Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Hicretin 8. yılı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 189672" data-attributes="member: 5987"><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: DarkGreen"><strong>HESAPLAŞMANIN BAŞLAMASI</strong></span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Tarih, Hicret'in 8. yılı, Cemaziyelevvel ayını gösteriyordu. Yer, Müte Meydanı idi.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bir tarafta 100 bini aşan gururlu ve intizamlı Hıristiyan Bizans Ordusu; diğer tarafta, üç bin kişilik, görünüşte hasmına kıyasla gayet az ve harb malzemelerinden mahrum Hz. Zeyd kumandasındaki İslâm Ordusu... Birincisinde her şey var, bir tek şey yok; ikincisinde ise düşmana nisbetle hiçbir şey yok, sâdece bir tek şey var: îman... Uğrunda her şeylerini feda etmek duygusuyla harekete geçen, dinlerinin sahibi Allah'a îman ve O'nun yardımına olan itimat!</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Zahire bakılıp hüküm vermeye kalkıldığı takdirde görünen manzara garib bir durum arzediyordu. Kıyas kabul etmeyecek bir çokluk ve azlık karşı karşıyaydı. Nitekim, Bizans İmparatoru Heraklius, karşısında bir avuç insanı görünce, hâdiseye bu kadar ehemmiyet verişinin mânâsız düştüğünü ve onları bir anda yok edeceğini düşünmüş olacak ki, kendisini tutamayarak kahkahalar savurdu. Sonra da bu kadar zahmet ve külfete mânâsızca sebebiyet verdiği için Şürahbil'i de tekdir etti.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Ne var ki, Kayser, iki şeyi birbirine karıştırıyordu: Görünüş ile hakikati... Evet, görünüşte gerçekten Bizans Ordusu gözleri kamaştırıcı bir haşmete sahipti; ama hakikatte bu haşmetli görünüş altında cılız ve sönük bir ruh vardı. İslâm Ordusu ise, görünüşte gerçekten sayıca azdı, silâhça güçsüzdü; ama hakikatte bu azlığın içinde azametli bir ruh, bir mânâ, bir heyecan ve aşk vardı. Galibiyetler, muzafferiyetler ise, tarihte ihtişamlı görünüşlerin değil, hep azametli îmanın, büyük ruhun ve haşmetli mânânın olagelmiştir.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">İki taraf, artık birbirlerini iyice görmüş ve süzmüşlerdi; bundan sonra bekleyip durmak manasızdı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">İslâm Ordusunun kumandanı Hz. Zeyd b. Harise, Resûli Kibriya'nın teslim ettiği ak sancağı omuzlayarak ortaya atıldı. Çarpışma, şimşek çakışları sür'atinde başladı. Bir anda yerler kana bulandı. Tekbir sesleri, kılıç şakırtıları, at kişnemeleri, yaralı feryadları ve harb naraları birbirine karıştı.</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"><span style="color: DarkGreen"><strong>Hz. Zeyd'in Şehâdeti</strong></span></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Bir elinde beyaz sancak, düşmanla göğüs göğüse, kahramanca çarpışan büyük kumandan Hz. Zeyd, Bizanslıların mızrak darbelerine mâruz kaldı ve vücudu delik deşik oldu. Kanlan etrafa sıçrıyordu. Ayakta duracak gücü kaybeden bu büyük insan, mukaddes gayesine kendisini seve seve feda etmenin manevî haz ve huzuru içinde yere düşüp şehâdet mertebesine ulaştı.714</span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray"></span></span></p><p><span style="font-size: 15px"><span style="color: DarkSlateGray">Sancak, sahibini bekliyordu. Hz. Zeyd'in şehid olduğunu gören, Hz. Resûlullah'ın talimatı gereği sancağın yeni sahibi, yeni kumandan Hz. Cafer, bir ok sür'atinde sıçrayarak o mübarek ak sancağı kaptığı gibi omuzladı.715 Düşman kalabalığını ve kudurgan saldırışını hiçe sayarak, safları arasına elde ak sancak, cesur ve yiğitçe daldı. Zeyd'in şanlı, şerefli akıbetine uğrayacağını bile bile kılıç sallamaya devam etti. Düşman kalabalıkmış; olsun! Kuvvetliymiş; ne çıkar? Yiğit, her şeye rağmen kendi vazifesini yapacaktır. Zâten yiğitlik, verilen vazifeyi hakkıyle yerine getirmek değil de nedir? Hem şehid olsa neyi kaybedecektir? Dünya hayatını mı?.. Olsun; ebedî bir hayat var ya!.. Dünya hayatını verip, ebedî hayatta imrenilecek mertebeler kazanmak az şey mi?</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 189672, member: 5987"] [SIZE="4"][COLOR="DarkSlateGray"][COLOR="DarkGreen"][B]HESAPLAŞMANIN BAŞLAMASI[/B][/COLOR] Tarih, Hicret'in 8. yılı, Cemaziyelevvel ayını gösteriyordu. Yer, Müte Meydanı idi. Bir tarafta 100 bini aşan gururlu ve intizamlı Hıristiyan Bizans Ordusu; diğer tarafta, üç bin kişilik, görünüşte hasmına kıyasla gayet az ve harb malzemelerinden mahrum Hz. Zeyd kumandasındaki İslâm Ordusu... Birincisinde her şey var, bir tek şey yok; ikincisinde ise düşmana nisbetle hiçbir şey yok, sâdece bir tek şey var: îman... Uğrunda her şeylerini feda etmek duygusuyla harekete geçen, dinlerinin sahibi Allah'a îman ve O'nun yardımına olan itimat! Zahire bakılıp hüküm vermeye kalkıldığı takdirde görünen manzara garib bir durum arzediyordu. Kıyas kabul etmeyecek bir çokluk ve azlık karşı karşıyaydı. Nitekim, Bizans İmparatoru Heraklius, karşısında bir avuç insanı görünce, hâdiseye bu kadar ehemmiyet verişinin mânâsız düştüğünü ve onları bir anda yok edeceğini düşünmüş olacak ki, kendisini tutamayarak kahkahalar savurdu. Sonra da bu kadar zahmet ve külfete mânâsızca sebebiyet verdiği için Şürahbil'i de tekdir etti. Ne var ki, Kayser, iki şeyi birbirine karıştırıyordu: Görünüş ile hakikati... Evet, görünüşte gerçekten Bizans Ordusu gözleri kamaştırıcı bir haşmete sahipti; ama hakikatte bu haşmetli görünüş altında cılız ve sönük bir ruh vardı. İslâm Ordusu ise, görünüşte gerçekten sayıca azdı, silâhça güçsüzdü; ama hakikatte bu azlığın içinde azametli bir ruh, bir mânâ, bir heyecan ve aşk vardı. Galibiyetler, muzafferiyetler ise, tarihte ihtişamlı görünüşlerin değil, hep azametli îmanın, büyük ruhun ve haşmetli mânânın olagelmiştir. İki taraf, artık birbirlerini iyice görmüş ve süzmüşlerdi; bundan sonra bekleyip durmak manasızdı. İslâm Ordusunun kumandanı Hz. Zeyd b. Harise, Resûli Kibriya'nın teslim ettiği ak sancağı omuzlayarak ortaya atıldı. Çarpışma, şimşek çakışları sür'atinde başladı. Bir anda yerler kana bulandı. Tekbir sesleri, kılıç şakırtıları, at kişnemeleri, yaralı feryadları ve harb naraları birbirine karıştı. [COLOR="DarkGreen"][B]Hz. Zeyd'in Şehâdeti[/B][/COLOR] Bir elinde beyaz sancak, düşmanla göğüs göğüse, kahramanca çarpışan büyük kumandan Hz. Zeyd, Bizanslıların mızrak darbelerine mâruz kaldı ve vücudu delik deşik oldu. Kanlan etrafa sıçrıyordu. Ayakta duracak gücü kaybeden bu büyük insan, mukaddes gayesine kendisini seve seve feda etmenin manevî haz ve huzuru içinde yere düşüp şehâdet mertebesine ulaştı.714 Sancak, sahibini bekliyordu. Hz. Zeyd'in şehid olduğunu gören, Hz. Resûlullah'ın talimatı gereği sancağın yeni sahibi, yeni kumandan Hz. Cafer, bir ok sür'atinde sıçrayarak o mübarek ak sancağı kaptığı gibi omuzladı.715 Düşman kalabalığını ve kudurgan saldırışını hiçe sayarak, safları arasına elde ak sancak, cesur ve yiğitçe daldı. Zeyd'in şanlı, şerefli akıbetine uğrayacağını bile bile kılıç sallamaya devam etti. Düşman kalabalıkmış; olsun! Kuvvetliymiş; ne çıkar? Yiğit, her şeye rağmen kendi vazifesini yapacaktır. Zâten yiğitlik, verilen vazifeyi hakkıyle yerine getirmek değil de nedir? Hem şehid olsa neyi kaybedecektir? Dünya hayatını mı?.. Olsun; ebedî bir hayat var ya!.. Dünya hayatını verip, ebedî hayatta imrenilecek mertebeler kazanmak az şey mi?[/COLOR][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Resûlüllah (Aleyhisselatü Vesselam)
Peygamberimizin Hayatı
Hicretin 8. yılı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst