Tesbitler - Zübeyir Gündüzalp

Ahmet.1

Well-known member
• Her insan kendi değerine inanır ve başkalarının da bunu kabul etmesini ister.

• İnsan, herşeyden evvel kendisiyle ilgilenir.

• Her şeyi bildiğini iddia edenler cahildir.

• Kabı dolu olana ilimden bahsedilmez.

• Kudsi uhuvvetin teessüsü için çokluğa lüzum yoktur. 3-5 kişi olsa kafidir.

• Doğruluk itidaldedir, ihtiyat sabırdandır.

• Şahsi kusuru, umuma taalluk eden kusurdan tefrik etmeliyiz. İnsanın şahsî olan kusurlarından, şefkat ve acımak ile kurtulabileceğini telakki etmeliyiz.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Dilimizi; samimiyet zannıyla tahripkar, yıkıcı, gücendirici konuşmalardan muhafaza etmek gerekir.

• Münakaşa ile hiçbir dava halledilmez. Münakaşadan yavaşça çekil, öyle şeyler muvakkattir.

• Taarruz edildiğinde, mukabele-i bilmisil yapmamak. Hele Müslüman olursa müsbet mesaiye devam, meslek-i nuriyenin esasatındandır.

• Büyük zatlar bunda müttefiktir ki; “Başkalarıyla uğraşan yolundan kalır” (Dinsizlerin, ve şeytanın ehl-i hizmeti başka şeylerle meşgul ederek, hizmete mani olma planı vardır.)

• Şahsi müdafaaya geçmeyip, daima hak ve hakikati iltizam ve müdafaa etmek, meslek-i kudsiyemizdendir.
 

Ahmet.1

Well-known member
• İnsan; bazı imtihanlara maruz kalır. Bu durum kuvvet ve salabet kazanmaya sebeptir.

• Varta ve yanlışlık gibi hadiselerden, kendimize ibret ve ders almalıyız. Yoksa biz de aynı hallere düşebiliriz. Bu hâl-i sükuttan titreriz ve titrerim.

• Şaka muhabbetin kezzabıdır.

• Düşün! düşün! Ne düşündüğünü de düşün!

• Çok kere olur ki, hatası kendisine söylenmeyen bir kimse, hatasını hüner sayar.

• Sana şifa lazım ise, acı ilaç iç. Dostun sözü acıdır.

• Zihnî faaliyet için takip edeceğim gaye, iradî dikkat cehdlerinden ibarettir.

• İmanı kurtarmak, Kur’ana ve Nur’a hizmet gibi, mukaddes ve asil bir dava uğrunda, hayatımı fedadan çekinmeyeceğim.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Hususan yeknesak dünyevi meşguliyetler; insanın mahiyetindeki ulvi melekeleri körletir. Manevi terakkiyata medar olacak yüksek istidatları söndürür, kabiliyetleri verimsiz kılar.

• Tembelliğe, basit ve manasız zevklerime, müsaade etmeyeceğim!

• İrade ve nefsimize hakimiyete, inayet-i Hakla muvaffak olabiliriz. Bu cehdimizde ‘zaman’ da bize hizmet edecektir.

• Nefse hakimiyetin en ehemmiyetli şartı; fikirlerin ve hareketin kuvvetli i’tiyatlar halinde birbirine raptedilmesidir. (Fikir ve hareket arasında öyle bir rabıta te’min etmelidir ki; zihinde teşekkül eden bir fikri, aynı vuzuh ve şiddetle ‘hareket’ takip edebilmelidir.)

• Üstadımıza sadık olan, nza-i İlahîyi bulandır.

• Yüksek bir gaye, ebedi, canlı ve cazip bir maksad; işte bütün sıcak heyecan ve fikirlerimizi hakaik-i imaniye üzerine çevirebilmeliyiz. Böylece hedefe varabiliriz.

• Gayr-ı meşru veya lüzumsuz arzularıma mukavemet ve muhalefet etmeliyim.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Maksat ve gayelerimize muvafık hislerimizden, hemen istifade etmeliyiz.

• İşimizin kudsiyetine ve yüksekliğine karşı bir his mi husule geldi, hemen iş başına!.. İşi hoş ve cazip kılan, zihnî ve bedenî bir kuvvet mi hissettik, çabuk kitap başına!.. Derhal iş başına!..

• Tenbel bir hayat seyrinin vicdan azabından azade kalması kâbil değildir.

• Nur-u Kur’anla meşguliyet; insanda yüksek hazlara, ebedi saadete ve baki şereflere karşı ulvi hisler husule getirir.

• Zihnen çalışan insanlar, yalnız arzu ettikleri şeyleri hatırda tutmaya muvaffak olurlar. Biz mevzuumuzu tekrarlamak suretiyle dikkatimize büyük mikyasta hakim olabiliriz.

• Şehevi temayülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi mübhem hayallere müsait kılan, tembelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz. Kur’anî ve imanî hakikatlarla, bize saadet anahtarları kazandıracak eserleri okumalıyız.

• Fikirleri ve hareketleri hoş ve meşru olmayan, hayal tarzları İslamiyete muvafık gitmeyen ve vaki sebeplerle tembelliği, mâkul ve meşru gösteren arkadaşlardan büyük bir soğuklukla uzaklaşmalıyız.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Tahkiki iman dersleriyle tenevvür eden bir kimsede sefil hisler, yerlerini âlî duygulara terk ederler.

• Nazarlarımızı, harici alemden kendi nefsimize iradî bir surette çevirmeliyiz. Harici vak’a ve hadiselere tabi olmadan, kudsi hizmetimize ve ulvi meşguliyetimize devam etmeliyiz.

• Gaye ve maksadta muvaffak olmanın sırrı şudur: Maksad ve gayelerimize faydalı olan şeylerden istifade etmek, onun haricindeki şeylerle meşguliyeti mâlâyani addetmek, lüzumsuzluğuna inanmaktır.

• Bizim büyüklerimize tazim, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.

• Kükremiş fil, o kadar zorlu ve heybetli hayvan iken, sahibinin üzerine hücum etmez, çünkü lütfunu görmüştür.

• Münafığın rey ve hükmü, gammaza muvafık görünür. Bunların laflarına itimad edip aldanma!.. (Ehl-i tahkik ve tedkik ol...)

• Bilhassa münazaalı haberlerin, sözlerin nakillerinde noksan ve fazlalık olabilir, habbe kubbe yapılabilir.

Bunun için herkese, hususan sevdiklerine aldanmaktan kendini koru... Muhakemeli ve âkilâne davran... Bu gibi şeylerde itidal-i demle hareket et... (Birinin sözüyle diğerini mahkum etme)
 

Ahmet.1

Well-known member
• Bediüzzaman Said Nursi şahsı için manevi bir mertebe davasında bulunmayan bir şahsiyettir.

• Risale-i Nur bir mektepli talebeden feylesofa kadar, avamdan en alime kadar kadın, erkek, genç, ihtiyar herkesin dinî, ahlakî, kalbî, aklî, felsefî v.s. ihtiyaçlarını en mükemmel ve en zevkli bir tarzda karşılayan ve ikna eden, taptaze bir eser külliyatıdır.

• Evet, biz Nur talebeleri; dünyevî bir maksat için çalışmıyoruz ki, hapis ve zulümlere maruz kalınca sarsılalım... (Risale-i Nur talebelerinin meşgul oldukları vazife, en büyük dünya meselelerinden daha muazzamdır.)

• Bu memlekette dini irtica yoktur, yalnız ve yalnız siyasi irtica vardır. O politik mürteciler, siyaseti dinsizliğe alet ederek dine ve din adamlarına hücum ediyorlar. İmansızlıkla, gayet aciz, korkak ve evhamlı olan din düşmanları, çaresiz kalınca kuvvete başvururlar. Halbuki “hak kuvvette değil, kuvvet haktadır.” Onlar haksız oldukları için kuvvetsizdirler.

• Dindarlara mürteci diyenler, kendi ayinelerine bakarak gördüklerini söylüyorlar. Asıl mürteci kendileridir.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Risale-i Nur sönmez; O, söndürülmek için üflendikçe parlayan, ilâhî bir nurdur. Kur’an ve iman hakikatlerini ders veren Risale-i Nur, bu vatan ve milletin sinesinde yerleşmiş ve kökleşmiştir. Onu söküp atmak hiçbir komitenin haddi değildir.

• Risale-i Nur talebeleri ise, mağlub olmazlar. Onlar başkalarına benzemezler. Farz-ı muhal olarak, onlar zulmen bir mahkumiyete düçar edilseler derler ki: “Biz mahkum olmuyoruz, Hâk indinde beraat kazanıyoruz.”

• Nur Talebesi; müsbet gayeli şeyler düşünür, mağlubiyete mağlup olmak istemez.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Kuvve-i maneviyenin ve müsbet düşüncenin sihirli kudretine malik olan insanlar, dünya ve uhra işlerinde harika muvaffakiyetlere erişmişler ve erişmektedirler. Şu hakikat gayet kat’i ve çoklukla vakidir ki; İnsanlar iman ve itikad ilmiyle münevver olmakla ve düşüncelerini düzeltmekle ye’s, üzüntü ve ümitsizliği, korku ve muhtelif hastalıkları def edebilir, hayatlarını değiştirebilirler.

• Ruhumuzun selâmeti; bizim nerede olduğumuza, neye malik olduğumuza bağlı değil, ancak ruh haletimize bağlıdır. Harici hallerin bununla münasebeti pek azdır.

• Ruh haletinizi değiştirmekle, müptelâ olduğunuz dertten kurtulabilirsiniz.

• Siz derde uğramışken, sinirleriniz birbirine geçerken, bu şartlar altında Rabbinizin size ihda (hediye) ettiği irade kuvveti ile, ruh haletinizi değiştirebileceğinizi kat’i olarak beyan ediyorum. Bunun sırrı basittir, fakat biraz gayret lazım.

• Bir ameli ruhiyat âlimi der ki: “Fiil, hissi takib eder gibi görünmekte ise de, hakikatte fiil ile his beraber giderler. İradenin tasarrufu altında bulunan fiili tanzim edersek, dolayısıyla öyle olmayan hissi de tanzim edebiliriz.”

• Zihnen karar vermekle heyecanlarımızı hemen değiştiremesek de, fiillerimizi değiştirebiliriz. Fiillerimizi değiştirince, hislerimizi otomatik surette değiştirmiş oluruz...
 

Ahmet.1

Well-known member
• Şayet neş’eniz kaybolmuşsa, ihtiyari neş’eye girme yolu: Şakrak ve neşeli davranmak.
Güya neş’e gelmiş gibi hareket edip konuşmak.

“Ben neş’eliyim, ben neş’eliyim, ben müferrahım, ben mesrurum” kelimelerini yüksek sesle 15 defa tekrarlayarak, kendi kendinize bu telkini yapmak ve yapmaya devam etmekten ibarettir.

• Pek mes’ud ve neş’eli olma belirtilerini hareketlerinizle gösterirken, bitkin ve bezgin bir halde kalmak maddeten imkansızdır. (Bu, Allah’ın bize ihsanı olarak, hepimizin hayatımızda kolayca ve mucizeler misillü muvaffakiyetler kazanabileceğimizi gösteren esaslı, küçük hakikatlerden birisidir.)
 

Ahmet.1

Well-known member
• Sıkıntı ve ızdıraptan kurtulmak için insanın kendinde değişiklik yapması lazımdır. Bu değişiklik için yegane çare şudur: Neş’eli hareket etmeye başlamak. Bu metodu tatbik ederek vehim ve sıkıntılardan kurtulan birisi der ki:

“Şöyle bir hareket ederek yerimden fırladım, gülümsedim, güya herşey güzel ve yolunda imiş gibi hareket etmeye uğraştım...

“Önceleri güç olduğunu itiraf ederim, fakat kendimi zorladım. Bu hareketleri yapmaya devam etmekte sebat ettim. Hareketlerimde güler yüzlü, neş’eli ve ferahlı göründüm. Böylece sıkıntılarımdan kurtulmaya muvaffak oldum.

“İlk farkına vardığım şey, kendimi iyi hissetmem oldu. Hemen hemen kendimi göründüğüm kadar iyi hissettim, bu iyileşme devam etti.

“Bugün aylardan beri mezarda olmam icap ettiği halde hem mes’ut, hem neş’eli, hem mesrur, hem sıhhatli, hem de hayattayım. Şu muhakkak ki: eğer mağlubiyet düşüncelerine ve ümitsizliklere devam etseydim, şimdi ölmüş bulunacaktım.

“Fakat ruh haletimin değişmesiyle, vücudumun iyileşmesine sıhhat ve afiyet kazanmasına imkan ve fırsat verdim”
 

Ahmet.1

Well-known member
• Kuruntu, vehim ve üzüntülere müptela olanlara şunu söylemek istiyorum. “Madem ki, Allah’tan ümidi kesmeyerek, ümitvar olarak, ferahlı ve neş’eli davranarak; sıhhat ve afiyet, gayret ve faaliyet, şevk ve himmet gibi nimetlere ve zevklere erişmek mümkündür. Öyle ise bu üzüntü ve vehimler niye?”

• Daima müsbet şeyler düşünmek, bu insanın da hayatını kurtarabildi. Ben ve siz, küçük sıkıntılarımıza ve dertlerimize, ehemmiyetsiz ve küçük olduğu halde; kuruntu ile kendi hayalimizde büyütmek vehmine düştüğümüz, gam ve kederlerimize, (bir dakika dahi olsa) niçin vücud rengi verelim, niçin bizde durmasına ve yerleşmesine müsaade edelim!

• Hem madem ki, sadece ferahlı sürurlar ve neş’eli hal ve hareketlerimize devam etmekle, ruhi ve kalbi olarak meserretli bir vaziyette davranmakla; gam ve sıkıntı, atalet ve tehavünü def’etmek mümkünmüş. Mesrur ve müferrah bir halet-i ruhiyeyi elde edip, gayyuriyet ve faaliyet saadetine erişmek mümkünken ne için kendi kendimizi mahzun, mükedder ve heder edelim...

Ne için fıtratımızda meknuz, ezel ve ebede müteveccih kabiliyetleri köreltelim.
 

Ahmet.1

Well-known member
• Niyeti ve düşüncesi ne ise; insan o’dur.

• İnsan kat’iyyen görecektir ki, maarif-i İlahiyye ve tahkiki iman derslerini hergün okuyarak imanı kuvvetlendikçe; eşyaya, hayata, insanlara ve mahlukata karşı görüş ve düşünceleri -hakikatbîn bir kimse haline yükselmiş olmanın semeresi olarak- değişecektir. Bu değişikliğe erişince de, eşyalar, insanlar ve mahluklar; kendisine karşı hallerini değiştirirler.

İnsan, düşünce, tasavvur ve görüşlerini Marifetullah ilmi ile, Hakaik-i Kur’aniye ve imaniyeyi sebat ve sadakatla mütalaa ile cehaletten kurtularak değiştirirse, maddî ve manevî, ferdî ve içtimaî, imanî ve fikrî hayatında çok hızlı ve müsbet bir değişiklik olduğunu görür. Hayret ve hayranlıklar içinde, Allah’a hamd ü sena eder. Hal ve akibetimize mes’udane şekil veren kuvvet, Kadir-i Zülcemal ve Rabb-i Rahimimiz olan Allah tarafından içimize iddihar edilmiştir, fıtratımızda ve benliğimizde meknuz bir haldedir.

• Bizim vazifemiz: Ye’s, gam ve kederlere kendimizi kaptırmayarak; heva, heves ve sefahetle kendi kendimizi körletip mahvetmeyerek; himmet ve gayretle bu fıtrî kabiliyetlerimizi, ilm-i iman ve Marifetullahla çalıştırmak, inkişaf ve inbisat ettirmektir...
 
Üst