Tende can, canda canansin Efendim Peygamberim (s.a.v)

Sükut

Member
Rivayet edilir ki: birbirlerine kırılan iki arkadaştan biri uzun bir aradan sonra diğerinin kapısını çalar.
‘Kim o?’ diye seslenir içerdeki. ‘Benim’ der kapıyı çalan. ‘Burada ikimize birlikte yer yok’ diye cevap verir öbürü.

Aradan uzunca bir zaman geçer. Yeni bir umutla tekrar çalar sevdiği arkadaşının kapısını.
‘Kim o?’ diye sorar yine içerdeki. ‘Sen’im!’ der bu sefer. Ve kapı sonuna kadar aralanır.

Hz. Mevlana da: ‘Birisinin kalbinde taht kurmak, sevgisini kazanmak istiyorsanız, öylesine sevmelisiniz ki, benliğinizi bırakıp adeta ‘o’ olmalısınız’ diye anlatır hakiki muhabbeti.
İşte sevmek ‘o’ olmaktır. Kalbi sadece ‘o’na hasretmektir.


Hz. Ömer (r.a): ‘Yâ Rasûlallah! Sen'i canım dışındaki her şeyden çok seviyorum!..’ der.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Hz. Ömer (r.a)’ın elini tutar ve: ‘Beni canından çok sevmedikçe olmaz, Yâ Ömer!’ buyurur.
O da hemen: ‘Canımdan da çok seviyorum Yâ Rasûlallah!’ der.
Bunun üzerine Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Şimdi oldu.’ buyurur.


Sahabeler, Hz. Peygamber (s.)’e öyle derin bir sevgi ve aşk duymuşlar ki, dünyada da, ahirette de bir an olsun ondan uzak kalmak, onlar için en büyük üzüntü ve korku olmuştur. Bu sevgiyi Hz. Âişe’nin ağzından çıkan ifadelerde görmek mümkündür:

“Bir adamki bunun Sevbân olduğu tespit edilmiştir- Peygamber (s.) Efendimize gelerek dedi ki: “Ya Rasûlüllah! Süphesiz ki sen, bana hem çoluk çocuğumdan hem de malımdan daha sevgilisin.Doğrusu seni düşündükçe sabrım tükeniyor, gelip görünceye kadar bu hâlim devam ediyor. Bir de kendi ölümümü ve senin ölmeni düşünüyorum da büsbütün üzülüyorum. Biliyorum ki, sen cennete girince peygamberlerle birlikte yüce makamlara yükseleceksin. Ben de cennete girince ayrı bir yerde bulu nacağım ve bir daha seni göremeyeceğim!" Bunun üzerine şu ayet-i kerime indi: “Öyle ya, kim Allah’a ve Peygamber’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimet sunduğu peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdirler. Bunlar ise ne güzel arkadaşlardır." (Nisâ, 69)

Anlatılan olayda da görüldüğü gibi, ashabın Hz. Peygamber’e olan candan sevgileri öyle bir boyuta ulaşmıştı ki, kendisinden bahsedilince gözyaşlarına hakim olamıyorlardı. Hz.Ömer’in oğlu Abdullah ne zaman Hz. Peygamber’in adı geçse, kendisini tutamaz, gözyaşı dökerdi (Abdullah Nâsıh Ulvan, İslâm’da Aile Eğitimi, çev: Celal Yıldırım, VI.baskı, Ankara, II, 479-480).

Sahabenin Hz. Peygamber’e olan sevgi ve muhabbeti, onun vefatından sonra da aynı canlılığını ve tazeliğini hiçbir zaman kaybetmemiştir.

Allah (c.c ) kalplerimizi onun sevgisiyle doldursun.
 
Üst