On Yedinci Söz
اِنَّا جَعَلْناَ مَا عَلَى اْلاَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً وَاِنَّا لَجَاعِلوُنَ مَاعَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا
1 وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۤ اِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ
2
Bu Söz, iki âli Makam ve bir parlak Zeylden ibarettir.
HÂLIK-I RAHÎM ve Rezzâk-ı Kerîm, ve Sâni-i Hakîm şu dünyayı, âlem-i ervah ve ruhaniyat için bir bayram, bir şehrayin suretinde yapıp, bütün esmâsının garaib-i nukuşuyla süslendirip, küçük büyük, ulvî süflî herbir ruha, ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve in’âmattan istifade etmeye muvafık ve havas ile mücehhez bir ceset giydirir, bir vücud-u cismanî verir, bir defa o temâşâgâha gönderir.اِنَّا جَعَلْناَ مَا عَلَى اْلاَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً وَاِنَّا لَجَاعِلوُنَ مَاعَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا
Bu Söz, iki âli Makam ve bir parlak Zeylden ibarettir.
Hem zaman ve mekân cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere, hattâ günlere, kıt’alara taksim ederek herbir asrı, herbir seneyi, herbir mevsimi, hattâ bir cihette herbir günü, herbir kıt’ayı, birer taife ruhlu mahlûkatına ve nebatî masnuatına birer resmigeçit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhassa rû-yi zemin, hususan bahar ve yaz zamanında, masnuat-ı sağirenin taifelerine öyle şaşaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakat-ı âliyede olan ruhaniyatı ve melâikeleri ve sekene-i semâvâtı seyre celb edecek bir cazibedarlık
[NOT]Dipnot-1 “Yeryüzünde ne varsa Biz dünya için bir süs olarak yarattık ki, insanlardan hangisi daha güzel işler yapacak diye imtihan edelim. Onun üzerindeki herşeyi Biz elbette kup kuru bir toprak haline getireceğiz.” Kehf Sûresi, 18:7-8.
Dipnot-2 “Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka birşey değildir.” En’âm Sûresi, 6:32.[/NOT]
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>Hâlık-ı Rahîm: rahmeti herşeyi kuşatan ve herşeyi yoktan yaratan Allah (bk. ḫ-l-ḳ, r-ḥ-m)</td><td>Rezzâk-ı Kerîm: sonsuz ikram sahibi ve gerçek rızık verici olan Allah (bk. r-z-ḳ; k-r-m)</td></tr><tr><td>Sâni-i Hakîm: her şeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah (bk. ṣ-n-a; ḥ-k-m)</td><td>bilhassa: özellikle</td></tr><tr><td>celb etmek: çekmek</td><td>cihet: yön</td></tr><tr><td>esmâ: isimler (bk. s-m-v)</td><td>garaib-i nukuş: nakışlardaki harikâlıklar (bk. n-ḳ-ş)</td></tr><tr><td>havas: hisler, duyular</td><td>hususan: özellikle</td></tr><tr><td>in’âmat: nimetlendirmeler (bk. n-a-m)</td><td>istifade: faydalanma, yararlanma</td></tr><tr><td>mahlûkat: yaratıklar (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td>masnuat: san’at eseri varlıklar (bk. ṣ-n-a)</td></tr><tr><td>masnuat-ı sağire: san’at eseri küçük varlıklar (bk. ṣ-n-a)</td><td>mehasin: güzellikler (bk. ḥ-s-n)</td></tr><tr><td>melâike: melekler (bk. m-l-k)</td><td>muvafık: uygun</td></tr><tr><td>mücehhez: donatılmış</td><td>nebatî: bitkisel</td></tr><tr><td>ruhaniyat: ruhanî varlıklar (bk. r-v-h)</td><td>rû-yi zemin: yeryüzü</td></tr><tr><td>sekene-i semavat: semada yaşayan varlıklar (bk.s-k-n; s-m-v)</td><td>süflî: aşağı, alçak</td></tr><tr><td>tabakat-ı âliye: yüce katlar, makamlar</td><td>taife: topluluk</td></tr><tr><td>taksim etmek: bölüştürmek, ayırmak</td><td>temâşâgâh: seyir yeri</td></tr><tr><td>ulvî: yüce, yüksek</td><td>vücud-u cismanî: maddî vücut, beden (bk. v-c-d)</td></tr><tr><td>zeyl: ilâve, ek</td><td>âlem-i ervah: ruhlar âlemi (bk. a-l-m; r-v-h)</td></tr><tr><td>âli: yüce</td><td>şaşaalı: gösterişli, göz alıcı</td></tr><tr><td>şehrayin: şenlik</td></tr></tbody></table>