Risaleler'in Türkçesi üzerine bir tartışma

Sungurlu

Member
MaşaAllah BarekAllah
Dersinize tam çalışmışsınız. Allah sizi dünyada berzahta ve ruzu mahşerde ve dahi ebedul abadda Risale-i Nur ve muhterem Müellifinden ayırmasın.
 

*reþha*

New member
Merak ediyorum acaba risale sadeleştirilsin diyenler risale okuyorlarmı malum bir zamanlar ezan türkçe okunsun diyenlerde sebeb olarak anlamayı gösteriyor ve bu söylevlerin altındaki planları gerçekleştirmeye çalışıyorlardı
Meselâ, biri dese, "Ezanın hikmeti, Müslümanları namaza çağırmaktır. Şu hâlde bir tüfek atmak kâfidir." Halbuki, o divane bilmez ki, binler maslahat-ı ezâniye içinde o bir maslahattır. Tüfek sesi o maslahatı verse, acaba nev-i beşer namına, yahut o şehir ahâlisi namına, hilkat-i kâinatın netice-i uzmâsı ve nev-i beşerin netice-i hilkati olan ilân-ı tevhid ve rububiyet-i İlâhiyeye karşı izhar-ı ubudiyete vasıta olan ezanın yerini nasıl tutacak?
evvelen risalelerin başka dilere çevrilmesi hususundada
Hem frengistan diyarı, Hıristiyan şevketi dairesidir. Istılahât-ı şer'iyenin maânîsini ve kelimât-ı mukaddesenin mefâhimini lisan-ı hâl ile telkin edecek ve ihsas edecek bir muhit olmadığından, bilmecburiye, kudsî maânî, mukaddes elfâza tercih edilmiş; maânî için elfaz terk edilmiş, ehvenüşşer ihtiyar edilmiş
saniyen
risaleinur müelifinin ve yakın talebelerin izin vermediği bir mesele hakında alakasız insanların konuşması ve hüküm vermesi bir hakka tecavüzdür
salisen
risaleinurun sık sık okunması o tekrarda yalnız bir kısım letâif kalır ki, pek geç usanıyor; devam eder, daha mânâya ve tetkikata hiç ihtiyaç bırakmıyor. Gaflet kuvve-i müfekkireye zarar verdiği gibi ona zarar vermiyor. Lâfız ve lâfz-ı müşebbi' olduğu bir meâl-i icmâlî ile ve isim ve alem bulundukları mânâ-yı örfî onlara kâfi geliyor. Eğer mânâyı o vakit düşünse, zararlı bir usanç verir. Ve o devam eden lâtifeler, taallüme ve tefehhüme muhtaç değiller; belki tahattura, teveccühe ve teşvike ihtiyaç gösterirler. Ve o cilt hükmündeki lâfızları onlara kâfi geliyor ve mânâ vazifesini görüyorlar.
hamisen
risaleinurdaki fesahat anlamamaktan şikayetçi olan bir gurubunda tezini çürütüyor
(Fesâhat, sözün; lafız, mânâ ve âhenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tâbirle, lafızların söylenişinin tatlı, mânâsının da söylenirken hemen zihne girmesidir. Bu keyfiyetlerin birincisi, kelime ve cümle âhengi ile, ikincisi de kullanan kimsenin kelime hazinesi ve seçme kudreti ile ilgilidir. Fesâhatin daha yüksek derecesine belâgat denir ki; fasih bir sözün, yerine ve adamına göre söylenmesidir. Bir söz, yerine göre denmemişse,—fasih olsa bile—beliğ olamaz. )
öyleki hemde beliğ olan bir kitabın sadece bu asra seslendiğini düşünmekte aptallık olur zira üsdadımız sadece kendi asrına yazmadıgı gibi biz ve daha sonraki asrada sesleniyor o mütefekkrin hayatını feda etiği bu davaya ahkam kesmek edepsizliktir
istersen lügatın teceddüd ve tağyiratın ve iştirak ve teradüfün sırlarına müracaat et. İyi kulak versen, işiteceksin ki:

Selefin zevklerine giden çok kelimatı ve hayâlâtı veya maânî, ihtiyar ve ziynetsiz olduklarından halefin heves-i şebabanelerine tevafuk etmediklerinden, meyl-i teceddüde ve fikr-i icada ve cür'et-i tağyire sebep olmuşlardır. Bu kaide, lügatta gibi, hayalât ve maânî ve hikâyatta dahi cereyan eder. Öyleyse, herşeye zahire göre hükmetmemek gerektir. Muhakkikin şe'ni, gavvas olmak, zamanın tesiratından tecerrüd etmek, mazinin a'mâkına girmek, mantığın terazisiyle tartmak, herşeyin menbaını bulmaktır
*Bu yazının içeriği burdaki suallere ve yorumlara cevaptır*
DAHA BİR ÇOK HİKMETİ VAR ŞİMDİLİK BU KADAR
 

Sungurlu

Member
"istersen lügatın teceddüd ve tağyiratın ve iştirak ve teradüfün sırlarına müracaat et. İyi kulak versen, işiteceksin ki:

Selefin zevklerine giden çok kelimatı ve hayâlâtı veya maânî, ihtiyar ve ziynet siz olduklarından halefin heves-i şebabanelerine tevafuk etmediklerinden, meyl-i teceddüde ve fikr-i icada ve cür'et-i tağyire sebep olmuşlardır. Bu kaide, lügatta gibi, hayalât ve maânî ve hikâyatta dahi cereyan eder. Öyleyse, herşeye zahire göre hükmetmemek gerektir. Muhakkikin şe'ni, gavvas olmak, zamanın tesiratından tecerrüd etmek, mazinin a'mâkına girmek, mantığın terazisiyle tartmak, herşeyin menbaını bulmaktır."

Sözün Sultanı kimseye diyecek birşey bırakmıyor. FetebarekAllah ya Ustad
MaşaAllah
 
T

Tarihci19

Misafir
""""""""alakasız insanl arın konuşması ve hüküm vermes i bir hakka tecavüzdür"""""""

""""""""o mütefekkrin hayatını feda etiği bu davaya ahkam kesmek edepsizliktir"""""""

""*Bu yazının içeriği burdaki sualle re ve yorumlara cevaptır*"" sözünüze istinaden soruyorum, yukardaki, risaleyle alakasız olup hakka tecavüz eden edepsizlik eden ben miyim?
 

nsahin38

Yeni Üye
Allah razı olsun reşha kardeşimiz meseleye nurdan güzel bir küçük ders mahiyetinde cevap vermiş. güneşi öğenmek istiyorsak herşeyden önce güneşi kendisinden sormak lazım gelir değilmi. nuru azam bu konuda ne diyorsa o bizim için miftahdır. aler-re'si vel ayn.
yalnız arada nurların içine bir parça hissiyatı karışmış gibi, ne dersin reşha kardaş öyle mi:)
bizim ahir zamanda sadece nuru göstermekle kalmamış kıyamete kadar da nura hizmetin esasatını tanzim etmiş risalei nurdan aldığımız en mühim ders müsbet harekettir. malumdur ki atom bombası gibi tesiri vardır. yeri geliyor en fasık bir adam hakettiği halde menfi hareket etmiyoruz. zararımıza olsa bile müspet davranmaya çalışıyoruz, meğer ki zındıklık yapmaya kalkışmaya. işte o zaman dahilde muti bir yavru gibi olan bizler kavgada kükrek birer arslan kesiliyoruz.
burda bu forma katılıp da konuşan herkes eminimki benden çok daha ciddi insanlardır.hepsi de hamiyetlerinden dolayı bu forma katılıyorlar. hepsi de ehli imanın imanlarını düşünüyorlar.fakat bir kısmı hakikatın kendisine muvafık şeyler söylememiş olabilirler. bunun da birçok esbabı olabilir.
evvelen o kardaşlarıma derim ki; biliniz istikametsiz hamiyet, hamiyet değildir.eğer bu meselede gayretiniz hakikatın tezahür etmesi için ve aleminizdeki evhamın veya cevapsızlığın veya karasızlığın hall olması için ise Allah sizlerden razı olsun ki hakikat ayan beyan tekrar bu formda gözükmüştür.
bu mesele nurun isteğini b eyan eden kardaşlarıma ise derim ki; kardaşlar üstad hiçbirimizin aklını ve kalbini ittiham etmiyor fakat siz de nefis var aldanabilirsiniz diyor. hem müminin diğer bir mümin kardaşına hatasından dolayı vazifesi ancak acımak ve ıslahına çalışmaktır diyor,hem sizin tesanüdünüzü gören anlarki bir hakikat var hiçbirşeye feda edilmiyor der diyor, hem bize en çok lazım olan sizin tesanüdünüzdür diyor, hem................hem..............
evet daha diyecek bişey yok, mütebakisini zekavetinize havale ediyorum,Allah hepinizden razı olsun amin.
 

hulusi

Well-known member
nsahin38 Allah razı olsun kardeşim.bu konuyu takip eden sessizlerdenım..Rabbim istikametinden ayırma bizleri..örnek alamya çalıştıgımız üstadımıızn yolundan gitmeyi hepimize nasıp et..verilen elmaslardan daha deeğrli olan nurlara hakkıyla sahip çıkmayı bizlere nasıp et ..amin amin.amin..
 

*reþha*

New member
Yazıyı tekrar okumanızı öneririm

konunun muhatabı nur dairesindeki kardeşlerim değil kardeşleriminde yorumlarına ve sorularına cevap vardır aynı zamanda ama eğer bu konuda
bu dairedeki kardeşlerim bu sözlerdden alındaıysa onların alındığı hususları hem daha fazlasını ben üstüme alıyorum

* Hem ben sadece tebrik etmek için siteye girmiştim zira vaktimde yok buralarda yazmağa ama siteninz çok güzel tekrar tebrik ederim istikamet dairesinde devam edin inşaalah*
 

hasret

Well-known member
Risale-i Nur’da bir dersi işlerken mantık, münazara, belagat, bedi, beyan, kelam, usulü fıkıh, Kuran, Hadis, kâinat beraber yoğurarak tek bir damla zıt olmamak üzere cümleler yoğruluyor ve kuruluyor. Kimin haddi var ki karşısına çıksın. Haydi, bu kelimeleri değiştirelim, tercüme edelim. Tercüme olur mu? Onlar Türkçeden Türkçeye tercüme olmaz. Türkçeden Arapçaya tercüme olmaz. Ancak kısa meal olabilir.
ALINTIDIR...
 

Sirac

Well-known member
Arkadasım siz neyden söz ettiğinizin farkındamısınız ? sağdan soldan yazılar alıntı yapmak ile davaya sahip cıkılmaz heleki baskasına ait olan eserler de tahribat yapmakla hic sahip cıkılmaz. Bu konuda forumumuzun prensipi acık ve nettir daha öncede konusuldu ve tartısıldı; netice olarak Risale-i Nurlar sadeleştirilemez...


Buna da sadakte..!
 
Üst