Bismillahirrahmanirrahim;
[BILGI]
اِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبىٰ âyetinin bir kavle göre mânâsı: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vazife-i risaletin icrasına mukabil ücret istemez; yalnız Âl-i Beytine meveddeti istiyor.”
Eğer denilse: “Bu mânâya göre, karâbet-i nesliye cihetinden gelen bir fayda gözetilmiş görünüyor. Halbuki, 1 اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ اَتْقٰيكُمْsırrına binaen, karâbet‑i nesliye değil, belki kurbiyet-i İlâhiye noktasında vazife-i risalet cereyan ediyor.”
Elcevap: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ nazarıyla görmüş ki, Âl-i Beyti, âlem-i İslâm içinde bir şecere-i nuraniye hükmüne geçecek. Âlem-i İslâmın bütün tabakatında, kemâlât-ı insaniye dersinde rehberlik ve mürşidlik vazifesini görecek zatlar, ekseriyet-i mutlaka ile, Âl-i Beytten çıkacak. Teşehhüddeki, ümmetinâl hakkındaki duası ki,
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰۤى اِبْرَاهِيمَ وَعَلٰۤى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ 2
dir, makbul olacağını keşfetmiş.
Yani, nasıl ki millet-i İbrahimiyede ekseriyet-i mutlaka ile nuranî rehberler Hazret-i İbrahim’in (a.s.) âlinden, neslinden olan enbiya olduğu gibi; 3 ümmet-i Muhammediyede de (a.s.m.), vezâif-i azîme-i İslâmiyette ve ekser turuk ve mesâlikinde, enbiya-yı Benî İsrail gibi,4 aktâb-ı Âl-i Beyt-i Muhammediyeyi (a.s.m.) görmüş. Onun için, قُلْ لاَۤ اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبىٰ 5 demesiyle emrolunarak, Âl-i Beyte karşı ümmetin meveddetini istemiş.Bu hakikati teyid eden mükerrer rivayetlerde ferman etmiş:
“Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.”6 Çünkü, Sünnet-i Seniyyenin menbaı ve muhafızı ve her cihetle iltizam etmesiyle mükellef olan, Âl-i Beyttir.
İşte bu sırra binaendir ki, Kitap ve Sünnete ittibâ ünvanıyla bu hakikat-i hadîsiye bildirilmiştir. Demek Âl-i Beytten, vazife-i risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyyesidir. Sünnet-i Seniyyeye ittibâı terk eden, hakikî Âl-i Beytten olmadığı gibi, Âl-i Beyte hakikî dost da olamaz.7
Hem ümmetini Âl-i Beytin etrafında toplamak arzusunun 8 sırrı şudur ki: Zaman geçtikçe Âl-i Beyt çok tekessür edeceğini izn-i İlâhî ile bilmiş ve İslâmiyet zaafa düşeceğini anlamış. O halde, gayet kuvvetli ve kesretli bir cemaat-i mütesânide lâzım ki, âlem-i İslâmın terakkiyât-ı mâneviyesinde medar ve merkez olabilsin. İzn‑i İlâhî ile düşünmüş ve ümmetini Âl-i Beyti etrafına toplamasını arzu etmiş.
Evet, Âl-i Beytin efradı ise, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler. Çünkü İslâmiyete fıtraten, neslen ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık zayıf ve şansız, hattâ haksız da olsa bırakılmaz. Nerede kaldı ki, gayet kuvvetli, gayet hakikatli, gayet şanlı bütün silsile-i ecdadı bağlandığı ve şeref kazandığı ve canlarını feda ettikleri bir hakikate taraftarlık, ne kadar esaslı ve fıtrî olduğunu bilbedâhe hisseden bir zat, hiç taraftarlığı bırakır mı? Ehl-i Beyt, işte bu şiddet-i iltizam ve fıtrî İslâmiyet cihetiyle,din-i İslâm lehinde ednâ bir emâreyi kuvvetli bir burhan gibi kabul eder. Çünkü fıtrî taraftardır. Başkası ise, kuvvetli bir burhan ile sonra iltizam eder.
Dipnot-1 “Allah katında en şerefliniz, en ziyade takvâ sahibi olanınızdır.” Hucurat Sûresi, 49:13.
Dipnot-2 Allahım! Tıpkı İbrahim’e ve İbrahim’in âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin herşeyden nihayetsiz derecede yüksektir. bk. Buhârî, Enbiya 10; Müslim, Salât: 65-66.
Dipnot-3 bk. İbni Hacer, Fethü’l-Bârî: 11:162.
Dipnot-4 bk. el-Münâvî, Feyzü’l-Kâdîr: 4:384; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ: 2:83.
Dipnot-5 “De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir.” Şûrâ Sûresi, 42:23.
Dipnot-6 Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26.
Dipnot-7 bk. et-Taberânî, Mu’cemü’l-Evsâd: 3:338; Ebû Dâvud, Fiten: 2; Müsned: 2:133.
Dipnot-8 bk. el-Bezzâr, el-Müsned: 9:343; el-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr: 3:45-46, 12:34.
[/BILGI]
[DIKKAT]
Soru 1: Peygamber Efendimiz a.s.v ın Ehli Beytinin sevilmesini istemesi akrabalık cihetinden midir? Bu sevgiyi nasıl düşünmeliyiz?
Soru 2: Gayb-âşinâ nazarı ile görmek nasıl olmaktadır?
Soru 3: Şecere-i nuraniye ne demektir? Ehli Beyt neden şecere-i nuraniyeye benzetilmiş?
Soru 4: Veda hutbesinde “Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.” peygamber efendimiz a.s.v. burada Ali Beytine temessük etmeyi emretmesindeki hikmeti açıklar mısınız?
Soru 5: Ehli Beyt ile Sünneti Seniyye arasında nasıl bir ilişki vardır?
Soru 6: Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın ümmetini Ali Beyti etrafında toplamasındaki sırrı nasıl anlayabiliriz?
Soru 7: "Âl-i Beytin efradı ise, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler" sözünü açıklar mısınız?
[/DIKKAT]
- Derslerimize herkes katılabilir.
- Soru sorabilir veya sorulan sorulara cevap verebilir.
- Ders anlayışımız; "biz biliyoruz, öğretiyoruz" değil, "anladığımızı paylaşıyoruz." şeklindedir.
- Açıklamalı dersler, birkaç yöneticinin kendi tekelinde gibi algılanmamalı.
- Yöneticiler derslerin sadece takibini ve seri olarak açma vazifelerini üstlenmekteler.
- Bunun dışında dersin gidişatı herkese açıktır.
- Bundan dolayı bütün kardeşlerimizin derslere iştirak etmelerini arzu ediyoruz.
[BILGI]
ÜÇÜNCÜ NÜKTE
اِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبىٰ âyetinin bir kavle göre mânâsı: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, vazife-i risaletin icrasına mukabil ücret istemez; yalnız Âl-i Beytine meveddeti istiyor.”
Eğer denilse: “Bu mânâya göre, karâbet-i nesliye cihetinden gelen bir fayda gözetilmiş görünüyor. Halbuki, 1 اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ اَتْقٰيكُمْsırrına binaen, karâbet‑i nesliye değil, belki kurbiyet-i İlâhiye noktasında vazife-i risalet cereyan ediyor.”
Elcevap: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, gayb-âşinâ nazarıyla görmüş ki, Âl-i Beyti, âlem-i İslâm içinde bir şecere-i nuraniye hükmüne geçecek. Âlem-i İslâmın bütün tabakatında, kemâlât-ı insaniye dersinde rehberlik ve mürşidlik vazifesini görecek zatlar, ekseriyet-i mutlaka ile, Âl-i Beytten çıkacak. Teşehhüddeki, ümmetinâl hakkındaki duası ki,
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰۤى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلٰۤى اِبْرَاهِيمَ وَعَلٰۤى اٰلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ 2
dir, makbul olacağını keşfetmiş.
Yani, nasıl ki millet-i İbrahimiyede ekseriyet-i mutlaka ile nuranî rehberler Hazret-i İbrahim’in (a.s.) âlinden, neslinden olan enbiya olduğu gibi; 3 ümmet-i Muhammediyede de (a.s.m.), vezâif-i azîme-i İslâmiyette ve ekser turuk ve mesâlikinde, enbiya-yı Benî İsrail gibi,4 aktâb-ı Âl-i Beyt-i Muhammediyeyi (a.s.m.) görmüş. Onun için, قُلْ لاَۤ اَسْئَلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًا اِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِى الْقُرْبىٰ 5 demesiyle emrolunarak, Âl-i Beyte karşı ümmetin meveddetini istemiş.Bu hakikati teyid eden mükerrer rivayetlerde ferman etmiş:
“Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.”6 Çünkü, Sünnet-i Seniyyenin menbaı ve muhafızı ve her cihetle iltizam etmesiyle mükellef olan, Âl-i Beyttir.
İşte bu sırra binaendir ki, Kitap ve Sünnete ittibâ ünvanıyla bu hakikat-i hadîsiye bildirilmiştir. Demek Âl-i Beytten, vazife-i risaletçe muradı, Sünnet-i Seniyyesidir. Sünnet-i Seniyyeye ittibâı terk eden, hakikî Âl-i Beytten olmadığı gibi, Âl-i Beyte hakikî dost da olamaz.7
Hem ümmetini Âl-i Beytin etrafında toplamak arzusunun 8 sırrı şudur ki: Zaman geçtikçe Âl-i Beyt çok tekessür edeceğini izn-i İlâhî ile bilmiş ve İslâmiyet zaafa düşeceğini anlamış. O halde, gayet kuvvetli ve kesretli bir cemaat-i mütesânide lâzım ki, âlem-i İslâmın terakkiyât-ı mâneviyesinde medar ve merkez olabilsin. İzn‑i İlâhî ile düşünmüş ve ümmetini Âl-i Beyti etrafına toplamasını arzu etmiş.
Evet, Âl-i Beytin efradı ise, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler. Çünkü İslâmiyete fıtraten, neslen ve cibilliyeten taraftardırlar. Cibillî taraftarlık zayıf ve şansız, hattâ haksız da olsa bırakılmaz. Nerede kaldı ki, gayet kuvvetli, gayet hakikatli, gayet şanlı bütün silsile-i ecdadı bağlandığı ve şeref kazandığı ve canlarını feda ettikleri bir hakikate taraftarlık, ne kadar esaslı ve fıtrî olduğunu bilbedâhe hisseden bir zat, hiç taraftarlığı bırakır mı? Ehl-i Beyt, işte bu şiddet-i iltizam ve fıtrî İslâmiyet cihetiyle,din-i İslâm lehinde ednâ bir emâreyi kuvvetli bir burhan gibi kabul eder. Çünkü fıtrî taraftardır. Başkası ise, kuvvetli bir burhan ile sonra iltizam eder.
Dipnot-1 “Allah katında en şerefliniz, en ziyade takvâ sahibi olanınızdır.” Hucurat Sûresi, 49:13.
Dipnot-2 Allahım! Tıpkı İbrahim’e ve İbrahim’in âline salât ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Efendimiz Muhammed’in âline de salât et. Muhakkak ki Sen her türlü hamd ve övgüye nihayetsiz derecede lâyıksın ve şan ve şerefin herşeyden nihayetsiz derecede yüksektir. bk. Buhârî, Enbiya 10; Müslim, Salât: 65-66.
Dipnot-3 bk. İbni Hacer, Fethü’l-Bârî: 11:162.
Dipnot-4 bk. el-Münâvî, Feyzü’l-Kâdîr: 4:384; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ: 2:83.
Dipnot-5 “De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir.” Şûrâ Sûresi, 42:23.
Dipnot-6 Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26.
Dipnot-7 bk. et-Taberânî, Mu’cemü’l-Evsâd: 3:338; Ebû Dâvud, Fiten: 2; Müsned: 2:133.
Dipnot-8 bk. el-Bezzâr, el-Müsned: 9:343; el-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr: 3:45-46, 12:34.
[/BILGI]
[DIKKAT]
Soru 1: Peygamber Efendimiz a.s.v ın Ehli Beytinin sevilmesini istemesi akrabalık cihetinden midir? Bu sevgiyi nasıl düşünmeliyiz?
Soru 2: Gayb-âşinâ nazarı ile görmek nasıl olmaktadır?
Soru 3: Şecere-i nuraniye ne demektir? Ehli Beyt neden şecere-i nuraniyeye benzetilmiş?
Soru 4: Veda hutbesinde “Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah, biri Âl-i Beytim.” peygamber efendimiz a.s.v. burada Ali Beytine temessük etmeyi emretmesindeki hikmeti açıklar mısınız?
Soru 5: Ehli Beyt ile Sünneti Seniyye arasında nasıl bir ilişki vardır?
Soru 6: Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın ümmetini Ali Beyti etrafında toplamasındaki sırrı nasıl anlayabiliriz?
Soru 7: "Âl-i Beytin efradı ise, itikad ve iman hususunda sairlerden çok ileri olmasa da, yine teslim, iltizam ve tarafgirlikte çok ileridedirler" sözünü açıklar mısınız?
[/DIKKAT]