzzaman Said Nursi'nin öncülüğünde ortaya çıkan Nurculuk'tur. Diğeri ise şiddete yakın olan Kemal Pilavoğlu'nun kurduğu Ticanilik olmuştur. Eş zamanlı olarak aynı yıllarda Türkiye'de yaygındır. Biri tarikat diğeri ise cemaattir. Bediüzzaman toplumun inançlarına yapılan saldırılar karşısında halkın inanç yapısını beslemiştir. Topluma bu ağır tahribat karşısında serum verip vücudu güçlendirmiştir. Bunu da İslam'ı ve Kuran'ı yorumlayarak yapmıştır. Cemaati sıkı bir şekilde bir araya getirmiştir. Tek parti vandalizmine karşı taşra seçkinlerini oluşturmuştur. Taşradaki okuma-yazma bilen seçkinler bu hareket ile kendilerini ifade etmişlerdir. Bugünkü seçkinlerin temeli o dönemde oluşmaya başlamıştır. Said Nursi onlarla bir direnç hattı oluşturmuştur.
Prof. Dr. Türköne Moralhaber'den Dursun Kabaktepe ile yaptığı röportajında 'Hepimizin Bediüzzaman'a borcu var. Bende borçluyum' dedi.
Prof. Dr. Mümtazer Türköne, bir TV programında tek parti döneminin tahribatını Bediüzzaman Said Nursi'nin düzettiğini söyledi.
Prof. Dr. Türköne'ye tek parti döneminde yaşanan tahribatı Bediüzzaman Said Nursi'nin nasıl düzelttiğini sorduk. Prof. Dr. Türköne, Said Nursi'nin toplumu şiddetten uzak tutarak halkın fikri alt yapısını beslediğini, Kur'an'ı ve İslam'ı çağın koşullarına uygun olarak yorumladığını, o dönemde yaşayan taşra elitlerine kendilerini ifade etmeleri için yol gösterdiğini ve 2009 yılındaki toplumun alt yapısını oluşturduğunu anlattı. İşte Prof. Dr. Türköne ile Zaman Gazetesi'nin kafeteryasında Said Nursi ve Nurculuk akımı konusunda yaptığımız röportajımızın ayrıntıları:
TEK PARTİ DÖNEMİ MODERNLEŞME VANDALİZMİDİR
Bir televizyon kanalında 'Tek parti tahribatını Said Nursi düzetti' dediniz. Tek parti döneminde nasıl bir tahribat yaşandığını anlatır mısınız?
Türkiye'de, sonradan bir 'Tek parti altın çağı' efsanesi üretildi. Bütün güzelliklerin ve iyiliklerin kaynağı olan bir tek parti döneminden bahsediliyor. Bunun arkasına da bir figür yerleştiriliyor. Bu gerçeklere tamamen aykırıdır. Bu tarihin en baskıcı ve zulmün tüm Osmanlı tarihi boyunca bile rastlanmayacak kadar arttığı karanlık bir dönemdir. Cumhuriyeti kuran azınlık kadroların, seçkinci elitlerin önlerinde hiçbir engel görmeden, bu modernleştirme politikalarını, kendi dar dünyalarında gerçekleştirdikleri, çok ilkel yöntemlerle halka zorla kabul ettirmek istedikleri bir projedir. İnsan onuruna ve doğasına aykırı bir dönemdir.
O dönem için ne söylenebilir?
Tek parti dönemi tek kelime ile modernleşme Vandalizm'idir. Vandalizm kelimesi buraya çok uydun düşer. Vandalizm kan dönmekten zevk almaktır. Kaba güç kullanmaktan zevk almaktır. Tek parti döneminin böyle bir yapısı vardır. Son derece dar kafalar. Osmanlı'dan Cumhuriyete geçerken toplum bütün elitlerini savaş meydanlarında kaybetmiştir. Bunlar büyük ölçüde kıyıda köşede duran savaş kaçakları, dar mahfillerde çıkar odakları şeklinde bu Cumhuriyeti yağlamaya başlamışlar. Karşılarında da herhangi bir güç olmadığı için 'vandalca' ilerlemişler. Çünkü Osmanlı'da denge güçleri vardı. Ama bu dönemde bu güçler kalmamıştır. Bu vandalizmin en önemli tahribatlarından bir tanesi Türk musikisinin yok edilmesidir. Bu korkunç bir tahribattır.
TOPLUMU KÜLTÜREL KÖKLERİNDEN KOPARDI
Türk Musikisi konusunu biraz açar mısınız? Neden korkunç bir tahribattır?
1931 yılından sonra radyoda Türk Musikisi yasaklanmıştır. Bu Ortadoğu ve Balkanlar coğrafyasının en güçlü ve en zengin musikisidir.
Neden Türk Musikisi?
Dede Efendi'lerin, Itrilerin olduğu musikiyi Cumhuriyet yasaklıyor. Bu tam anlamıyla kültürel Vandalizm'dir. Toplumu kültürel köklerinden koparmaktır. Bu süreçten sonra musiki konservatuarlarda da yasaklandı. Ardından Türkiye'de tam anlamıyla mezhebi gayri sahih bir müzik çıktı. Arabesk gibi. Türkiye'nin kültürünü etkisi altına aldı. Sonra Osmanlı eserlerine karşı yapılan tahribat başladı. Kimliği, kişiliği oturmuş toplum büyüklerine karşı saldırılar yapıldı. Savcının beratını isteyip de idam edilen İskilipli Atıf Hoca gibi. Bu toplumu ayakta tutan birçok değerler yok edildi.
Bu coğrafyanın insanı olan yeni elitler niçin halkına bunları reva gördü?
Tam anlamıyla iktidar içindir. Bunun diğer adı faşizmdir. Tek parti dönemini en iyi ifade edecek söz faşizmdir. İtalyan faşizmi Türkiye'de çok yakından takip edilmiştir. Özellikle Recep Peker'de bir Faşizm hayranlığı vardır. Toplumun dini, kültürel ve tarihi değerlerine her türlü saldırı yapılmıştır. Toplum refleks olarak kendisini korumaya başladı. Bu konuda Cumhuriyet tarihinde kendini dengeleyecek iki tür refleks ortaya çıktı.
BEDİÜZZAMAN TAŞRA SEÇKİNLERİNİ OLUŞTURDU
Bu refleksler nedir? Biri Bediüzzaman Said Nursi'nin öncülüğünde ortaya çıkan Nurculuk'tur. Diğeri ise şiddete yakın olan Kemal Pilavoğlu'nun kurduğu Ticanilik olmuştur. Eş zamanlı olarak aynı yıllarda Türkiye'de yaygındır. Biri tarikat diğeri ise cemaattir. Bediüzzaman toplumun inançlarına yapılan saldırılar karşısında halkın inanç yapısını beslemiştir. Topluma bu ağır tahribat karşısında serum verip vücudu güçlendirmiştir. Bunu da İslam'ı ve Kuran'ı yorumlayarak yapmıştır. Cemaati sıkı bir şekilde bir araya getirmiştir. Tek parti vandalizmine karşı taşra seçkinlerini oluşturmuştur. Taşradaki okuma-yazma bilen seçkinler bu hareket ile kendilerini ifade etmişlerdir. Bugünkü seçkinlerin temeli o dönemde oluşmaya başlamıştır. Said Nursi onlarla bir direnç hattı oluşturmuştur.