Nur talebelerinin vazifeleri arasındaki takvanın yeri

NİSANUR

Well-known member
Takva sahibi olabilmemiz için istigfar ve tövbenin, salih amel isleyebilmemiz için de duâ ve tevekkülün önemi büyüktür. Tövbe eden kisi, o günahi bir daha islemeyecegine söz verir ve kendisini günahlardan çekerek takva sahibi olur.

Bu konuda Bediüzzaman; “Ey insan! Senin elinde gâyet zaîf, fakat seyyiatta ve tahribatta eli gâyet uzun ve hasenatta eli gâyet kisa, cüz’-i ihtiyârî naminda bir iraden var. O iradenin bir eline duâyi ver ki, silsile-i hasenatin bir meyvesi olan Cennet’e eli yetissin ve bir çiçegi olan saadet-i ebediyeye eli uzansin. Diger eline istigfari ver ki, onun eli seyyiâttan kisalsin ve o secere-i mel’ûnenin bir meyvesi olan Zakkum-i Cehennem’e yetismesin. Demek duâ ve tevekkül, meyelân-i hayra büyük bir kuvvet verdigi gibi; istigfar ve tevbe dahi, meyelân-i serri keser, tecavüzatini kirar”1 demektedir.

Takvayi kazanma ve korumada dikkat edilmesi gereken en mühim noktalardan biri de, insanin kendi kusurunu görmesi ve itiraf etmesidir. Nefis kendi kusurunu görmeye pek yanasmaz. Bu durum, insanin, ayni zamanda seytanin istismarina maruz kalan zayif bir noktasidir. Iste bu hususu Bediüzzaman; “Seytanin mühim bir desisesi: Insana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istigfar ve istiâze yolunu kapasin. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki, nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin. Evet seytani dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettir. (…) Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istigfar eder. Istigfar eden, istiaze eder. Istiaze eden, seytanin serrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanliktir. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çikar; itiraf etse, afva müstehak olur”2 seklinde kaydetmistir.

Simdiye kadar anlattigimiz takvanin nasil kazanilip muhafaza edilecegini de Bediüzzaman özetle söyle ifade etmektedir:

“Vicdanin anâsir-i erbaasi ve ruhun dört havassi olan ‘irade, zihin, his, lâtife-i Rabbaniye’ her birinin bir gayâtü’l-gayâti var: Iradenin ibadetullahtir. Zihnin marifetullahtir. Hissin muhabbetullahtir. Lâtifenin müsahedetullahtir. Takva denilen ibadet-i kâmile, dördünü tazammun eder. Seriat sunlari hem tenmiye, hem tehzib, hem bu gayâtü’l-gayâta sevkeder.”3

Muhkem bir binanin yapilabilmesi için dört ana unsur gereklidir: Demir, kum, çimento ve su. Bunlardan herhangi birisi eksik veya kalitesiz olursa, bu binaya saglam denilemez. Takvayi bir binaya benzetirsek; Demir-Irade, Kum-Zihin, Çimento-His, Su-Lâtife-i Rabbaniye konumundadir.

Nasil ki demirin insaatta kullanilmasinin gayesi gerilmeye karsi muhkemligi arttirmaktir ve demir arttikça muhkemlik artar. Aynen bunun gibi irade, ibadetullah tarafinda ziyadelestikçe takva muhkemlesir. Ibadetler, günahlar karsisinda iradenin dagilmasina engel olmaktadir. Günlük hayatta sikça karsilastigimiz bir durumdur bu. Ibadeti az yapan insanlar, günahlardan uzaklasmakta büyük zorluklar çekmekte, bazen de uzaklasamamaktadirlar.

Kum insaatta esnemeye karsi muhkemligi arttirmak için konur ve kumun kalitesi ve temizligi büyük önem arz eder. Bunun gibi, zihnin marifetullah yönünde mesai harcayip, onunla mesgul olmasi ve süphelerden temizlenmesi de marifetullah yolunda ilerlemesini, o da takvayi netice verir.

Nasil demiri, kumu ve diger malzemeleri çimento bir arada tutuyor ve birakmiyorsa, hisler de muhabbetullah sayesinde irade, zihin ve lâtife-i Rabbaniyeyi sirat-i müstakim üzere bir arada tutar, gün geçtikçe takva ziyadelesir.

Su basit gibi görünse de; olmadigi zaman çimento, demir ve kum hiçbir ise yaramaz ve bir yigindan ibaret kalir. Hatta bunlar kaliba döküldükten sonra da yeterli su verilmezse, yine bina saglam olmaz. Aynen bunun gibi, takvada müsahedetullah, su gibi önemlidir. (Müsahedetullaha; her an O’nun huzurunda oldugumuzu bilmek, O’nun sifat ve isimlerinin tezahürlerini her an görmek diyebiliriz). Çünkü bütün lâtifeler O’nun için yaratilmistir. Beden ile beraber diger tüm lâtifelerde müsahedetullah olmazsa takvasi o nisbette zayif olur.
NUR TALEBELERININ

VAZIFELERI ARASINDA

TAKVANIN YERI

Bu zamanda insanin sadece kendisini günahlardan korumaya çalismasi yeterli gelmemektedir. Büyük bir âfet gibi bütün toplumu bozan, mukaddesati tahrip eden ahlâksizliga karsi tamirat da yapmak gerekmektedir. Bu da tek basina olmaz. Manevî bir sahsiyetle ve Risâle-i Nurla olur.

Bediüzzaman, Risâle-i Nur sâkirdlerinin bu zamanda en mühim vazifelerinin, tahribata ve günahlara karsi takvâyi esas tutmalari gerektigini ifade ederek söyle devam ediyor: “Madem her dakikada, simdiki tarz-i hayat-i içtimaiyede yüzer günah insana karsi geliyor! Elbette takva ile niyet-i içtinab ile, yüzer amel-i sâlih islenmis hükmündedir. (...) Cenâb-i Hakka sükür ki, Risâle-i Nur, bu müdhis tahribata karsi, girdigi yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor. Sedd-i Zülkarneynin tahribiyle Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayi fesada vermesi gibi, Seriat-i Muhammediye (asm) olan sedd-i Kur’ân’in tezelzüliyle, Ye’cüc ve Me’cücden daha müdhis olan, ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarsilik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada basliyor. Risâle-i Nur Sâkirdlerinin böyle bir hadisede mânevî mücahedeleri, insaallah zaman-i Sahabedeki gibi, az amel ile pek büyük sevab ve amâl-i sâlihaya medar olur.”4

Bu büyük kazanci kaçirmamak için takvada, ihlâsta, sadakatta çalismak gerektigini ifade eden Bediüzzaman; “Risâle-i Nur’un hakikî sakirdleri, nesriyat-i diniyelerinde ve ittibâ-i sünnetteki ibadetlerinde ve içtinâb-i kebâirdeki takvâlarinda, Kur’ân hesabina vazifedar sayilirlar. Insaallah riya olmaz. Meger ki, Risâle-i Nur’a baska bir maksad-i dünyeviye için girmis ola” diyerek hem takvayi muhafaza etmenin yolunu, hem de imana hizmet etmenin önemini belirtmektedir.5

Ne mutlu takvayi ve salih ameli bütün hayatina tatbik edip, bu istikamette son nefesini verebilenlere. Ne mutlu; “O takva sahipleri ki, biz onlar için altlarindan irmaklar akan cennetler hazirladik” müjdesine nail olanlara. Ne mutlu tahribata ve günahlara karsi takvâyi esas tutup ona göre davranabilen ihlâsli Nur talebelerine.

Sözlerimizi Resûlullah Efendimizin duâsi ile bitirelim: “Ey Allahim! Senden takvâ, iffet ve zenginlik isterim.”

Kaynaklar:

1- Nursî, Bediüzzaman Said, Sözler, s: 494, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul.

2- Nursî, Bediüzzaman Said, Lem’alar, s: 81, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul.

3- Nursî, Bediüzzaman Said, Hutbe-i Sâmiye, s: 136 Yeni Asya Nesriyat, Istanbul.

4- Nursî, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat, s: 281, Yeni Asya Nesriyat, Istanbul.

5- Nursî, Bediüzzaman Said, Kastamonu Lâhikasi, s: 96, 206 Yeni Asya Nesriyat, Istanbul.
 

DAVAMÞEHADET

Well-known member
Takva ile ilgili ayetler

Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık (2/66)

Hacc, bilinen aylardır Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup-sakının (2/197)

Eğer onlara mehir tesbit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tesbit ettiğiniz (mehr)in yarısı onlarındır Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı görendir (2/237)

Ey iman edenler, Allah'ın şiarlarına, haram olan ay'a, kurbanlık hayvanlara, (onlardaki) gerdanlıklara ve Rablerinden bir fazl ve hoşnutluk isteyerek Beyt-i Haram'a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin İhramdan çıktınız mı artık avlanabilirsiniz Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyduklarından dolayı bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sürüklemesin İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır (5/2)

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın Adalet yapın O, takvaya daha yakındır Allah'tan korkup-sakının Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır (5/8)

Ey Ademoğulları, biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (varettik) Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır Bu, Allah'ın ayetlerindendir Umulur ki öğüt alıp-düşünürler (7/26)

Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah'ın kitabında on ikidir Bunlardan dördü haram aylardır İşte dosdoğru olan hesab (din) budur Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşmayın Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir (9/36)

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler Allah takva sahiplerini bilendir (9/44)

Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiçbir zaman durma Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır Allah arınanları sever (9/108)

Ey iman edenler, inkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde 'bir güç ve caydırıcılık' görsünler Ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir (9/123)

Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun Şu halde sabret Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir (11/49)

Ahiretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır (12/57)

Takva sahiplerine vadedilen cennet; onun altından ırmaklar akar, yemişleri ve gölgelikleri süreklidir Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkâr edenlerin sonu ise ateştir (13/35)

Gerçekten takva sahibi olanlar, cennetlerde ve pınar başlarındadır (15/45)

(Allah'tan) Sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?" dendiğinde, "Hayır" dediler Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir (16/30)

Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir (16/31)

Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik) O, çok takva sahibi biriydi (19/13)

Demişti ki: "Gerçekten ben, senden Rahman'a sığınırım Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma)" (19/18)

O cennet; biz, kullarımızdan takva sahibi olanları (ona) varisçi kılacağız (19/63)

Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz (19/72)

Takva sahiplerini bir heyet halinde Rahman (olan Allah'ın huzurun)a toplayacağımız gün, (19/85)

Biz bunu (Kur'an'ı) senin dilinle kolaylaştırdık, takva sahiplerine müjde vermen ve direnen bir kavmi uyarıp-korkutman için (19/97)

Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz Sonuç da takvanındır (20/132)

Andolsun, biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik (21/48)

İşte böyle; kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalblerin takvasındandır (22/32)

Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için Güzellikte bulunanlara müjde ver (22/37)

Andolsun, size açıklayıcı ayetler, sizden önce gelip geçenlerden bir örnek ve takva sahipleri için bir öğüt indirdik (24/34)

De ki: "Bu mu daha hayırlı, yoksa takva sahiplerine va'dedilen ebedi cennet mi? Ki onlar için bir mükafat ve son duraktır" (25/15)

Ve onlar: "Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl," diyenlerdir (25/74)

(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır (26/90)

İşte ahiret yurdu; biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir (28/83)

Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısıyla kurtarır Onlara kötülük dokunmaz ve onlar hüzne kapılmayacaklardır (39/61)

Takva sahiplerine va'dedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orda onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır Hiç (böyle mükafaatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedi olarak kalan ve bağırsaklarını 'parça parça koparan' kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu? (47/15)

Hidayeti bulmuş olanlara gelince; (Allah,) hidayetlerini arttırmış ve takvalarını vermiştir (47/17)

Hani o inkâr edenler, kendi kalplerinde, 'öfkeli soy koruyuculuğu'nu (hamiyeti), cahiliyenin 'öfkeli soy koruyuculuğunu' kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü'minlerin üzerine '(kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu' indirdi ve onları "takva sözü" üzerinde 'kararlılıkla ayakta tuttu" Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler Allah, herşeyi hakkıyla bilendir (48/26)

Şüphesiz, Allah'ın Resûlü'nün yanında seslerini alçak tutanlar; işte onlar, Allah kalplerini takva için imtihan etmiştir Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır (49/3)

Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır (49/13)

Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygamber'e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının (58/9)

Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar; takvanın sahibi (onu kabul etmeye ehil olan) O'dur, mağfiretin sahibi (bağışlamaya ehil olan da) O'dur (74/56)

Ya da takvayı emrettiyse (96/12)
 
Üst