Namazla hayatımın kalitesi arttı”

Þefkat_

Well-known member
Hep söylemişimdir, gençler bir şeyleri yaptılar mı güzel yaparlar. Yeter ki işlerine gelsin, içlerine sinsin ve onun öyle yapılacağına inansınlar.
O zaman, ebeveynin gençlerle iletişimde ‘ikna’yı ve ‘doğru rehberlik’ yapmayı esas alması gerekiyor.
Genç-ebeveyn etkileşimi ciddî boyutlardadır. Doğru da, yanlış da hızla bulaşıyor. Ebeveynin bu süreçte sakin ve selâmetli bir yolu tercih etmesi, oldukça önemlidir. Hatta gencin ufak tefek sinir ve öfkelerini de yine olgun yaklaşımıyla dindirebilmelidir.
Kendilerine uymayan bir durumla karşılaştıklarında, ‘Sen bana başkaldırıyorsun ha!’, ‘Hakkım sana haram olsun!’ diye cümleler kurulmamalıdır.
İşte en zayıf halka burası; ‘Hakkımı sana helâl etmem.’
Akan sular duruyor.
Çok ağır bir durum.
Özellikle de babalar açısından.
Onun için ne yapıp etmeli, gündemi bu noktalara getirmemeli.
Hem genç açısından hem de ebeveyn açısından buralara gelinmemelidir.
***
Kemal ile zaman zaman özel konuşmalarımız oluyor.
Kemal, ‘beyefendi’lik vasfı olan bir genç.
Konuşması düzgün. Kiminle konuştuğuna çok dikkat eder. Karşısındaki kişinin konumunu çok inceler.
Kemal’de ön planda olan şey, incitmemektir.
Gerçekten kimseleri incitmez.
Art niyetlerle onun yanına gelenler, onun samimiyeti ve tatlı üslûbu karşısında niyet değişimi yaşıyorlar. Kendisine anlatılan bir hatıra onun nasıl bir yapıda olduğunu gösteriyor.
Kendisi hakkında, kendisine sonra sonra anlatılan hikâyecik şöyle:
“Bir gün ciddî bir kızgınlık hâli içerisinde senin yanına geldim. Senin hakkında bana anlatılanlar oldukça iç karartıcı idi. Böyle bir yaklaşım düşmanca bir karşılık gerektiriyordu. Ben de bu düşmanlık hâli içerisinde senin bürona geldim. Barut fıçısı gibiydim. Yalvarıyordum ki beni tahrik edecek bir cümle duyayım. Büroyu başına yıkacak kadar hırçınlık vardı içimde. Hatta neler neler yapacağımın planını aşama aşama düşünmüştüm. Farkında olmadın, ben birkaç kez sana ciddî sataşmalar yaptım. Ben sana sataşıyordum, sen tatlı tatlı gülümsüyordun. Ben ne kadar sataşmalar yapıyor idiysem, sen o kadar sakinleşiyordun. Sanki ben dalga, sen dalgakıran oluyordun. İçin için de, neden böyle tepkisiz, neden böyle beni sakinleştiriyor diye kızıyordum. Sonunda pes ettim ve oturumdan uzaklaştım. Bürodan uzaklaşırken kendimi çok ciddî bir nefis terbiyesinden geçmiş hissettim. Senin duruşun bana tam bir ders vermişti. Hatta zoruma giden de, senin yaşının benim yaşımdan küçük olmasına rağmen, sen benden daha olgun bir tutum içerisinde olmandı.”
Hâsılı her davranış konuşuyor. Kim, nasıl bir davranış taşıyorsa, karşıya o mesajı vermiş oluyor.
Kemal, sakin ve samimî bir genç.
Son zamanlarda din ile ilgilendiğini ve hayatında gösterdiği ciddiyeti din üzerindeki okumalarında da gösteriyordu. Okuduğu her kitaptan sonra bazen saatleri bulan konuşmalarımızın olması, onun konuyu ne kadar ciddiye aldığının göstergesi idi. Aklına mantığına yatmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir yapısı vardı.
En belirgin özelliği ise, okuyup, anlayıp ve kafasında yer eden konuları bir bir hayatına katmasıydı. Yani sahabelerde olduğu gibi, bir hakikati öğrendiği an, onu hemen hayatına katıyordu.
Geçenlerde uzun telefon konuşmalarından birisini daha yaptık. Doğrusu ben ne zaman Kemal’le telefonlaşsam, kendimde büyük bir rahatlık hissediyor ve mutlu oluyorum. Çünkü ruh hâli yansıyor konuşmalarına. Sözünde özünün yumuşaklığı, sıcaklığı ve incitmemeyi esas alan naifliği vardı.
Gençlere güzel ahlâk daha bir yakışıyor.
Gençlere ahlâk adeta taç oluyor.
***
En son yaptığımız telefon muhabbeti beni çok etkiledi.
Cep telefonlarının icadını daha bir anlamlı buldum. İyi ki de icat etmişler dedim, nev’îmle iftihar ettim. Yani hakikaten teknoloji harikaları dostlarla birlikteliği, muhabbeti sağlayınca daha bir anlamlı oluyor.
Kemal’in sözlerine bakın ne kadar hayat dolu ve sakin.
“Abi, son zamanlarda namaz üzerine kitaplar okudum. Büyüklerin namazlarına imrendim. Namazlarıma yeni baştan başladım. Namaz hayatımda ciddî değişiklikler yaptım. Namazı şimdilerde daha bir kılmaya başladım. Bu gözle bakınca daha önce yapmış olduklarımın ne olduğuna şaşırdım. Özellikle bedeni yöneten ruh olduğundan, namazın da hayatı yöneten ruh olması, namazı daha bir özel ele almaya itti. Şimdi namazlarımı daha yakından tanıyorum. Artık, namazımla daha bir ilgiliyim. İçimden bir parça olarak onu düşünüyorum. Onu her şeyin ötesinde değerlendiriyorum. Beni, Rabbimle görüştüren, buluşturan özel bir sahne.”
Kemal’in cümleleri sürüp gidiyor…
Sevinç dolu. Ses tonu bile mutluluk dolu.
Her bir cümlesi, pozitif enerji kaynağı.
Duydum. Kendisi bana söylemedi, ama ben duydum.
Namaza ehemmiyet verdikçe, rızkı genişlemiş. Yani işler, genç yaşta olmasına rağmen oldukça güzelmiş. Kendisinin, namazla ilgili, sizinle paylaşmayı unuttuğum bir cümlesi dikkat çekici idi: ‘Hayatımın kalitesi arttı.’
Arkadaşlarının ifadesi, Kemal, namazın kemâlinin peşinde. Neredeyse her namazını farklı bir camide edâ ediyor. O artık bir namaz aşığı. Geçenlerde bir cami köşesinde onun namaz kılışını uzaktan uzağa izledim. Gerçekten şaşkınları oynadım. Kemal adeta bir melekti. Rükûsu ile secdesi ile dalga dalga Kemal ötelere uçuyordu.
Gencin namazlı olması ne kadar da güzel. Özellikle de gence, erkânına uyulan namaz daha bir yakışıyor.
İşte gençler ibadet yaptı mı böyle yaparlar.
Onlar, içlerindeki başkaldırı duygularını; haramların inadına, günahların, sefahetlerin inadına kullanan; namazı dosdoğru kılmakta, gabya inanmakta, rızıklarından sadaka olarak vermekte ve kendilerinden önce gelmiş olan peygamber ve kitaplara iman etmekte istihdam eden hakikî muttakî gençlerdir.
Kulluğu gençken yaşamak, ne muhteşem bir şeydir.
Kutlu ve mutlu gençler.
Tebrikler!
SEBAHATTİN YAŞAR
 
Üst