Insanlara Değer Vermesi

Eyvàh!

Well-known member
Ebû Hureyre (ra)’den rivayet edildiğine göre siyah bir kadın –veya siyah bir genç- Mescid-i Nebevî’yi süpürürdü. Bir ara Rasûlullah onu göremeyince nerede olduğunu sordu.

-“Öldü”, dediler. Hz. Peygamber :
-“Bana haber verseydiniz ya!” buyurdu. Sahabîler o kadını –veya genci- önemsememişlerdi. Rasûl-i Ekrem sözüne devamla “Bana mezarını gösterin” buyurdu. Mezarını gösterdiler. Rasûlullah onun cenaze namazını kıldıktan sonra şöyle buyurdu:
-“Bu kabirler orada yatanlar için zifirî karanlıktır. Üzerlerine kılacağım namaz sebebiyle ALLAHu Teâlâ onların kabirlerini aydınlatır.”

(Buharî, Cenaiz 67; Müslim, Cenaiz 71)



İnsanları peşin hükümlerle değerlendirmek çoğu zaman bizi yanıltır. Ashab-ı Kiram’ın, o altın neslin dahi böyle bir değerlendirme sonucu yanıldığını görüyoruz. Bu yanılma, bahsi geçen kişiyi önemsemeyip, cenazesini Rasûlullah’a bildirmeye değer bulmamaya sebep olmuştur.

Çoğu kaynaklarda Ümmü Mihcen adında siyahî bir kadın olduğu zikredilen bu kişiye, yaptığı iş ve teninin rengi dolayısıyla değer verilmemişti. Hz. Peygamber, kendisine ölümünün bildirilmeyişine sitem etmekle, insanın taşıyacağı insanî değeri yaptığı işin ve ırkının belirleyemeyeceğini vurgulamış olmaktadır. Kim bilir, belki de o hanım Hz. Peygamber nezdindeki değerini Mescid-i Nebevî’yi süpürdüğü için elde etmişti. Unutmamalıdır ki, başkalarını küçük görmek şeytanın mesleğidir.

İdaresi altında çeşitli insanlar bulunan bir kimse, önemli önemsiz demeden tüm personeliyle ilgilenmeli, toplumsal duyarlılık zeminini kaybetmemelidir. Bazen önemsiz ve değersiz görünen işler insanın manevî derecelere ulaşmasına vesile olabilir. Yapılacak her iyilik, hangi statüde olursa olsun, insanı umulmadık iklimlere taşıyabilir. “Her geçeni Hızır bilmek” adına çevremize gören gözlerle bakabilmek bizi daha insan kılabilir.
 
Üst