ve aleykum selam
Risale-i Nurda evrad ve ezkar vardır. nitekim 12 tarikatın hülasasını cem etmiştir. gaye rıza-yı ilahidir. Nakşibendi meşayihinden mehmed ıldırar hocanın youtubedeki risale-i nur dersleri ve risale-i nur ile ilgili rüyalarını izlerseniz siz de bu konu karar verir siniz.
* En az onbeş günde bir defa okunması emir buyurulan
Yirmibirinci Lem'a, evrad edinilecek kadar ehemmiyetlidir. Malûmdur ki, kale içinden feth olunur. Bugünkü muvaffakıyete sebeb olan ihlas kalkarsa, maazallah o zaman çok vahim neticeler tevellüd eder. En büyük düşmanımız nefsimizdir.
Barla Lahikası ( 306 )
* . Şu kısa tarîkın evradı: İttiba-ı sünnettir, feraizi işlemek, kebairi terketmektir. Ve bilhâssa namazı ta'dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.
Sözler ( 476 )
tesbihatımız hem kadiri hem nakşi esasatının birşelmiş cem olmuş halidir.
* Evrad-ı Şah-ı Nakşibendî'de şehadet getirdiğim vakit..
Mektubat ( 35 )
Büyük cevşen olarak bilinen Hizbül hakaikimizin içerisine bakarsanız Evrad-ı kudsiye-i şah-ı nakşibend'i görecekiniz.
* muhkemat-ı şeriat olan farzların bir tanesine, evrad-ı tarîkat mukabil gelemez; yerini dolduramaz. Âdâb-ı tarîkat ve evrad-ı tasavvuf, o feraizin içindeki hakikî zevke medar-ı teselli olmalı, menşe olmamalı.
Mektubat ( 452 )
Farzları işlemek nevafille meşgul olmaktan efdaldir. Farz olan ilimdir ilim terk olursa cehil gelir taklit gelir. zikir nevafildir ilim esastır.
* : İfrat ile tarîkat taassubu taşıyanların bir kısmı, âdâb ve evrad-ı tarîkatı Sünnet-i Seniyeye tercih etmekle Sünnete muhalefet edip, Sünneti terkeder, fakat virdini bırakmaz. O suretle âdâb-ı şer'iyeye bir lâkaydlık vaziyeti gelir, vartaya düşer.
Mektubat ( 454 )
bazı kimselerde tarikat adabı sünnet-i seniyeden üstün mazaallah şeyhini RASULÜ EKREMDEN ASM ÜSTÜN TUTAR BÖYLE OLUNCA İMAN YENİLEMESİ GEREKİR.
* tarîkatta evrad ve ezkâr ve meşrebler nev'inden olsa ve asılları Kitab ve Sünnetten ahzedilmek şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usûl ve esasat-ı sünnet-i seniyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid'a değillerdir
Lem'alar ( 56 )
*yüz hasiyeti ve faidesi bulunan Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî'yi veya bin hasiyeti bulunan Cevşen-ül Kebir'i, o faidelerin bazılarını maksud-u bizzât niyet ederek okuyorlar. O faideleri göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünki o faideler, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasden ve bizzât istenilmeyecek. Çünki onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talebsiz terettüb eder. Onları niyet etse, ihlası bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer. Yalnız bu kadar var ki; böyle hasiyetli evradı okumak için zaîf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faideleri düşünüp, şevke gelip; evradı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından; çoklar, aktabdan ve selef-i sâlihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şübheye düşer, hattâ inkâr da eder.
Lem'alar ( 132 )
* namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarîkatların ve evradların fevkindedir.
Tarihçe-i Hayat ( 292 )
*evrad makamında okunabilen o hakikatları Türkçeye çevirmekle, kıymet-i asliyesini haleldar etmek endişesiyle tercüme etmedim
Mesnevi-i Nuriye ( 69 )
* böyle hasiyetli evradı okumak için zaîf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faideleri düşünüp, şevke gelip; evradı sırf rıza-yı İlahî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından; çoklar, aktabdan ve selef-i sâlihînden mervî olan faideleri görmediklerinden şübheye düşer, hattâ inkâr da eder.
Mesnevi-i Nuriye ( 172 )
* Risale-i Nur ibadet yerinde, ilim içinde hakikata bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikat-ül hakaika yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarîkat yerinde, doğrudan doğruya İlm-i Kelâm içinde ve İlm-i Akide ve Usûl-üd Din içinde bir velayet-i kübra yolunu açmış ki; bu asrın hakikat ve tarîkat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalaletlere galebe ediyor, meydandadır.
Emirdağ Lahikası-1 ( 91 )
bütün bu mehazlar ilimin zevkine varın demektedir.
* BAZI HADİSLER:
İlim İle İlgili Otuz Üç Hadis-i Şerif
Yazar: Sorularla Risale, 09-3-2011
1-) "İlmi öğreniniz. Çünkü onun öğrenilmesi, Allah'a karşı haşyettir. Talebi ibâdettir. Müzâkeresi tesbihtir. Ondan bahis ise cihaddır."
2-) "Bir âlimin yatağına yaslanarak ilmine (kitabına) bir saat bakması, yetmiş saat ibâdetten hayırlıdır."
3-) "İlmin tâlibi (talebesi), RAHMAN'ın tâlibidir. İlmin talipçisi, İslâm'ın rüknüdür. Onun ser-ü mükâfatı, Peygamberlerle beraber verilir."
4-) "İlim talep etmek, Allah'ın katında nâfile namaz, oruç, hacdan ve fi-sebilillah olan cihaddan efdaldir."
5-) "İlminden menfaat görülen bir âlim, bin abidden hayırlıdır."
6-) "Din ile dünyayı talep edenlere veyl olsun."
7-) "Bir ademin bir hikmet kelimesini işitmesi, duyması, bâzen olur ki, ona bir sene ibâdetten hayırlı olur ve bir saat ilim müzâkeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır."
"Cenâb-ı Hak, bir ademi senin elinle (vasıtanla) hidâyete getirmesi, güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha çok sana hayırlıdır."
9-) "Cenâb-ı Hak şu ümmetin üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harbin kılıncını beraber cem etmeyecektir." (Mülâheme-i Kübrâ olan ikinci Harb-i Umumi, alem-i İslâm'ı hırpalamadığı işaretiyle, İslâmlar içinde bir deccâl, alem-i İslâm'ı başka bir surette hırpalayacak)
10-) "Hilâfet-i İslâmiyye, babamın kardeşi amcam Abbas'ın oğullarından zâil olmayacak. Tâ onu deccala teslim edinceye kadar."
11-) "Ulemânın mürekkebiye Şühedâ kanı muvâzene edilse, muhakkak ki Allah yanında, ulemânın mürekkebi, Şühedânın kanından râcih gelecektir."
12-) "Şedid, kuvvetli, kahraman o değildir ki, insanları mağlup etsin. Belki kahraman odur ki, gadap ve hiddet ânında, nefsini mağlup eder."
13-) "Bir müslüman, bir müslüman kardeşine bir hediye ihdâ etmesi; onun hidâyetini artırıp, kötülüklerden onu alıkoyan bir hikmet kelimesinden daha hayırlıdır."
14-) "Halk-ı Âdem'den (A.S.) tâ kıyâmete kadar, âlem-i insaniyyet arasında, deccâl hâdisesinden daha büyük bir umur, mes'ele yoktur."
15-) "Bir ilim talebesi, ilim tahsil ederken eceli gelse, vefât etse, onun derecesiyle Enbiyâ derecesi arasında, bir peygamberlik mertebesi kalır."
16-) "Kim ki ilimden (yâni ilm-i imânî ve tahkikîden) bir bâb, bir mes'ele taâllüm ederse, onunla amel etsin etmesin, bin rek'ât nafile namazdan efdaldir. Eğer öğrenmekle beraber amel de ederse, yâhut onu başkasına da öğretirse, o zaman tâ kıyâmete kadar, onun o büyük sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.
17-) "Kim ki İslâmı ihyâ etmek niyetiyle ilimden bir bâb tahsil ederse, onun derecesiyle peygamberlik derecesi arasında, yalnız bir kalmış olur."
1
"Bir mü'minde dört şey, dört ahlâk içtimâ ettiği zaman Cenâb-ı Hak, o dört ahlâkıyla ona cenneti vâcip etmiş olur.
a) Lisânında SIDK. (Doğruluk. Yâni yalan söylememek.)
b) Malda SEHA. (Yâni cömertlik.)
c) Kalpte meveddet, SEVGİ.
d) Hazırda ve gaybda olanlara NASİHAT etmek.
19-) "Kâhinlerden birisi gelecek, Kur'an'ı (Kur'an'ın hakikatlarını) öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra, onun gibi o ders ve talimi veren olmayacaktır." (Kâhin : Hadisin metnindeki kâhinden murad, Allah-u lem, ilhâma mazhâr, gaybî umuru veyâhut gizli kalmış esrârı veyâhut mestur olan Hakaik-ı Kur'aniyyeyi ilhâm-ı ilâhi ile ders verecek birisi demektir. Bu ise, gaybî ve istikbâlî bir işâret,bir ihbâr-ı Nebevîdir)
20-) "Bir ilim talebesi ilim tahsil etmekteyken ölüm ve ecel gelse, vefât etse şehiddir."
21-) "Kur'an'ın hamelelerine ikrâm, hürmet ediniz." (Kur'an'ın hameleleriyse, ya Kur'an'ı hıfzedenlerdir, veyâhut Kur'an'ın hakikatlerini yaşayanlardır.)
22-) "Ulemâya hürmet ediniz, ikrâm ediniz. Çünkü ulemâ, peygamberlerin vârisidir."
23-) "İlmin efdali imân ilmidir. Bu ilimle az olan amel, ilim ile olduğu için menfâât verir. Fakat çok amel cehil ile olsa menfââtsizdir."
24-) "Cenâb-ı Allah (C.C), mü'min kulunu tecrübe ve imtihan için, musibet ve belaya giriftâr eder. Fakat, O'nun bu iptilâsı ve denemesi, o mü'min kulunun üstünde kerâmât ve ikrâmını izhâr içindir."
25-) "Said, fitnelerden uzak kalmış kimse, musibet ve fitneye giriftâr olduğu hâlde, sabreden kimsedir. Böyle adam ise, çok garip ve pek nâdirdir."
26-) "Muhakkak fitne gelmektedir. İbâdı (insanları) parça parça edecektir. Ancak âlimler ondan kurtulurlar."
27-) "Ahir zamanda, şiddetli ve dehşetli bir belâ gelecek. Herkese isâbet edecek. Ondan kurtulan olmaz. Ancak Allah'ın dinini bilen ve ona göre lisânıyla ve kalbiyle mücâhede eden bir adam kurtulacak. O ise, ona geçmişlerin mesleği sebkât etmiştir. Bir de, Allah'ın dinini bilip, tasdik eden birisi kurtulacak."
2
"Benî Âdem'in en cömerti, en kerimi ve en sâhisi benim. Benden sonra, onların en kerimi, en cevâdı ise, bir recul, bir âdemdir ki; o âdem (hususi) bir ilim bilecek ve o ilmini neşredecektir. Kıyâmet gününde müstakilen bir cemaat hâlinde baas olunacaktır."
29-) "Kur'an'ı öğrenen ve öğreten, içindeki hakaikını ders veren bilmiş olsunlar ki; kıyâmet gününde onların cennete girmelerine, sâik ve delil ben olacağım."
30-) "Sakın bid'atlara yanaşmayınız. Çünkü, bütün bid'atlar dalâlettir. Bu dalâletler de, cehenneme dayanacaklardır."
31-) "Bizden gayrısına kendisini benzeten, bizden değildir. Sakın Yahudi ve Hıristiyanlara kendinizi benzetmeyiniz."
32-) "Cihâdın en efdali odur ki, eğri yolda olup, Hakka karşı mümânaat gösteren en cebbâr hükümdarlara, kumandanlara karşı hak söz söyleyendir."
33-) "Cihâdın en faziletlisi, kişinin kendi nefsi ve hevâsına karşı mücâhade etmesidir."
Risale-i Nur'un ders rahlesine oturan birisi için RİSALE-İ NUR, CEVŞEN-ÜL KEBİR'İ evrad olarak okuması ve bu kuranın balına kanaat etmelidir. haricinde nur arasa güneşe mukabil bir lamba bulur.
* "Der Tarîk-ı Nakşibendî lâzım âmed çâr terk:
Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hestî, terk-i terk"
Mektubat ( 485 )
YANİ: Naki bendi tarikatında 4 esas vardır. DÜNYAYI TERK, AHİRETİ TERK, MEVCUD OLAN HERŞEYİ TERK, EN SONUNDA BU TERK ETTİKLERİNİ AKLINA GETİRİP GURURA DÜŞMEMEK İÇİN BU TERK ETTİKLERİNİ DE HATIRLAMAYI TERK EDECEKSİN.