Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Bediüzzaman'dan Nasihatler
Nur talebelerinin vazifeleri arasındaki takvanın yeri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="N&amp;#304;SANUR" data-source="post: 240079" data-attributes="member: 1011595"><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Takva sahibi olabilmemiz için istigfar ve tövbenin, salih amel isleyebilmemiz için de duâ ve tevekkülün önemi büyüktür. Tövbe eden kisi, o günahi bir daha islemeyecegine söz verir ve kendisini günahlardan çekerek takva sahibi olur. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Bu konuda Bediüzzaman; “Ey insan! Senin elinde gâyet zaîf, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gâyet uzun ve hasenatta eli gâyet kisa, cüz’-i ihtiyârî naminda bir iraden var. O iradenin bir eline duâyi ver ki, silsile-i hasenatin bir meyvesi olan Cennet’e eli yetissin ve bir çiçegi olan saadet-i ebediyeye eli uzansin. Diger eline istigfari ver ki, onun eli seyyiâttan kisalsin ve o secere-i mel’ûnenin bir meyvesi olan Zakkum-i Cehennem’e yetismesin. Demek duâ ve tevekkül, meyelân-i hayra büyük bir kuvvet verdigi gibi; istigfar ve tevbe dahi, meyelân-i serri keser, tecavüzatini kirar”1 demektedir. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Takvayi kazanma ve korumada dikkat edilmesi gereken en mühim noktalardan biri de, insanin kendi kusurunu görmesi ve itiraf etmesidir. Nefis kendi kusurunu görmeye pek yanasmaz. Bu durum, insanin, ayni zamanda seytanin istismarina maruz kalan zayif bir noktasidir. Iste bu hususu Bediüzzaman; “Seytanin mühim bir desisesi: Insana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istigfar ve istiâze yolunu kapasin. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki, nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin. Evet seytani dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettir. (…) Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istigfar eder. Istigfar eden, istiaze eder. Istiaze eden, seytanin serrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanliktir. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çikar; itiraf etse, afva müstehak olur”2 seklinde kaydetmistir. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Simdiye kadar anlattigimiz takvanin nasil kazanilip muhafaza edilecegini de Bediüzzaman özetle söyle ifade etmektedir: </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">“Vicdanin anâsir-i erbaasi ve ruhun dört havassi olan ‘irade, zihin, his, lâtife-i Rabbaniye’ her birinin bir gayâtü’l-gayâti var: Iradenin ibadetullahtir. Zihnin marifetullahtir. Hissin muhabbetullahtir. Lâtifenin müsahedetullahtir. Takva denilen ibadet-i kâmile, dördünü tazammun eder. Seriat sunlari hem tenmiye, hem tehzib, hem bu gayâtü’l-gayâta sevkeder.”3 </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Muhkem bir binanin yapilabilmesi için dört ana unsur gereklidir: Demir, kum, çimento ve su. Bunlardan herhangi birisi eksik veya kalitesiz olursa, bu binaya saglam denilemez. Takvayi bir binaya benzetirsek; Demir-Irade, Kum-Zihin, Çimento-His, Su-Lâtife-i Rabbaniye konumundadir. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Nasil ki demirin insaatta kullanilmasinin gayesi gerilmeye karsi muhkemligi arttirmaktir ve demir arttikça muhkemlik artar. Aynen bunun gibi irade, ibadetullah tarafinda ziyadelestikçe takva muhkemlesir. Ibadetler, günahlar karsisinda iradenin dagilmasina engel olmaktadir. Günlük hayatta sikça karsilastigimiz bir durumdur bu. Ibadeti az yapan insanlar, günahlardan uzaklasmakta büyük zorluklar çekmekte, bazen de uzaklasamamaktadirlar. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Kum insaatta esnemeye karsi muhkemligi arttirmak için konur ve kumun kalitesi ve temizligi büyük önem arz eder. Bunun gibi, zihnin marifetullah yönünde mesai harcayip, onunla mesgul olmasi ve süphelerden temizlenmesi de marifetullah yolunda ilerlemesini, o da takvayi netice verir. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Nasil demiri, kumu ve diger malzemeleri çimento bir arada tutuyor ve birakmiyorsa, hisler de muhabbetullah sayesinde irade, zihin ve lâtife-i Rabbaniyeyi sirat-i müstakim üzere bir arada tutar, gün geçtikçe takva ziyadelesir. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Su basit gibi görünse de; olmadigi zaman çimento, demir ve kum hiçbir ise yaramaz ve bir yigindan ibaret kalir. Hatta bunlar kaliba döküldükten sonra da yeterli su verilmezse, yine bina saglam olmaz. Aynen bunun gibi, takvada müsahedetullah, su gibi önemlidir. (Müsahedetullaha; her an O’nun huzurunda oldugumuzu bilmek, O’nun sifat ve isimlerinin tezahürlerini her an görmek diyebiliriz). Çünkü bütün lâtifeler O’nun için yaratilmistir. Beden ile beraber diger tüm lâtifelerde müsahedetullah olmazsa takvasi o nisbette zayif olur. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">NUR TALEBELERININ </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">VAZIFELERI ARASINDA </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">TAKVANIN YERI </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Bu zamanda insanin sadece kendisini günahlardan korumaya çalismasi yeterli gelmemektedir. Büyük bir âfet gibi bütün toplumu bozan, mukaddesati tahrip eden ahlâksizliga karsi tamirat da yapmak gerekmektedir. Bu da tek basina olmaz. Manevî bir sahsiyetle ve Risâle-i Nurla olur. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Bediüzzaman, Risâle-i Nur sâkirdlerinin bu zamanda en mühim vazifelerinin, tahribata ve günahlara karsi takvâyi esas tutmalari gerektigini ifade ederek söyle devam ediyor: “Madem her dakikada, simdiki tarz-i hayat-i içtimaiyede yüzer günah insana karsi geliyor! Elbette takva ile niyet-i içtinab ile, yüzer amel-i sâlih islenmis hükmündedir. (...) Cenâb-i Hakka sükür ki, Risâle-i Nur, bu müdhis tahribata karsi, girdigi yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor. Sedd-i Zülkarneynin tahribiyle Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayi fesada vermesi gibi, Seriat-i Muhammediye (asm) olan sedd-i Kur’ân’in tezelzüliyle, Ye’cüc ve Me’cücden daha müdhis olan, ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarsilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada basliyor. Risâle-i Nur Sâkirdlerinin böyle bir hadisede mânevî mücahedeleri, insaallah zaman-i Sahabedeki gibi, az amel ile pek büyük sevab ve amâl-i sâlihaya medar olur.”4 </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Bu büyük kazanci kaçirmamak için takvada, ihlâsta, sadakatta çalismak gerektigini ifade eden Bediüzzaman; “Risâle-i Nur’un hakikî sakirdleri, nesriyat-i diniyelerinde ve ittibâ-i sünnetteki ibadetlerinde ve içtinâb-i kebâirdeki takvâlarinda, Kur’ân hesabina vazifedar sayilirlar. Insaallah riya olmaz.<em> Meger ki, Risâle-i Nur’a baska bir maksad-i dünyeviye için girmis ola” diyerek </em>hem takvayi muhafaza etmenin yolunu, hem de imana hizmet etmenin önemini belirtmektedir.5 </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Ne mutlu takvayi ve salih ameli bütün hayatina tatbik edip, bu istikamette son nefesini verebilenlere. Ne mutlu; “O takva sahipleri ki, biz onlar için altlarindan irmaklar akan cennetler hazirladik” müjdesine nail olanlara. Ne mutlu tahribata ve günahlara karsi takvâyi esas tutup ona göre davranabilen ihlâsli Nur talebelerine. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Sözlerimizi Resûlullah Efendimizin duâsi ile bitirelim: “Ey Allahim! Senden takvâ, iffet ve zenginlik isterim.” </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">Kaynaklar: </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">1- Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, s: 494, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">2- Nursî, Bediüzzaman Said, Lem’alar, s: 81, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">3- Nursî, Bediüzzaman Said, Hutbe-i Sâmiye, s: 136 Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black">4- Nursî, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, s: 281, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. </span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"><span style="color: black"></span></span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000">5- Nursî, <span style="color: #0000ff">Bediüzzaman</span> Said, Kastamonu Lâhikasi, s: 96, 206 Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. </span></span></strong></strong></p><p><strong><strong><span style="color: red"><span style="color: #000000"></span></span></strong></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="NİSANUR, post: 240079, member: 1011595"] [B][B][COLOR=red][COLOR=#000000][COLOR=black]Takva sahibi olabilmemiz için istigfar ve tövbenin, salih amel isleyebilmemiz için de duâ ve tevekkülün önemi büyüktür. Tövbe eden kisi, o günahi bir daha islemeyecegine söz verir ve kendisini günahlardan çekerek takva sahibi olur. Bu konuda Bediüzzaman; “Ey insan! Senin elinde gâyet zaîf, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gâyet uzun ve hasenatta eli gâyet kisa, cüz’-i ihtiyârî naminda bir iraden var. O iradenin bir eline duâyi ver ki, silsile-i hasenatin bir meyvesi olan Cennet’e eli yetissin ve bir çiçegi olan saadet-i ebediyeye eli uzansin. Diger eline istigfari ver ki, onun eli seyyiâttan kisalsin ve o secere-i mel’ûnenin bir meyvesi olan Zakkum-i Cehennem’e yetismesin. Demek duâ ve tevekkül, meyelân-i hayra büyük bir kuvvet verdigi gibi; istigfar ve tevbe dahi, meyelân-i serri keser, tecavüzatini kirar”1 demektedir. Takvayi kazanma ve korumada dikkat edilmesi gereken en mühim noktalardan biri de, insanin kendi kusurunu görmesi ve itiraf etmesidir. Nefis kendi kusurunu görmeye pek yanasmaz. Bu durum, insanin, ayni zamanda seytanin istismarina maruz kalan zayif bir noktasidir. Iste bu hususu Bediüzzaman; “Seytanin mühim bir desisesi: Insana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istigfar ve istiâze yolunu kapasin. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki, nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin. Evet seytani dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettir. (…) Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istigfar eder. Istigfar eden, istiaze eder. Istiaze eden, seytanin serrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanliktir. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çikar; itiraf etse, afva müstehak olur”2 seklinde kaydetmistir. Simdiye kadar anlattigimiz takvanin nasil kazanilip muhafaza edilecegini de Bediüzzaman özetle söyle ifade etmektedir: “Vicdanin anâsir-i erbaasi ve ruhun dört havassi olan ‘irade, zihin, his, lâtife-i Rabbaniye’ her birinin bir gayâtü’l-gayâti var: Iradenin ibadetullahtir. Zihnin marifetullahtir. Hissin muhabbetullahtir. Lâtifenin müsahedetullahtir. Takva denilen ibadet-i kâmile, dördünü tazammun eder. Seriat sunlari hem tenmiye, hem tehzib, hem bu gayâtü’l-gayâta sevkeder.”3 Muhkem bir binanin yapilabilmesi için dört ana unsur gereklidir: Demir, kum, çimento ve su. Bunlardan herhangi birisi eksik veya kalitesiz olursa, bu binaya saglam denilemez. Takvayi bir binaya benzetirsek; Demir-Irade, Kum-Zihin, Çimento-His, Su-Lâtife-i Rabbaniye konumundadir. Nasil ki demirin insaatta kullanilmasinin gayesi gerilmeye karsi muhkemligi arttirmaktir ve demir arttikça muhkemlik artar. Aynen bunun gibi irade, ibadetullah tarafinda ziyadelestikçe takva muhkemlesir. Ibadetler, günahlar karsisinda iradenin dagilmasina engel olmaktadir. Günlük hayatta sikça karsilastigimiz bir durumdur bu. Ibadeti az yapan insanlar, günahlardan uzaklasmakta büyük zorluklar çekmekte, bazen de uzaklasamamaktadirlar. Kum insaatta esnemeye karsi muhkemligi arttirmak için konur ve kumun kalitesi ve temizligi büyük önem arz eder. Bunun gibi, zihnin marifetullah yönünde mesai harcayip, onunla mesgul olmasi ve süphelerden temizlenmesi de marifetullah yolunda ilerlemesini, o da takvayi netice verir. Nasil demiri, kumu ve diger malzemeleri çimento bir arada tutuyor ve birakmiyorsa, hisler de muhabbetullah sayesinde irade, zihin ve lâtife-i Rabbaniyeyi sirat-i müstakim üzere bir arada tutar, gün geçtikçe takva ziyadelesir. Su basit gibi görünse de; olmadigi zaman çimento, demir ve kum hiçbir ise yaramaz ve bir yigindan ibaret kalir. Hatta bunlar kaliba döküldükten sonra da yeterli su verilmezse, yine bina saglam olmaz. Aynen bunun gibi, takvada müsahedetullah, su gibi önemlidir. (Müsahedetullaha; her an O’nun huzurunda oldugumuzu bilmek, O’nun sifat ve isimlerinin tezahürlerini her an görmek diyebiliriz). Çünkü bütün lâtifeler O’nun için yaratilmistir. Beden ile beraber diger tüm lâtifelerde müsahedetullah olmazsa takvasi o nisbette zayif olur. NUR TALEBELERININ VAZIFELERI ARASINDA TAKVANIN YERI Bu zamanda insanin sadece kendisini günahlardan korumaya çalismasi yeterli gelmemektedir. Büyük bir âfet gibi bütün toplumu bozan, mukaddesati tahrip eden ahlâksizliga karsi tamirat da yapmak gerekmektedir. Bu da tek basina olmaz. Manevî bir sahsiyetle ve Risâle-i Nurla olur. Bediüzzaman, Risâle-i Nur sâkirdlerinin bu zamanda en mühim vazifelerinin, tahribata ve günahlara karsi takvâyi esas tutmalari gerektigini ifade ederek söyle devam ediyor: “Madem her dakikada, simdiki tarz-i hayat-i içtimaiyede yüzer günah insana karsi geliyor! Elbette takva ile niyet-i içtinab ile, yüzer amel-i sâlih islenmis hükmündedir. (...) Cenâb-i Hakka sükür ki, Risâle-i Nur, bu müdhis tahribata karsi, girdigi yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor. Sedd-i Zülkarneynin tahribiyle Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayi fesada vermesi gibi, Seriat-i Muhammediye (asm) olan sedd-i Kur’ân’in tezelzüliyle, Ye’cüc ve Me’cücden daha müdhis olan, ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarsilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada basliyor. Risâle-i Nur Sâkirdlerinin böyle bir hadisede mânevî mücahedeleri, insaallah zaman-i Sahabedeki gibi, az amel ile pek büyük sevab ve amâl-i sâlihaya medar olur.”4 Bu büyük kazanci kaçirmamak için takvada, ihlâsta, sadakatta çalismak gerektigini ifade eden Bediüzzaman; “Risâle-i Nur’un hakikî sakirdleri, nesriyat-i diniyelerinde ve ittibâ-i sünnetteki ibadetlerinde ve içtinâb-i kebâirdeki takvâlarinda, Kur’ân hesabina vazifedar sayilirlar. Insaallah riya olmaz.[I] Meger ki, Risâle-i Nur’a baska bir maksad-i dünyeviye için girmis ola” diyerek [/I]hem takvayi muhafaza etmenin yolunu, hem de imana hizmet etmenin önemini belirtmektedir.5 Ne mutlu takvayi ve salih ameli bütün hayatina tatbik edip, bu istikamette son nefesini verebilenlere. Ne mutlu; “O takva sahipleri ki, biz onlar için altlarindan irmaklar akan cennetler hazirladik” müjdesine nail olanlara. Ne mutlu tahribata ve günahlara karsi takvâyi esas tutup ona göre davranabilen ihlâsli Nur talebelerine. Sözlerimizi Resûlullah Efendimizin duâsi ile bitirelim: “Ey Allahim! Senden takvâ, iffet ve zenginlik isterim.” Kaynaklar: 1- Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, s: 494, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. 2- Nursî, Bediüzzaman Said, Lem’alar, s: 81, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. 3- Nursî, Bediüzzaman Said, Hutbe-i Sâmiye, s: 136 Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. 4- Nursî, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, s: 281, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. [/COLOR] 5- Nursî, [COLOR=#0000ff]Bediüzzaman[/COLOR] Said, Kastamonu Lâhikasi, s: 96, 206 Yeni Asya Nesriyat, Istanbul. [/COLOR][/COLOR][/B][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Cemaati
Bediüzzaman Said Nursi
Bediüzzaman'dan Nasihatler
Nur talebelerinin vazifeleri arasındaki takvanın yeri
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst