Hz. İsa, kıyamet kopmadan önce tekrar yeryüzüne inecek mi ?

kýrýmlý

Well-known member
Hiç merak etmeyin Hüseyin Kardeşim

Sizdeki bu öğrenme merakı olduktan sonra işimiz zor değil.Sadece biraz zaman alır.Zira biliyorsun benim adetim değildir bir yerlerden linkler bulup yapıştırmak.İşin kolayına kaçıp onun bunun fikirlerini yazmıyorum ben burada.

Yukarıdaki yapıştırdığın linklerdeki ayetlerin hepsini açıklayarak neyi anlattıklarını neden konumuza delil olmayacaklarını anlatacağım hiç endişen olmasın.

Enteresan bir hale geldi bu tartışmamız.Birşey sormak istiyorum sana Hz.İsa gelecek derken Peygamber Efendimizin son Peygamber olduğuna da inanıyormusun
 

kýrýmlý

Well-known member
Peygamber Efendimizin hayatını okuyup,Şahsının ve mücadelesinin anlamını kavradığımızda,mehdinin de,Hz.İsa nın gelmesi meselesinin de ne olduğu çok iyi anlaşılıyor aslında fakat siyer ilmi bize kronolojik bir takım olaylar olarak anlatıldığı ve bu olaylardaki hikmet ve insan üzerinde oluşturması gereken karakter anlatılmadığı için bizler daha çok kolayına kaçarak önümüze konanları sorgulamadan alma eğilimine girmişiz.Önümüze konanın ne olduğunu,neden böyle olduğunu sorduğumuzda içinde bulunduğumuz durumlar ortaya çıkabiliyor.

Oysaki biz Peygamber Efendimizin son peygamber olduğunu söylüyoruz.Peşinden Hz. İsa gelecek onun şeriatıyla dünyayı idare edecek barış ve huzur böylece gelecek diye inanmamız isteniyor.Kuran da Hz. İsa gelecek diye net bir ayet olmadığı halde.

Bunun gibi mehdi gelmesi hadiseside Kuranda hiç geçmemektedir.Bir tane ayet yoktur.Ama hadislere bakılırsa çok önemli bir olaydır.Bu kadar önemli bir olaydan bir ayette dahi bahsedilmezmiydi.Belkide bahsedilmezdi.Allah bilir ama düşündüğünüzde ne cevap veririniz.Olmaz deseniz herkesin bildiğine aykırı olduğu için sanki vebalı konumuna düşebilirsiniz.Olur derseniz Peygamber Efendimiz neyin mücadelesini verdi,insanlara neyin örnekliğini yaptı,ne işi vardı eziyet çekti,savaştı halbuki mehdi gelecek,Hz İsa gelecek herkes kurtulacaktı.Peygamber Efendimizin getirdiği din kemale ermemişmiydi Hz İsanın gelmesine mehdinin gelmesine ne ihityacımız var.

Aslında tüm bunlar islam coğrafyasının işgal edildiği zor dönemlerde insanları umutlandırmak,morallerini yükseltmek için ortaya atılmış
ve zamanla dinin içine girmiş.İşte ihtiyaç buydu.
 

teblið

Vefasýz
Hiç merak etmeyin Hüseyin Kardeşim

Sizdeki bu öğrenme merakı olduktan sonra işimiz zor değil.Sadece biraz zaman alır.Zira biliyorsun benim adetim değildir bir yerlerden linkler bulup yapıştırmak.İşin kolayına kaçıp onun bunun fikirlerini yazmıyorum ben burada.

Yukarıdaki yapıştırdığın linklerdeki ayetlerin hepsini açıklayarak neyi anlattıklarını neden konumuza delil olmayacaklarını anlatacağım hiç endişen olmasın.

Enteresan bir hale geldi bu tartışmamız.Birşey sormak istiyorum sana Hz.İsa gelecek derken Peygamber Efendimizin son Peygamber olduğuna da inanıyormusun


Kırımlı kardeş ;

şu son sorunuz ne kadar şık oldu sizce..İman etmiş bir insanı küfre girmekle itham etmeniz doğrumudur kardeş..Farklı fikir lerde olabiliriz ..farklı manevi kapılardan feyz arayabiliriz bu çok normal ..Farlılık ümmetin zenginliğindendir..Bizlerde sizin meşreb ve cemaatinize asla ve katta dil uzatmayız..Lakin tartışmalarda biraz daha insaflı olursak orta yolu buluruz inşl..

Haşa sümme haşa HZ Pygemberin son peygamber oluşuna iman etmiş akli selim bir insan nasıl red edebilir..;

Alıntı yapıp kopyalamakta zarar değildir kardeş..Bunda ki sağlamlık kaynak belirtmektir..tespitli konuşmak daha faydalı değil midir?

Sorunuza geçersek ;

Hz. İsa son peygamber olarak değil, son peygamber Muhammed aleyhisselamın dinine hizmet etmek üzere peygamber olarak gelecektir. Bir peygamber, başka peygamberin dinini yayabilir. Mesela Harun aleyhisselam, Musa aleyhisselamın dinini, Yahya aleyhisselam Hz. İsa’nın dinini yaymak üzere peygamber olarak gönderilmiştir.

İsa aleyhisselam inince İslamiyet ile hükmedecektir. O zaman Allah, Müslümanlardan başka herkesi helak edecektir. Sonra yeryüzünde sükun emniyet meydana gelecektir. O kadar ki aslan deveyle, kaplan inekle ve kurt kuzuyla serbestçe dolaşacak, çocuklar yılanlarla oynayacaktır. İsa aleyhisselam ölünce cenazesini Müslümanlar kaldıracaktır.) [Ebu Davud]
 

kýrýmlý

Well-known member
Allah razı olsun.Dinledim Hoca Efendinin yorumunu.Güzel yorumlamış mehdi meselesini.

Yukarıda bahsettiğim Peygamber Efendimizin mücadelesini anlamış insanların gitmesi gerektiği yolu ve o yolun üzerindeki insanlara da mehdi denebileceği ana fikrini çıkardım.Hoca Efendi de mehdiyi şahıs değilde şahsı manevi olarak tarif etmiş.Yukarıdaki Mustafa İslamoğlu nun videosundaki izahta bunun gibi.Zor dönemlerde İslamın dirilişi için çalışacak insanlara mehdi denilmesinde bir sakınca yoktur olarak anladım.
 

teblið

Vefasýz
Şunu gerçekten merak ediyorum yorumlarınızı okuyunca..Sünnnet ve hadisler de biz inananların yaşam larında bir hudud değilmidir ?

Çünkü hemen her yorumunuzda Kuranı kerimden ayet istiyorsunuz ispat adına;

Lütfen sizde şu soruma cevap verirmisiniz ;

Namazın kılınış şeklini anlatan ayeti bana bulabilirmisiniz ?
 

kýrýmlý

Well-known member
Kırımlı kardeş ;

şu son sorunuz ne kadar şık oldu sizce..İman etmiş bir insanı küfre girmekle itham etmeniz doğrumudur kardeş..Farklı fikir lerde olabiliriz ..farklı manevi kapılardan feyz arayabiliriz bu çok normal ..Farlılık ümmetin zenginliğindendir..Bizlerde sizin meşreb ve cemaatinize asla ve katta dil uzatmayız..Lakin tartışmalarda biraz daha insaflı olursak orta yolu buluruz inşl..

Haşa sümme haşa HZ Pygemberin son peygamber oluşuna iman etmiş akli selim bir insan nasıl red edebilir..;

Alıntı yapıp kopyalamakta zarar değildir kardeş..Bunda ki sağlamlık kaynak belirtmektir..tespitli konuşmak daha faydalı değil midir?

Sorunuza geçersek ;

Hz. İsa son peygamber olarak değil, son peygamber Muhammed aleyhisselamın dinine hizmet etmek üzere peygamber olarak gelecektir. Bir peygamber, başka peygamberin dinini yayabilir. Mesela Harun aleyhisselam, Musa aleyhisselamın dinini, Yahya aleyhisselam Hz. İsa’nın dinini yaymak üzere peygamber olarak gönderilmiştir.

İsa aleyhisselam inince İslamiyet ile hükmedecektir. O zaman Allah, Müslümanlardan başka herkesi helak edecektir. Sonra yeryüzünde sükun emniyet meydana gelecektir. O kadar ki aslan deveyle, kaplan inekle ve kurt kuzuyla serbestçe dolaşacak, çocuklar yılanlarla oynayacaktır. İsa aleyhisselam ölünce cenazesini Müslümanlar kaldıracaktır.) [Ebu Davud]

Sevgili tebliğ kardeşim

Bu sorumla bir şeye dikkat çekmek istiyorum.Kimseyi küfürle itham ettiğim yok.Bunu nereden çıkardınız?
Farklı fikirlerimden dolayı alay edilen zaten benim,bunları görmezden geliyor ve aynı şekilde mukabele etmemeye çalışıyorum.Buna rağmen bana insaflı ol diyorsunuz.Peki olurum elbette benim için konunun anlaşılması önemli.

Hz.İsa gelerek Peygamber Efendimizin dinine Peygamber olarak hizmet edecek diyorsunuz.Dinimizde bir eksikmi varki Hz. İsa gelip dinimize hizmet edecek.Peygamber olarak geleceğine göre dinimize hizmet etsede son peygamber Hz. İsa olmuş olmuyormu sizin izah etmenize rağmen ben bu konuda mutmain olamadım.

Hz. İsa nın gelmesi ve Aslan-deve,kurt-kuzu,kaplan-inek örnekleri bugünkü hrıtiyan öğretilerinde de aynen mevcud,bu gibi şeyler dinimize hrıstiyanlıktan karışmış olamaz mı?
 

kýrýmlý

Well-known member
Şunu gerçekten merak ediyorum yorumlarınızı okuyunca..Sünnnet ve hadisler de biz inananların yaşam larında bir hudud değilmidir ?

Çünkü hemen her yorumunuzda Kuranı kerimden ayet istiyorsunuz ispat adına;

Lütfen sizde şu soruma cevap verirmisiniz ;

Namazın kılınış şeklini anlatan ayeti bana bulabilirmisiniz ?

Bu soru,bu tip konular açıldığında sorulan klasik bir soru oldu.Birde abdestin nasıl alınacağı Kuran da tarif edlir mi diye sorulabilir.

Peygamber Efendimizin hayatının yarısı namazdı.İmandan sonraki gelen emir namazdı.Nübüvvetin ikinci gününde Efendimizle Hatice Validemizi namaz kılarken gören Hz.Ali müslüman oldu.

Peygamber Efendimiz namazı öyle kılıyordu ki evvabil,kuşluk,gece namazı bunlarda yetmez üzüldüğünde,sıkıldığında,daraldığında bir şeye sevinip şükrettiğinde hemen namaza dururdu.

Kuran da 70 den fazla yerde namaz emredilir.Peygamber Efendimizde “Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız siz de namazı öyle ikame edin.”demektedir.Pekçok Sahabe Efendilerimizden de hadis ulaşmıştır bizlere,yani namazın nasıl kılınacağı,abdestin nasıl alınacağı gibi konular,Yukarıda bahsettiğimiz konular gibi olmayıp,ayetler ve sahih hadislerle desteklenmiş dinin olmazsa olmaz konularıdır.

Paradiseee Kardeşimizin Hoca Efendinin mehdi ile alakalı olan vaazında,Hoca Efendi mehdi ile alakalı olan hadislerin Buhari ve Müslimde şahıs ismi verilerek geçmediğini başka kitaplarda isim ile geçtiğini mehdi hadislerinin yirmi küsür Sahabiden geldiğini söylemektedir.Namaz hadisleri kaç Sahabiden gelir bilmiyorum ama herhalde Peygamber Efendimizin hayatını kapsamasından dolayı çok daha fazladır.

Namaz ve abdest gibi konular bahsedilen ayetlerin çokluğu ve hadislerin çokluğu ve sahihliği sebebiyle mehdi ve Hz. İsa konuları gibi çeşitli görüşler öne sürülmeye müsait konular değildir.Mehdi ve Hz.İsa konuları açık ve net ayetlerle desteklenmediği için yoruma açıktır.

Sünnet ve hadis çok önemli hudud veya delildir.Sünnetin terki ve sahih hadislerin inkarı söz konusu bile olamaz.Burada bahsettiğimiz konular Kuran da geçmeyen sadece hadislerde olan ve islam alimleri tarafından tartışla gelmiş konulardır.Tüm hadisleri tamamen sahih kabul edemeyiz onun için sahih hadis diye belirtiyorum.Pekçok meşhur hadis ravisinin adına uydurulmuş hadisler var,pekçok meşhur hadis kitabında yer alan uydurma hadisler var.Mesela Türkler hakkında söylendiği rivayet edilen hadisler meşhur kitaplarda da yer alanları var tamamı uydurmadır.Çünkü bir kavmi öğen ya da yeren hadis doğru olamaz.İnşallah bu söylediklerimlede ayrı bir tartışma konusu çıkarmış olmam.
 

Huseyni

Müdavim
Hiç merak etmeyin Hüseyin Kardeşim

Sizdeki bu öğrenme merakı olduktan sonra işimiz zor değil.Sadece biraz zaman alır.Zira biliyorsun benim adetim değildir bir yerlerden linkler bulup yapıştırmak.İşin kolayına kaçıp onun bunun fikirlerini yazmıyorum ben burada.

Yukarıdaki yapıştırdığın linklerdeki ayetlerin hepsini açıklayarak neyi anlattıklarını neden konumuza delil olmayacaklarını anlatacağım hiç endişen olmasın.

Enteresan bir hale geldi bu tartışmamız.Birşey sormak istiyorum sana Hz.İsa gelecek derken Peygamber Efendimizin son Peygamber olduğuna da inanıyormusun

Efendimizin aleyhisalatü vesselamın son peygamber olduğuna da Hz. İsa aleyhisselamın geleceğinede şüphesiz ve şeksiz inanıyorum.

Hz. İsa yeni bir dinle gelmiyor, İslamı yeniden tesis etmek üzere geliyor. Yani İslama tabi olan bir peygamber olarak. Dinimizde eksik olan birşey mi var sorusuna gelince bugünkü hali İslam meydandadır ve Hz. İsa'ya a.s ihtiyaç var mı yok mu bunlar zamanın verdiği cevaplar zaten. Bir şahıs olarak düşünmek ise ayrı bir konudur.

Verilen birçok hadis zayıf görülebilir ancak ipleri üst üste koyarsanız kopmayan bir halat olur. Bu konuyla alakalı da bir değil birden çok hadis rivayeti vardır. Buna artı olarakta alimlerin geleceğine dair net görüşleri vardır. Ortada bu kadar sağlam görüşler varken hazır linkleri vermek kadar normal bişey yoktur herhalde.

Hem meseleyi kendimizi haklı çıkarmak için mi yoksa doğruyu öğrenmek için mi konuşuyoruz. Derdimiz doğruyu bulmaksa, ben güvendiğim kaynakların doğruluğuna inanmakta bir sakınca görmüyorum.
 

Huseyni

Müdavim

"İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek, halihazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir. Ve Kur'ân'a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır."



"Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken, âlem-i semâvatta cism-i beşerîsiyle bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır. Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacaktır."

On Beşinci Mektup'tan
 

Ukbaa

Well-known member
Said Nursi sürgünde iken saf gönüllü bir zat, "Efendim, üzülmeyin. Mehdi gelecek, her şeyi düzeltecek" der. Said Nursi, şu anlamlı mukabelede bulunur. "Mehdi geldiğinde, seni vazife başında bulsun!"

Bu meseleleri tartışma alanına sokmaktansa imanımıza kuvvet verecek, pekiştirecek meseleler üzerinde mütalaa etmek daha istifadeli olacaktır.
 

teblið

Vefasýz
Kırımlı kardeş;

Dinimizde elbetteki eksiklik yoktur Haşa !!!Böyle bir iddia ne bir ulema ne bir alim tarafından söylenmiştir..Kaldı ki takip eden talebelerinde haddine değildir bu tür kafa karıştırıcı söylemler..;

Amenna ve sadakna Kemale ermiştir ..Ki zaten Kura'anı Azimüşşan bunu söyler bizlere.ve tabiki en büyük iman kapımız Resulullah (sav) son peygamberdir...Ahzab suresi’nin 40. ayetinde de bildirildiği gibi Peygamber Efendimiz (sav), “Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur..
Merak ettiğim ;hangi yoruma ve hangi tefsire binaen ısrarla Hz İSA GELİRSE SON PEYGAMBER OLUR ,diye bir düşünceye daldınız..Böyle bir iddia yok ortada..Olayı buraya doğru kanalize etmenize bir anlam veremedim özür dilerim..

Tekrar ediyorum ki ;

. Hz. İsa (as), Hz. Muhammed (sav)’den sonra gönderilen bir peygamber olarak değil, Hz. Muhammed (sav)’in şeriatını devam ettirecek ve dünyaya din ahlakını hakim kılacak bir elçi olarak gelecektir.

Hadislerde ve İslam alimlerinin eserlerinde Hz. İsa (as)’ın Kuran’a ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetine tabi olarak geleceği şu şekilde açıklanmıştır:

Şu hadislere dikkat çekmek isterim müsadenizle ;

İslamdan başka (hiçbir dini) kabul etmeyecek… Din muttehid olacak… Allah’tan başka hiçbir kimseye ve hiçbir şeye ibadet edilmeyecek… (Ruhu’l Meani, 7/60)
Hz. İsa (as), Ümmet-i Muhammed’e peygamber olarak değil, şeriat-ı Muhammediyyeyi tatbik etmek için gelecektir. (Alusi, el-Cevabu’l Fesih, I, 835)
Hz. İsa (as) inecek ve Resulullah Efendimiz (sav)’in şeriatına tabi olacaktır. (Ebu’l Münteha, Şerhu’l Fıkhu’l Ekber)
Hazreti Muhammed (sav)’in şeriatı üzerine hüküm verecek, kendisi Peygamber olduğu halde Peygamber’e tabi olacak ve Muhammed (as)’in ümmetinden olacak. Peygamberin ümmeti ve sahabisi olacak… Öyleyse o, sahabelerin en efdali olacak… (Şınkıti, Edvaü’l Beyan, VII, 273)

Her şey bir yana İslam dinine hizmet edecek bir elçi bir ulema veya alim ,geldiği asırda bu dine hizmet etmesi o dinde bir eksiklik olduğundan değil Toplumun ahlaki ve imani krıterlerinin dejenere oluşunun ıslahı için olmuştur;

Muhammedi yola hizmet ve tebliğ her müslüman için bir ödevdir..Eksiklik dinde değil insanoğlundadır..
Bir noktaya daha dikkat çekip noktalamak istiyorum;

Hadislerin bazılarının sahih olup olmadığı konusuna size katılıyorum..Sahihliğinide anlayabilmemiz için doğru bir alimin ilminden faydalanarak yolumuzu bulabi,liriz..Ameller niyete göredir kardeş..Allahu alem niyetler temiz ve pak olursa
Rabb Teala yardım eder inşl..

Bütün bu yorumlardan sonra aklıma Hz Alinin (ra) güzel bir hadisesi geldi;

Adamın biri gelir Ya Halife niye bu kadar namaz kılıyorsun ..Ya cennet ve cehennem yoksa ne yapacaksın bu kadar ibadet boşuna gider der;

Hz Ali 'nin cevabı manidar ;

peki ya varsa sen ne yapacaksın;

Bizimkisi de o hesab kardeş siz yok diyorsunuz biz var diyoruz;Gaybı ancak Allah bilir..Her mucizeye güç yettiren Cenabı Hakk..Var veya yok bu hadise ;Biz Muhammedi imanı zamanımızda bir Mehdi edasıyla gösterme yoluna gitsek ve bu hizmete canla başla hizmet etsek ne zararımız olur demi





 




Evet her vakit semavattan melaikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretine vaz'eden (Hazret-i Cibril'in "Dıhye" suretine girmesi gibi) ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren, hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misalîyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelal, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ı, İsa dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için, değil sema-i dünyada cesediyle bulunan ve hayatta olan Hazret-i İsa, belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve hakikaten ölseydi, yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden cesed giydirip dünyaya göndermek, o Hakîm'in hikmetinden uzak değil.. belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için va'detmiş ve va'dettiği için elbette gönderecek.


Hazret-i İsa Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes onun hakikî İsa olduğunu bilmek lâzım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile onu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.
Mektubat ( 57 )
 
maide 117.ayet hz. isanın gelmeyecek olduğuna delil midir?maide 117.ayette ne demek istenmiştir?
[h=2]Cevap[/h]Değerli kardeşimiz;

Kuranı Kerim bir bütündür. Bu bakımdan bir meseleyi değerlendirirken ilgili bütün ayetleri değerlendirmezsek hataya düşeriz. Burada göğe yükseltilene kadarki dönem için söylenmiştir. Yoksa bir daha gelmeyeceği hususunda bir ifade yoktur.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
02-Şubat-2012 - 15:04:54

 

kýrýmlý

Well-known member
maide 117.ayet hz. isanın gelmeyecek olduğuna delil midir?maide 117.ayette ne demek istenmiştir?
Cevap

Değerli kardeşimiz;

Kuranı Kerim bir bütündür. Bu bakımdan bir meseleyi değerlendirirken ilgili bütün ayetleri değerlendirmezsek hataya düşeriz. Burada göğe yükseltilene kadarki dönem için söylenmiştir. Yoksa bir daha gelmeyeceği hususunda bir ifade yoktur.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
02-Şubat-2012 - 15:04:54


Ne güzel cevap vermişler.Kendi yapmadıklarını sizden istemişler.Hz.İsa nın geleceğini anlattıkları başlıklarda maide 117 yi hiç biryerde kullanmadıkları halde size "Kuranı Kerim bir bütündür. Bu bakımdan bir meseleyi değerlendirirken ilgili bütün ayetleri değerlendirmezsek hataya düşeriz." demişler.Kuranın bütün olduğu ayetlerin tamamını değerlendirmek gerektiği maide 117 yi gördükten sonra akıllarına gelmiş demekki.

"Burada göğe yükseltilene kadarki dönem için söylenmiştir. Yoksa bir daha gelmeyeceği hususunda bir ifade yoktur."

Ahirette Allah ile Hz. İsa nın konuşması bu "göğe yükseltilene kadarki dönem" ne demekmiş.Ahiret bu rabbimiz Hz. İsa yı sorguya çekiyor bu konuşmada tabiri caizse.Dünya bitmiş,defterler dürülmüş,hesap verme başlamış.

Maide 117 yi görmezden gelmek demek ki böyle oluyor.

MAİDE 116. Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, "Beni ve anamı, Allah’tan başka iki tanrı bilin" diye sen mi dedin, buyurduğu zaman o, "Hâşâ! Seni tenzih ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz. Hem ben söyleseydim sen onu şüphesiz bilirdin. Sen benim içimdekini bilirsin, halbuki ben senin zâtında olanı bilmem. Gizlilikleri eksiksiz bilen yalnızca sensin.

MAİDE 117. Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Hazret-i İsa (AS) ahirzamanda gelecek ve Şeriat-ı İslamiye ile amel edecektir. Risale-i Nur Külliyatında bu açık olarak anlatılmaktadır. Bahsedilen rivayetlerde bu açıkça anlaşılmaktadır ve Üstad Bediüzzaman bu rivayetlerde yani bizzat Hazret-i İsa'nın nüzul edeceğini beyan etmiştir. Yalnız Hazret-i İsa'yı ancak ona yakın olan yani havassı bilecek herkes tanımayacaktır. Ayrıca Mehdi ile Hazret-i İsa farklı şahıslar olacaktır. Yine bu rivayete istinaden Hıristiyanların bir kısmının İslamiyet'i kabul edeceklerini ve İslamiyet ile Hıristiyanlığın itifakı neticesinde dinsizlik cereyanına galebe çalınacağını beyan etmiştir.
 

kýrýmlý

Well-known member
Ahzab 40

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Yukarıdaki ayete göre İsa peygamberin,Peygamberimizden sonra gelecek olmasına neden inanmamız gerektiğini açıklar mısınız ?
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Ahzab 40

Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

Yukarıdaki ayete göre İsa peygamberin,Peygamberimizden sonra gelecek olmasına neden inanmamız gerektiğini açıklar mısınız ?

Bu ayet-i kerimenin manası sizin anlamlaştırmak çabasında bulunduğunuz ısrarla üzerine gittiğiniz sudaki köpük düşüncelerinize ruhsat değildir.Tefsiri aynen aşağıdaki gibidir.

Dilerseniz giderek had aşmayın !..

Neden derseniz ilminiz yetersiz ve de ısrarla yüzlerce alime kafa tutacak kadar cahil cesareti..Bir not daha ; bu alimler medyatik alimler değil !..

Kaç kuşak öncesi ve sonrasının birlik olduğu alimlerdir.Bu konuya müdahele etmek istemiyorum.

Zira ayetleri çarpıştırmak gibi bir hadde kimin gücü yeter !..Ama tefsri de aşağıda eklemeden gidemem.Görmezden gelemem.

Olur ya bir kardeş okur aklı karışır.Sizin bu hayal dünyanıza kapılır gider maazallah ..

[DIKKAT]
40- Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.


36- "Hiçbir mümin erkek ve kadın için, Allah ve Resulü bir ise hüküm verince seçme hakkı yoktur." Resulullah (s.a.v.) halası "Ümeyye binti Abdulmuttalib"in kızı Zeyneb binti Cahş'i, Zeyd b. Hârise'ye birbirleriyle evlenmek üzere aday olarak belirlediği zaman, Zeynep ve kardeşi bunu kabul etmemişler, bu âyet bu yüzden nazil olmuş deniliyor ki, yukarıda geçen
"Peygamber müminlere canlarından ileridir." (33/6) ayetinin uygulamalarından birisi demektir. Âyetin burada gelişi Peygamberin hanımlarına yapılan muhayyer bırakma âyeti açısından bir tamamlama, yani Peygamberi bakış açısını gözetmek gerekliliğine bir işaret olduğu gibi, bundan sonraki âyete göre de bir ön giriş mahiyetindedir.


37- Hatırla o zamanı ki, diyordun ona, o kendisine Allah'ı nimet verdiği, Allah ona zeka ve kabiliyet vermiş, senin nezdine sevketmiş, İslam nimeti ile nimetlendirmişti.

Senin de nimet verdiğin kimseye -Allah'ın yardımı ile kendisine türlü bağışlarda bulunduğun, kısaca azad edip hürriyet nimetine erdirdiğin kimseye- ki şimdi ismi gelecek olan Zeyd'dir. Yani Zeyd b. Hârise b. Şurahbîl, annesi Su'da binti Sa'lebe b. Abdi Âmirî, Benî Ma'n b. Tay'dendir. "El-İsabe fî Marifeti's-Sahabe" isimli eserde hayat hikayesi şöyle yazılıdır: Zeyd b. Harise'nin annesi Su'dâ kendi kavmini ziyarete gitmişti. Zeyd de beraberinde idi. Cahil i ye devrinde Benî Kayn b. Cisir süvarileri, Benî Ma'n evlerine baskın yaptılar.

Zeydi kapıp aldılar, anlayışlı bir çocuk idi, Ukaz panayırına getirdiler, satılığa çıkardılar. Hakîm b. Huzam, halası Hatice hesabına dört yüz dirheme onu satın aldı. Hz. Hatic e de Resulullah kendisi ile evlendiği zaman, onu Resulullah'a hibe etti, onu kaybetmiş olan babası Harise:

"Zeyd'e ağladım, bilmem ne yaptı. Sağ mı, ümid olunur mu? Yoksa ecel önüne mi geçti?" diye başlayan acıklı beytler söylemiş, sonra Harise'nin kabilesi olan Kelb kabilesinden birtakım kimseler hacca gelmişler Zeyd'i görmüşler. Zeyd onlara kendisini tanıtmış, onlar da tanımışlar ve şu beyti aileme götürün demiş:


"Kavmime özlemlerimi bildiririm. Gerçi uzağım, çünkü Meşair'in yanında beytin civarında kalanlardanım."


Gitmişler babasına bildirmişler ve yerini tarif etmişler. Bunun üzrine Harise ve kardeşi Ka'b onu kurtarmak için fidyesini alıp yola çıktılar. Mekke'ye geldiler. Peygamber (s.a.v.)'i sordular, Mescid'de olduğu söylendi. Yanına gittiler "Ey Muttalib'in oğlu, ey kavminin efendisinin oğlu! Siz Allah'ın şerefli Harem'inin civarında kalan kimselersiniz. Siz sıkıntı içinde olanları kurtarır, esirleri doyurursunuz. Biz sana senin yanındaki çocuğumuz için geldik.

Bize lutfet v e ihsan et. Takdim edeceğimiz fidyesini kabul eyle. Serbest kalmasına yardım buyur" dediler. Resulullah "O kim" buyurdu. "Zeyd. b. Harise" dediler, bunun üzerine (yahut da başkası), "Haydin çağırın onu da muhayyer bırakın, eğer sizi tercih ederse, fidyesiz sizin olsun; yok eğer beni tercih ederse, vallahi ben, beni tercih edene karşı fidyeyi tercih etmem" buyurdu.


Bunun üzerine Zeyd b. Harise'yi çağırdılar. Resulullah (s.a.v.) "Bunları tanıyor musun?" buyurdu. Zeyd: "Evet şu babam, şu amcam" dedi. Resulullah: "Ben de bildiğinim, sana olan davranışımı ve arkadaşlığımı gördün. Şimdi ya beni tercih et, ya onları." O zaman Zeyd dedi ki: "Ben sana karşı kimseyi tercih edemem. Sen benim hem babam, hem amcam yerinesin." Buna karşı babası ve amcası: "Yazık sana ey Zeyd, köleliği hürriyete, babana, amcana ve ehli beytine tercih mi ediyorsun?" dediler. Zeyd de: "Ben bu zattan öyle şeyler gördüm ki, ona karşı hiçbir kimseyi tercih edemem." diye cevap verdi. Resulullah bunu görünce, onu Hıcr'e çıkardı. Ve buyurdu ki: "Şahid olun Zeyd benim oğlumdur, bana varis olacak, ben de ona varis olacağım." Bunu görünce babası ile amcasının da gönülleri hoş oldu, memnun olarak dönüp gittiler."


Bundan böyle ta İslam'a gelene kadar "Zeyd b. Muhammed" diye çağırılırdı. Resulullah onu böyle oğul edindiği zaman halası Ümeyme binti Abdulmuttalib'in kızı Zeyneb binti Cahş'ı de daha sonra ona nikah etmişti. Ondan önce de azadlı cariyesi Ümmü Eymen'i onunla evlendirmiş, ondan oğlu Üsame doğmuştu. Sonra Zeyneb'i boşadığı zaman, onu, U k be b. Ebi Muayt'ın kızı Ümmü Gülsüm ile evlendirdi ki, bu da anası tarafından Abdulmuttalib'in torunundan, yani Peygamberin hala çocuklarındandı. Bundan da Zeyd b. Zeyd ve Rukuyye doğmuştu, sonra Ümmü Gülsüm'ü de boşadı. Ebu Leheb'in kızı Dürey ile evlend i.

Sonra onu da boşadı. Hz. Zübeyr'in kızkardeşi Hind binti Avvam ile evlendi. Buharî'de yer aldığı üzere İbn Ömer (r.anhüma) "Onları öz babalarına nisbet ederek çağırın" (Ahzab, 33/5) âyeti ininceye kadar Zeyd b. Harise'ye "Zeyd b. Muhammed" derdik di y e haber vermiştir.


Zührî, "Biz Zeyd b. Harise'den önce müslüman olan bilmiyoruz" demiştir. Zeyd b. Harise "Bedr" ve ondan sonraki savaşlarda Resulullah (s.a.v.) ile birlikte bulunmuş ve nihayet Mute savaşında emîr, yani kumandan olarak şehit olmuştur. Resulullah (s.a.v.) onu seferlerinin bazısında Medine'de yerine bırakmıştır.

Bera b. Azib'den rivayet olunduğuna göre, Zeyd b. Harise: "Ya Resulullah Hamza ile aramızda kadeşlik sözleşmesi yaptık." demiştir. Hz. Aişe'den rivayet olunur ki "Resulullah (s. a.v.) Zeyd b. Harise'yi herhangi bir seriyyede (düşman üzerine gönderilen küçük süvari müfrezesi) gönderdiği zaman mutlaka onu kumandan yapardı. Ve eğer sağ kalmış olsaydı, onu halife bırakırdı." Buharî'de rivayet olunduğu üzere Seleme b. Ekvâ (r.a.) demiştir ki: "Peygamberle birlikte yedi gazâ ettim. Resulullah, onu bize kumandan yapardı."


Zeyd'in katıldığı seriyyeler: Önce Karede, sonra Hamum, sonra, Iys, sonra Mutrıf, daha sonra sırasıyla, Hısma, Kurza seriyyeleri olmuş, daha sonra Mute savaşında kumandan olmuş ve bu savaşta ellibeş yaşında iken şehid olmuştur. Kur'ân'da ondan başka hiçbir sahabi ismiyle söylenmemiştir.

Yine Buharî'de İbn Ömer (r.anhüma)dan rivayet olunduğu üzere, Resulullah (s.a.v) buyurmuştur ki: "O, yani Zeyd, gerçekten kumandanlığa layıktır. Ve gerçekten en çok sevdiklerimdendir."


Tirmizî ve başka muhaddislerin rivayeti ile Hz. Aişe demiştir ki: "Bir sefer Zeyb b. Harise Medine'ye geldi, Resulullah benim odamdaydı, geldi kapıyı çaldı, Resulullah kalktı, ona sarıldı ve öptü."


Bir de İbnü Ömer (r.anhüma) şöyle demiştir: Ömer, Üsâme'ye benden daha çok maaş bağladı. Kendisine sordum. O, Resulullah'a senden daha sevgili idi, babası da Resulullah katında senin babandan daha sevgiliydi dedi.
İşte Zeyd böyle çeşitli yönlerden Allah'ın ve Resulü'nün nimetine ermiş bir zat idi. Burada bunun bu niteliklerle nitelenmesi, nimetin değer ve şükrünü bilecek güzel niteliklere sahip olduğunu tescil ile, gönüldekini kendisine olduğu gibi söylemek için çekinecek bir taraf olmadığına bir d ikkat çekmektir.

Yani senin, böyle senden nimet görmüş bir kimseye karşı çekinmene hiçbir sebeb yokken diyordun ki Eşini bırakma, kendi yanında tut. Yani Zeyneb'i boşama. Burada tefsirler bu konudaki rivayetlerin arasına şöyle bir paragraf eklemişlerdi r: Güya Resulullah (s.a.v.) Zeyneb'i Zeyd'e nikâhladıktan bir zaman sonra, tesadüfen gözü ona ilişmiş, birdenbire güzelliği gönlünde yer etmiş de "Gönülleri çeviren Allah'ı tesbih ederim" demiş. Zeyneb de tesbihi işitmiş Zeyd'e söylemiş, Zeyd intikal et m iş ve bunun üzerine Zeyneb'le beraberliği uygun görmeyerek Resulullah'a gelmiş: "Ben eşimden ayrılmak istiyorum" demiş. Resulullah (s.a.v.)de: "Ne var, ondan seni şüpheye düşürecek bir şey mi oldu?" buyurmuş. Zeyd: "Yok. Vallahi ben ondan hayırdan başka b i r şey görmedim. Fakat şerefli bir aileden gelmesi dolayısıyla kendisini benden büyük görüyor." demiş.

Ve o zaman Resulullah "Hanımını kendine sıkı tut" buyurmuş. Ansızın görülen bir güzelin güzelliğini son derece temiz ve ince bir biçimde duyup takdir e derek yaratanın yaratıcılık gücünü tesbih ve tenzih ile ilan etmekte peygamberlerin ismet (günah işlememe) özelliğine aykırı hiçbir durum olmadığından, bu hikayenin gerçekten olmuş olmasını varsaymakta aslında bir sakınca yoktur. Bununla birlikte birtakım hırıstiyan yazarların dedikodu aracı yapmak istedikleri bu hikaye, Hadis ilmi bakımından, gerçekten olmuş bir olay değildir. Bir kere rivayet açısından sahih hadis kitaplarında, sahih bir yol ve sened ile rivayet edilmemiştir. Sonra dirayet, yani hadisin m ânâsı açısından, Zeyneb'in güzelliğini Resulullah'ın henüz yeni görüp anlamış olması aklen kabul edilemez. Zira Zeyneb Resulullah'ın yakın akrabasından olmakla, ta çocukluğundan beri görüp bildiği ve özellikle tesettür edilmemiş bulunduğu için vücud güzel l iğini yakından tanıyageldiği bir kadın iken, bunu ilk olarak bu defa görülmüş beğenilivermiş diye anlatmak kendi kendini yalanlayan bir hikayedir. Doğrusu Resulullah Zeyneb'i önceden biliyordu ve bildiği için onu evlat gibi sevdiği Zeyd'e nikah etmiş idi. Fakat Zeyneb onurlu bir kadındı. Zeyd'i kölelikten azad edilmiş olduğundan dolayı kendine denk sayamamış, ona varmak istememişti. Sırf Resulullahın emrine itaatla ona varmış, fakat gereği gibi ısınamamıştı.

Ara sıra Peygamber'e akrabalığından dolayı şeref l i olması ve asaletiyle övünerek Zeyd'e karşı büyüklenmek istiyordu. Gerçekten kumandanlığa layık olarak yaradılmış olan Zeyd buna bir süre sabretti ise de Resulullaha varıp Zeyneb'den ayrılmak istediğini arz eyledi. Resulllah (s.a.v.)da bunu nefsinde uygu n gördüğü halde, birdenbire müsade etmeyip dedi ki: "Hanımını kendine sıkı tut." Ve Allah'tan kork. Yani kadını boşamanın, önemsiz bir mesele olmadığını, Allah katında sorumluluk getiren bir iş olduğunu düşün, çünkü "Yani Allah katında helallerin en çirkini boşamadır."

Bu nasihatlar güzel, fakat böyle derken İçinde de Allah'ın meydana çıkaracağı bir şey gizliyordun. Boşamasını uygun görüyordun, yahut onu nikahlamayı düşünüyordun da söylemiyordun. Taberî'de Süfyan b. Uyeyne kanalıyla Ali b. Hüsey n 'den rivayet edildiğine göre, Allah, peygamberine bildirmişti, Zeyneb ilerde Resulullah'ın hanımlarından birisi olacaktı. Böyle iken Zeyneb'den şikayete geldiği zaman, ona hanımını kendinde tut demişti. Çünkü o halde halkı da sayıyordun. Zeyd'in hatırı n ı sayıyor ve insanlar dedikodu ederler diye çekiniyordun. Oysa Allah'ı sayman daha uygundu. Eğer korkacak bir şey varsa, halkı hiç hesaba almayarak yalnız Allah saygısını duyasın. Yani sırf gizlemek sakıncalı değildir.

Allah için korkacak, Allah'ın emrine aykırı olacak bir şey olsaydı, sade Allah korkusuyla gizlemek de sakıncalı değildi. Fakat Allah için korkacak bir durum yok iken sırf insanlardan korkarak gizlemek veya Allah korkusuyla birlikte bir de halk korkusu gözetmek, işte hatırlatmanın sebebi b u dur. Halktan hiç korkmayarak yalnız Allah korkusunu gözetmek gerekti. Çünkü Allah'ın ilahi mesajını tebliğ eden peygamberler açıklanacağı üzere Allah'tan başka kimseden korkmazlar. "Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar." (Ahzab, 33 / 39).

Deniliyor ki Peygamber'e karşı en şiddetli âyet bu "İçinde Allah'ın meydana çıkaracağı bir şey gizliyordun" âyetidir. Hz. Aişe der ki: "Resulullah (s.a.v.) Allah'ın kitabından bir şey gizleseydi bu âyeti gizlerdi." "İçinde de Allah'ın meydana ç ıkaracağı bir şey gizliyordun."

"İnsanlardan çekiniyordun, oysa Allah'dan çekinmen daha uygundu." Demek ki bu ayet bu şekilde Resulullah'ın doğruluğuna ve pek yüksek olan huşu ve takvasına da açık bir delil oluyor. Zeyd ondan tamamen ilişiğini kes i nce, yani senden nimet elde etmiş olan Zeyd, sonunda o hanımı olan Zeyneb'den muradına erince, onu tutmak istemeyip boşadı ve iddeti çıktı. Ona hiçbir şekilde bir ihtiyacı kalmadı ve bu şekilde Zeyneb açıkta mahrum kaldı.

O zaman biz onu seninle evlen d irdik, yani senin çekinmene rağmen nihayet onunla evlenmeni sana emrettik. Demek ki Peygamber insanlara karşı söylemekten bile kaçındığı bir fiilin açıktan açığa yapılmasına emir almış bulunuyordu. Şüphe yok ki bu onun iman ve kesin inancını ortaya çıkara n büyük bir imtihandır. Fakat bu ne için böyle oluyordu? Ne idi? Bu evlendirmede ümmet için önemli bir hüküm hikmeti vardı. Şöyle ki Oğulluklarının, hanımlarında ilişkilerini kestikleri zaman, müminler üzerine bir darlık olmaması hikmeti için.

Zira sûren i n başında geçtiği üzere, siz oğulluk edinmekle yüce Allah onları gerçekten sizin oğullarınız edivermemiştir. Şu halde, Nisa Sûresi'nde "Öz oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz haram edildi." (Nisa, 4/23) buyruğuna uygun olarak, öz oğulların hanımları i le nikâhlanmak haram edilmiştir, diye oğullukların hanımlarını da gerçekten onlar gibi saymak gerekmez. Bir kimsenin oğul edindiği evlatlığının hanımını boşayıp iddeti çıktığı zaman, o adamın onunla evlenmesi şer'an caizdir, bunda hiçbir sakınca yoktur. İşte cahiliyet devrinde kökleşmiş olan bu adetin bu darlığın İslam'da kaldırılması için, ilâhî hikmet Peygamber'in bizzat kendisinde tatbikini gerektirmiş ve bu hikmet için o evlenme emredilmiştir. Allah'ın buyruğu yerine getirilmiştir.

Onun için bu emi r de yerine getirilmiş, Peygamber evlenmiş, Zeynep de Peygamber'in hanımı olmuştur. Bu şekilde bu evlenmenin meşru olduğu tatbikatla gösterilmiştir.


38- "Müminler üzerine bir darlık olmaması için." (Ahzab, 33/37) diye sebep gösterilmesinden anlaşılır ki, bir ayrıcalık delili bulunmadıkça Peygamber ile ümmet hakkında hüküm aynıdır. Burada şöyle bir yanlış kanaat hatıra gelebilir: Evlenmek peygambere layık mıdır? Hele birden çok hanımları varken böyle bir daha evlenmek peygamberliğin durumuna, şerefine bir eksiklik vermez mi?

Hz. Yahya ile İsa hiç evlenmemiş oldukları için, ruhbaniyeti tercih etmek isteyen mutaassıp hıristiyanlar bu meseleyi bahane ederek Peygamber'in evlenmelerine dil uzatmak istemişlerdir. Buna karşı buyuruluyor ki Peygambere Allah ' ın lehinde olarak farz ve takdir buyurduğu, yani helal ve mübah kıldığı şeyde bir güçlük, bir darlık olamaz. Allah'ın helal ve mübah kıldığı hakta hiç kimseye bir yasaklık, bir baskı doğru olmadığı gibi, Peygamber'e de olamaz.

Bundan önce geçenler de A llah'ın sünneti, adeti olarak böyledir. Bütün geçen peygamberlerde Allah'ın adeti bu, kanunu budur ki, hiçbir peygambere, şeriatında mubah olarak hükme bağlanan şey hakkında güçlük ve baskı yapmamıştır.

Geçen peygamberler de evlenmişler, hem Süleyman ve D a vus (a.s.) gibi bazıları pek çok evlenmişler, hiçbirine evlenmek yasak edilmemiş, Yahya ve İsa (a.s.) da kendilerine yasak edildiği için değil, evlenmek farz kılınmadığı, yapılmasında veya yapılmamasında bir güçlük bulunmadığı için evlenmediler. Ve All a h'ın emri biçilmiş bir kader bulunuyor. Ezelde bilinip, takdir edilmiş, kat'î, kesin bir hüküm bulunuyor. Yahut ezelde takdir edilmiş olmakla birlikte, mükelleffin kudretini de çekip almaz, emredilen kimse için de kudret dahilindedir. Dolayısıyla herkesin takdir edilmiş olan kaderi, başına gelir, bununla birlikte sorumluluğuna engel olmaz.


39- Onlar, o peygamberler ki hep Allah'ın buyruklarını tebliğ ediyorlardı, yani senin gibi Resul idiler. Ve ondan korkuyorlardı. Bununla birlikte ruhbaniyet yapmıyorlardı, evleniyorlardı. Hem de Allah'tan başka hiçbirinden korkmuyorlardı. Halktan çekinmiyorlardı. Allah hesap görücü olarak yeter. Allah korkusu başka bir korkuya ihtiyaç bırakmaz.
40-Sözün özü Muhammed sizin içinizdeki erkeklerden hiçbirinin babası değildir. Yani kendisinden dünyaya gelmiş olmayan, sizin içinizdeki erkeklerden hiçbirinin gerçek anlamı ile babası olmamıştır. Bundan dolayı Zeyd'in de gerçekte babası değildir.

Onun için, "Hurmeti musahere" (Evlenme ile meydana gelen akrabalıkta n dolayı haramlık) meydana gelmez ve bundan dolayı bir güçlük konusu olmaz. Gerçi Kasım, İbrahim, Tayyib, Tahir, Mutahher, adında

oğullarının babası olmuştur.

Fakat bunlar büluğ çağına erişmeden vefat ettikleri için, ayette geçen "rical" (yetişkin erkek) kavramına dahil olmamışlardır. Çünkü gerçekte "recul" büluğ çağına erişen erkeğe denir. Bununla birlikte büluğ çağına ermiş olsaydılar o zaman da "Sizin erkeklerinizden" değil onun erkek çocuğu olurlardı ve yine olumsuzluk ifade eden cümlenin genel kap s amı bozulmazdı.

Yani o zaman da ümmetin içinden hiçbir yetişkin erkeğin "recul"un, geçekten babası olmamış olurdu. Fakat Allah'ın resulüdür. Onun için babalardan daha çok şefkatli ve daha çok hayır dileyendir, ebedî hayatın sebebidir. Bu açıdan her res u l ümmetinin babasıdır denilebilir ise de, bu bir mecazî mânâdır. Mecazın hükümü ve belirtisi de, gerçek mânânın ondan alınmasının sahih olmasıdır. Doğrusu gerçekten baba değil, fakat babadan daha şefkatli Allah resulüdür. Hem de peygamberlerin en sonu ncusudur.


HÂTEM, Asım kıraatinde "tâ"nın üstünü ile, diğer kıraatlerde esresi ile okunur. Esre ile hâtim, ismi fail olup hâtim eden, sona erdiren veya mühürleyen demektir. Mühür de bir şeyin belgelendirilmesi ve tasdiki için sona basıldığından hem son mânâsını, hem tasdik mânâsını içerir.

Şu halde iki kırâet, "Hatemünnebiyyin" niteliğinin iki anlamına ayrı ayrı işaret ediyor. Yani Muhammed Resulullah hem peygamberleri sona erdiren son peygamberdir, peygamberlerin en sonuncusudur, hem de bütün peygamber l eri tasdik ve belgeleyen ilâhî bir mühürdür. Eğer o gelmeseydi, diğer peygamberler unutulup gidecek tarihte onların varlıklarını ve peygamberliklerinin gerçekliğini ilmen isbat etmek mümkün olmayacaktı. Çünkü diğer peygamberlerin hayat ve varlıkları tarih i n bağrında Muhammed'in hayatı gibi açık ve sağlam olarak bilinmemektedir. Öyle ki bugün Kur'ân olmasaydı Musa ile İsa'nın bile varlıkları ciddiyetle ispat olunamazdı.

Hz. Muhammed'in hayatının ve peygamberliğinin tarihte açıklık ve kesinlikle bilinmesi sa y esindedir ki, diğer peygamberlerin de geçmişteki peygamberliklerini tasdik için bir belge elde edilmiş bulunuyor. Aynı zamanda Muhammed (s.a.v) diğer peygamberlerin kendisi hakkındaki müjdelerini gerçekleştirmek itibariyle de onların peygamberliklerini mü h ürleyen ilahi bir damgadır.

Hz. Muhammed'in peygamberliği ile insanlık din açısından, ilerlemenin son noktasına erişmiştir. Ondan sonra başka peygamber beklememeli, Muhammedî nur'u izlemelidir. Allah her şeyi çok iyi biliyor. Her şeyi bilip duyuyor. O nun için bu hükümleri emrediyor.

Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri
[/DIKKAT]

Ayrıca Hz.İsa 'nın gelişi Kainatın Efendisi Hz.Muhammed (s.a.v) 'in Son Peygamber olmasını ve İslamiyeti gölgelemek değildir.Son Peygamber Hz.Muhammed (S.a.v) 'dir.Aksini söyleyen dinden çıkar !..

Konulara refleks olsun diye yazmayın.Ayet ve Hadis ışığında tefekkür ederek bakınız.Bu konuyu da bu tür halüsinasyonlarınızla meşgul etmeyin !...
 
Üst