Said-i Nursi ve Fazıl Say: Dindarlara Sağduyu Çağrısı

Slippery Floor

New member
Said-i Nursi ve Fazıl Say: Dindarlara Sağduyu Çağrısı

Said-i Nursi ve Fazıl Say : Dindarlara Sağduyu Çağrısı

fazil-say.jpg


Nurcular öteden beri şöyle der: "Üstâdımıza türlü zulümler yapıldı, sürgün edildi, hapse atıldı, zehirlendi, kitapları yasaklandı. Bu zulümleri yapanlar onun dâvâsında bir hakîkat seziyorlardı ve o hakîkatın yayılmaması için bu yollara başvuruyorlardı." Evet, aynı şekilde dindarlar eğer İslâm'ı eleştiren bir kitabın yayınlanmamasını, bir filmin gösterime girmemesini, bir ileticiğin yazılmamasını bu kadar çok arzu ediyorlarsa istemdışı da olsa bu İslâm eleştirilerinde bir hakîkat seziyorlarmış ve onun yayılmasını istemiyorlarmış gibi görünürler . Bu ülkenin dindarlarına sormak istiyorum. İçtenlikle yanıtlayınız. Said-i Nursî'ye yapılanları zulüm diye anlatıp, Fâzıl Say'a yapılanları doğru görmek çifte standart değil de nedir? Haksızlık değil midir? Peygamberinizin "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." hadisini ulu belliyorsanız, Fâzıl Say'a yapılanlar karşısında susmak da dilsiz şeytanlık olmaz mı? Yoksa hadiste bahsedilen susmak, haksızlık sâdece müslümanlar için söz konusu olduğunda mı dilsiz şeytanlık? Tanrıtanımazları, yaradancıları, bilinemezcileri kapsayıcı bir adâletiniz yok mu? Birilerinin size bir zamanlar zulüm yapmış olması şimdi sizin de başkalarına zulüm yapmasını haklılaştırır mı? Haklılaştırmazsa söyleyiniz, sizin adınıza hüküm veren ellere tepkinizi belirtiniz.

Hem bir düşünün. Nur risaleleri neye karşı yazılmış? İslâm eleştirilerine karşı değil mi? Yâni biri "Kur'an'da hep tekrarlar var. Bu belagata aykırı değil mi?" diye sormuş. Ve Said-i Nursî yanıt vermiş. Biri "Hudutlu bir dünya hayâtına mukâbil niçin hudutsuz bir cehennem azâbı var?" diye sormuş. Said-i Nursi yanıt vermiş. Bu İslâm eleştirileri dile getirelemeseydi, dile getirenler öldürülseydi, susturulsaydı, dâvâ edilseydi hiç o övünç kaynağınız nur risaleleri yazılabilir miydi?

"İnanmayabilirsiniz ama hakaret edemezsiniz!" şeklindeki vird-i zeban hâline gelmiş sözünüzün bir kıymet-i harbiyyesi olmadığını artık idrâk etmelisiniz. Bir kimse daha "İslâm'a inanmıyorum." dediğinde bile İslâm'a hakaret ediyordur. Nasıl mı? "İslâm'a inanmıyorum." diyen bir kimse İslâm peygamberine ya yalancı diyordur, ya da ruh hastası diyordur. Başka bir seçenek var mı? "Belki henüz İslâm'ın yahut yanlış anlaşılmalardan arınmış has İslâm'ın tebliğinden nâsibini almamış biri de bunu diyebilir." diyeceksiniz. Lâkin dininizi derinlemesine öğrenip de kabûl etmeyen azımsanamayacak sayıda insan vardır, bunu görmezden gelmeyiniz.

"Biz sâdece kendi dinimizin kutsallarına hakâret edilmesinin değil, üç büyük semâvî dinin de kutsallarına hakaret edilmesinin engellenmesini istiyoruz." gibi sözleriniz pek iyi niyetli, hoşgörülü ama ne yazık ki basit bir muhakeme sınamasını geçemeyecek kadar zayıftır. Siz zâten îtikâdınızca "Îsâ'nın rabbânîlikten nasibi yoktu, o sadece bir peygamberdi ve beşerdi." diyerek Hristiyanların pek önemli bir akîdesine hakâret etmiyor musunuz? Hem neden üç din? Neye göre üç din? Neden 1 milyara yakın mensubu olan Hinduluk bu duyarlılığa dâhil değil? Her kurban bayramında onların tanrılarını keserek Hindulara hakâret etmiyor musunuz? Şu an dünyâda üç değil çok daha fazla din yaşıyor ve çok daha fazla din de artık yaşamıyor. Mormonların "Kızılderililer kayıp bir İsrâil kabîlesidir." şeklindeki inançlarını rencide edecek diye DNA testlerini rafa mı kaldırmalıyız? Putlara tapmanın anlamsız ve ahmakça olduğu yönündeki söylemlerinizle sayısız putperesti, neopaganı rencide etmiyor musunuz?

"Dinimiz en mükemmel dindir ve en mükemmel bir hayat nizamıdır." diyorsunuz ve bunu demeye yerden göğe kadar hakkınız var. Ama birilerinin bunun tersini söylemeye de hakkı olursa... "Peygamberimiz gelmiş geçmiş en yüce, en kutlu insandır." diyorsunuz ve bunu demeye yerden göğe kadar hakkınız var. Ama birilerinin bunun tersini söylemeye de hakkı olursa...

Yüzyıllar boyunca dininiz açısından kölelik doğal bir kurum olarak görülüyordu. Ne zaman ki kölelik dünya çapında yasaklandı, siz de bu ahlâkî ilerlemeyi kabûl ettiniz ki şimdi dünyada köleliğin geri gelmesini savunan tek bir hristiyan ya da müslüman yok. Yanlış anlamayın, "Dîniniz köleliği niçin kaldırmadı?" diye sormuyorum o sizin bileceğiniz iş... Diyeceğim şudur. Nasıl ki köleliğin kaldırılması insanlık açısından büyük bir ilerlemedir. İşte buna benzer ilerlemelerden en önemlilerden biri de ifâde özgürlüğüdür. İslâm tarihinde sâdece farklı içtihatlara sâhip olduğu için işkence gören, hapse atılan Ebu Hanife, Ahmed Bin Hanbel, İbn Teymiyye gibi isimleri anımsamanız bile ifâde özgürlüğünün ne mübârek bir şey olduğunu idrâk etmenize yetmez mi? Molla Lütfi bir iftira yüzünden asılmadı mı? İbn Arabi kimi âlimlerce mürted ilân edilip, canını kurtarmak için kaçmak zorunda kalmadı mı? "Batı ifâde özgürlüğü konusunda bu kadar ahkâm kesiyor ama bir takım tarihî konuların tartışılmasına çeşitli cezâlar veriyor." derken haklısınız ama bu ifâde özgürlüğünün yanlış bir şey olduğunu değil, yanlış uygulandığını kanıtlar sâdece...

Size fıkıh dersi vererek edepsizlik yapacak değilim. Ama şunu anlamalısınız. Nasıl artık fıkıh birikiminizde ciltlerce yer tutan kölelik kurumunu tümüyle defterden sildiyseniz, "Peygambere hakaret edene şu yapılır, dinden dönüp de din aleyhinde konuşana şu yapılır." gibi hükümleri de defterden silmelisiniz. Çağımızda varlık sâhibi olmak istiyorsanız bunu yapmaya mecbursunuz. II. Abdülhamid'in Henri de Bornier tarafından yazılan ve peygambere hakaret eden oyununun gösterime girmesini halifelik konumunu kullanarak yaptığı tehditle engellemesini çocuklarınıza örnek bir davranışmışçasına anlatmanız pek gözükapalıca, gerçeklerden uzak bir davranıştır. Abdülhamid Han'ı bu davranışı için eleştirmiyorum. Sonuçta o zaman Batı'da da ifâde özgürlüğü pek şahâne vaziyette değildi. Ki kendisi halifeydi ve halifeliğin gereğini yaptı. Ama artık bir halifeniz yok. Halifeniz olsa bile günümüz koşullarında böyle bir susturuculuğu, baskıcılığı sürdüremezsiniz. Bu ne sizin, ne de susturmayı istediğiniz İslâm eleştirmenlerinin hayrına olur. Sanal ortamda estirilen sansürcülük havalarının bizi uygar dünyaya mizah malzemesi yaptığının ayrımında değil misiniz?

Eleştiri, eleştirilen için her zaman yararlı olur. İslâm iddia ettiğiniz gibi hak din ise savunucuları kendilerine yöneltilen eleştirilere düzeyli yanıtlar vereceklerdir ve bu yanıtlar İslâm'ın düşünsel bakımdan güçlenmesini sağlayacaktır. "Eleştiri ayrı, hakâret ayrı." gibi ayrımların ne kerte yapay olduğunu artık anlayın. İslâm'ı eleştirmek önünde sonunda elbette hakârete varacaktır. Peygamberinizin Beni Kureyza kâbilesine yaptığı eylemi ihânete karşılık olarak yapılmış haklı bir eylem olarak savunabilirsiniz. Peki birisi bu eylemin ahlâkî olmadığını söylemek istediğinde, bu eylemi eleştirmek istediğinde önünde sonunda bu eleştiri hakâret izleri taşımaz mı? Hakâret derken aklı başında eleştirilerin içeriğinden bahsediyorum tabii... Akl-ı evvel Fox kanalı sunucusu Bill O'Reilly'nin "Müslüman kadınlar örtünüyor. Çünkü çirkinler..." lafı gibi müptezelce bir şeyden bahsetmiyorum. "Kimse annesine hakâret edilmesine izin veremez, biz de mü'minlerin anneleri olan efendimizin hanımlarına, efendimizi anamızdan çok sevdiğimiz için ona da dil uzattırmayız." gibi savunma müsveddelerinin bir kıymetinin kalmadığını anlayınız. Hiçbir uygar insan anasına sövülüyor diye dâvâ açmaz, adam dövmez, öldürmez. İstisnaen o uygar insan bunları yapsa bile onun annesi târihe mâl olmuş, her hareketi, yaptığı her işi insanlığa örnek olması beklenen, değişmez ve mûcîze dolu bir kitabı insanoğluna biricik dünya görüşü kaynağı olarak sunan birisi değil... Dîniniz bütün beşeriyete hitap ediyor, bütün beşeriyet için en doğru hükümleri içerdiğini öne sürüyorsa bu beşeriyetin kimi mensupları bu hükümleri özgürce tartıya vurabilmelidir.

Nasıl ki Batı ülkelerinde bir güldürü sanatçısı sahneye çıkıp, İncil'i eline alıp onunla dalga geçip, şakalar yapabiliyor. Îsâ ile ilgili türlü nükteler televizyon dizilerinde yer alabiliyor, bunun için kimse öldürülmüyor, tehdit edilmiyor, dâvâ edilmiyorsa burada da o yapılabilmeli... Yirmi küsür sene önce infiale yol açmış Şeytan Âyetleri herhangi bir korku duyulmadan dilimize çevrilebilmeli... Biliyorum fazlasıyla hülyâlar içinde yitmiş biri gibi gözüküyorum ama müslümanlar düşünsel bakımdan hayatta kalmak istiyorsa bunu yapmak zorunda... Bu ve bunun gibi yapıtlarda yanlış bulduğunuz bir sav var ise oturur bunlara yanıt yazarsınız. Eğer böyle kitapların basılmasına karşı iseniz ya daha önce dediğim gibi istemdışı da olsa bir hakîkatın yayılmasına sezgisel olarak karşı koyar gibi gözükürsünüz ki bu dininizi fena bir vaziyete düşürüyor. Ya da "Ne gerek var şimdi insanları kışkırtmaya?" gibi birçok değerli kimseye kışkırtmacı, provokatör yaftalarının yapışmasına neden olmuş harc-ı âlem bir gerekçeye sığınırsınız. Bir yandan "İslâm bir terör dinidir, her müslüman olası bir teröristtir.." gibi önyargılarla savaşırken, bir yandan da dindar müslümanların dine hakâret eden en ufak bir şey için kışkırıp, sokaklara dökülüp, insan dövebileceğini, öldürebileceğini örtülüce söyleyip çelişkiye düşerek...

Ah benim tâlihsiz ülkem! Bâri tartışmasını yaptığımız Fâzıl Say gerçekten Selman Rüşdü gibi dîne söven, sayan bir şey üretmiş olsa... Ne yapmış yâni? Ömer Hayyam'dan bir dize paylaşmış. Eğer bu suçsa Ömer Hayyam'ın o dizelerini dilimize çeviren, basan, satan hatta o Rubâileri satın alan herkes cezâ almalı. Bu işin ne derece abuk olduğunu fark etmiyor musunuz? Bir de müezzinin rakı sofrasına ya da sevgilisine yetişme olasılığına ilişkin bir şaka yapmış. Buna benzer zilyon tâne şaka dindarlarca yapılmıyor mu zâten? Ben dindar bir ailede büyümüş bir mürted olarak çok tanık oldum böyle şeylere... İmamlar, hocalar, vaizler hakkında çok daha belden aşağı şakalar yapıldığına tanık oldum, hem de mütedeyyin kimselerce... Şunu da belirteyim ki Fâzıl Say'a yapılan haksızlıktan her söz edilişte onun dünya çapında bir sanatçı olduğunun ikide bir dile getirilmesini uygunsuz bulurum. Zîrâ bu müstebitlik Sarı Çizmeli Mehmet Ağa'ya da yapılsa aynı tepkiyi hak ediyor.

İnandığınız Allah aşkına yalvarıyorum size! Vicdânınızın sesini dinleyiniz! İnsâf ediniz! Fâzıl Say'a yapılanları haklı buluyor musunuz? Gerçek kişiler olarak ortaya çıkmaya korkan Türkiyeli dinsizlerin İslâm eleştirisi yapan sitelerinin devletçe kapatılmasını doğru buluyor musunuz? Facebook'un bir köşesinde peygambere hakâret içerdiği düşünülen bir iletisi için karakola çağrılan birisi bunu hak ediyor mu sizce? Youtube'da paylaştığı videolardan ötürü bir üniversite öğrencisine para cezâsı vermek adâlet mi? İslâm'ı eleştiren falan.com adresli bir siteyi kapatıp, oradaki savlara yanıt verme iddiasında olan falan.org diye bir site açıp, falan.com adresini falan.org'a yönlendirmek hakkâniyetli bir davranış mı? Dîni eleştirmeyi bırakın, evrim kuramını savunan sayısız sitenin de bu sansürlerden nâsîbini aldığını biliyor musunuz? Öteki İslâm ülkelerinde sanal ortamda İslâm'ı eleştiren şeyler yazdığı için insanların hapsedilmesi, boğazının kesilmesi, göğsünden bıçaklanması içinizi acıtmıyor mu? Bizim de bu tür cezâları benimseyici bir hâle gelebilecek bir yolda olmamız sizi ürkütmüyor mu?

Bu satırların yazarı yazının başında zikri geçen Said-i Nursî'nin muannit diye nitelediği bir mürteddir. Ne dünya zevklerine korkusuzca dalabilmek için, ne de gizli bir takım örgütlerden beslendiği için mürted olmuştur. Emin olun ki, bütün gücüyle inanmaya çalışmış, elinden geldiğince çabalamış ama başaramamıştır. İnanabildiğiniz için sizin adınıza da çok mutlu hatta açıkçası imânınızı kıskanıyor. İnanın ki dünya üzerindeki birçok dinsiz de bu ruh hâlini paylaşıyor. Fakat siz neden inandığınızı ifâde etmekte özgürseniz, biz de neden inan(a)madığımızı ifâde etmekte özgür olmalıyız. Dil uzatmamamızı istediğiniz kutsallar sizin kutsalınız bizim kutsalımız değil... Necip Fazıl Kısakürek'in "Îmân kutuplarına dil uzatmak müstesna, her türlü fikir serbesttir." şeklindeki ilkesinin yersiz ve yetersiz olduğunu, zîrâ dinsizlerin îmân kutuplarına dil uzatmadan düşüncelerini dile getirebilmelerinin olanaklı olmadığını anlayınız.

"Sizin dininiz size, benim din(sizliğ)im bana..."

Kaynak: "Vurmadan önce bir dinle!": Said-i Nursi ve Fazıl Say : Dindarlara Sağduyu Çağrısı
 
Son düzenleme:

Huseyni

Müdavim
Doğru tektir, Hak tektir iki ya da daha çok olmaz. İslam Hak dindir. İslamın gelmesi ile diğer bütün dinler batıl hükmüne geçmiştir. Dolayısıyla doğru olan, hak olan tahakkuk ettikten sonra, hükümler hak olan dine göre verilir. Buna göre müslümanların ineği kurban etmesi, ineğe tapanlara hakaret ya da saygısızlık değil, ineğe tapanların cehaletini ve sapkınlıktaki inatlarını gösterir. Verdiğiniz birçok örnekte de aynı durum geçerlidir.

Herkesin kendine göre doğrusu olamaz. Dünyada İslamiyet kadar sağlam delillere dayanan başka hiçbir inanç sistemi yoktur. İslamiyet bizim kafamızdan geliştirdiğimiz bir din değildir. Diğer bütün inançlarda ise durum farklıdır. İnsanların kendileri uydurduğu yahutta aslını bozduğu inanç şekilleridir. Ve sağlam tek bir delilleri de yoktur. Hele ki İslamın getirmiş olduğu delillere kıyas edildiğinde hiç mi hiç kıymeti yoktur. Mesela İslamın doğruluğunu İslamdan önceki bütün dinlerde, peygamberler aleyhimüsselam, peygamberlerin mucizeleride tasdik eder. Yine Peygamber efendimiz aleyhissalatü vesselamın binlerce mucizeside onun doğruluğuna en parlak tasdiktir. Sonra Peygamber efendimizin a.s.m. ahlaki açıdan tüm insanların üzerinde bir ahlaka sahip olması ve ona biat edenlerinde aynı şekilde ahlaklarının güzelleşmesi, yolundan giden milyarlarca evliya, kutuplar, asfiya, ulema vs. hepsininde aynı davaya parmak basması ve ahlaki olarakta en faydalı, hikmetli ve güzel insanlar olması İslamiyetin çürütülemez delillerindendir. İslamı çürütmek isteyen bütün bu delilleri de yok etmesi lüzumludur. Mesela sadece asr-ı saadettdeki yüzbine yakın sahabiyi r.a. düşünün. Çok büyük çoğunluğu kural ve adalet tanımaz, zulüm içinde, hakka hukuka riayet etmeyen insanlar iken, İslamiyetle müşerref olduktan sonra, bir karıncanın bile hukukunu dert edinen insanlar olmuşlardır. Ve bugüne kadar gelen tüm müslümanlara da örnek olmuşlardır.

Hal böyle iken, elbetteki doğru din İslamdır ve onun hükümleri geçerlidir. Dolayısıyla bu kadar sağlam delillere dayanan bir dini, sağlam tek bir delili olmayan inanç sisteminin ya da inançsızlığa dahil olanların eleştirmeleri, onun mensuplarıyla alay etmeleri kabul edilemez. Her anne baba evladına doğru ile yanlışı öğretir, sonra çocuk inadına yanlışı tercih ederse ona yaptırımlar uygular, cezalar verir. Bir annenin babanın hukuku nerde, bütün kainatı insana musahhar eden, anne karnına düşmesinden ölümüne kadar onu sayısız nimetlerine mazhar kılan Allahın hukuku nerde. Elbetteki Onun cc. hukukuna tecavüz eden, çok daha büyük cezayı hakediyor.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Yalnız Zalim ve Mazlum kelimelerinin literatürdeki anlamlarından ziyada yine anlamlar yükleyerek batılı hak göstermek, güneşe gözünü kapatarak güneş yoktur demek gibi değil midir?

Fazıl Say denilen zat islam değerlerine hakaret etmiş.

Bediüzzaman Said Nursi r.a. ise islam hakikatlarını anlatmaktan başka hiçbir cemaat camiya veya dine veya mensubları aleyhinde söz dahi tasarruf etmemiştir. Hatta kendisine yapılan zulümleri dahi kendi nefsine vermiş o zulümleri hiçbir zaman lehinde kullanmamıştır.

İnandığımız Allah aşkına yalvararak soruyorsun; Dinimiz İslam Haksızlıktan ve zülmetmekten bizleri yasakladığı gibi Hakkı Batıl, Batılı Hak göstermektende bizleri yasaklar.

Bu hususta Resulu Zişan a.s.v efendimizin şu hadisini nakledelim :

Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; Eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; Buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.

(Müslim)

Bu hadisin tafsilatlı açıklaması için tıklayınız :
http://www.risaleforum.net/risale-a...etleri-29-kim-kotu-ve-cirkin-bir-gorurse.html

Yine Ustad Bediüzzaman Risale-i Nur eserlerinde "Çünki rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi; zulme rıza da zulümdür." demektedir. Başka biryerde ise "Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle; ekser nâsın o zalim eşhasın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir." demektedir.

Şimdi bende size sorarım açın Tarihe bakın Allah'ın dinine sövenlerin akıbeti ne olmuştur.

Şimdi siz bizden inandığımız Allah aşkını ortaya koyup yine dinimize sövenleri sövmelerini Haklımı gösterin diyorsunuz?
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Unutmadan söyleyeyim ;

sayın Slippery Floor;


Fazıl Saydan bu makaleyi yayınlamak için ne kadar ücret aldınız.

Bu yaptığınız teknik site hit arttırmak amaçlı yapılmakta ancak ne güzelde bu tekniği kendi nefisleriniz için kullanmaya başlamışsınız..

Aslında bu makaleniz Reklam İçerikli Yayın olduğundan dolayı sitemizin kurallarına uymamakta. Her neyse arife tarif gerekmez..
 
Üst