Nur cemaatinde uzun tesbihat yapılıyor, bunun dinde yeri var mı, hikmeti ne

memluk

Hatim Sorumlusu
Nur cemaatinde uzun tesbihat yapılıyor, bunun dinde yeri var mı, hikmeti nelerdir? Bir de öğle namazının sonunda okunana aşır ve sabah ve akşam "La Yestevi"den başlanıp okunmasının hikmeti nedir, camilerde böyle değil?..

Sabah ve akşam namazlarından sonra okunan ve “Lâ yestevî” ile başlayan Haşr sûresinin sonundaki aşrın fazileti hakkında bâzı hadisler rivâyet edilmektedir.
İrbad bin Sâriye (r.a.) naklediyor: "Peygamber Efendimizin yatağa girmeden önce Sebbeha, Yüsebbihu ile başlayan sûreleri okur ve 'Bu sûreler içinde bin âyetten daha hayırlı bir âyet vardır.' buyururlardı."
Hadis şerhlerinde bu âyetin “Lev enzelnâ” ile başlayan Haşr sûresinin sonunda yer alan âyetler olduğu izah edilmektedir.
Başka bir hadiste de sabah ve akşam vaktinde bu âyetlerin okunmasının fazileti hakkında Peygamber Efendimiz (asv) meâlen şöyle buyururlar:
“Kim ki sabahleyin üç kere eûzü billahi’s-semîi’l-alîmi mine’ş-şeytani’r-racîm der ve Haşr Sûresinin sonundaki üç âyeti okursa, Allah o kimseye akşama kadar duâ ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir. O gün vâdesi yetip ölürse şehit olarak vefat eder. Kim bu ayetleri akşamleyin okursa aynı mükâfat ve dereceye ulaşır.”(2)
İşte, sabah ve akşam namazlarından sonra bu âyetleri okuduğumuz zaman, inşâallah bu mükâfata nâil oluruz.

Öğle namazından sonra okuduğumuz “Lekad sadakallahü...” ile başlayan aşır ise, Fetih sûresinin son üç âyetidir. Müstakil olarak Fetih sûresini okumanın faziletini bildiren hadisler mevcuttur.
Hz. Ömer’in (r.a.) rivâyet ettiği bir hadiste meâlen Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
“Bana bu gece öyle bir sûre nâzil oldu ki, o sûre bana, üzerine güneşin doğduğu bütün varlıklardan daha hayırlıdır” buyurdu ve bundan sonra ‘İnnâ fetahnâ leke...’yi okudu.”
Bâzı kitaplarda rivâyet edilen bir hadiste ise Peygamberimiz (asv) Fetih sûresinin sonundaki âyeti kasd ederek,
“Bunları okuyun ve Allah’tan hayır ve bereketini isteyiniz.”
buyurmuştur.

İşte bu “aşır”ların faziletini bilen ulemâ, her namazdan sonra okuyarak bu sünnetin herkes tarafından tatbikini temin etmişlerdir. Bu aşırları okumak hem bir sünnetin yerine getirilmesi, hem de Kur’ânın sevap bakımından en faziletli kısımlarının okunmasıdır.
Namazı gerek cemaatle kılalım, gerekse tek başımıza kılalım fark etmez; namazdan sonra tesbîhat yapmak Sünnet-i Seniyyedir. Tesbîhât cemaatle birlikte yapılabileceği gibi, ferdî olarak da yapılabilir.
Bunlardan bazılarını teşvik eden hadisi- şerifler şöyledir:

Muâviye bin Hakem es-Selemî (ra) anlatır: Resûlullah (asm), “Bizim namazımız tesbîh, tekbîr ve Kur’ân tilâvetinden ibârettir; onda dünya kelâmı konuşulmaz!” buyurdu. (Nesâî, Kitab’us-Sehiv, 20)
Muhâcirlerden bazı fakîr Sahabîler bir gün Allah Resûlüne (asm) şöyle dediler:
“Ya Resûlallah! Mal sahipleri yüksek derecelere eriştiler. Bizimle beraber namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar! Bizden ayrı bir de mallarıyla haccediyorlar, umre yapıyorlar, köle âzât ediyorlar, sadaka veriyorlar!”
Allah’ın Resûlü (asm): “Ben size bir şey öğreteyim mi? Onun sayesinde sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem böylece, sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç kimse sizden daha fazîletli olmaz!” buyurdu.

Büyük bir müjdeydi. Ashab-ı Kirâm (ra): “Buyurunuz yâ Resûlallah; öğretiniz!” dedi.

Resûl-ü Ekrem Efendimiz (asm):
“Her namazın ardından otuz üçer defa Sübhânallah, Elhamdülillâh ve Allahu ekber dersiniz. Sonra da “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” dersiniz; deniz köpüğü kadar bile olsa günahlarınız bağışlanır!” buyurdu. (Müslim, Mesâcid, 142)
Ebû Zerr (ra) anlatır ki: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki:
“Her kim, sabah namazından sonra diz çökmüş olarak, konuşmadan önce on defa “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke lehü. Lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” derse, kendisine onlarca sevap yazılır, on günahı silinir, on derece yükseltilir, o günün tamamında her şerden emin ve emniyette olur, Şeytan’dan korunur ve o gün hiçbir günah ona ulaşarak amelini iptal etmez!” (Tirmizî, Daavât, 63)
Uzun tesbihat, aslı itibarı ile sünnet olup zamanla unutulmuş tesbihlerdir. En azından nafile zikir kapsamında değerlendirilebilirler.
Dipnot:

Hadisler için bk. et-Tâç, 4:17-23.
 
Üst