müdavim
Üye Sorumlusu
Hicretin 9. Senesindeki Mühim Bazı Hadiseleri - 1
ETRAFA VALİ VE ZEKAT MEMURLARININ GÖNDERİLMESİ
(Hicret 'in 9. senesi Muharrem ayı)
Bu tarihe kadar birçok kabîle İslâm'la şereflenmiş, birçok memleket de İslâm topraklarına katılmıştı. Bu memleketlerin idaresi ve halkına mükellefiyetlerinin bildirilmesi gerekiyordu.
Bu maksatla Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicret'in 9. yılı Muharrem ayında İslâm memleketlerinden bazılarına valiler ve halktan zekât toplamak için de zekât tahsil memurları tâyin edip gönderdi.937
Resûl-i Ekrem'in, gönderdiği vali ve zekât tahsil memurlarına emir ve tavsiyeleri şu idi:
"Halkın kusurlarına karşı affedici davranınız ve en iyi mallarını almaktan sakınınız!"938
Yemen'in güzel kasabalarından biri olan San'a ve yine Ye-men'in Hadramut bölgesi ile Süleymler, Müzeyneler, Cühey-neler, Kilab Oğullan, Ka'b Oğullan, Resûl-i Ekrem Efendimizin vali ve zekât memurları gönderdiği memleket ve kabilelerden bazıları idi.939
Bu valiler, idarî işlerle meşgul olmaktan başka, halk arasında çıkan dâvalara da bakıyorlar, onları İslâmî hükümlere göre halletmeye çalışıyorlardı.
Zekât memurları ise, gittikleri kabilelere İslâm'ın zekât mükellefiyetini anlatarak, zenginlerinin bu malî ibâdeti yerine getirmeleri gerektiğini bildiriyorlardı.
Bazı kabileler bu mükellefiyetlerini seve seve yerine getirdiler. Bir kısım kabileler ise önce bu malî mükellefiyeti ağır bularak memurları hoş karşılamadılar; ancak sonradan bu hareketlerinden vazgeçerek zekâtlarını vermeye başladılar.
MEDİNE'YE AKIN AKIN HEYETLERİN GELMEYE BAŞLAMASI
Mekke'nin fethi, İslâm'ın en parlak ve şerefli bir zaferiydi. Çünkü, bu fetihle, senelerden beri Hz. Resûlullah ile Kureyş müşrikleri arasında süregelen amansız mücadele İslâm'ın galibiyetiyle netice bulmuştu.
Arabistan'daki kabileler de yıllardan beri devam edegelen bu çetin mücadeleyi yakından ve dikkatle takib etmişlerdi. Önce, bu mücadelede Resûl-i Kibriya'yı kavmi olan Kureyşlilerle baş başa bırakmayı tercih etmişler ve, "Onu kavmi olan Kureyşlilerle baş başa bırakınız. Eğer, o, kavmine galib gelirse, şüphesiz kendisi sözünde doğrudur ve peygamberdir."940 demişlerdi.
İşte, etraftaki kabilelerin yakından takib ettikleri bu şiddetli mücadele, Mekke'nin fethiyle İslâm'ın üstünlüğü, şirkin mağlûbiyet ve perişanlığı ile son bulmuştu.
Artık onlar için tek yol kalmıştı: İslâm'ın şefkatli sinesine bir an evvel koşmak!
Gayet iyi biliyorlardı ki, Mekkeli müşriklerin bunca düşmanlık ve kuvvetlerine rağmen söndüremedikleri bir dâvayı kendileri de söndüremezler ve onun yayılmasını engelleyemezler.
Bu sebeple, Mekke'nin fethini takib eden günlerde, Hicret'in 9. yılı başlarında civar kabilelerin Müslüman olmak için Medine'ye akın akın geldikleri görülüyordu. Bu sebeple bu yıla "Heyetler Yılı" adı da verilmiştir.941
Gelen bu heyetlerin hepsini Peygamber Efendimiz, gayet güzel karşılıyor ve onlara izzet-ü ikramda bulunuyordu. Bu heyetlerin içinde her sınıflan insan vardı. Hepsi de Resûl-i Ekrem'in yüksek ahlâk ve faziletine, ashabının nâzik ve insanî hareket ve davranışlarına hayran kalarak yurtlarına dönüyorlardı.
ETRAFA VALİ VE ZEKAT MEMURLARININ GÖNDERİLMESİ
(Hicret 'in 9. senesi Muharrem ayı)
Bu tarihe kadar birçok kabîle İslâm'la şereflenmiş, birçok memleket de İslâm topraklarına katılmıştı. Bu memleketlerin idaresi ve halkına mükellefiyetlerinin bildirilmesi gerekiyordu.
Bu maksatla Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicret'in 9. yılı Muharrem ayında İslâm memleketlerinden bazılarına valiler ve halktan zekât toplamak için de zekât tahsil memurları tâyin edip gönderdi.937
Resûl-i Ekrem'in, gönderdiği vali ve zekât tahsil memurlarına emir ve tavsiyeleri şu idi:
"Halkın kusurlarına karşı affedici davranınız ve en iyi mallarını almaktan sakınınız!"938
Yemen'in güzel kasabalarından biri olan San'a ve yine Ye-men'in Hadramut bölgesi ile Süleymler, Müzeyneler, Cühey-neler, Kilab Oğullan, Ka'b Oğullan, Resûl-i Ekrem Efendimizin vali ve zekât memurları gönderdiği memleket ve kabilelerden bazıları idi.939
Bu valiler, idarî işlerle meşgul olmaktan başka, halk arasında çıkan dâvalara da bakıyorlar, onları İslâmî hükümlere göre halletmeye çalışıyorlardı.
Zekât memurları ise, gittikleri kabilelere İslâm'ın zekât mükellefiyetini anlatarak, zenginlerinin bu malî ibâdeti yerine getirmeleri gerektiğini bildiriyorlardı.
Bazı kabileler bu mükellefiyetlerini seve seve yerine getirdiler. Bir kısım kabileler ise önce bu malî mükellefiyeti ağır bularak memurları hoş karşılamadılar; ancak sonradan bu hareketlerinden vazgeçerek zekâtlarını vermeye başladılar.
MEDİNE'YE AKIN AKIN HEYETLERİN GELMEYE BAŞLAMASI
Mekke'nin fethi, İslâm'ın en parlak ve şerefli bir zaferiydi. Çünkü, bu fetihle, senelerden beri Hz. Resûlullah ile Kureyş müşrikleri arasında süregelen amansız mücadele İslâm'ın galibiyetiyle netice bulmuştu.
Arabistan'daki kabileler de yıllardan beri devam edegelen bu çetin mücadeleyi yakından ve dikkatle takib etmişlerdi. Önce, bu mücadelede Resûl-i Kibriya'yı kavmi olan Kureyşlilerle baş başa bırakmayı tercih etmişler ve, "Onu kavmi olan Kureyşlilerle baş başa bırakınız. Eğer, o, kavmine galib gelirse, şüphesiz kendisi sözünde doğrudur ve peygamberdir."940 demişlerdi.
İşte, etraftaki kabilelerin yakından takib ettikleri bu şiddetli mücadele, Mekke'nin fethiyle İslâm'ın üstünlüğü, şirkin mağlûbiyet ve perişanlığı ile son bulmuştu.
Artık onlar için tek yol kalmıştı: İslâm'ın şefkatli sinesine bir an evvel koşmak!
Gayet iyi biliyorlardı ki, Mekkeli müşriklerin bunca düşmanlık ve kuvvetlerine rağmen söndüremedikleri bir dâvayı kendileri de söndüremezler ve onun yayılmasını engelleyemezler.
Bu sebeple, Mekke'nin fethini takib eden günlerde, Hicret'in 9. yılı başlarında civar kabilelerin Müslüman olmak için Medine'ye akın akın geldikleri görülüyordu. Bu sebeple bu yıla "Heyetler Yılı" adı da verilmiştir.941
Gelen bu heyetlerin hepsini Peygamber Efendimiz, gayet güzel karşılıyor ve onlara izzet-ü ikramda bulunuyordu. Bu heyetlerin içinde her sınıflan insan vardı. Hepsi de Resûl-i Ekrem'in yüksek ahlâk ve faziletine, ashabının nâzik ve insanî hareket ve davranışlarına hayran kalarak yurtlarına dönüyorlardı.