kenz-i mahfi
Sorumlu
EŞEK (Türkçe)
Kelime manası olarak;
1.Atgillerden uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan, uzun kulaklı
2.(mecazen) kaba, yeteneksiz, inatçı kimse
3. (halk ağzı) odun kesmek için kullanılan üç veya dört ayaklı sehpa
4. (halk ağzı) duvar örme, sıva yapma vb. Işlerde kullanılan dört ayaklı sehpa
5. (mecazen) Komünizm
Eşek kelimesi Eski Türkçe aynı anlama gelen "eşgek" kelimesinden gelmektedir. Öz Türkçe bir kelimedir.
Bu kelimenin kökeni hakkında farklı görüşler vardır. En kabul göreni "eş" kökünden gelenidir. Yani "eş" kelimesi "hızlı yürümek, tırıs gitmek" demektir. Bu fiile "-gek" eklenmiştir. Bir başka görüşe göre "eş" kelimesi "eş olan, birlikte bulunan, yardımcı" demektir. "-gek" eki ise küçültme manasındadır. Rusça'daki "işak" kelimesi ile Farsça'daki "aşak" kelimesi Türkçe'den alınmıştır.
Eşek kelimesinin Farsça'sı "har"dır. Arapçası ise "hımar" kelimesidir.
Yine dilimizde eşek için kullandığımız "merkep" kelimesinin kökü Arapça olup "rakebe" kelimesinden gelmektedir. Bu kelime ise "binmek" demektir. Arapça'da "merkeb" kelimesi "binek, taşıt aracı" manasına gelmektedir. "merkûb" kelimesi ise "binek hayvanı" demektir.
Eski Anadolu Türkçesinde eşek, har, hımar, gölük kelimeleri kullanılmıştır. Türk edebiyatında eşekle ilgili bilinen en önemli eser, Şeyhi'nin "Harnamesi"dir.
Şeyhi'nin "Harmane" yazması ise şöyledir. Şeyhi aslında bir hekimdir. Hacı Bayram Veli'ye intisabı nedeniyle Şeyhi mahlasıyla anılmaktadır.Asıl adı Yusuf Sinan'dır. Kütahya'da doğduğu rivayet edilmiştir. İran'da Seyyid Şerif Cürcani'den ilim öğrenmiştir. Şeyhi, 1415 yılında Çelebi Sultan I. Mehmet'in bir rahatsızlığı nedeniyle onu tedavi etmiştir. Bu tedavide gösterdiği başarı nedeniyle padişah tarafından mükafatlandırılmıştır. Mükafat olarak kendisine Tokuzlu Köyü tımar olarak verilmiştir. Osmanlı Devleti'nin ilk reisületibbası olmuştur. Şeyhi, kendisine tımar olarak verilen Tokuzlu köyünde eşkiyaların hücumuna uğrar, soyulur ve dövülür. Bunun üzerine bu durumu anlatan bir eseri hiciv tarzında olarak "Harname" ismiyle yazmıştır. Bu eserde yük taşımak işinde çalışan bir eşeğin, öküzlere imrenmesini mizahi bir dille ele almış ve Mesnevi tarzında bir eserdir.
Tarihi Uygur metinlerinde "aşkak" ve "aşak" şeklinde geçmektedir. Eşek sütünün tedavi amacıyla kullanıldığı bilinmektedir.
Osmanlı Türkçesinde genellikle eşek, merkep, har, çemender kelimeleri kullanılmıştır. Klasik Osmanlı metinlerinde eşek ve har kelimeleri genellikle hiciv amacıyla kullanılmıştır.
Günümüz Türk Lehçelerinde "eşek" için genellikle birbirine yakın kelimeler kullanılmaktadır.
Türkiye Türkçesi ağızlarında "eşek" için en çok kullanılan kelime "gölük"tür. Bunlardan başka Anadolu ağızlarında "akçagurun, ankır hacı, cayış, cılkı, çocik, çöçik, dadak, dadarsız, dâhdâh, dikkolalak, düldül, evşek, giliv, gırnav, gülük, gürük, hınbıl, hırı, hukçur, keri, köçü, kodaş, mervan, öçü, şüş, ufacık, yavşançeken kelimeleri kullanılmaktadır.
Kelime manası olarak;
1.Atgillerden uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan, uzun kulaklı
2.(mecazen) kaba, yeteneksiz, inatçı kimse
3. (halk ağzı) odun kesmek için kullanılan üç veya dört ayaklı sehpa
4. (halk ağzı) duvar örme, sıva yapma vb. Işlerde kullanılan dört ayaklı sehpa
5. (mecazen) Komünizm
Eşek kelimesi Eski Türkçe aynı anlama gelen "eşgek" kelimesinden gelmektedir. Öz Türkçe bir kelimedir.
Bu kelimenin kökeni hakkında farklı görüşler vardır. En kabul göreni "eş" kökünden gelenidir. Yani "eş" kelimesi "hızlı yürümek, tırıs gitmek" demektir. Bu fiile "-gek" eklenmiştir. Bir başka görüşe göre "eş" kelimesi "eş olan, birlikte bulunan, yardımcı" demektir. "-gek" eki ise küçültme manasındadır. Rusça'daki "işak" kelimesi ile Farsça'daki "aşak" kelimesi Türkçe'den alınmıştır.
Eşek kelimesinin Farsça'sı "har"dır. Arapçası ise "hımar" kelimesidir.
Yine dilimizde eşek için kullandığımız "merkep" kelimesinin kökü Arapça olup "rakebe" kelimesinden gelmektedir. Bu kelime ise "binmek" demektir. Arapça'da "merkeb" kelimesi "binek, taşıt aracı" manasına gelmektedir. "merkûb" kelimesi ise "binek hayvanı" demektir.
Eski Anadolu Türkçesinde eşek, har, hımar, gölük kelimeleri kullanılmıştır. Türk edebiyatında eşekle ilgili bilinen en önemli eser, Şeyhi'nin "Harnamesi"dir.
Şeyhi'nin "Harmane" yazması ise şöyledir. Şeyhi aslında bir hekimdir. Hacı Bayram Veli'ye intisabı nedeniyle Şeyhi mahlasıyla anılmaktadır.Asıl adı Yusuf Sinan'dır. Kütahya'da doğduğu rivayet edilmiştir. İran'da Seyyid Şerif Cürcani'den ilim öğrenmiştir. Şeyhi, 1415 yılında Çelebi Sultan I. Mehmet'in bir rahatsızlığı nedeniyle onu tedavi etmiştir. Bu tedavide gösterdiği başarı nedeniyle padişah tarafından mükafatlandırılmıştır. Mükafat olarak kendisine Tokuzlu Köyü tımar olarak verilmiştir. Osmanlı Devleti'nin ilk reisületibbası olmuştur. Şeyhi, kendisine tımar olarak verilen Tokuzlu köyünde eşkiyaların hücumuna uğrar, soyulur ve dövülür. Bunun üzerine bu durumu anlatan bir eseri hiciv tarzında olarak "Harname" ismiyle yazmıştır. Bu eserde yük taşımak işinde çalışan bir eşeğin, öküzlere imrenmesini mizahi bir dille ele almış ve Mesnevi tarzında bir eserdir.
Tarihi Uygur metinlerinde "aşkak" ve "aşak" şeklinde geçmektedir. Eşek sütünün tedavi amacıyla kullanıldığı bilinmektedir.
Osmanlı Türkçesinde genellikle eşek, merkep, har, çemender kelimeleri kullanılmıştır. Klasik Osmanlı metinlerinde eşek ve har kelimeleri genellikle hiciv amacıyla kullanılmıştır.
Günümüz Türk Lehçelerinde "eşek" için genellikle birbirine yakın kelimeler kullanılmaktadır.
Türkiye Türkçesi ağızlarında "eşek" için en çok kullanılan kelime "gölük"tür. Bunlardan başka Anadolu ağızlarında "akçagurun, ankır hacı, cayış, cılkı, çocik, çöçik, dadak, dadarsız, dâhdâh, dikkolalak, düldül, evşek, giliv, gırnav, gülük, gürük, hınbıl, hırı, hukçur, keri, köçü, kodaş, mervan, öçü, şüş, ufacık, yavşançeken kelimeleri kullanılmaktadır.
Son düzenleme: