HANENİZİ MEDRESE YAPIN

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
HANENİZİ MEDRESE YAPIN


Her bir adam eğer hanesinde dört-beş çoluk çocuğu bulunsa kendi hanesini bir küçük okula çevirsin.
Eğer yoksa, yalnız ise, çok alâkadar komşularından üç-dört zât birleşsin ve bu heyet bulundukları haneyi küçük bir okul ittihaz etsin.
Hiç olmazsa işleri ve vazifeleri olmadığı vakitlerde, beş-on dakika dahi olsa Risale-i Nur'u okumak veya dinlemek veya yazmak cihetiyle bir mikdar meşgul olsalar, hakikî talebe-i ulûmun sevablarına ve şereflerine mazhar oldukları gibi, İhlas Risalesi'nde yazılan beş nevi ibadete de mazhar olurlar . Hakikî ilim talebeleri gibi, onların maişetlerini temin hususundaki âdi muameleleri de bir nevi ibadet hükmüne geçebilir diye kalbe ihtar edildi.
Evleriniz, Risalelerin hergün mütalaa edileceği okullar olmalıdır.
İleride olma, kıdem sahibi olma sanki okumaya mani, okuma işi arkadan gelenlerin, çocukların işiymiş gibi bir büyük ihmal içindeyiz.
Önde olanlar çok az okuyor.
Her gün kemali hassasiyetle okumak ve müzakere etmek lazım.
Bir gün ara verseniz kararmayla muhatap olursunuz.
Nurlar, Kur’an'ın evrensel yorumudur.
Risaleler doğrudan ruhlara, gönüllere Kur’anî aydınlığı verir.
En büyük keramet; keramet-i ilmiyedir.
Bu asırda bu kerametin nimetlerinden istifade etmenin yolu da, nurlardan istifade etmesini bilmekten geçer.
Velayet-i Kübrâ'nın bu asırdaki temsilcisi; Bediüzzamandır. Hatta, Efendimiz (A.S.V) dan sonraki dönemde Makam-ı Cem’in en üst seviyede temsilcisi; Bediüzzamandır.
Meslek sahabe mesleğidir.
Madem bu mesleğin, bu çarkın içine girdik, o zaman ciddi bir gayret içinde olarak, bu mesleğin içinde iyi bir yer almaya bakmalıyız
Bundan sonra azıcık bu meslekten başınızı çıkarmaya kalksanız bitersiniz.
Hiçbir şeyi bu mesleğe alet etmeden, sâdıkâne içinde kalmaya bakmalısınız.
Size bugün mesleğiniz adına ne tevdi edilmiş ise tam manasıyla ifade etmeye bakın.
Sizden sonra geleceklerin vazifeleri sizi bugünden meşgul etmesin. Sizden sonra gelecekler farklı organizasyonlar içinde kendi devirlerine hitap edeceklerdir.
Bugünden bunu düşünmek sizin işiniz değildir.
Bir taraftan kendimizi kamil manada yetiştirmeye, bir taraftan da insan yetiştirmeye arkadaşlarımızı motive etmeliyiz.
Her söylediğiniz şey Allah rızasına payandalı olmalıdır.
Sözün bereketi Allah’ın memnuniyetinden geçer.
Birilerini memnun etmek için söylediğiniz şeylerde Allah yoksa, Allah’ı memnun edemezsiniz.
Söylediğini Allah için söylemez, Allah için demezsen seni dilinden asarlar.
Söylediğiniz zaman birilerini karşınıza alacaksanız hiçbir şey söylememek daha iyidir.
Herkes her şeyi kavga meselesi yaptığı bir ortamda, her şeyi ifade etmemek daha evladır.
Hakaik-i Kur’aniye'ye kalbinin açılmasını istiyorsan, bir erbain kadar kırk sene her gece aynen günebakan çiçekleri gibi gözünü ve gönlünü Cenab-ı Hakkın kapısından hiç ayırmadan beklemesini bileceksin.
Bir de yürekten “ kalbimi aç Allah’ım dedin de Allah açmadı mı?” Önemsediğiniz bazı şeylerin tabiatınızın bir yanı olması için ölesiye dua edebilmelisiniz.
İnsan şirke savaş yapmak üzere vardır.
Senin misyonun bu olmalıdır.
Böyle bir misyonu eda ederken kalkıp, işari, gizli ve remizli hangi şekilde olursa olsun, içinden geçen en hafif “Ben bu işin içindeyim, önündeyim, bu işi ben yapıyorum” mütalaaları senin işini bitirir.
İşte böyle içi bulandırılmış bir misyonla sen kendini putlaştırarak, şirkin içine girmiş oluyorsun.
Hizmet insanı olarak bütün meziyetini Rab’den bilmeli ve Cenab-ı Hakkın seni bu cemaatin içinde tutmasına bağlamalısın.
Cemaatten kopmayan, cemaatin velayet-i kübrasından istifade eder. Balın, kaymağın olduğu yer cemaattir.
Tek başına 40 sene riyazat yapsanız, binlerce rekat namaz kılsanız, cemaatın avantajını hiç elde edemezsiniz.
Cemaatle oturup-kalkan ebedi şekavete muhatap olmaz.
Hizmet ederken küçük küçük bazı kaçaklar olduğunda, gecenin yarısında başını secdeye koyarak, derin bir iç sorgulamasıyla Rabbe teveccüh ederek, hep sen yaptın, hep sen yaptırıyorsun, ben yokum, hep sen varsın diyerek her türlü benini faaliyetin içinden çekecek ve silmeye ahd edeceksin. Mümin ancak Cenab-ı hakkın kendisine verdiği vesileliği mecazi olarak sahiplenebilir.
Kendi olarak değil, kendinden katiyen bilmez ve bilmemelidir.
Adeti ilahi açısından iradenin hakkını verebilirsin.
Allah’ın emriyle, Allah’ın dilemesiyle mülk O’nun, hamd O’nun diyerek zikr adına her gün, sabah-akşam hep onu terennüm etmelisin.
Varı da yoğu da her şeyi ne varsa Allah diler anlayışını hem diline, hem de gönlüne nakşedebilmelisin. “Havl ve kuvvet O’na aittir” düşüncesinden hiç sapmadan bütün hayatını buna göre ele almalısın.

Sana söyleten O, inandıracak O, kabul ettirecek O, dinlettirecek O, müessir ettirecek yine O, hep O inancıyla her şeyi Allah’ta birlemeğe ve şirkleri sıfırlamaya kendini mahkum etmelisin.
Burada hesap yanlışlığı yaparak, hesap yanlışlığı içine girerek her şeyden pay isteme, her şeyin içine benini sokma yanlıştır.
Ellerimizi açtığımız zaman bizim hacetimiz Müslümanların problemleri olmalıdır, hizmet endeksli olabilmelidir.
Bunu isterken de bulandırmamak esas olmalı, eğer sen kendini içine katarsan, dünyevi taleplerle müracaatta bulunursan bulandırırsın.
Tevazu, hacalet ve mahfiyet içinde O’nun büyüklüğü ve sonsuzluğunu düşünerk, kendini sıfırlayarak kapının tokmağına vurabiliyorsan...
onun dergahına müracaat edebiliyorsan et, yoksa etme.
İstediğiniz şeyler ne kadar büyük olursa olsun hakkınızda hayırlıysa, hayırlı olacaksa olsun demesini de bilin ve ısrar etmeyin.
Biz İslam’ın özünü hakkıyla anlayamadık.
Sanki bir kanun kitabı gibi katı, aşılmaz kalıplar şeklinde mütalaa ettik ve ele aldık.
Nasıl yapsak, nasıl ele alsak da, bütün gönüllerin kabul edeceği bir ifadeyi kullanabilsek.
O güzellikler mozaiğini nasıl bir araya getirerek sunabilsek...
Mümin kendini gafilane saldığı an bir sıkıntı ve musibet isabet edebilir.
İnsan sürekli göze bakarken, hem geze hem de arpacığa nazar ederken hep O’na bakmalı, O’nunla bakabilmelidir.
Değerlendirmeler, şekillendirmeler, nazarlar hep O’na göre olmalıdır. Göz ondan kaydığı an ya araban bir yere vurur, ya eline iğne batar ya bardağı kırarsın.
Gerçek mü’min isen hemen bir şey isabet eder.
Mü’minlik aynı şoförlük gibidir bir elin direksiyondayken bir gözün aynada diğer elin viteste diğer gözün de hep yolda olmalıdır.
En ufak bir ihmal kazaya sebebiyet verir. Yakın olanların uzak olmaya hakları yoktur.
Yakın olanlar hiç mi hiç uzak davranışlar içine girmemelidir.
Nefsi hiç boş bırakmaya gelmez, nefse verilen bir boşluk ve şans seni O’ndan uzak kılar.
Sen artık yakınlardansın uzak durmaya uzak kalmaya hiç mi hiç şansın yok.
Nice yıllar geldi geçti artık biz O’nunla yaşamanın yabancısı haline geldik.
Bayram gelmiş benim neyime, kan damlar artık gönlüme. Müslümanlığın hayatın içine girmesine, hayata hayat kılınmasına fırsat tanımak istemiyenler var. Nereye gidecek bu insanlık, neyle doldurulacak bu metafizik boşluk..?
İnsanların manevi boşluğunu cine, fala, Satanistliğe sevk ediyorlar. Din olmasında ne olursa olsun anlayışı var. İrtica-mirtica bunların hepsi bahane, esas olan hedef şaşırtmaca şuurluca dine karşı olma...
Eskiden gerici diyorlardı, şimdi ise ne olduğu, ne anlama geldiği milletçe bilinmeyen ve ürkütücü bir mana takılan irtica kelimesini kasıtlı olarak kullanıyorlar.


Düzenleyen ; Lem'alar : Konu Aslen Mirac Nickli Uyeye Aittir..
 
Üst